Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Görüşme BaşlatPaketleri İncele

İnsanlığın İlk Dönemleri Konu Anlatımı – Soru Çözümü

İnsanlığın İlk Dönemleri konu anlatımı Kunduz eğitmenimiz tarafından hazırlandı! Bilmen gereken tüm detaylar ve sorular bu yazımızda!

19 dakikalık okuma
Kunduz Eğitmen tarafından yazıldı, 15.08.2021
İnsanlığın İlk Dönemleri Konu Anlatımı – Soru Çözümü

Hesap Oluştur

Ücretsiz kaydol, sınırsız video içerikler ve soru çözümleri ile sınava hazırlan!

ÜCRETSİZ KAYDOL

 

İnsanlığın İlk Dönemleri konusu TYT ve AYT Tarih için oldukça önemli ve soru gelen konulardan biri. Bu yazı, İnsanlığın İlk Dönemleri başlığı altında; İnsanlığın İlk İzleri, Yazının Gelişimi, İlk Çağ ve İnsan ve Göç konularını içeriyor. Kunduz Tarih eğitmenimiz Ayşenur Hoca tarafından senin için hazırlandı! Şimdi beraber bu konuyu keşfedelim!

İnsanlığın İlk İzleri

  • İnsanın geçmişini, tabiatla mücadelesini, sosyal ilişkilerini ve inançlarını öğrenmek geçmişten günümüze ulaşan izlerin incelenmesine bağlıdır.
  • Yazıdan önceki dönemin aydınlatılabilmesi için en önemli unsur, arkeolojik araştırmalar sonucunda elde edilen araç ve gereçlerdir.
  • İnsanlığın bu döneminde mağaralar, kerpiçten ilkel konutlar, taştan, kemikten, pişmiş kilden yapılmış aletler o döneme ayna tutar.

Bereketli Hilal

  • Günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl önce Dünya, buzullarla kaplı olduğu için insan yaşamına uygun değildir.
  • Buzulların erimeye başlamasıyla doğal çevre insan yaşamına uygun hâle gelmiş ve ilk yerleşmeler başlamıştır.
  • Bu yerleşimler günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce Anadolu’nun güneydoğusunda, Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır.
  • Bereketli Hilal olarak da adlandırılan bu coğrafyada iklim giderek insan yaşamına uygun hâle gelmiş ve bu bölgede nüfus artmaya başlamıştır.

İlk İnsanların Hayat Tarzı

  • İnsanın hayat tarzı avcılık ve besin toplayıcılığı şeklinde başlamıştır.
  • Daha sonraki süreçte insanlar yabani tahılları ıslah ederek kendi kontrolünde planlı bir tarımsal faaliyete başlamıştır.
  • Böylece bölgedeki avcı ve toplayıcı toplumlar giderek üretici konuma geçmiştir.
  • Tarıma geçişle birlikte keçi, sığır, domuz, at ve köpek gibi hayvanlar evcilleştirilmiş ve günümüzdeki köy yaşamına benzer yaşam biçimleri oluşturulmuştur.
  • Ancak konar-göçer yaşam tarzı, avcılık-toplayıcılık faaliyetleri ile birlikte sürdürülmeye devam etmiştir.
  • Yerleşik yaşam ve tarımsal üretim, nüfus artışına yol açmıştır.
  • Anadolu’daki birçok yerleşim bölgesinde MÖ 9000’lerden itibaren üreticiliğin başladığı görülmektedir.
  • Çayönü Höyüğü (Diyarbakır) ve Cafer Höyük (Malatya) yerleşkelerinde dünyanın en eski buğday türlerinden birisi olan “Emmer evcil buğdayı” nın bulunması buna örnektir.
  • Ayrıca MÖ 8500’lerde Urfa ve Diyarbakır çevresinde buğday tarımının başlamış olması, tahılın ana vatanının Anadolu olduğunu ortaya koymaktadır.
  • Yazıdan önceki dönemde insanlar, mağara ve kaya sığınıkları içinde küçük gruplar hâlinde seyrek bir biçimde yaşamıştır.
  • İnsanlığın bu ilk döneminde nüfus artışıyla birlikte mağaralar yerini belli bir kısmı toprağa gömülü ve yuvarlak planlı kulübe şeklindeki barınaklara bırakmıştır.
  • Örneğin bir ön giriş ile gerisinde dikdörtgen bir salondan oluşan “megaron” tipi evler, İzmir’deki Limantepe ve Baklatepe höyüklerinde yapılan arkeolojik kazılarda saptanmıştır.
  • Tarım ürünleri ve hayvanlardan elde edilen liflerle giyilen ilk insanlar, kullandığı araç gereçlerini çakmaktaşından yapmıştır.
  • Araç gereçlerin yapımında zamanla obsidyen (doğal volkanik cam) ve kemikler de kullanılmaya başlanmıştır.
  • Zamanla araç gereç teknolojisi gelişmiş ve mikrolit adı verilen önceki dönemlerdeki örneklerinden daha küçük ve değişken yapıda ok ucu, orak gibi birleşik alet ve silahlar yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
  • Tahılların beslenmede kullanılması yemek hazırlama işlemini gerektirmiş ve bunun için çanak, çömlek, dibek ve havan gibi araç gereçler üretilmiştir.
  • Antalya Öküzini’deki araştırmalar, buradaki avcı-toplayıcı toplumların ok ve yayı kullandıklarını göstermektedir.

Göbeklitepe (Şanlıurfa)

  • UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Göbeklitepe, Şanlıurfa’da Örencik Köyü yakınlarındadır.
  • Burada 1995 yılında Arkeolog Klaus Schmidt tarafından kazı çalışmaları başlatılmıştır.
  • Göbeklitep’de konut özelliği taşımayan yapılar dinî ve ayinsel bir amaç taşımaktadır.
  • Günümüzden yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olan bu yapılar, merkezde ikiz (T) şeklinde dikili taş ile onu çevreleyen taşlar ve duvardan oluşmaktadır.
  • Her bir dikili taş en az 40-50 ton ağırlığında ve 4-6 metre uzunluğundadır.
  • Günümüze kadar keşfedilen en erken tarihli dinî mimarinin içerisinde yer aldığı Göbeklitepe’de taş aletler, heykeller ve bitki kalıntıları bulunmuştur.
  • İnsanoğlunun tarım ve yerleşik hayattan sonra tapınaklar yaptığı şeklindeki yaygın görüş, Göbeklitepe’nin keşfiyle tartışmaya açılmıştır.

