Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Kunduz Eğitmen tarafından yazıldı, 24.06.202013 dakikalık okuma

Anonim – Aşık – Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı – Halk Edebiyatı Notları

Anonim Halk, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı nedir? Halk Edebiyatı hakkında bilmen gerekenler ve soru çözümünde işine yarayacak ipuçları burada!

Anonim – Aşık – Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı – Halk Edebiyatı Notları

Hesap Oluştur

Ücretsiz kaydol, sınırsız video içerikler ve soru çözümleri ile sınava hazırlan!

ÜCRETSİZ KAYDOL

 

Konu çalışmalarını tamamladıktan sonra, zaman zaman notlarına ve formüllere bakmaya ihtiyaç duyabilirsin. Tekrar yaparken veya soru çözerken notlara göz atmak ve gerekli ipuçlarını almak, öğrenme aşamasında sana epey yardımcı olacaktır. Kunduz ekibi olarak, alanında uzman eğitmenlerimizin de desteğiyle, her konuda mutlaka görmen gereken ipuçlarını, formülleri, notları senin için derliyoruz!? Bu yazımızda Anonim, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı hakkında bilmen gerekenler ve Halk Edebiyatı soruları çözerken işine yarayacağını düşündüğümüz ipuçları yer alıyor. Umarız bu notlar sana yardımcı olur. İyi okumalar!

Bu notlar, Kunduz eğitmenimiz Zeki Hoca tarafından hazırlandı. Zeki Hoca, Karadeniz Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunu. 10 yıldır okul ve özel kurumlar dahil olmak üzere birçok kurumda Türkçe Edebiyat dersleri verdi. Şu an özel bir kolejde öğretmen ve idareci olarak aktif görev alıyor. Deneyimlerini öğrencilere paylaşmaktan da mutluluk duyuyor.

Halk Şiiri

Halk Şiiri Genel Özellikleri – Anonim Halk Şiiri

Lise Türkçe

Halk Edebiyatı: Anonim Halk Edebiyatı – Aşık Edebiyatı – Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı

Halk Edebiyatı Genel Özellikleri

Halk arasında gelişen ve İslamiyet’ten Önceki Türk Edebiyatı geleneklerinin uzantısı niteleiği taşıyan sözlü bir edebiyattır. Bu edbiyatta ortaya konan ürünlerde dil, biçim, konu ve duyarlılıklar bakımından halk kültürüne sıkı sıkıya bağlılık görülür.

  • Dil, halkın konuştuğu günlük konuşma dilidir.
  • Deyimlere ve halk söyleşilerine yer verilmiştir.
  • Şiirle müzik iç içedir.
  • Şiir, saz şairi (ozan) ya da aşık denen kişilerce, bağlama adı verilen bir sazla söylenmiştir.
  • Genellikle dörtlük şiir birimi kullanılmıştır.
  • Daha çok, hece ölçüsü kullanılmakla birlikte aruz ölçüsü de kullanılmıştır.
  • Aşk, tabiat, ayrılık, hasret, ölüm, yiğitlik, toplum, din, zamandan şikayet başlca işlenen konulardır.
  • Daha çok, şiir alanında gelişmiş; düzyazı örnekleri geri planda kalmıştır.

Halk edebiyatı ürünlerin içerikleri, biçimleri ve oluşturulma şekilleri bakımından üç bölüme ayrılır:

  1. Anonim Halk Edebiyatı
  2. Aşık Edebiyatı
  3. Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı

Anonim Edebiyatı

  • Söyleyeni bilinmeyen, halkın ortak malı syılan ürünlerden oluşmuştur.
  • Sözlü edebiyat geleneği üzerine temellendirilmiştir.
  • Şirler halkın konuştuğu dille, dörtlüker halinde ve hece ölçüsüyle oluşturulmuştur.
  • Bu ürünlerde ölüm, aşk, hasret, yiğitlik gibi evrensel konular işlenmiştir.

Anonim Edebiyatı Nazım Biçimleri

Mani, halk edebiyatınnı en küçük şiir biçimidir.

