Enzimlerin Çalışmasını Etkileyen Faktörler

Enzimlerin çalışmasını etkileyen birçok faktör  bulunmaktadır.
İlk olarak sıcaklıkla başlayalım.   Enzimler protein yapılı oldukları için sıcaklık  değişiminden etkilenir.
En verimli çalıştıkları   sıcaklık derecesine optimum sıcaklık denir.  Organizma ve enzim çeşidine göre elbette ki   optimum sıcaklık değeri değişebilir.
Enzimler  düşük sıcaklıklarda çalışmaz yani inaktif   durumdadır.
Fakat düşük sıcaklıklarda proteinlerin  yapısı bozulmaz.
Bu nedenle ortam ısıtılırsa   bu enzimler tekrar aktifleşerek çalışır.
Bu  grafiğe baktığımızda 37 °C'nin optimum sıcaklık   olduğunu görüyoruz.
Ortam sıcaklığı optimum  değerin üzerine çıktıkça enzimlerin yapısı   bozulmaya başlar.
Üç boyutlu yapısı tamamen  bozulan bir enzim ortam sıcaklığı uygun değere   getirilse bile tekrar çalışmaz.
Buna günlük  hayattan bir örnek verelim.
Mesela kaynatılan   sütün içindeki mikroorganizmaların enzimleri  bozulur.
Bu da sütün ekşimesini engeller.
Yine   çalışmayacağı için besinler dondurucuda bozulmadan   uzun süre saklanabilir.
Şimdi de su miktarı  ve pH değerini konuşalım.
Enzimler belirli   miktarda suyun bulunduğu ortamlarda aktiftir.  Su miktarının değişmesi enzimin aktivitesini de   etkiler.
Hücrelerdeki su miktarı %15'in altına  düşerse enzimler çalışmaz.
İşte bu nedenle bal,   reçel, kurutulmuş sebze ve meyveler bozulmadan  uzun süre saklanabilir.
Bu gibi ortamlarda su   oranı %15'in altında olduğu için mikroorganizmalar  yaşamını sürdüremiyor.
Su oranı %15'in üzerine   çıkmaya başladığında ise enzimler aktif hale  gelir ve mikroorganizmalar çoğalmaya başlar.   İşte böylece de besinler bozulur.
Her enzimin en  iyi çalıştığı optimum pH aralığı vardır.
Enzimler   genellikle nötr ortamlarda daha iyi çalışırken  bazı enzimler farklılık gösterir.
Örneğin pepsin   enzimi pH değeri 2 olan midede, tripsin enzimi  ise pH değeri 8 olan ince bağırsak ortamında en   iyi çalışır.
Yani pepsin enzimi asidik, tripsin  enzimi ise bazik ortamlarda aktiftir.
Enzimlerin   çalıştığı en ideal pH değerine de yine optimum  pH deriz.
Enzimlerin etkinliği etki ettiği   substratın yoğunluğuyla da ilişkilidir.
Enzim  substrat ilişkisi şeker fabrikasındaki üretim   sistemine benzetilebilir.
Fabrikadaki  işçileri enzim, şeker pancarını substrat,   şekeri ise ürün gibi düşünelim.
Ortamda yeterli  substrat varsa enzim yoğunluğu arttıkça birim   zamanda oluşan ürün miktarı da artar.
Yani  fabrikadaki işçi sayısı ve şeker pancarının   miktarı arttıkça şeker üretimi de artar.
Enzim  miktarının sabit tutulduğu bir ortamda substrat   miktarı arttıkça birim zamanda oluşan ürün  miktarı önce artar sonra sabit hızla devam   eder.
Yani hemen düşünelim, işçi sayısı sabit  olup işçiler maksimum kapasitede çalışırken   fabrikaya sürekli yeni şeker pancarının gelmesi  şeker üretim hızını arttırmaz.
Ortamda yeterli   miktarda enzim varken substrat miktarı sınırlı  ise substrat bitince reaksiyon da biter.
Sonuçta   fabrikadaki işçilerin kullanacağı şeker pancarı  azaldıkça şeker üretimi de azalır, şeker pancarı   bitince iş de biter.
Enzimler substratını dış  yüzeyinden etkilemeye başlar.
Substratın yüzey   alanı arttıkça enzimin bağlanacağı yüzey  de artar.
Böylece birim zamanda oluşan ürün   miktarı artmış olur.
Grafiği böyle çizebilirim.  Mesela kıyılmış etin yüzeyi doğranmış etten   fazladır.
Bu sebeple sindirim enzimleri köfteyi  kuşbaşı etten daha hızlı sindirir.
Enzimlerin   etkinliğini arttıran maddelere aktivatör denir.  Mesela mide öz suyunda bulunan hidroklorik asit,   pepsinojen enziminin aktivatörüdür.
Pepsinojen bu  sayede aktifleşir ve pepsine dönüşür.
Enzimatik   reaksiyonların gerçekleştiği ortamlarda su  miktarındaki artış belli değerlere kadar   aktivatör etki yapar.
Enzimlerin etkinliğini  yavaşlatan ya da durduran maddelere ise inhibitör   diyoruz.
İnhibitörlere cıva,, kurşun, kadmiyum  ve arsenik gibi ağır metaller, tarım ilaçları;   yılan, akrep ve örümcek zehri örnek verilebilir.  Bunlardan kurşun hemoglobin sentezinde görev   alan enzimi inhibe ederek kanda taşınan  oksijen miktarının azalmasına neden olur.