Genetik Mühendisliği ve Biyoteknolojinin İnsan Hayatına Etkisi

İlk olarak genetik mühendisliği ve  biyoteknolojinin sağlık alanındaki uygulamalarını   konuşalım.
Laboratuvarda içinde büyüme faktörleri  bulunan ortamda canlı hücrelerden oluşturulan   dokulara yapay doku denir.
Örneğin doku kaybı  fazla olan ameliyat ile kapatılamayan açık   yaraların tedavisi için yapay doku kullanılabilir.  İşlevini yitirmiş veya yitirmekte olan organların   yerine tasarlanan organlara da yapay organ denir.  Yapay organlar doku mühendisliği yoluyla mekanik   malzemelerden üretilir.
Günümüzde başta kalp,  pankreas, böbrek, deri, kulak ve damar olmak   üzere birçok organ yapay olarak üretilmektedir.  Organ bağışı yapay doku ve yapay organ sayesinde   günümüzde çok sayıda hayat kurtarılıyor.
Gelelim  aşılara.
Aşı enfeksiyon hastalıklarına karşı   bağışıklık sistemimize mikroorganizmaları tanıtmak  için kullanılan biyolojik ürünlerdir.
Günümüzde   genetik mühendisliği ve biyoteknoloji uygulamaları  sayesinde üretilen aşı miktarı artmış ve maliyeti   azalmıştır.
Hatta bu yöntemlerle daha önce  üretilemeyen aşılar da üretilmiştir.
Bakterilerin   çoğalmasını engelleyen, yok eden biyolojik  kaynaklı ya da sentetik olarak elde edilen   maddelere de antibiyotik denir.
Antibiyotikler  çoğunlukla bakteriler ve mantarlar tarafından   üretilir.
Kimyasal yolla üretimi zor ve pahalıdır.  Rekombinant DNA teknolojisi sayesinde daha ucuz ve   fazla miktarda antibiyotik üretiliyor.
İnsülin  pankreas tarafından üretilen bir hormon ve bu   hormon glukagon hormonu ile beraber kandaki  glikoz düzeyini düzenler yani kan şekerini   ayarlar.
Rekombinant DNA teknolojisi ile elde  edilen ilk ürün şeker hastalarının tedavisinde   kullanılan insülin hormonudur.
Bu hormon 1980'li  yıllara kadar domuz ve sığırdan elde edilmiştir.   Bu teknoloji ile sağlıklı bireylerden izole edilen  ve insülin üreten genler ekoli bakterilerinin   genomuna aktarılır.
Bakteriden üretilen insülin  ilaç şekline getirilir.
İnterferonlar da bakteri,   virüs, parazit ve tümör hücrelerine karşı  bağışıklık sistemi tarafından oluşturulan   doğal proteinlerdir.
Aynı şekilde insanda  interferon üreten genin ekoli bakterisinin   genomuna aktarılmasıyla da interferon üretiliyor.  Özellikle de ilaç firmaları rekombinant DNA   teknolojisini kullanarak interferonların seri  üretimini gerçekleştirebilmekte.
Şimdi gelelim   gen terapisine.
Kalıtsal veya sonradan edinilen  hastalıkları tedavi etmek amacıyla genlerin küçük   DNA veya RNA moleküllerinin insan hücrelerine doku  ve organlarını transfer edilmesine gen terapisi   denir.
Bozuk olan genler virüsler kullanılarak  sağlam olanları ile yer değiştirilir.
Gen   terapisinin amacı hastalığa yol açan eksik  ya da kusurlu genlerin yerine bu genlerin   sağlıklı kopyalarının hücreye aktarılmasıdır.  Kalp damar hastalıkları, kanser, parkinson,   alzheimer ve benzeri hastalıklar gen terapisi  çalışmalarıyla tedavi edilmeye çalışılmaktadır.   Kanser tedavisinde de kemoterapi, radyoterapi,  cerrahi işlem gibi yöntemler kullanılır.
Son   yıllarda bilim insanları kanser tedavisinde  gen terapisi yöntemi üzerinde çalışmalar   yapmaktadır.
Bağışıklık sistemi hücrelerinin  gen terapisi yöntemiyle kanserle mücadele eden   hücrelere dönüştürülmesine çalışılmaktadır.  Böylece kan kanseri, akciğer kanseri,   prostat kanseri ve cilt kanserleri gibi pek çok  değişik kanser türünün tedavisi hedeflenmekte.   Ayrıca genetik mühendisliği ve biyoteknoloji  uygulamaları ile elde edilen aşılar bazı kanser   türlerinin tedavisinde kullanılmaktadır.