  • Tek dörtlükten oluşur.
  • 7’li hece ölçüsü ile söylenir.
  • Uyak düzeni “aaxa” şeklindedir.
  • Anlatılmak istenen son iki dizededir, ilk dizeler doldurma niteliği taşımaktadır.
  • Daha çok; aşk, sevgi, doğa güzellikleri, ayrılık, özlem gibi konular dile getirilmesine rağmen konu sınırlaması yoktur.

Maniler, biçim bakımından değişik biçimlerde adlandırılır:

  1. Düz Mani: Hece ölçüsünün 7’li kalıbıyla söylenmiş dört dizeden oluşan manilerdir.
  2. Kesik Mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir sözcük grubu olan manilerdir. Bu kesik dize sadece uyağı hazırlar. Kesik manilerde uyak, cinaslı ise bunlara “cinaslı mani” denir.
  3. Ayaklı Mani: Kesik manilerin birinci dizesi doldurularak söylenir. Bunlara “doldurmalı kesik mani” de denir.
  4. Yedekli (Artık) Mani: Düz maninin sonuna aynı uyakta iki dize daha eklenerek söylenir. Cinaslı uyak kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır.
  5. Karşılıklı Mani (Deyiş): İki kişinin karşılıklı bir biçimde söylediği manilerdir. Soru yanıt şeklinde düzenlenir.

Ninni, annelerin, bebeklerinin uyumasını sağlamak ya da ağlamasını durdurmak için, sadece bir dille ezgili olarak söyledikleri şiirlerdir.

  • Daha çok 7’li, 8’li ve 9’lu hece ölçüsü ile söylenir.

Türkü, kendine özgü bir ezgiyle söylenen halk şiirleridir.

  • Genellikle söyleyeni bilinmez. Söyleyeni belli olan türküler de zamanla halka mal oluşmuştur.
  • Düzenleyici derleyici veya yörelerinin adıyla alınır.
  • İki bölümden oluşur. Asıl sözlerinin bulunduğu bölüme bent adı verilir. İkici bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan nakarattır. Buna kavuştak ya da bağlama denir.
  • Daha çok 7’li, 8’li ve 11’li hece ölçüsüyle söylenir.
  • Aşk, tabiat, ayrılık, gurbet, hasret, sevgi ve güzellik gibi konular işlenir. Konusu ve şekli devirden devire ve yöreden yöreye değişir. Bazıları yörelerine göre adlandırılır: kırık, kayabaşı, bozlak, hoyrat…

Ağıt, ölü ve yas törenlerinde söylenen lirik şiirlerdir.

  • Ölçü ve uyak düzeni genellikle türkülerdeki gibidir.
  • İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatındaki karşılığı “sagu”, divan edebiyatındaki karşılığı ise “mersiye”dir.

Anonim Edebiyatı Düz Yazı Ürünleri

Atasözleri, atalarımızın çeşitli olaylardan edindikleri deneyimler ve aldıkları derslerin etkisiyle söyldiği didaktik, öğüt verici, genellikle mecaz anlam taşıyan, kalıplaşmış, özlü sözlerdir.

Deyimler, bir durumu anlatmak için, en az iki sözcükle oluşturulmuş, genellikle mecaz anlamlı sözcük gruplarıdır.

Tekerlemeler, sözcüklerin ses benzerliğinden yararlanılarak oluşturulan yarı anlamlı, yarı anlamsız sözlerdir. Şiir biçiminde de oluşturulan tekerlemelerde ölçü, uyak, seci ve aliterasyondan yararlanılmıştır.

Bilmeceler, Bir varlığın ya da kavramın, bazı niteliklerini söyleyerek yani ipucu vererek ne olduğunun bilinmesi istemektir. Şiir biçiminde de oluşturulan bilmecelerde ölçü, uyak, seci ve aliterasyondan yararlanılmıştır.

