Yapraklar bitkilerin fotosentez, terleme ve gaz alışverişini en etkin biçimde gerçekleştirdiği organdır.
Gövde ve dallarda yanal tomurcuklardan gelişir.
Gövdeden çıkan yapraklar farklı şekillerde olabilir.
Genel olarak bir yaprak, genişlemiş bir yaprak ayası ve bir yaprak sapından oluşur.
Yaprak ayası, yaprağın geniş, ince ve yassılaşmış olan büyük bölümüdür .Yaprak ayasının genişliği bitkinin yaşadığı ekolojik bölge hakkında fikir edinmemizi sağlar.
Mesela kurak ortam bitkilerinde yaprak ayasının yüzeyi küçülmüştür.
Böylece bitkiler daha az su kaybeder ve bitkilerin hayatta kalma şansları artar.
Nemli ortam bitkilerinde ise yaprak yüzeyleri oldukça geniştir.
Bu nedenle bitkiler hem güneş ışığından daha fazla yararlanır hem de daha fazla terleme yapabilir.
Bazı bitkiler yaprak hücrelerinde kofulda biriktirdikleri atık maddeleri yapraklarını dökerek bitkiden uzaklaştırır.
Bundan dolayı yaprak dökümü "boşaltım" kabul edilir.
Tek ve çift çenekli bitkilerde yapraktaki damarlanma farklılık gösterir.
Tek çenekli bitkilerde yaprak ayası kalın bir orta damar ve orta damara paralel uzanan yanal damarlara sahiptir.
Yani paralel damarlanma gözlenir.
Çift çenekli bitkilerde ise yapraktaki kalın olan ana damarlar dallanarak ağsı bir damarlanma oluşturur.
Yaprak sapı, yaprak ayasını gövdeye bağlayan kısımdır.
Yaprak ayasının güneş ışığından en verimli şekilde yararlanmasını sağlar.
Yaprak sapından yaprak ayasına ulaşan ksilemler yaprağa ihtiyaç duydukları su ve minerali taşır.
Yaprakta üretilen besin maddeleri ise floemlerle yaprak sapından gövdeye ve oradan da bitkinin diğer kısımlarına taşınır.
Genellikle tek çenekli bitkilerde yaprak sapı bulunmaz. Yapraklar doğrudan gövdeye bağlanır.
Çift çenekli bitkilerde ise yaprak sapı bulunur.
Farklı bitki türlerinde farklı yaprak şekilleri vardır.
Yaprak parçalanmamış tek bir yaprak ayasından oluşursa basit yaprak, iki veya daha fazla sayıda küçük yaprakçıktan oluşursa bileşik yaprak adını alır. Şimdi yaprak ayasının enine kesitini mikroskopta incelediğimizi düşünelim.
Yaprağı üstten ve alttan kuşatan epidermis hücrelerini görürüz. Bu hücreler kloroplast taşımaz.
Bu nedenle epidermis hücrelerinde fotosentez gerçekleşmez ve gördüğünüz gibi bu hücreler aralarında boşluk kalmayacak şekilde sık dizilmiştir.
Burada stomayı görüyoruz.
Karada yaşayan bitkilerin çoğunda üst epidermisteki stoma ya çok az sayıda ya da hiç yoktur.
Alt epidermisteki stoma sayısı ise üst epidermise göre daha fazla olur.
Stoma, gaz alışverişi, terleme gibi olayları gerçekleştirir. Epidermis hücreleri mumsuz salgılar üreterek kütikula tabakasını oluşturur.
Karada yaşayan bitkilerin çoğunda kütikula yaprağın üst kısmında daha kalındır.
Kütikula tabakasının suya geçirgenliği çok azdır.
Bu tabaka ayrıca ışığı yansıtmakta önemli bir role sahiptir.
Böylece yaprakların aşırı ısınmasını önler.
Kurak bölge bitkilerinde kütikula tabakası kalın, nemli ortam bitkilerinde ise incedir.
Yaprağın üst ve alt epidermisi arasında kalan bölümüne mezofil doku denir.
Bu bölümde yer alan hücreler fotosentez için özelleşmiş parankima hücreleri ve iletim demetleridir.
Bunlar sünger parankiması.
Sünger parankimalarının aralarında boşluklar vardır. Bunlar hava boşluklarıdır.
İçleri sürekli olarak hava ve su buharı ile doludur.
Üst tarafta ise sık dizilişli olan palizat parankimaları bulunuyor.
Palizat parankiması hücreleri şekil olarak silindiri andırır.
Bol bol kloroplast taşır.
Sünger parankimasına ait olan hücreler palizat parankimasına göre daha az kloroplast taşır.
Bu arada stomada da kloroplast bulunur yani stoma hücrelerinde de fotosentez gözlenir. Buraya hemen ksilemi ve floemi de yazıyorum. Bunlar da bildiğiniz üzere iletim demetleridir. Su ve besinlerin taşınmasını sağlarlar. Ksilem yani odun boruları üst epidermise, floem yani soymuk boruları ise alt epidermise bakacak şekilde bulunur.
