Besinler besin zinciri yoluyla alt trofik düzeydeki canlılardan üst trofik düzeydeki canlılara aktarılır.
Bu aktarım sırasında canlıların vücutlarında birikim göstermiş olan bazı kirletici ve zehirli maddelerin de aktarımı söz konusudur.
İşte bu duruma biyolojik birikim diyoruz.
Bazı radyoaktif maddeler, civa, kurşun gibi ağır metaller, siyanür ve DDT biyolojik birikim yoluyla aktarılan maddelere örnektir.
DDT böcek öldürücü bir kimyasaldır.
Şimdi de bir su ekosisteminde DDT'nin biyolojik birikimini inceleyelim.
Buraya sudaki DDT miktarını yazdım ppm milyonda bir demektir. Şimdi de planktonlardaki DDT miktarını yazdım.
Bu basamakta planktonlar bulunuyor.
Küçük balıklar planktonlarla beslenir.
O zaman farkettiyseniz DDT miktarı biraz daha arttı.
Büyük balıklar da küçük balıkları yer.
Bakın şimdi ki DDT miktarı bir kuş yesin.
DDT miktarı ne kadar arttı değil mi?
Yani aslında üreticiden tüketicilere doğru dokularda biriken zehir miktarı artış gösterir. Biyolojik birikim insanların ve ekosistemde yaşayan diğer canlıların yaşamlarını olumsuz yönde etkiler özellikle çevre kirliliğine neden olan endüstriyel atıklar ve tarımsal zararlılarla mücadele etmek amacıyla kullanılan pestisit denilen kimyasallar, suda ve toprakta bozulmadan uzun süre kalır.
Sonra da burada yaşayan bitki ve hayvanların vücutlarında birikerek besin zinciri yoluyla insanlara kadar ulaşır.
Biraz önce bahsetmiş olduğum önemli bir böcek öldürücü olarak kullanılan DDT gibi kimyasallar çevreye oldukça büyük zararlar verir.
DDT özellikle havadan uygulandığında, popülasyonlarda, komünitelerde ve ekosistemlerde öldürücü etki yapar.
Bu bahsettiğim DDT ve benzeri zehirli maddeler canlıların vücut yağ dokuları arasında birikir.
Bu maddelerin kullanımı arttıkça madde birikimi de katlanarak devam eder.
DDT'nin yaygın kullanımı sonucunda çürümüş organik maddelerle beslenen canlı türleri dahil, balık kartalı, şahin ve pelikan gibi et yiyen kuş popülasyonları belirli bölgelerde yok olur. DDT ayrıca kuşlarda steroid hormonların kimyasal olarak ayrışmasına yol açar ve bu hormonların yokluğu kuşlarda yumurta kabuğu oluşumunu engeller.
Bu nedenle özellikle kuşlar DDT zehirlenmesinden çok etkilenir. Kabuğu yeterince olgunlaşmayan yumurtalar, civcivler daha yumurtadan çıkacak olgunluğa erişmeden kırılıp dağılır.
Bu şekilde DDT yeni neslin ortaya çıkmasını engelleyerek tüm popülasyon için öldürücü etki yapar.
Bu aktarım sırasında canlıların vücutlarında birikim göstermiş olan bazı kirletici ve zehirli maddelerin de aktarımı söz konusudur.
İşte bu duruma biyolojik birikim diyoruz.
Bazı radyoaktif maddeler, civa, kurşun gibi ağır metaller, siyanür ve DDT biyolojik birikim yoluyla aktarılan maddelere örnektir.
DDT böcek öldürücü bir kimyasaldır.
Şimdi de bir su ekosisteminde DDT'nin biyolojik birikimini inceleyelim.
Buraya sudaki DDT miktarını yazdım ppm milyonda bir demektir. Şimdi de planktonlardaki DDT miktarını yazdım.
Bu basamakta planktonlar bulunuyor.
Küçük balıklar planktonlarla beslenir.
O zaman farkettiyseniz DDT miktarı biraz daha arttı.
Büyük balıklar da küçük balıkları yer.
Bakın şimdi ki DDT miktarı bir kuş yesin.
DDT miktarı ne kadar arttı değil mi?
Yani aslında üreticiden tüketicilere doğru dokularda biriken zehir miktarı artış gösterir. Biyolojik birikim insanların ve ekosistemde yaşayan diğer canlıların yaşamlarını olumsuz yönde etkiler özellikle çevre kirliliğine neden olan endüstriyel atıklar ve tarımsal zararlılarla mücadele etmek amacıyla kullanılan pestisit denilen kimyasallar, suda ve toprakta bozulmadan uzun süre kalır.
Sonra da burada yaşayan bitki ve hayvanların vücutlarında birikerek besin zinciri yoluyla insanlara kadar ulaşır.
Biraz önce bahsetmiş olduğum önemli bir böcek öldürücü olarak kullanılan DDT gibi kimyasallar çevreye oldukça büyük zararlar verir.
DDT özellikle havadan uygulandığında, popülasyonlarda, komünitelerde ve ekosistemlerde öldürücü etki yapar.
Bu bahsettiğim DDT ve benzeri zehirli maddeler canlıların vücut yağ dokuları arasında birikir.
Bu maddelerin kullanımı arttıkça madde birikimi de katlanarak devam eder.
DDT'nin yaygın kullanımı sonucunda çürümüş organik maddelerle beslenen canlı türleri dahil, balık kartalı, şahin ve pelikan gibi et yiyen kuş popülasyonları belirli bölgelerde yok olur. DDT ayrıca kuşlarda steroid hormonların kimyasal olarak ayrışmasına yol açar ve bu hormonların yokluğu kuşlarda yumurta kabuğu oluşumunu engeller.
Bu nedenle özellikle kuşlar DDT zehirlenmesinden çok etkilenir. Kabuğu yeterince olgunlaşmayan yumurtalar, civcivler daha yumurtadan çıkacak olgunluğa erişmeden kırılıp dağılır.
Bu şekilde DDT yeni neslin ortaya çıkmasını engelleyerek tüm popülasyon için öldürücü etki yapar.