Fıkralar, bir düşünceyi insanlara, mizah ögelerini kullanıp onların gülümselemelerini sağlayarak aktarak amacıyla oluşturulmuş kısa anlatılardır. Bu ürünlerde, güldürmenin yanında yol göstericilik de söz konusudur. Edebiyatımızda en bilinen fıkralar; Nasrettin Hoca, Karadeniz, Bektaşi fıkralarıdır.

Halk Hikayeleri, hikayeci aşıkların köy odalarında, düğün meclislerinde, kasaba ve kentlerin kahvehanelerinde saz eşliğinde anlattıkları hikayelerdir. Bu hikayeci aşıklar, okuryazar, az çok kültürlü kişilerdir.

  • Genellikle sevgi ve kahramanlık konuları işlenir.
  • Kişiler yaşamdakilere yakındır; olağaüstülükleri sınırlıdır.
  • Oluşturuldukları çağdaki sosyal yapıyı yansıtır.
  • Olayların düz yazı biçiminde anlatılması hem dinleyiciye hem anlatıcıya büyük kolaylık sağlar.
  • Araya serpiştirilen şiirler ve türküler, aşığa saz ve sözüyle sanatını gösterme imkanı verir.

Meddah, bir sözlü tiyatro türü olarak kısaca “tek adamlı tiyatro”dur.

  • Meddah, tiyatronun bütün karakterlerini kendi kişiliğinde birleştiren bir aktördür.
  • Bu hikayeyi başından sonuna kadar, yüksekçe bir yerde, karakterleri şivelerine göre konuşturarak anlatır.
  • Meddah, gösteri sırasında elinde bir asa veya bir baston, omzunda büyük bir mendil bulundurur. Bu tiyatroda her şey, meddah denen kişinin zekasına, bilgisine, söz söylemedeki hünerine bağlıdır.

Orta Oyunu, halkın ortasınad apaçık bir meydanda; metinsiz, suflörsüz, ezbersiz oynanan bir tiyatrodur.

  • Anlatılan olaylar ustadan çırağa, kuşaktan kuşağa geçerek değişikliğe uğrar.
  • Giriş (Pişekar’ın sahneye elişi), muhavere (Pişekar’la Kavklu’nun karşılıklı konuşması), fasıl (asıl konu) ve bitiş (perdeden çekilme) gibi dört bölümden oluşur.
  • Başoyuncu, oyunu açan, yürüten, kapatan; okumuş, orta sınıf şehirliyi temsil ede Pişekar’dır. Pşekar’la birlikte oyunu yürüten; ikinci oyuncu, kavuk ve kaftan giyen Kavuklu’dur. (Pişekar Hacivat’ın; Kavuklu Karagöz’ün yerini tutar.)
  • Zenne (kadın tipini canlandıran erkek oyuncu), Rumelili (pehlivan/arabacı), Balama (Rum-Frenk taklitçisi), Çelebi (zengin, mirasyedi), Külhanbeyi (tulumbacı), Denyo (küstah mahalle çocuğu) gibi tipler kendilerini simgeleyen bir rmüzikle sahneye çıkar.

Karagöz, bir gölge oyunu olan bu halk tiyatrosunun başkarakterlerinden olan Karagöz, cahil halk tipini; Hacivat ise aydın ya da yarı aydın tipi temsil eder.

  • Karagöz, Hacivat’ın kullandığı yabancı sözcükleri anlamaz ya da anlamaz görünüp onlar yanlış anlamlar yüklerken bir taraftan da Hacivat ile alay eder.
  • Hacivat, kişsel çıkarlarını her zaman ön plandatutar. Az buçu okumuşluğundan dolayı yabancı sözcüklerle konuşmayı sever.
  • Önceden hazırlanmış yazılı bir metin olmadığıdan, oyun doğaçlama esasına dayanır.
  • Giriş (Hacivat’ın sahneye gelişi), muhvere (Karagöz’le Hacivat’ın karşılıklı konuşması), fasıl (asıl konu) ve bitiş (perdeden çekilme) gibi dört bölümden oluşur.
  • Yardımcı tiple, kendi şivesiyle kounşturulur. Zenne (kadın tipini canlandıran erkek oyuncu), Çelebi (zengin, mirasyedi), Tuzsuz Deli Bekir (sarhoş), Beberuhi (cüce ve aptal), Arnavut (bahçıvan) ve Efe (zorba) gibi yardımcı tipler oyuna ayrı bir renk katar.

