Bir ekosistemin görevi kendi içindeki canlı çeşitliliğini devam ettirmek ve çeşitliliği sağlayan türlerin nesillerini sürdürmesine zemin hazırlamaktır.
Bunun sağlanması için bir ekosistemdeki en önemli kavramlar enerji akışı ve madde döngüsüdür.
Bir ekosistemdeki bitkiler, güneş enerjisini fotosentez olayı ile kimyasal enerjiye dönüştürerek bu enerjiyi organik bileşiklerin yapısında depolar.
Bu enerjinin bir kısmı kendi metabolik işlevlerini yerine getirmek için bitkiler tarafından kullanılırken diğer bir kısmı da bu bitkileri yani üreticileri besin olarak tüketen otçulların yapısına girerek kullanılır.
Otçullarda birincil tüketicilerdir. Otçul canlılar bu enerjinin bir bölümünü kendi hayatsal faaliyetleri için kullanır.
Ancak bir kısmı da otçulları besin olarak tüketen etçillere yani ikincil tüketicilere geçer. İşte bu şekilde güneşten başlayarak sırasıyla üreticiler, otçullar, en sonunda etçillere doğru sürekli bir enerji akışı gerçekleşir ve enerji akışı ekosistemlerde tek yönlüdür.
Doğada canlılığın aksamadan devam edebilmesi için bazı önemli maddelerin kullanılan kadar üretilmesi gerekmektedir.
Ekolojik önemi olan bu maddeler canlılar ve çevreleri arasında alınıp verilir. Bu maddeler güneş enerjisi yardımıyla belirli yörüngeleri izleyerek dolaşımlarını tamamlar.İşte maddelerin ekosistemdeki bu dolaşımına madde döngüsü denir.
Tüm maddeler döngü yoluyla sürekli olarak canlılar tarafından yeniden kullanılır. Madde döngüsü bir ekosistemin dengeli bir şekilde varlığını sürdürmesi için oldukça önemli.
Çünkü bu maddeler canlılar tarafından ortamdan sürekli alınmasına rağmen tekrar ortama geri dönmezse ekosistemin cansız ortamı fakirleşir.
Ekosistemin canlı ve cansız ortamındaki bu madde ve enerji akışı ile canlılar arasındaki beslenme ilişkileri ekosistemin dinamik yapısını oluşturur.
Güneş enerjisinin besinlerin yapısındaki kimyasal bağ enerjisine dönüşerek üreticilerden tüketicilere doğru aktarılmasına besin zinciri denir.
Besin zincirleri incelendiğinde hangi canlının hangi canlıyla beslendiği ve enerjisini hangi canlıya aktardığı görülebilir.
Şimdi kara ekosistemindeki bir besin zincirini inceleyelim.
Burada üretici var.
Sonra bunu bir çekirge yesin.
Çekirge birincil tüketicidir.
Çekirgeyi de ikincil tüketici olan fare yesin.
Sonra fareyi de üçüncü tüketici olan yılan yesin.
Ardından yılanı daha dördüncü tüketici olan şahin yesin.
Ayrıştırıcılar da herkesten faydalanır.
Mesela bazı mantarlar da bazı bakteriler de ayrıştırıcıdır.
Enerjinin aktarımı aşamasında besin zincirinde potansiyel enerjinin bir kısmı ortama ısı olarak verilir.
Bu nedenle besin zinciri ne kadar kısa olursa elde edilen enerji de o oranda fazla olur.
Komüniteler içinde yer alan herhangi bir türden canlı aynı anda birden fazla beslenme düzeyinde yer alabilir. Besin zincirinde otçul bir hayvan hem etçil hem de etsin otçul beslenen canlılar tarafından besin olarak kullanılabilir.
Şimdi de buraya deniz ekosistemindeki bir besin zincirini çizelim. En başa üretici olan fitoplanktonu yazdım. Şimdi bunu küçük balık yesin.
Sonra küçük balığı büyük balık, büyük balığı da daha büyük bir balık yesin.