Çatalhöyük (Konya)

  • Anadolu’da yazıdan önceki döneme ait yerleşim alanlarından biri de Konya’nın Çumra ilçesi yakınlarındaki Çatalhöyük yerleşkesidir.
  • Kent Arkeolog J. Mellart tarafından ortaya çıkarılmıştır.
  • Çatalhöyük, Anadolu coğrafyasında 2000 yıldan fazla bir zamanda köy yaşamından kentsel hayata geçişin önemli bir kanıtıdır.
  • İlk yerleşim yerlerinden olan Çatalhöyük’te ezme ve öğütme taşlarının bulunması, buradaki insanların kendi ekmek ihtiyaçlarını karşıladıklarını göstermektedir.
  • Ayrıca köpek ve sığır burada evcilleştirilen hayvanlar arasındadır.
  • Çatalhöyük, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır.

Çayönü (Diyarbakır)

  • Yazıdan önceki önemli yerleşim merkezlerinden biri de Diyarbakır’ın Ergani ilçesi sınırlarındaki Çayönü’dür.
  • Çayönü Höyüğü’nde 1964 yılında Robert J. Braidwood ve Halet Çambel başkanlığında ilk kazı çalışmaları başlatılmıştır.
  • Çayönü’nde Yakın Doğu’daki köy yerleşmelerinin ilk örneği görülmektedir.
  • Çayönü, günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce dere kenarında bereketli bir ovaydı. Çayönü Ovası, avcılık için de ideal bir konumdaydı.

Sözlü Kültür

  • Yazının icadından önce insanlar, toplumsal hafızalarını sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarmış ve bu yolla korumuştur.
  • Eski Yunan’da mit ve efsane anlatıcıları, Türklerde ozan ve âşık, Afrika’da topluluğun en yaşlıları bu aktarım görevini üstlenmiştir.
  • Halk anlatıları zamanla hem başka kültürlerden etkilenmiş hem de diğer kültürlerin sözlü ürünlerini etkilemiştir.

Tarih Öncesi Dönemlendirme

  • Tarih öncesi devirler sınıflandırılırken insanların kullanmış oldukları araç gereç ve madenlerden yola çıkılmıştır.
  • Buna göre tarih öncesi Taş Çağı ve Maden Çağı şeklinde dönemlendirilmiştir. Yazının icadıyla birlikte tarihî çağlar başlamıştır.
  • Taş Çağı: Eski Taş, Orta Çağ ve Yeni Taş Çağı
  • Maden Çağı: Bakır, Tunç ve Demir Çağı
  • Zamanla bu dönemlendirmeye üretim ve yerleşme biçimiyle yaşam koşullarını belirleyen diğer etkenler de eklenmiştir.
  • Tarih öncesi devirlerin başlangıç ve bitiş zamanları bölgelere göre farklılıklar gösterir.
  • Yazıdan önceki dönemlerde bütün insanların aynı sıralamayı takip etmemesi, tarih öncesi devirleri birbirinden kesin olarak ayırmayı zorlaştırmıştır.
  • Bu nedenle tarih öncesi dönemlendirmede daha çok bölgesel olarak adlandırmalara gidilmiştir.

Anadolu’daki Diğer Önemli Merkezler

  • Konya, Akşehir Dursunlu fosil yatakları Anadolu’da insan varlığına ilişkin kalıntıların ele geçirildiği en eski buluntu yeridir.
  • İstanbul, Yarımburgaz Mağarası’na günümüzden 270 bin-390 bin yıl önce ilk insanların yerleştiği tespit edilmiştir.
  • Antalya Karain Mağarası, Anadolu’da insana dair en eski kemik kalıntılarını barındırması açısından çok önemlidir.

Yazının Gelişimi

  • İlk Çağ’da Mezopotamya’daki herkes elde ettiği ürünü, tanrının evine yani mabede teslim etmek zorundaydı.
  • Rahipler, vatandaşların teslim ettiği ürünü tabletlere resmederdi.
  • Bunun sonucunda Sümerler, mabet ekonomisinin zorunluluğu ile sembol yazısını (piktograf) icat etti.
  • Sümerlerin kullandığı ilk yazılı kil tablet örneklerine Uruk kentinde rastlanmıştır.
  • Sümerlerde okullara “Tablet Evi” adı verilmekteydi.

Piktografik Yazı

  • Bu yazı, sembol şeklindeki işaretlerden oluşmuştur.
  • Piktografik yazıda avuç içine sığabilecek bir kil tablet üzerine kareler çizilir ve anlatılmak istenenler sembollerle verilirdi.
  • Yazı yaygınlaştıkça semboller küçülmüş ve işaret kümeleri hâline gelmiştir.
  • İşaretler çiviye benzetildiği için bu yazıya çivi yazısı denilmiştir.

Yazı Kültürünün Başlaması

  • Sümerlerden sonra çivi yazısı Akad, Babil, Asur, Hitit ve Urartu gibi medeniyetler tarafından geliştirilmiştir.
  • Hiyeroglif yazısını kullanan Mısırlılar, yazı aracı olarak papirüs ve fırça gibi araçlar kullanmıştır. Böylece yazının taşınabilirliği kolaylaşmıştır.
  • Mısır yazısı, 24 sessiz harften oluşan Fenike alfabesinin gelişmesine de model olmuştur. Bu alfabeden Sami, sonrasında da Latin alfabesi geliştirilmiştir.
  • İlk kez Bergama’da hayvan derisinden üretilen parşömenler birleştirilerek kitap hâline getirilmiştir.
  • Çin medeniyeti ise tekstilden yapılan kâğıdı üretmiştir.