Aşık Edebiyatı

  • Aşık adı verilen halk şairleri tarafından oluşturulmuştur.
  • Halk şairleri enellikle okuryazar değildir; çoğu, şiirlerini sazla çalıp söyler. Kalem ve kağıt kullanarak yazan aşıklara “kalem şairi” denir. Kalem şairleri eğitim görmüş, okuma yazma bilen, divan şiirinden etkilenmiş kişilerdir.
  • Şairlerin adı genellikle, son dörtlükte bulunur.
  • Sözlü ürünler, “cönk” adı verilen elyazması defterlerde toplanmıştır.
  • Aşıklar aynı zamanda köy köy, kasaba kasaba dolaşıp şiirlerini halka okuyan insanlardır.
  • Aşıklar; köylerden, kasaba ve şehirlerden, bir de asker ocaklarından yetişmiştir.

Aşık Edebiyatı Şiir Biçimleri

Koşma, halk edebiyatı nazım şekillerinde en çok kullanılan türdür.

  • 11’li hece ölçüsüyle söylenir.
  • Dize kümelenişi bakımından dörtlükler halindedir.
  • Dörtlük sayısı en az 3’tür, 12’den çok olmaz.
  • Uyak düzeni abab, cccb, dddb… şeklindedir.
  • Sevgi, doğa, türlü acılar, insanlık sevgisi, yiğitlik gibi konular işlenir.
  • İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatındaki karşılığı “koşuk”tur.
  • Divan Edebiyatındaki karşılığı “gazel”dir.

Koşmalar konuları yönüyle kendi içinde adlandırılmıştır:

  1. Güzelleme: Doğa güzelliklerini anlatmak ya da at, silah, kadın gibi sevilen varlıkları övmek için yazılan şiirlerdir.
  2. Taşlama: Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
    • Divan edebiyatındaki karşılığı “hicviye”dir.
  3. Koçaklama: Coşkun ve yiğitçe bir üslupla, savaş dövüşlerini anlatan, kahramanlık duygularını işleyen şiirlerdir.
  4. Ağıt: Bir kişinin ölümünden duyulan acı dile getirilir.
    • Belli bir ezgiyle söylenir.
    • İslam öncesi Türk edebiyatındaki karşlığı “sagu”dur.
    • Divan edebiyatındaki karşılığı “mersiye”dir.

Semai, koşmadan ayrılan yönleri; bestesi, ölçüsü ve dörtlük sayısıdır.

  • Hece ölçüsünün 8’li kalıbıyla söylenir.
  • Uyak düzeni koşmaya benzer.
  • Dörtlük sayısı en az 3, en çok 5-6’dır.
  • Kendine özgü bir ezgisi vardır.
  • Koşmada işlenen temaların ve konuların hepsi, semaide de kullanılır: aşk, doğa, sevgi, ayrılık acıları, ölüm…

Varsağı, halk edebiyatının çok yaygın olmayan bir nazım şeklidir. İlk olarak Toroslar’da yaşayan Varsak boyundan ozanlar tarafından kullanılmıştır.

  • Kendine özgü bir bestesi vardır.
  • Müziğinde ve sözlerinde, meydan okuyan, babacan, erkekçe bir hava duyulur.
  • Hece ölçüsünün 8’li kalıbıyla söylenir.
  • Varsağının diğer nazım şekillerinden farkı, bestesi ve “bre, behey, hey” gibi ünlemlere yer verilmesidir.
  • Konu olarak hayattan ve talihten şikayet işlenir.

Destan, her türlü konuyu içine alan, dörtlük esası üzrine düzenlenn, biçim bakımından koşma gibi olan; fakat ondan daha uzun bir nazım biçimidir.

  • Dörtlük sayısı sınırlı değildir.
  • Hece ölçüsünün 11’li kalıbıyla söylenir.
  • Konu olarak toplumu etkileyen olaylar anlatılır.