Örneğin  rahim ağzı kanserinin oluşumunu engellemek için   aşı uygulamaları yapılmakta.
Ayrıca kök hücre  yöntemi de kanser tedavisinde kullanılıyor.
Burada   genetik danışmanlıktan da bahsetmek isterim.  Genetik danışmanlık kalıtsal bir hastalık taşıyan   veya taşıma riski bulunan kişilere ve bu kişilerin  akrabalarına hastalığın seyri, tedavi yöntemleri,   tekrarlama riskleri ve çözüm yolları ile ilgili  bilgiler verilmesini sağlar.
Özellikle 35 yaş   üstü hamileler, akraba evliliği yapan çiftler,  ailesinde kalıtsal hastalıklar görülen bireyler,   riskli gebeler ve genetik risklerini  belirlemek isteyen bireyler genetik   danışmanlık hizmetlerinden yararlanabilir.  Evet sağlığı bitirdik.
Şimdi gelelim tarım   ve hayvancılık alanındaki uygulamalara.  Tarımda zararlı böceklerle mücadelede kimyasal   maddeler kullanılır.
Ancak bu maddeler ekolojik  kirlenmeye neden oluyor.
Genetik mühendisliği ve   biyoteknolojinin tarım alanındaki uygulamalarının  amacı bitkileri zararlılara karşı dirençli hale   getirmek, ürünlerin besin değerlerini  arttırmak, üretim maliyetlerini azaltmak   ve dayanıklılığın artırılması ile ürün kalitesini  yükseltmektir.
Örneğin pirinç bitkisine A vitamini   sentezlemesini sağlayacak geniin aktarılması  ile bitkinin vitamin değeri yükseltilmiştir,   bu pirince altın pirinç denir.
Ateşböceklerinin  ışık saçmasını sağlayan genin izole edilmesi ve   tütün bitkisi ne aktarılması ile genetiği  değiştirilmiş olan tütün bitkisinin ışık   saçtığı gözlemlenmiştir.
Ayrıca alabalıktan alınan  büyüme hormonu geninin sazan balığına aktarılması   ile sazan balığının çok hızlı büyümesi ve  normalden daha iri olması sağlanmıştır.   Genetiği değiştirilmiş organizmaların canlı  yaşamı üzerine olumsuz etkileri de olabilir.   Rekombinant DNA teknolojisi ile endüstriyel  enzimler de üretiliyor.
Bu enzimlerin bazıları   sentetik olarak da üretilebilmekte ancak tabii  ki biyoteknolojik yöntemlerle daha hızlı ve   ekonomik üretim yapılmakta.
Bu yöntemle üretilen  enzimler tıp, tekstil, dericilik, gıda endüstrisi,   kağıt endüstrisi ve temizlik sanayisinde  kullanılır.
Ayrıca B2 vitamini, antibiyotikler,   kontakt lens solüsyonları, polyester ve bazı  kumaşların elde edilmesi biyoteknolojinin endüstri   alanındaki uygulamalarına örnektir.
Transgenik  mikroorganizmalar yani genetiği değiştirilmiş   olan mikroorganizmalar çevreyi kirleten etmenlerin  yok edilmesi veya etkenlerinin azaltılmasında da   kullanılır.
Örneğin bazı bakteriler nikel, bakır,  kurşun gibi ağır metalleri bakır sülfat veya demir   sülfat gibi bileşiklere çevirerek ağır metallerin  kirletici özelliğini azaltmaktadır.
Atık suların   ve kanalizasyon sularının arıtılmasında,  gübre biyogaz biyodizel elde edilmesinde,   petrol ve maden atıklarının zararlarının ortadan  kaldırılmasında yine transgenik mikroorganizmalar   kullanılır.
Canlıların oluşturduğu maddelerin  işlenmesiyle elde edilen ürünlere biyoürün denir.   Biyoürünlerin yarılanma ömrü petrol ürünlerine  göre oldukça kısa olduğu için doğaya daha az   zarar verirler.
Organik asitler, çözücü maddeler,  esterler, selüloz ve kitosan gibi polimerler,   gübre, biyoplastik, biyogaz ve  biyodizel biyo ürünlere örnektir.
Genden Proteine
Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji 4 / 6
Genetik Mühendisliği ve Biyoteknolojinin İnsan Hayatına Etkisi
Genetik Mühendisliği ve Biyoteknolojinin İnsan Hayatına Etkisi