İlk Çağ’da Bilim

  • Bilimin konusu eski çağlarda din, efsane, felsefe gibi ruhsal ve el sanatları, tarım gibi günlük ihtiyaçları gidermeye yönelik konulardı.
  • Eski dünyada gözlem ve tecrübe yoluyla elde edilen bilgiler zamanla astronomi, coğrafya ve tıp gibi bilimlerin doğmasına kaynaklık etmiştir.
  • Mezopotamya uygarlıkları, ziggurat adı verilen tapınaklarda gözlem yaparak gök biliminde bilimsel gözlem yöntemini keşfetmişlerdir.
  • Ayrıca bir yılın uzunluğunu bugünkü hesaba göre sadece 4,5 dakikalık bir hata ile bulmuşlar ve bu birikimleriyle takvim yapmışlardır.
  • Eski çağlarda hastalıklarla mücadele etmesi gerektiğini anlayan insanoğlu, bu hastalıkları tedavi etmek amacıyla elindeki bilgileri kullanarak tıp ilminin ilk gelişmelerini ortaya çıkarmıştır.
  • Amasya’da yaşamış ve coğrafya konusunda çalışmış Strabon, Anadolu ve çevresinde yaptığı geziler sonucunda on yedi bölümden oluşan “Coğrafya” isimli eseri yazmıştır.

İlk Çağ’da Başlıca Medeniyet Havzaları

  • MÖ 3200 Sümerlerin yazıyı bulması
  • MÖ 2375 Urkagina Yasaları’nın çıkarılması
  • MÖ 1900 Anadolu’da yazının kullanılmaya başlanması
  • MÖ 1700 Hammurabi Kanunları
  • MÖ 1296 Kadeş Savaşı
  • MÖ 1280 Kadeş Antlaşması
  • MÖ 1260-1250 Truva Savaşları
  • MÖ 1230 Ege Göçleri
  • MÖ 776 İlk Olimpiyatlar
  • MÖ 753 Roma’nın kuruluşu
  • MÖ 680 Lidyalıların parayı kullanmaya başlamaları
  • MÖ 550 Pers İmparatorluğu’nun kurulması
  • MÖ 359 İskender İmparatorluğu’nun kurulması
  • MÖ 330 Pers İmparatorluğu’nun yıkılması
  • MÖ 323 İskender İmparatorluğu’nun yıkılması
  • 0 Hz. İsa’nın doğumu
  • 313 Milano Fermanı
  • 325 İznik Konsülü
  • 330 Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlığın resmî din hâline gelmesi
  • 375 Kavimler Göçü
  • 395 Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması
  • 476 Batı Roma’nın yıkılışı

İran Medeniyeti

  • Geniş topraklara sahip Persler, satraplık denilen eyalet sistemini oluşturmuşlardır.
  • Gelişmiş bir posta teşkilatı kuran Persler, Sardes’ten başlayıp başkentleri Sus’a kadar uzanan Kral Yolu’nu yapmışlardır.

Hint Medeniyeti

  • Hint medeniyetinde matematikçiler sıfırı ilk defa kullanmışlardır.
  • Fakat sıfırı sayı olarak kabul etmemişlerdir.
  • Sayı sistemindeki bu erken tarihli gelişme, aritmetiğin gelişim hızını etkilemiştir.

Çin Medeniyeti

  • Çinliler barut, pusula, kâğıt ve matbaayı icat etmiştir.
  • Galileo’dan önce güneş lekeleri hakkında bilgi vermiştir.
  • Günümüzde de kullanılan geleneksel tıbbın tedavi yöntemleri olan masaj ve akupunkturu kullanmışlardır.

Mezopotamya Medeniyetleri

  • Mezopotamya medeniyetleri aritmetik işlemlerde çarpım tablosunu kullanmış ve dört işlem yapmıştır. Alan ölçümleri ve su kanalları açmak için geometriden yararlanılmıştır.
  • Dairenin alanını ve silindirin hacmini bulmuş ve pi sayısı için 3,125 değerini belirlemişlerdir.
  • Çemberi 360 dereceye bölmüşlerdir.
  • Mezopotamya’da astronomi gelişmiş, Ay ve Güneş tutulmaları hesaplanmış ve takvim yapılmıştır.
  • Bir saat 60 dakikaya, bir dakika da 60 saniyeye bölünmüştür. Bir hafta 7 gün kabul edilmiştir.

Sümerler

  • MÖ 3200’de çivi yazısını bulmuştur.
  • Ziggurat adı verilen tapınaklar inşa etmiştir. Bu tapınaklarda gözlem yaparak gök biliminde bilimsel gözlem yöntemini keşfetmiş, bilgileri tablolaştırmış ve astronomi alanında ilerlemişlerdir.
  • Ay ve Güneş tutulmalarını hesaplamış; Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn gibi gezegenleri tespit etmişlerdir.
  • Bir yılın uzunluğunu bugünkü hesaba göre sadece 4,5 dakikalık bir hata ile hesaplayan Sümerler, ay yılı esasına göre takvim hazırlamışlardır.
  • Sümer Kralı Urkagina, MÖ 2375’te tarihte bilinen ilk yazılı kanunları çıkarmıştır.

Babiller

  • Mimaride gelişmiş, Babil Kulesi ve Babil’in Asma Bahçeleri gibi eserler inşa etmişlerdir.
  • Kral Hammurabi tarafından Hammurabi Kanunları hazırlanmıştır.

Asurlar

  • Kara kolonileri kurmuş ve yaptıkları ticaret yolları sayesinde Anadolu’yla güçlü bir ticaret bağı oluşturmuştur.
  • Bu ticaret faaliyetleriyle Sümerlerden öğrendikleri yazıyı Anadolu’ya getirmiş ve burada tarih çağlarının başlamasını sağlamışlardır.
  • Asurlu tüccarlar başta Kaniş (Kültepe) olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde pazarlar kurmuştur.