Aşık Edebiyatı Temsilcileri

Köroğlu, 16. yüzyılda yaşadığı sanıla halk şairidir. Bolu Beyi’nden babasının öcünü almak içi dağa çıkıp eşkıya olan; ama yiğitlik ve iyilikseverliğiyle halkın gönlünde destanlaşa Köroğlu’nun kim olduğu kesin olarak bilinmemektedir.

  • Şiirleri arasında yiğitçe ve coşkun bir seslenişle söylenmiş koçaklamalar önemli yer tutar.
  • Aşk, doğa ve ölüm konularını dile getirdiği şiirleri de vardır.

Karacaoğlan, 16. yüzyılın sonları ile 17. yüzyılın başlarında yaşadığı sanılan halk şairidir.

  • Aşık edebiyatının en büyk şairi sayılır. Bu nedenle kendisinden sonra gelen halk şairlerinin üzerinde çok etkili olmuştur.
  • Aşk ve doğa şairidir.
  • Dili sade ve duru bir Türkçedir.
  • Şiirlerinde tasavvufa ve dini konulara yer vermemiştir.
  • Şiirlerinde, yaşadığı dönemin önemli siyasi ve sosyal olaylarına da yer vermiştir.
  • Divan şiirinden etkilenmemiş, halk şiirinin şekil ve söyleyiş özelilklerine bağlı kalmıştır.

Aşık Ömer, 1619 – 1707 yılları arasında yaşamıştır.

  • Şiirlerinde kuvvetli bir divan edebiyatı etkisi görülür.
  • Hecenin yanı sıra aruzla da yazmıştır.
  • Asıl gücü aşk şiirlerindedir.
  • Semailerinde, içli duygulaırnı çok güzel dile getirmiştir.
  • Divan edebiyatının ifade ve dil özelliklerinin aşıklar arasında yayılmasına öncülük etmiştir.

Gevheri, 1720 yılında vefat etmiştir, doğumu bilinmemektedir. Bir şiirinden Şam’a, Arabistan’a gittiğini; bir kaynaktan da Rumeli’de blunduğunu, bir paşanın divan katipliğini yaptığını öğreniyoruz.

  • Toplumsal olaylarla ilgilenmemiş, şiirlerinde aşk ve doğa güzelliklerini işlemiştir.
  • Halk dili ve hece ölçüsü ile yazdığı şiirlerinin yanı sıra aruz ölçüsüyle yazılmış şiirleri de vardır.
  • Koşma, semai ve türkülerinde Divan şiirinin etkisi görülür.

Seyrani (1807 – 1866), Kayseri’nin Develi ilçesinde doğmuştur. İstanbul’a gelmiş ancak devrin büyüklerini hicvetiği için, memleketine dönmek zorunda kalmıştır. Orada yoksulluk içinde ölmüştür.

  • Dönemindeki aksaklıkları ele almış, değersiz yöneticileri ve ham sofuları yerden yere vurmuştur.
  • Aruzla da yazmakla beraber, gerçek kişiliği hece ile yazdığı koşma, nefes, destan, semai, devriye tarzı şiirlerinde görülür.
  • Halk şiirimize, hicivle mizah karışımı değerli örnekler kazandırmıştır.

Dadaloğlu (1785 – 1868), Toroslar’daki göçebe Türkmenlerin Avşar boyundandır, hayatı hakkında söylentilerden başka bir şey bilinmemektedir.

  • Türkmen aşiretlerini yerleşik hayata geçirme çabası karşısında, başkaldıranlarla birlik olmuş, çoğu şiirinde derebeyleri ve aşiretler arasındaki savaşları dile getirmiştir.
  • Şiirlerinde yiğitçe bir sesleniş olduğu gibi, içli bir söyeyiş de vardır. Özellikle koçaklamalarıyla ünlenmiştir.
  • İçinde bulunduğu tarih ve toplum olayları karşısında, çevresinin duygu ve düşüncelerini yansıtmış olması bakımından önemlidir.