Ve tabii ki ayrıştırıcıları da her basamağa eklemeyi unutmayalım.
Besin zincirleri birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış dizilimler değildir.
Tam tersine birbirleriyle değişik derecelerde bağlantı halindedir.
Besin zincirlerinin bu şekilde birbirleriyle bağlantılı olması sonucunda besin ağı ortaya çıkar.
Tıpkı besin zincirinde olduğu gibi besin ağında da hangi canlının hangi canlıyı tüketerek beslendiği rahatlıkla gözlenir. Mesela burada bir besin ağını görüyoruz.
Bu arada tabii ki karasal ve sucul ortamlardaki besin ağları birbirinden farklıdır.
Şimdi de bu besin piramidini konuşalım.
Yeryüzündeki canlılar beslenme durumlarına göre bir piramit üzerine yerleştirildiğinde piramidin buradaki taban kısmında üreticilerin bulunduğu görülür. Üretici canlı ile doğrudan beslenen otçullar bir üst tabakada, etçiller ise daha üst tabakada yer alır.
Yani ben buralara birincil, ikincil, üçüncül ve dördüncül tüketiciler yazıyorum.
Bu arada besin piramidinin her basamağında ayrıştırıcı canlılar yer alır.
Buradaki beslenme basamaklarından her birine de trofik düzey denir.
Genelde canlıların her enerji dönüşümünde yüzde 90 oranında enerji kaybı olmakta ve enerjinin ancak yüzde 10'u bir sonraki beslenme düzeyine aktarılmaktadır. Ayrıca besin piramidinin her bir basamağında yer alan toplam canlı ağırlığına biyokütle denir. Üreticiler biyokütlesi en fazla olan canlılardır. Yani piramidin tabanından yukarı doğru çıkıldıkça her basamaktaki canlıların biyokütlesi azalır. Aynı zamanda birey sayısı da azalır fakat kural olarak canlıların vücut büyüklükleri artar. Aktarılan enerji de azalırken canlı vücutlarındaki zehirli madde birikimi artar son olarak buraya enerji kaybı artar diye de ekliyorum.
Bunun sağlanması için bir ekosistemdeki en önemli kavramlar enerji akışı ve madde döngüsüdür.
Bir ekosistemdeki bitkiler, güneş enerjisini fotosentez olayı ile kimyasal enerjiye dönüştürerek bu enerjiyi organik bileşiklerin yapısında depolar.
Bu enerjinin bir kısmı kendi metabolik işlevlerini yerine getirmek için bitkiler tarafından kullanılırken diğer bir kısmı da bu bitkileri yani üreticileri besin olarak tüketen otçulların yapısına girerek kullanılır.
Otçullarda birincil tüketicilerdir. Otçul canlılar bu enerjinin bir bölümünü kendi hayatsal faaliyetleri için kullanır.
Ancak bir kısmı da otçulları besin olarak tüketen etçillere yani ikincil tüketicilere geçer. İşte bu şekilde güneşten başlayarak sırasıyla üreticiler, otçullar, en sonunda etçillere doğru sürekli bir enerji akışı gerçekleşir ve enerji akışı ekosistemlerde tek yönlüdür.
Doğada canlılığın aksamadan devam edebilmesi için bazı önemli maddelerin kullanılan kadar üretilmesi gerekmektedir.
Ekolojik önemi olan bu maddeler canlılar ve çevreleri arasında alınıp verilir. Bu maddeler güneş enerjisi yardımıyla belirli yörüngeleri izleyerek dolaşımlarını tamamlar.İşte maddelerin ekosistemdeki bu dolaşımına madde döngüsü denir.
Tüm maddeler döngü yoluyla sürekli olarak canlılar tarafından yeniden kullanılır. Madde döngüsü bir ekosistemin dengeli bir şekilde varlığını sürdürmesi için oldukça önemli.
Çünkü bu maddeler canlılar tarafından ortamdan sürekli alınmasına rağmen tekrar ortama geri dönmezse ekosistemin cansız ortamı fakirleşir.
