Kıkırdak doku, kıkırdak hücreleri ve bunların salgıladığı hücreler arası maddelerden oluşur. Kıkırdak doku hücrelerine kondrosit ara maddesine ise kondrin denir.
Kondrositler kapsül içerisinde bulunur.
Görünümleri buna benzer.
Buradaki mavi okla gösterdiğim yapı, kapsül olsun.
Kapsül içindeki hücreler ise kondrositler.
Bu kısım ise kondrin.
Kondrinin yapısında protein yapılı lifler bulunur.
Kıkırdak dokunun ara maddesi jel şeklinde olduğu için kemik dokudan daha esnektir. En önemli bilmemiz gereken şey kıkırdak doku ara maddesinde kan damarı bulunmadığıdır.
Ee, kan damarı normalde hücrelerimizin beslenmesini sağlamaz mı?
O zaman acaba kıkırdak doku hücreleri ne ile besleniyor?
Hemen bunun cevabını veriyorum. Kıkırdak doku hücreleri kıkırdak dokunun etrafını saran bağ dokudaki damarlardan salınan maddelerin difüzyonuyla beslenir.
Hatta bu nedenle zedelenen kıkırdak dokunun onarımı uzun süre alır. Embriyonik dönemde iskelet sisteminin büyük bir bölümü kıkırdak yapıdadır.
Ancak embriyoda ikinci aydan itibaren kalsiyum karbonat, kalsiyum fosfat gibi tuzların birikmesiyle kemikleşme süreci başlar.
Yine de bazı yerler kemikleşmeden kalır.
Yani ergin bireylerin vücudunda kıkırdak doku varlığını sürdürebilir. Kıkırdak doku ara maddesinde bulundurduğu liflerin yapısına göre hiyalin, fibröz ve elastik kıkırdak olmak üzere üç çeşittir.
İlk olarak hiyalin kıkırdakla başlayalım.
Yapısında bol miktarda kolajen lif bulundurur.
İnsanlarda embriyonik dönemdeki iskeletin büyük bir kısmını oluşturur.
Ancak embriyonun gelişim sürecinde zamanla hiyalin kıkırdak kemik dokuya dönüşür. Tabii kemikleşmenin her yerde gerçekleşmediğini biraz önce söylemiştim.
Mesela kaburga uçlarında, oynar eklemlerdeki kemiklerin eklem yüzeyinde hiyalin kıkırdak kemik dokuya dönüşmez.
Ayrıca soluk borusunda, burunda, bronşlarda (ki bronşlar soluk borusunun İki kola ayrılması ile oluşur) hiyalin kıkırdak içerir diyebiliriz.
Şimdi gelelim fibröz kıkırdağa.
Yine fibröz kıkırdakta da bol miktarda kolajen lif bulunur.
Bu sayede basınca ve çekmeye karşı dayanıklı kıkırdaktır. Omurgayı oluşturan omurların arasındaki esnek diskler fibröz kıkırdak yapısındadır.
Kalça ve diz eklemleri ile köprücük kemiği eklemlerinde de fibröz kıkırdak bulunur.
Biraz da elastik kıkırdaktan bahsedelim.
Esneme ve bükülme yeteneği fazla olan kıkırdak elastik kıkırdaktır.
Ara maddesinde elastik lifler bulunur.
Kulak kepçesindeki kıkırdak, östaki borusundaki kıkırdak ve epiglottisteki yani gırtlak kapağı da deriz, bu kısımlarda bulunan kıkırdak elastik kıkırdağa örnek olarak verilebilir.
Bu arada östaki borusu da kulağımızda bulunuyor.
Evet sanırım kıkırdak çeşitlerini de öğrendik.
Simdi eklemlere geçebiliriz.
Kemiklerin birbiriyle birleşme yerine eklem denir.
Hareket şekline göre; oynamaz eklemler, yarı oynar eklemler ve oynar eklemler olmak üzere üç çeşit eklem vardır. İlk olarak oynamaz eklemler ile başlayalım.
Bunlar hareketsiz eklemlerdir.
Eklem bölgesindeki kemikler genellikle testere dişine benzer şekilde girintilerle ve çıkıntılarla birbirine kenetlenmiştir.
Kafatası kemiklerinin arasında, göğüs kemiği ile kaburgalar arasında, sağrı ve kuyruk sokumunda oynamaz eklem bulunur.
Yarı oynar eklemlerin hareketleri sınırlıdır.
Omurgayı oluşturan omurlar arasındaki eklemler yarı oynar eklemlere örnektir.
Omurlar arası derken boyun, sırt ve bel omurlarından bahsediyorum.
Şimdi gelelim oynar eklemlere.
Bunlar tabii ki hareketli eklemlerdir.
Kolda pazu kemiği ile ön kol kemiği, bacakta ise uyluk kemiği ile kaval kemiği arasındaki eklemler oynar ekleme örnektir. Ayrıca parmak kemiklerinin arasındaki eklemler de oynar eklemdir.
Oynar eklemlerde aşınmayı engellemek için eklem kapsülü ve eklem sıvısı bulunur.
Bu bahsettiğim yapılar sadece oynar eklemlere özgüdür.