Erzurumlu Emrah (? – 1860), halk edebiyatını 19. yüzyıldaki önemli temsilcilerinden biridir. Erzurum’da medrese eğitimi almış, ömrünün büyük bir bölümünü seyahatle geçirmiştir.

  • Başta Fuzuli olmak üzere Baki ve Nedim’den etkilenmiş, hem divan hem de halk şiiri tarzında eserler vermiştir.
  • Halk şiiri geleneğine bağlı olarak yazdığı eserleri sanat yönünden daha başarılıdır.

Bayburtlu Zihni (1795 – 1859), Bayburt’ta doğmuş, Trabzon ve Erzurum medreselerinde eğitim gördükten sonra İstanbula gelmiştir.

  • Divan şiirini çok iyi bilen şair, Arapça ve Farsça şiirler yazmıştır.
  • Asıl ününü aşık tarzında, hece ölçüsüyle yazdığı şiirleriyle sağlamıştır.
    • Divan
    • Sergüzeştname: Manzum bir hayat öyküsü niteliği taşır.
    • Kitab-ı Hikaye-i Garibe: Divan nesrinin özellikleri görülür. Bazı bölümlerinde şiirlere yer verilmiştir.

Aşık Veysel (1894 – 1973), Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğan Aşık Veysel; çocukluğunad geçirdiği çiçek hastalığı yüzünden gözlerini kaybetmiş, içli bir saz şairidir.

  • Şiirlerinde insan, yurt ve doğa sevgisini dile getirmiş; onlara, karanlık dünyasından, kendine özgü duyuş ve düşünceler serpiştirmiştir.
    • Dostlar Beni Hatırlasın
    • Sazımdan Sesler
    • Deyişler

Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı

Dini, tasavvufi düşünceyi yaymak amacıyla oluşturulan bir edebiyattır. Bu edebiyatın temeli Alla aşkı ve “Vahdet-i Vücud” düşüncesidir.

  • Şairlerin çoğu, tarikatlardan yetişmiş şeyhler ve dervişlerdir.
  • Şairler, insanları cehennemden korkutmayı değil; aşk yoluyla Allah’ı sevdirerek Allah’a yaklaştırma yolunu seçmişlerdir.
  • Şairler, bağlı bulunduğu tarikatın inançlarını yaymak için şiiri araç olarak kullanmıştır.
  • Hem divan hem halk şiiri biçimleri kullanılmıştır.
  • Hece ölçüsünün yanı sıra aruz ölçüsüyle de şiirler yazılmıştır.
  • Halkın anlayabileceği yalın bir dil kullanılmıştır.

Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı Şiir Türleri

İlahi, Allah’ı övmek ve ona yalvarmak için yazılan şiirlerdir.

  • Özel bir ezgiyle okunur.
  • Hecenin 7’li, 8’li ve 11’li kalıbıyla söylenir.
  • Yunus Emre, bu türün en başarılı örneklerini vermiştir.

Nefes, Bektaşi şairlerin söyledikleri tasavvufi şiirlerdir.

  • Genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücut düşüncesi anlatılır.
  • Hz Muhammed ve Hz. Ali için övgüler de söylenir.
  • Pir Sultan Abdal, bu türün başarılı örneklerini vermiştir.

Şathiye, inançlardan teklifsizce, alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir.

  • Görünüşte saçma sanılan bu şiirlerin, yorumlandığunda tasavvufla ilgili değişik konulara değindiği anlaşılır.
  • Kaygusuz Abdal, bu türün aşarılı örneklerini vermiştir.

Nutuk, pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.


Devriye, tasavvuftaki devir kuramını anlatıldığı şairlerdir.

  • Devir Kuramı Hz. Muhammed’in “Ben nebi iken Adem su ile çamur arasındaydı” hadisi ile ilgilidir. Mutasavvıflara göre vücut halindeki Hz. Muahmmed, yeryüzüne sonradan gelmiştir. Halbuki ruh halindeki Hz. Muhammed ezelden beri vardı.
  • Vekti gelen ruh maddi aleme iner. Önce cansız varlıklara, sonra bitkilere, hayvana, insana, en sonra da insan-ı kamile geçer. Oradan da Allah’a dner. bu inişi ve çıkışı anlatan şiirlere devriye denir.

Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı Temsilcileri

Hacı Bektaş Veli, 13. yüzyılda yaşamış ünlü bir Türk mutasavıfıdır. Türkistan’ın Nişabur şehrinde dünyaya gelmiş, birçok mutasavvıftan ders alarak iyi bir eğitim görmüştür. Ahmet Yesevi’nin işaretiyle, tasavuf düşüncesini yaymak içinAnadolu’ya gelmiştir. Kırşehir’e yerleşmiş ve pek çok derviş yetiştirmiştir. Ömrü boyunca halka, doğru yolu göstermeye çalışmıştır.

  • Bektaşiliği kurucusudur.
    • Makalat: “Sohbetler, sözler” anlamına gelen yapıt, tasavvuf konusunda yazılmış ayrı bölümler halindedir. Hz. Adem’in yaratılışı, şeytan ve şeytani işler, Allah’ın birliği gibi konular ele alınmıştır. Kısa hikaye ve nüktelerle Allah aşkı ve coşkusu anlatılmıştır.

Yunus Emre, 13. yüzyılda yaşamış, yaşadığı dönemi, geniş bir bakış açısıyla ve Anadolu insanının diliyle duru bir biçimde şiirlerine yansıtmıştır.

  • Şiirlerinde hem aruz hem de hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • İlahileri yüzyıllarca, halk tarafından ezberlenmiş ve söylenegelmiştir.
    • Divan: allah, insan, ölüm, varlık, yokluk kavramlarını tasavvuf anlayışında eriterek yazdığı şiirleri yer alır.
    • Risaletü’n Nushiye: İnsanın su, toprak, ateş, hava ile sonradan ona eklenen canın birleşmesinden meydana gelişini anlatır. “Nasihat kiabı” anlamına gelen bu yapıt, mesnevi biçiminde yazılmıştır.

Hacı Bayram Veli, 14. yüzyılda yaşamış Türk mutasavvıfıdır. Bayramilik tarikatını kurmuş, Allah’ın insan gönlünde görünüş alanına çktığı inancını savunmuştur.

  • Yaşamını tekkesinde, çevresnde toplananları yetiştirmekle geçirmiş, düşüncelerini içeren lirik-didaktik şiirler yazmıştır.
  • Tasavvufla ilgili görüşleri, kendinden sonra gelenlerce belli bir inanç düzeni olalrak benimsenen “Bayrami”likte son biçimini almıştır.

Eşrefoğlu Rumi, 15. yüzyılda yaşamış bir mutasavvıftır. Asıl adı Abdullah’tır. Babasının adı olan Eşref ile anılmıştır. Tasavvuf yoluna giriş yapmak istediğinde Bursa’nın ünlü velilerinden Emir Sultan’a bağlanmak ister. Fakat Emir Sultan onu Ankara’ya, Hacı Bayram Veli’ye gönderir.

  • Yapıtlarında genelde yalın bir Türkçeyi tercih etse de az da olsa Arapça ve Farsça sözcükler de kullanır.
  • “Müzekkin-i Nüfus” adlı tasavvufi yapıtı ve şiirlerininyer aldığı “Eşrefoğlu Rumi Divanı” ile ünlenmiştir.

Kaygusuz Abdal, 15. yüzyılın Bektaşi şairlerindendir. Asıl adı Gaybi olan şair, menkıbelere göre Alanya Beyi’nin oğludur. Elmalı’da Abdal Musa’nın tekkesinde kırk yıl kulluk ettikten sonra bir Bektaşi “ulu”su olarak Kaygusuz Sultan diye adlandırılmıştır.