Yunan Medeniyeti

  • Yunan kentlerinde yapılan seçimler, cumhuriyet ve demokrasinin ilk izleri kabul edilir.
  • Başta Aristoteles olmak üzere Yunan bilginleri bitkilere ve hayvanlara ilişkin bilimsel bilgileri derleyerek botanik ve zooloji alanlarının temellerini atmıştır.
  • Miletli Thales ve Pythagoras (Pisagor) matematik, astronomi ve felsefe alanında önemli çalışmalar yapmışlardır.

Mısır Medeniyeti

  • Nil Nehri etrafında ortaya çıkan Mısır medeniyeti, İlk Çağ’daki en büyük medeniyetlerden biridir.
  • Mısırlılar hacim ve alan ölçmeyi hesaplamış ve piramit adı verilen anıt mezarlar yapmışlardır.
  • Mimari, astronomi, matematik ve tıp (mumyalama) alanlarında ilerlemişlerdir.
  • Güneş takvimini kullanmış, yılı 365 gün olarak hesaplamış ve bir günü 24 saate bölmüşlerdir.

Doğu Akdeniz Medeniyeti

Fenikeliler

  • Yapmış oldukları kolonicilik sayesinde Akdeniz Havzası’nda ticari ve ekonomik etkileşim gelişmiştir.
  • Akdeniz’in ilk uzman gemicileri ve tüccarları olan Fenikeliler, ticari faaliyetleri sayesinde çivi yazısı ve hiyeroglifin yerine Fenike alfabesini geliştirmiştir.
  • Bu alfabeyi Yunanlılar ve Romalılar geliştirerek bugünkü Latin alfabesini oluşturmuşlardır.

İbraniler                                          

  • İbranilere kadar çok tanrılı din inanışı yaygınken İbraniler tek tanrılı semavi din inancını benimsemiştir.

Anadolu Medeniyetleri

Hititler

  • Pankuş adında bir meclis oluşturmuşlardır.
  • Hititlerde Tavananna denilen kraliçe yönetimde söz sahibi olmuştur.
  • Hitit Kanunları evlenme, boşanma, nikâh, nişan gibi aileyle ilgili hususlara yer vermiştir.
  • Hititler, gelişmiş hukuk kurallarıyla kadın haklarına kanunlarda yer vermiştir.
  • Anal denilen yıllıklar tutmuşlardır.
  • MÖ 1280’de Mısırlılarla Hititler arasında yapılan Kadeş Antlaşması, tarihte bilinen ilk yazılı antlaşmadır.

Lidyalılar

  • Lidyalılar, Gediz ve Küçük Menderes nehirleri arasında kalan bölgede yaşamışlardır.
  • İnsanlık tarihinde ilk kez madeni parayı (sikke) basmışlardır.
  • Lidyalılar MÖ 546 yılında Pers İmparatorluğu tarafından yıkılmıştır.

Frigler

  • Özellikle tarım alanında ve dokumacılıkta gelişmişlerdir.
  • Tapates adı verilen halı ve kilimleri dokumuşlardır.
  • Kibele, toprak ve bereket tanrıçasıdır.
  • Ölüm sonrası hayata inandıkları için ölülerine kaya mezarlar yapmışlardır.

Urartular

  • Taş işçiliğinde gelişmiştir. Van Kalesi’nin yanında su kanalları (Şamran), su bentleri ve mezar odaları inşa etmişlerdir.
  • Zengin demir, gümüş ve bakır yataklarına sahip olan Urartular, maden işleme sanatında ilerleme kaydetmişlerdir.

İnsan ve Göç

  • İnsanlığın sosyal ve ekonomik aşamaları avcılık-toplayıcılık, çobanlık, tarım ve uygarlık şeklinde sıralanabilir.
  • İnsanlar, artan nüfusun beslenme ihtiyacını karşılamak için yeni arayışlara girmişlerdi. Bunun sonucunda toprağı işlemeyi keşfetmişler ve hayvanları evcilleştirmişlerdir.
  • Bu süreçte konar-göçer yaşamı devam ettiren toplumlar olsa da yerleşik toplumlar karşısında giderek sayıları azalmaya başlamıştır.

Ege Göçleri

  • Deniz Kavimleri Hareketi olarak da ifade edilmiş, MÖ XIII. yüzyıl sonları ile MÖ XII. yüzyıl başlarında iki aşamada yaşanmıştır.
  • Göçleri gerçekleştiren toplumlar genellikle Ege ve Akdeniz’deki adalardan geldiği için tarihçiler bu göçlere Ege Göçleri ismini vermiştir.
  • Bu göçler ilk olarak Yunanistan’dan başlamıştır.
  • Mısır’a kadar uzanan Ege Göçleri sonucunda Mısır Devleti, verdiği güçlü mücadele ile kendisini korurken Anadolu’daki Hitit Devleti yıkılmıştır.

Amurru (Babil) Göçleri

  • Amurrular, MÖ III. binyılın son yüzyıllarında Arabistan’dan Filistin ve Suriye çevresine göç etmişler ve daha sonra buradan da doğuya doğru göçlerini sürdürmüşlerdir.
  • Elamlar ile birlikte Sümer Devleti’nin yıkılmasında başlıca rolü oynamışlardır.

Akad Göçleri

  • MÖ III. binde Sami kökenli olan Akadların Suriye’den Fırat Nehri’ni izleyerek Sümer ülkesine doğru yavaş yavaş gerçekleştirdiği göçlerdir.
  • Bu göçler sonrasında Akadlar, Sümer kent kültürünü özümsemiş ve bu kültürü sonraki toplumlara aktarmıştır.

Hurri Göçleri

  • Mezopotamya ve çevresine MÖ III. binyılın sonrasında büyük bir göç dalgasıyla kuzeyden gelen Hurriler; Doğu Anadolu, Orta Fırat Havzası ve güneyde Filistin’e kadar geniş bir alana yayılmıştır.

Frig Göçleri

  • Frigler, Makedonya ve Trakya’dan Boğazlar yoluyla Anadolu’ya göç eden Trak boylarındandır.
  • Bu göçler, MÖ 1200-800 yılları arasında yaşanmıştır.