Yani oynamaz eklemler ve yarı oynar eklemlerde bulunmazlar.
Kondrositler kapsül içerisinde bulunur.
Görünümleri buna benzer.
Buradaki mavi okla gösterdiğim yapı, kapsül olsun.
Kapsül içindeki hücreler ise kondrositler.
Bu kısım ise kondrin.
Kondrinin yapısında protein yapılı lifler bulunur.
Kıkırdak dokunun ara maddesi jel şeklinde olduğu için kemik dokudan daha esnektir. En önemli bilmemiz gereken şey kıkırdak doku ara maddesinde kan damarı bulunmadığıdır.
Ee, kan damarı normalde hücrelerimizin beslenmesini sağlamaz mı?
O zaman acaba kıkırdak doku hücreleri ne ile besleniyor?
Hemen bunun cevabını veriyorum. Kıkırdak doku hücreleri kıkırdak dokunun etrafını saran bağ dokudaki damarlardan salınan maddelerin difüzyonuyla beslenir.
Hatta bu nedenle zedelenen kıkırdak dokunun onarımı uzun süre alır. Embriyonik dönemde iskelet sisteminin büyük bir bölümü kıkırdak yapıdadır.
Ancak embriyoda ikinci aydan itibaren kalsiyum karbonat, kalsiyum fosfat gibi tuzların birikmesiyle kemikleşme süreci başlar.
Yine de bazı yerler kemikleşmeden kalır.
Yani ergin bireylerin vücudunda kıkırdak doku varlığını sürdürebilir. Kıkırdak doku ara maddesinde bulundurduğu liflerin yapısına göre hiyalin, fibröz ve elastik kıkırdak olmak üzere üç çeşittir.
İlk olarak hiyalin kıkırdakla başlayalım.
Yapısında bol miktarda kolajen lif bulundurur.
İnsanlarda embriyonik dönemdeki iskeletin büyük bir kısmını oluşturur.
Ancak embriyonun gelişim sürecinde zamanla hiyalin kıkırdak kemik dokuya dönüşür. Tabii kemikleşmenin her yerde gerçekleşmediğini biraz önce söylemiştim.
Mesela kaburga uçlarında, oynar eklemlerdeki kemiklerin eklem yüzeyinde hiyalin kıkırdak kemik dokuya dönüşmez.
Ayrıca soluk borusunda, burunda, bronşlarda (ki bronşlar soluk borusunun İki kola ayrılması ile oluşur) hiyalin kıkırdak içerir diyebiliriz.
Şimdi gelelim fibröz kıkırdağa.
Yine fibröz kıkırdakta da bol miktarda kolajen lif bulunur.
Bu sayede basınca ve çekmeye karşı dayanıklı kıkırdaktır. Omurgayı oluşturan omurların arasındaki esnek diskler fibröz kıkırdak yapısındadır.
Kalça ve diz eklemleri ile köprücük kemiği eklemlerinde de fibröz kıkırdak bulunur.
Biraz da elastik kıkırdaktan bahsedelim.
Esneme ve bükülme yeteneği fazla olan kıkırdak elastik kıkırdaktır.
Ara maddesinde elastik lifler bulunur.
Kulak kepçesindeki kıkırdak, östaki borusundaki kıkırdak ve epiglottisteki yani gırtlak kapağı da deriz, bu kısımlarda bulunan kıkırdak elastik kıkırdağa örnek olarak verilebilir.
Bu arada östaki borusu da kulağımızda bulunuyor.
Evet sanırım kıkırdak çeşitlerini de öğrendik.
Simdi eklemlere geçebiliriz.
Kemiklerin birbiriyle birleşme yerine eklem denir.
Hareket şekline göre; oynamaz eklemler, yarı oynar eklemler ve oynar eklemler olmak üzere üç çeşit eklem vardır. İlk olarak oynamaz eklemler ile başlayalım.
Bunlar hareketsiz eklemlerdir.
Eklem bölgesindeki kemikler genellikle testere dişine benzer şekilde girintilerle ve çıkıntılarla birbirine kenetlenmiştir.
Kafatası kemiklerinin arasında, göğüs kemiği ile kaburgalar arasında, sağrı ve kuyruk sokumunda oynamaz eklem bulunur.
Yarı oynar eklemlerin hareketleri sınırlıdır.
Omurgayı oluşturan omurlar arasındaki eklemler yarı oynar eklemlere örnektir.
Omurlar arası derken boyun, sırt ve bel omurlarından bahsediyorum.
Şimdi gelelim oynar eklemlere.
Bunlar tabii ki hareketli eklemlerdir.
Kolda pazu kemiği ile ön kol kemiği, bacakta ise uyluk kemiği ile kaval kemiği arasındaki eklemler oynar ekleme örnektir. Ayrıca parmak kemiklerinin arasındaki eklemler de oynar eklemdir.
Oynar eklemlerde aşınmayı engellemek için eklem kapsülü ve eklem sıvısı bulunur.
Bu bahsettiğim yapılar sadece oynar eklemlere özgüdür.
Yani oynamaz eklemler ve yarı oynar eklemlerde bulunmazlar.