  • Hece ölçüsünün yanında aruz ölçüsünü de kullanmıştır
  • Çoğu şiirinde, benimsediği tasavvuf ve Bektaşilik ilkelerini, özgür bir düşünce içinde, softa görüşle alay edercesine savunmuştur.
    • Divan, Gülistan, Gevhername: Şiir
    • Budalaname, Kitab-ı Miglate, Vücutname: Düzyazı

Pir Sultan Abdal, 16. yüzyılda yaşamış, Bektaşi tarikatına bağlı bir şairdir. Sivas’ın Yıldızeli ilçesinin Çırçır bucağına bağlı Banaz köyünden olup asıl adı Haydar’dır. Bir ayaklanma düzenlediği için Hızır Paşa tarafından Sivas’ta öldürülmüştür.

  • Şiirlerinde tasavvuf, tabiat, aşk ve halkın gerçek yaşayışıyla ilgili konuları işlemiştir.
  • Divan edebiyatından hiç etilenmeyen şair, halk edebiyatı nazım biçimleri içined, duygu ve düşüncelerini açık ve sade bir halk söyleyişiyle dile getirmiştir.

Niyaz-i Mısri (1617 – 1694), Malatya’da şimdiki adıyla Soğanlı olan İşpozi kasabasında doğmuştur.

  • Dini ilimler üzerinde çalışarak bilhassa tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf alanlarında yavaş yavaş adını çevresine duyurmaya başlamıştır.
  • Mısır’da bir süre öğrenim görmüş, bu yüzden kendisine Mısırlı anlamına gelen “Mısri” denmiştir.
  • Aruz ve hece ölçüsüyle şiirler yazmış, bunları “Divan-ı İlahiyat” adlı yapıtında toplamıştır.
  • Yunus Emre’ye büyük hayranlık duymuş, onun tarzında başarılı şiirler yazmıştır.

Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703 – 1772), Hasankale’de doğmuş, devrinin Arap ve Türk alimleriyle tanışmış, İstanbul’a gelerek saray alimleriyle görüşmüş, birçok konuda geeniş bilgi sahibi olmuştur.

  • Tillo’da bir gözlemevi kurmuş, kendi geliştirdiği aletlerle gökyüzünü incelemiştir.
  • Şiirlerini, Divan’ında toplayan şair, ünlü yapıtı “Marifetname”de ise dönemin jeoojiden astronomiye, fizyolojiden psikoloijye kadar pek çok alandaki bilgilerini bir araya getirmiştir.
    • Marifetname: Oluşturulduğu dönemin bütün bilgilerini kapsayan, Doğu ve Batı dillerine çevrilmiş, her devirde ilgi görmüş ansiklopedi nitleiği taşıyan bir yapıttır.

Anonim Halk, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı soru çözümü seni bekliyor!

Halk Edebiyatı konusunda bolca soru çözerek pratik yapabilirsin. Anonim Halk Edebiyatı, Aşık Edebiyatı, Tekke Tasavvuf Edebiyatı pek çok kavram içeriyor. Düz yazı türleri, şiir türleri, temsilciler ve örnekleriyle bilmen gerekecek. Bu da daha çok soru tipini barındırdığı anlamına gelir. Bilgileri, tanımları ve kuralları öğrendikten sonra, soruların içinde nasıl yer aldığını görmen gerekli. Konu anlatımı yazımıza da göz attıktan sonra, kendi kaynaklarına ek olarak MEB tarafından yayınlanan Kazanım Testlerini de çözmeni tavsiye ediyoruz. Türkçe netleri yükseltmedeki anahtar bolca soru çözmek ve yapılamayan soruların doğrusunu öğrenmek. Kunduz’da şu ana kadar, Halk Edebiyatı konulu binlerce soru alanında uzman Türkçe eğitmenleri tarafından çözüldü. Aşağıdan soruları inceleyebilirsin!

Halk hikayeleri genellikle

Lise Türkçe

Halk Hikayeleri

Halk hikayeleri genellikle “mutlu sonla biter. Ancak birkaç hikâyede âşıkların bir araya geldikleri anda öldükleri de görülür.

Sınava hazırlanmanın en kolay yolu

Sınırsız video içerikler ve soru çözümleri ile sınava hazırlan

ÜCRETSİZ KAYDOL