Gövde ve dallarda yanal tomurcuklardan gelişir.
Gövdeden çıkan yapraklar farklı şekillerde olabilir.
Genel olarak bir yaprak, genişlemiş bir yaprak ayası ve bir yaprak sapından oluşur.
Yaprak ayası, yaprağın geniş, ince ve yassılaşmış olan büyük bölümüdür .Yaprak ayasının genişliği bitkinin yaşadığı ekolojik bölge hakkında fikir edinmemizi sağlar.
Mesela kurak ortam bitkilerinde yaprak ayasının yüzeyi küçülmüştür.
Böylece bitkiler daha az su kaybeder ve bitkilerin hayatta kalma şansları artar.
Nemli ortam bitkilerinde ise yaprak yüzeyleri oldukça geniştir.
Bu nedenle bitkiler hem güneş ışığından daha fazla yararlanır hem de daha fazla terleme yapabilir.
Bazı bitkiler yaprak hücrelerinde kofulda biriktirdikleri atık maddeleri yapraklarını dökerek bitkiden uzaklaştırır.
Bundan dolayı yaprak dökümü "boşaltım" kabul edilir.
Tek ve çift çenekli bitkilerde yapraktaki damarlanma farklılık gösterir.
Tek çenekli bitkilerde yaprak ayası kalın bir orta damar ve orta damara paralel uzanan yanal damarlara sahiptir.
Yani paralel damarlanma gözlenir.
Çift çenekli bitkilerde ise yapraktaki kalın olan ana damarlar dallanarak ağsı bir damarlanma oluşturur.
Yaprak sapı, yaprak ayasını gövdeye bağlayan kısımdır.
Yaprak ayasının güneş ışığından en verimli şekilde yararlanmasını sağlar.
Yaprak sapından yaprak ayasına ulaşan ksilemler yaprağa ihtiyaç duydukları su ve minerali taşır.
Yaprakta üretilen besin maddeleri ise floemlerle yaprak sapından gövdeye ve oradan da bitkinin diğer kısımlarına taşınır.
Genellikle tek çenekli bitkilerde yaprak sapı bulunmaz. Yapraklar doğrudan gövdeye bağlanır.
Çift çenekli bitkilerde ise yaprak sapı bulunur.
Farklı bitki türlerinde farklı yaprak şekilleri vardır.
Yaprak parçalanmamış tek bir yaprak ayasından oluşursa basit yaprak, iki veya daha fazla sayıda küçük yaprakçıktan oluşursa bileşik yaprak adını alır. Şimdi yaprak ayasının enine kesitini mikroskopta incelediğimizi düşünelim.
Yaprağı üstten ve alttan kuşatan epidermis hücrelerini görürüz. Bu hücreler kloroplast taşımaz.
Bu nedenle epidermis hücrelerinde fotosentez gerçekleşmez ve gördüğünüz gibi bu hücreler aralarında boşluk kalmayacak şekilde sık dizilmiştir.
Burada stomayı görüyoruz.
Karada yaşayan bitkilerin çoğunda üst epidermisteki stoma ya çok az sayıda ya da hiç yoktur.
Alt epidermisteki stoma sayısı ise üst epidermise göre daha fazla olur.
Stoma, gaz alışverişi, terleme gibi olayları gerçekleştirir. Epidermis hücreleri mumsuz salgılar üreterek kütikula tabakasını oluşturur.
Karada yaşayan bitkilerin çoğunda kütikula yaprağın üst kısmında daha kalındır.
Kütikula tabakasının suya geçirgenliği çok azdır.
Bu tabaka ayrıca ışığı yansıtmakta önemli bir role sahiptir.
Böylece yaprakların aşırı ısınmasını önler.
Kurak bölge bitkilerinde kütikula tabakası kalın, nemli ortam bitkilerinde ise incedir.
Yaprağın üst ve alt epidermisi arasında kalan bölümüne mezofil doku denir.
Bu bölümde yer alan hücreler fotosentez için özelleşmiş parankima hücreleri ve iletim demetleridir.
Bunlar sünger parankiması.
Sünger parankimalarının aralarında boşluklar vardır. Bunlar hava boşluklarıdır.
İçleri sürekli olarak hava ve su buharı ile doludur.
Üst tarafta ise sık dizilişli olan palizat parankimaları bulunuyor.
Palizat parankiması hücreleri şekil olarak silindiri andırır.
Bol bol kloroplast taşır.
Sünger parankimasına ait olan hücreler palizat parankimasına göre daha az kloroplast taşır.
Bu arada stomada da kloroplast bulunur yani stoma hücrelerinde de fotosentez gözlenir. Buraya hemen ksilemi ve floemi de yazıyorum. Bunlar da bildiğiniz üzere iletim demetleridir. Su ve besinlerin taşınmasını sağlarlar. Ksilem yani odun boruları üst epidermise, floem yani soymuk boruları ise alt epidermise bakacak şekilde bulunur.