İç Asya Göçleri

  • Orta Asya’dan dünyanın diğer coğrafyalarına milattan önceki ve sonraki dönemlerde yapılan Türk göçleridir.
  • Bu göçler sadece İç Asya’nın çevresindeki toplulukları etkilemekle kalmamış, göçlerin etkileri 3 kıtada hissedilmiştir.

Dini Göçler

  • Eski dinlerinden vazgeçmek istemeyen devlet yöneticileri veya topluluklar semavi dinlere inanan insanlara baskı yapmışlardır.
  • Bu insanlar inançlarından vazgeçmeyerek kendilerine uygulanan dinî baskılardan dolayı göç etmeyi tercih etmiştir.
  • Bunun İlk Çağ’daki örnekleri olarak Filistin bölgesindeki Yahudi sürgünleri ve ilk Hristiyanların Roma baskısından kaçmaları gösterilebilir.

Yahudi Sürgünleri

  • MÖ 587 yılında Babil Hükümdarı II. Nabukadnezar, Yahuda Krallığı’nı istila ederek Kudüs Mabedi’ni tahrip etmiş ve nüfusun büyük bir kısmını sürgün etmiştir.
  • Bu olaydan 70 yıl sonra Babil, Pers Kralı Kiros tarafından ele geçirilmiş ve sürgünde olan Yahudilere dönüş izni verilmiştir.
  • Yahudiler, MS 66-73 tarihleri arasında Roma yönetimine karşı isyan etmiştir. Bu isyan nedeniyle Roma orduları Kudüs’e yönelerek Yahudileri bölgeden göç etmeye zorlamıştır.
  • Romalılara karşı direnişleri devam eden Yahudilerin ikinci isyanı MS 132-135’te gerçekleşmiştir. Fakat Romalıların üstünlüğü karşısında direnemedikleri için yeniden sürgün edilmişlerdir.
  • Bu olaydan sonra Romalılar tarafından Filistin’e dönmeleri yasaklanan Yahudiler, kitleler hâlinde buradan dünyanın dört bir yanına göç etmiştir.

Hristiyan Göçleri

  • Hristiyanlık, I ve II. yüzyılda özellikle fakir halk arasında Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde hızlı ve gizlice yayılmıştır.
  • Roma imparatorları Hristiyanlığa karşı tepki göstererek onların ibadet etmelerini yasaklamıştır.
  • Roma baskısından kaçarak Anadolu’ya gelen ve burada inançlarını gizlice sürdürmeye çalışan ilk Hristiyanların izleri Antakya ve Kapadokya’da görülebilmektedir.
  • Roma İmparatorluğu, IV. yüzyılda Hristiyanlığı önce serbest bırakmıştır, sonra da resmî din olarak kabul etmiştir.

İlk Çağ’ın Tüccar Toplulukları

Asurlar (MÖ II. Bin-MÖ 612)

  • Mezopotamya’nın doğal kaynaklardan yoksun olması Asurların politikalarında ticareti ön plana çıkarmıştır.
  • Asurlu tüccarlar başta Kaniş (Kültepe) olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde ticaret merkezleri kurmuştur.
  • Asurların iki yüzyıl kadar Anadolu’da sürdürdükleri ticari faaliyetler, Koloni Devri (MÖ 1950-1750) olarak isimlendirilir.
  • Hâkimiyet alanlarını zamanla Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Suriye, Filistin ve Mısır’a kadar genişletmişlerdir.

Fenikeliler (MÖ XII. Yüzyıl-MÖ II. Yüzyıl)

  • Doğu Akdeniz sahil şeridinde genel olarak denizcilik ve deniz ticareti ile uğraşmışlardır.
  • Gemilerin inşası amacıyla gerekli keresteleri temin etmek için gelişmiş bir ormancılık faaliyeti de yürütmüştür.
  • Doğu Akdeniz’de çok iyi bir ticaret ağı kurmuş olan Fenikeliler, Batı Akdeniz’de de ticaret kolonileri kurmayı başarmıştır.
  • Zamanla Mısır, Kıbrıs, Girit ve Rodos dışında Sicilya, Sardunya ve İspanya’ya kadar uzanan birçok yerde ticaret kolonileri kuran Fenikeliler, bu sayede dünya deniz ticaretini kontrol etmeyi başarmıştır.

Lidyalılar

  • MÖ VII. yüzyılda Gediz ve Küçük Menderes vadileri merkez olmak üzere Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet hâline gelmiştir.
  • Lidyalılar, zengin maden yatakları ve verimli toprakları ile öne çıkmıştır.
  • Başkenti Sard, altın madeni ve kuyumculuk sanatı ile tanınmıştır.
  • Lidyalıların insanlık tarihinde ilk kez madeni parayı (sikke) ücretli askerlerinin maaşlarını ödemek için icat ettikleri tahmin edilmektedir.

Soğdlar

  • Soğdlar, İslam öncesi Orta Asya tarihinde merkezi Semerkant olmak üzere birçok şehir devletinden oluşurdu.
  • V. yüzyılın ortasında Eftalitlerin (Ak Hunlar) ve 558 yılında Kök Türklerin hâkimiyetine giren Soğd bölgesi, özellikle Kök Türk zamanında Orta Asya’nın ekonomik, siyasi ve kültürel merkezi oldu.
  • Soğdlu tüccarlar Kök Türk koruması altındaki Çin’den İtalya’ya kadar uzanan İpek Yolu üzerindeki ticareti kontrol etmiştir.
  • İslami dönemde de Soğdlar, İpek Yolu üzerinde etkin rol oynamayı sürdürmüştür.