Ekosistemin canlı ve cansız ortamındaki bu madde ve enerji akışı ile canlılar arasındaki beslenme ilişkileri ekosistemin dinamik yapısını oluşturur.
Güneş enerjisinin besinlerin yapısındaki kimyasal bağ enerjisine dönüşerek üreticilerden tüketicilere doğru aktarılmasına besin zinciri denir.
Besin zincirleri incelendiğinde hangi canlının hangi canlıyla beslendiği ve enerjisini hangi canlıya aktardığı görülebilir.
Şimdi kara ekosistemindeki bir besin zincirini inceleyelim.
Burada üretici var.
Sonra bunu bir çekirge yesin.
Çekirge birincil tüketicidir.
Çekirgeyi de ikincil tüketici olan fare yesin.
Sonra fareyi de üçüncü tüketici olan yılan yesin.
Ardından yılanı daha dördüncü tüketici olan şahin yesin.
Ayrıştırıcılar da herkesten faydalanır.
Mesela bazı mantarlar da bazı bakteriler de ayrıştırıcıdır.
Enerjinin aktarımı aşamasında besin zincirinde potansiyel enerjinin bir kısmı ortama ısı olarak verilir.
Bu nedenle besin zinciri ne kadar kısa olursa elde edilen enerji de o oranda fazla olur.
Komüniteler içinde yer alan herhangi bir türden canlı aynı anda birden fazla beslenme düzeyinde yer alabilir. Besin zincirinde otçul bir hayvan hem etçil hem de etsin otçul beslenen canlılar tarafından besin olarak kullanılabilir.
Şimdi de buraya deniz ekosistemindeki bir besin zincirini çizelim. En başa üretici olan fitoplanktonu yazdım. Şimdi bunu küçük balık yesin.
Sonra küçük balığı büyük balık, büyük balığı da daha büyük bir balık yesin.
Ve tabii ki ayrıştırıcıları da her basamağa eklemeyi unutmayalım.
Besin zincirleri birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış dizilimler değildir.
Tam tersine birbirleriyle değişik derecelerde bağlantı halindedir.
Besin zincirlerinin bu şekilde birbirleriyle bağlantılı olması sonucunda besin ağı ortaya çıkar.
Tıpkı besin zincirinde olduğu gibi besin ağında da hangi canlının hangi canlıyı tüketerek beslendiği rahatlıkla gözlenir. Mesela burada bir besin ağını görüyoruz.
Bu arada tabii ki karasal ve sucul ortamlardaki besin ağları birbirinden farklıdır.
Şimdi de bu besin piramidini konuşalım.
Yeryüzündeki canlılar beslenme durumlarına göre bir piramit üzerine yerleştirildiğinde piramidin buradaki taban kısmında üreticilerin bulunduğu görülür. Üretici canlı ile doğrudan beslenen otçullar bir üst tabakada, etçiller ise daha üst tabakada yer alır.
Yani ben buralara birincil, ikincil, üçüncül ve dördüncül tüketiciler yazıyorum.
Bu arada besin piramidinin her basamağında ayrıştırıcı canlılar yer alır.
Buradaki beslenme basamaklarından her birine de trofik düzey denir.
Genelde canlıların her enerji dönüşümünde yüzde 90 oranında enerji kaybı olmakta ve enerjinin ancak yüzde 10'u bir sonraki beslenme düzeyine aktarılmaktadır. Ayrıca besin piramidinin her bir basamağında yer alan toplam canlı ağırlığına biyokütle denir. Üreticiler biyokütlesi en fazla olan canlılardır. Yani piramidin tabanından yukarı doğru çıkıldıkça her basamaktaki canlıların biyokütlesi azalır. Aynı zamanda birey sayısı da azalır fakat kural olarak canlıların vücut büyüklükleri artar. Aktarılan enerji de azalırken canlı vücutlarındaki zehirli madde birikimi artar son olarak buraya enerji kaybı artar diye de ekliyorum.