Kabileden Devlete

  • İlk tarım toplumlarında ekonomik ve sosyal organizasyonun temel birimi 10-50 aileden oluşan topluluklardı.
  • Bu yerleşimler zamanla büyüyerek kabile konfederasyonlarını oluşturdu.
  • Kabile, aynı atadan gelen ve birbirine kan bağıyla bağlı bulunan büyük insan topluluğa verilen isimdir. Bu dönemde kabile organizasyonları genelde sayıları binlerle ifade edilen topluluklardı.
  • Coğrafya veya iklimin hayat tarzlarını şekillendirmesiyle köyler ve kabile konfederasyonları zamanla şehir devletlerini oluşturmuştur.
  • İlk Çağ’da medeniyet alanlarına bakıldığında Mısır’da nom, Sümerlerde site, İyon ve Dorlarda polis adı verilen şehir devletleri kurulmuştur.
  • Antik medeniyetlerdeki kabileler veya şehir devletlerinin başlarında kral veya feodal yöneticiler vardır.
  • Bu yöneticiler merkezdeki büyük krala bağlıdır. Büyük kral güçlü ve dirayetli bir kişiyse merkezî bir devlet yapısı oluşmuş, güçsüzse kabileler merkezden bağımsız hareket edebilmiştir.
  • İlk Çağ’da bazı güçlü krallar kendi ülkeleri dışındaki yerleri ele geçirmiş, farklı milletleri yönetimi altına almış ve imparatorluklar kurmuştur.

İmparatorluk

  • Topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan devlet biçimidir.
  • İçerisinde çeşitli unsurları (din, etnik köken, dil vb.) barındıran devlet modelidir.
  • Tarihsel, kültürel, etnik, ekonomik ve toplumsal açıdan çeşitlilik arz eden farklı halkları bünyesinde toplayan büyük, politik ve bölgesel gövde olarak tanımlanabilir.

İlk Devletlerde Gücün Meşruiyet Kaynağı

  • İlk Çağ’ın başından itibaren siyasi oluşumların çoğu monarşi ile yönetilmiştir.
  • Krallar, yönetimdeki meşruluğunu yani güçlerini dinden almıştır. Bu nedenle ilk devletlerde gücün meşruiyet kaynağı tanrısaldır.
  • Anadolu’da MÖ 1700’lerde kurulan Hititlerde kralların gücünü tanrıdan aldığına inanılır ve emirleri tanrının emriymiş gibi görülürdü. Fakat krallar kendilerini tanrı olarak görmezlerdi.
  • Urartularda krallar, yaptıkları işleri tanrıları Haldi adına yaparlardı. Yani krallar tanrı değildi ama onun yerine hükmederlerdi.
  • İlk Çağ Yunan medeniyetinin temellerinin atıldığı Girit Adası’nda halk, soylular ve kral tarafından yönetilirdi. Yöneticilerin din adına söz sahibi olması yönüyle yönetimleri teokratikti.
  • İyonlar, genel olarak Yunan tanrılarına inanırlardı. Din adamları ve kâhinlerin krallar üzerinde etkisi olsa da soyluların yani aristokrat sınıfın yönetimdeki etkisi daha büyüktü.
  • Mezopotamya uygarlıklarından Sümerlerde yönetici olan Ensiler yani rahip-krallar; en yüksek rahip, yargıç ve komutandı.
  • Her kentte Sümerlerin saygı duyduğu tanrılara adanmış ziggurat adı verilen tapınaklar inşa etmişlerdi. Bu tapınakları yöneten rahip sınıfı, kentin yöneticileri üzerinde etkiliydi.
  • Asur ve Babillerde kral, büyük tanrıların yeryüzündeki temsilcisi olup onlar adına ülkeyi yöneten rahip krallardı.
  • Ünlü Babil Kralı Hammurabi, bu anlayıştan farklı olarak kendisini adaletin kralı olarak ifade etmiştir.
  • Mısır Krallığı’nın ilk dönemlerinde krallar, tanrının yeryüzündeki temsilcisidir.
  • Başlangıçta tanrı olarak görülmeyen firavunlar, ilerleyen dönemlerde tanrı olarak görülmeye başlanmıştır.
  • İlk Çağ medeniyetlerinde gücün meşruiyet kaynağı olan dinin yanında yöneticilerde soy kavramı da önemliydi.
  • Asurlarda bir kral zorla başa geçse bile kendinden önceki krallarla bir akrabalık gayreti kurma içinde olurdu.
  • Siyasi güçlerin yeniden kazanılma durumu Mezopotamya’da Ur, İssin, Babil, Kassit, Kalde gibi sülalelerin soy dayanışmasının sonucudur.

Makedonya Krallığı

  • Diğer Yunan şehir devletlerinde olduğu gibi aristokrasi ile yönetilirdi.
  • Ancak Makedonya Kralı II. Philippos Dönemi’nde bu durum değişmiş ve konsülün yetkileri sınırlandırılmıştır.
  • II. Philippos’den sonra tahta geçen III. Alexander (Büyük İskender) önce Anadolu’yu sonra da Pers İmparatorluğu’nun topraklarını ele geçirip Hindistan’ın Pencap Havzası’na kadar ilerledi.
  • Bu dönemde Yunan kültürü ile Anadolu, Mısır, Pers ve diğer kültürler birbiriyle kaynaşmıştır. Bu sayede Doğu ve Batı kültürlerinin sentezi olan Helenizm adında yeni bir kültür ortaya çıkmıştır.
  • Büyük İskender, Mısır’da Amon-Ra rahipleri tarafından tanrı-kral ilan edilmiştir.
  • Yine Batı Anadolu’da Didim Apollon Tapınağı kâhini tarafından Zeus’un Oğlu olarak adlandırılmıştır.
  • Böylece gücünü meşru hâle getiren Büyük İskender, Doğu kültürlerinden etkilenerek gücünün meşrutiyet kaynağını tanrısallaştırmıştır.

Roma

  • MÖ VIII. yüzyılda bugünkü İtalya’da kurulan Roma İmparatorluğu’nda sırasıyla krallık, cumhuriyet ve imparatorluk dönemleri yaşanmıştır.
  • Krallık ve cumhuriyet dönemlerinde yönetim aristokratların elindedir. Kral, senatoya karşı sorumluydu.
  • Augustus Dönemi’nde yönetim saltanata dönüşmüş ve imparator yönetimin başı, başkomutan, başyargıç ve başrahip konumuna gelmiştir.
  • Roma İmparatorluğu’nun siyasi yapılanmasında Büyük İskender İmparatorluğu’ndaki gibi “Dünya İmparatorluğu” fikri gelişmiştir.

İlk Siyasi Organizasyon Türleri

  • Sümerlerde site olarak bilinen şehir devletleri vardı.
  • Babil Devleti benzer bir yapıda olsa da iktidarı ele geçiren güçlü krallar merkezî otoriteyi daha da güçlendirmiştir.
  • Asurlular ise istilacı bir yapıya sahipti.
  • Hititlerde kralın yanında Pankuş adında bir meclis vardır. Kral alacağı kararlarda bu meclise dayanmıştır. Tavananna denilen kraliçe de yönetimde etkilidir.
  • Yunan medeniyetinin ortaya çıktığı coğrafya dar bir sahil şeridine sahip olması ve yüksek dağlarla birbirinden ayrılması nedeniyle burada merkezî devletler kurulamamış, polis adı verilen şehir devletleri ortaya çıkmıştır. Atina ve Sparta gibi.

Yunanlılar

  • Yunan şehir devletlerinde kralın hak ettiği ve yetkileri meclisler tarafından kısıtlanmıştır.
  • Kralın yetkilerinin azalması, onu denetleyen meclislerin yetkilerinin artmasıyla krallık artık saltanat olmaktan çıkmış ve krallar belirli bir sınıf tarafından seçilmeye başlamıştır.
  • Böylece soylular, iktidarı ele geçirerek aristokratik yönetim anlayışını kabul ettirmiştir.
  • Aristokratlar arasında belli bir zümrenin, krallığı yönetme hakkının kendilerinde olduğunu iddia etmesi ve yöneticilerin sadece o gruptan seçilmesi oligarşi denilen yönetim anlayışını doğurmuştur.
  • Yunan kentlerindeki bu seçim, cumhuriyet ve demokrasi anlayışının ilk izleridir.
  • Yunan kentlerinde seçimlerde sadece belli kişiler aday olabilmekte ve halkın tamamı değil sadece soylular oy kullanabilmektedir.
  • Daha sonraki dönemlerde Yunan medeniyeti içinde, soyluluğa dayalı ayrıcalıklı sınıf olan aristokratlara veya halka karşı zaman zaman güç kullanarak yönetimi ele geçiren kişiler olmuştur.
  • Bu kişilere tiran bunların yönetimine de tiranlık denmiştir.

Persler

  • Persler; İran, Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve hatta Yunanistan’ın bazı bölgelerinin içine alan büyük bir imparatorluk kurmuşlardı.
  • Bu kadar geniş toprakları yönetmek için de Satraplık denilen eyalet sistemini oluşturmuşlardı.
  • Bu sistemde ülke eyaletlere Satrap adı verilen idareciler tarafından yönetilmişti.
  • Satraplar merkezden gönderilen memurlar tarafından denetlenmişti.
  • Bu sistem büyük İskender ve Roma tarafından örnek alınmıştır.
  • Ayrıca merkezî otoriteyi güçlendirmek ve eyaletler arasında iletişim kurmak amacıyla Persler, gelişmiş bir posta teşkilatı kurmuşlardı.

Roma

  • Roma’da kraldan sonra etkin bir danışma kurulu olan senatoya soylular girebilmişti.
  • Roma toplumu; patriciler, plepler ve köleler olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştı

                   Senatoda görev yapan soylu sınıf patrici,

                   Roma’ya sonradan gelip yerleşenler plep

                   Köleler ise Roma’nın işgali altındaki ülkelerden getirilmiş, patricilerin evlerinde hizmetçilik ya da uşaklık yapan tarlalar da işçi olarak çalışan bir sınıftı.

Askerî, Sosyal ve Ekonomik Yaşam

  • Mezopotamya’da ekonomik hayatın temeli tarımdı.
  • Sümerler, tapınaklarını depo olarak kullandılar. Bu ürünleri kayıt altına almak için kullanılan semboller sayesinde çivi yazısı icat edildi.
  • Mezopotamya’da toplum; soylular, din adamları ve köleler gibi sınıflara ayrılmıştır. Halkın çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerdir.
  • Günümüz modern yaşamında hâlâ önemli olan ulaşım, mimarlık, madenlerin işlenmesi, çömlekçilik, dokumacılık, çiftçilik, kanal yapımı gibi pek çok medeniyet unsurunun temeli, Mezopotamya’da atılmıştır.
  • Lidyalılar, Kral Yolu’nu kullanarak ticarette gelişmiş ve büyük bir refaha kavuşmuştur.
  • Friglerin temel geçim kaynağı ise tarım ve hayvancılıktır. Tarım, başta hukuk olmak üzere Frig toplumunda hayatın her alanını etkilemiştir. Dokumacılıkta da gelişen Friglerden günümüze kalan tekstil parçaları vardır.
  • İlk Çağ’da, Yunan coğrafyasında kurulan polisler, dağlık arazi nedeniyle yeterli hububatı üretememiştir.
  • Bazı şehirler bu sorunu çevre bölgelerin kolonizasyonu yoluyla çözmeye çalışmıştır.
  • Ülkeleri dışında ele geçirilen toprakları kendilerine bağlayarak bazen de kendi vatandaşlarını o bölgeye yerleştirerek genellikle ticari faaliyetlerde kullanmak amacıyla oluşturulan idarelere koloni denir.
  • Bu kolonilerin devletin idaresinde aktif olarak kullanılmasına da kolonicilik denir.
  • Büyük İskender, ele geçirdiği topraklarda ya kendi adına şehirler kurmuş ya da var olan şehirleri yeniden düzenlemiştir. Bunların başında Mısır’daki İskenderiye gelmektedir.
  • Ayrıca Büyük İskender -, Perslerin oluşturduğu yol ağlarını geliştirerek ticarete ve ulaşıma önem vermiştir.
  • Roma İmparatorluğu da kurulduğu coğrafya gereğiyle deniz ticaretine ve kolonizasyon faaliyetlerine yönelmiştir.
  • İmparatorluğun yükselişinde, hâkimiyeti altına aldığı bölgelerde düzenli yol ağları kurmaları ve bu yolları güvenli hâle getirmeleri etkili olmuştur.
  • Romalı tüccarlar, Akdeniz ve Batı Avrupa’daki Roma topraklarında oluşan barış ortamından faydalanarak uzun mesafeli ticaret yapmıştır.
  • Mısır’da Nil Nehri etrafında verimli ovaların oluşması, Mısır’ın temel geçim kaynağının tarım olmasını sağlamıştır.
  • Mezopotamya’da topraklar özel mülkiyet iken Mısır’da tüm topraklar firavunlara aitti ve toprakları kullananlar kiracı durumundaydı.
  • Bu durum Mezopotamya’da olduğu gibi bağımsız, zengin bir tüccar sınıfının doğmasını engellenmiştir.
  • Nil’in sularının taşması sonucu tarlaların sınırları birbirine karışmış ve bu tarlaları ayırmak için Mısır’da geometri ilmî gelişmiştir.
  • Mısırlılar, yine bu taşkınların zamanı tespit etmek için güneş yılını hesaplamıştır.
  • Ölümden sonraki yaşama inandıkları için ölüleri mumyalaşmışlar böylelikle insan vücudunu tanımışlar, tıp ve eczacılık bilimlerinde gelişmişlerdir.
  • Tanrı-kral anlayışına bağlı olarak firavunlar için piramit adı verilen anıt mezarlar yapılmıştır.
  • MÖ 1280’de Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan “Kadeş Barış Antlaşması” tarihte bilinen ilk yazılı antlaşmadır.

Kanunlar Doğuyor

  • İlk Çağ’da yapılan hukuk kuralları kaynağını akıl, gelenek ve kutsal kitaplardan alınmıştır.
  • Yazının icadından önce hukuk kuralları, sözlü olarak nesilden nesile aktarılmıştır. Türklerde sözlü hukuk kurallarına töre denirdi.
  • Yazılı hâle gelen hukuk kurallarının ilk örnekleri Sümerlerde görülür.
  • Sümer Kralı Urkagina kötü idare sebebiyle meydana gelen yolsuzlukları, halkın huzursuzluğunu ve hoşnutsuzluğunu gidermek için bir adaletname (ilk yazılı kanunlar) hazırlamıştır. Yaptığı düzenlemelerle de daha çok borç affı gibi konuları işlemiş ve halkı rahatlatmaya çalışmıştır.
  • Babil Kralı Hammurabi’nin yaptığı kanunlar tarihte önemli bir yere sahiptir.
  • Her ne kadar Hammurabi kendini adaletin kralı olarak ifade etse de kanunlarını Tanrı Şamaş’ın önünde durduğu bir stelin alt kısmına yazdırmıştır.
  • Hammurabi Kanunları “dişe diş, göze göz” şeklinde değerlendirilen ve suçu işleyene aynı ağırlıkta cezayı içeren kanunlardır.
  • 282 maddeden oluşan Hammurabi Kanunları eski konularla yeni ihtiyaçlar göz önüne alınarak hazırlanmıştır.
  • Hitit Kanunları, içerik bakımından Sami kavimlerin kanunlarından farklı olup Sümer Kanunları gibi insancıldır.
  • İşlenen suçların cezası daha çok maddi nitelik taşımaktadır.
  • Hitit Kanunları’nda ölüm ve işkence cezaları yerine tazminat cezaları konmuştur.
  • Hititler yalnız insanları değil hayvanları ve bitkileri korumak için de yasalar çıkarmıştır.
  • Hitit Kanunları’nda; evlenme, boşanma, nikâh, nişan gibi aileyle ilgili hususlara yer verilmiştir. Ön Asya kavimlerinde boşanma sadece erkeğe tanına bir hak iken Hititlerde kadınlara da bu hak tanınmıştır.
  • Hititler, hukuk tarihinde ilk defa kasten öldürme ile kazara adam öldürmeyi birbirinden ayırmıştır.
  • Mezopotamya medeniyetlerinde olduğu gibi Hititlerde de cezalar belirlenirken sosyal sınıf farklılıkları esas alınmıştır.
  • Ayrıca Hititlerde kolektif cezalar da uygulanmış yani bazı suçlarda ceza sadece o kişiye değil suçlunun ailesine de verilmiştir.
  • İbraniler tek tanrılı semavi din inancını benimsemiş ve bunun sonucunda ilahi kökenli hukuk kuralları bu dönemde görülmeye başlamıştır.
  • “On Emir” olarak bilinen bu hükümler, İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkışlarından sonra Sina Dağı’nda Allah tarafından Hz. Musa’ya bildirilen emirlerdir.
  • Yahudi inancına göre Tanrı ile İsrailoğulları arasında yapılan ahdi(anlaşma)
     içeren, Yahudiler’in kutsal kitabına Hristiyanlar günümüzde “Ahd-i Atîk” (Eski Ahit) demektedir.
  • Eski Ahit, Hz. Musa’dan yüzlerce yıl sonra kaleme alınmış olup günümüzde farklı nüshaları vardır. On Emir, Eski Ahit’in ilk ve en önemli kısmı Tevrat’ta geçmektedir.

İnsanlığın İlk Dönemleri Örnek Soru Çözümü

Aşağıdakilerden hangisi bu politika doğrultusunda yapılan bir çalışma değildir?

TARİH

İNSALIĞIN İLK DÖNEMLERİ

Aşağıdakilerden hangisi bu politika doğrultusunda yapılan bir çalışma değildir?

Sınava hazırlık uzun bir maraton. Kunduz ekibi olarak bu yolculukta yanında olmayı çok isteriz! Alanında uzman Profesyonel eğitmenler tarafından hazırlanan Soru Çözümü, binlerce soru ve çözümden oluşan Soru Bankası hizmetlerimizden faydalanabilirsin. Uygulamada senin için hazırlanmış , tüm konuları öğrenebileceğin premium içerik ders videolarını incelemeyi unutma!

Sınava hazırlanmanın en kolay yolu

Sınırsız video içerikler ve soru çözümleri ile sınava hazırlan

ÜCRETSİZ KAYDOL