Ülkemizde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yaşanabilir bir çevre için tüm kirletici faktörlerin önlenmesi ve kontrolü için kamu ve sivil toplum kuruluşları ile ortak çalışmalar yürütmektedir.
Ayrıca uluslararası projelerde yer alarak, dünya çevre kirliliği ile ilgili konularda ülkemizin üzerine düşen görevleri yerine getirmek için çalışmaktadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ülkemizin farklı bölgelerindeki kirliliği önlemek amacıyla deniz ve kıyı yönetimi, su ve toprak yönetimi planlamaları yapmaktadır.
Batı Akdeniz havzası, Ceyhan havzası, Kuzey Ege havzası kirlilik planları ve bunların çözümü ile ilgili projeler gerçekleştirilmektedir.
Örneğin deniz kirliliğini önlemek için çevre dostu balık çiftlikleri oluşturulmaya çalışılmaktadır.
İklim değişimi ve hava yönetimi konusunda, egzoz emisyon ölçümü gibi akaryakıt türlerindeki kükürt oranının ve kokuya neden olan emisyonlarının azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Atık yönetimi ile ilgili planlamalarda endüstriyel atıkların, sağlık kuruluşlarının tıbbi atıklarının etkisiz hale getirilmesi için çalışmalar yürütülmektedir.
Atık su arıtma tesislerinin kurulması, arıtılmış atık suların yeniden kullanımına yönelik projeler ve atık yağ toplama projeleri geliştirilmektedir.
Ayrıca kalıcı organik kirleticilere yönelik Stockholm Sözleşmesi'ne uygun şekilde hareket edilmesi amacıyla gerekli önlemler alınmaktadır.
Çevre kirliliği tüm dünya ülkelerince ortak sorun kabul edilmiştir.
Bu anlamda nükleer enerji santrallerinin yapımı kısıtlanmakta, maden arama çalışmaları su ve toprak kirliliğini önlemek amacıyla denetlenmektedir.
Biyoloji çevre kirliliği ile ilgili sorunlarda kimya, biyokimya, tıp, bilişim bilimleri, matematik ve istatistik ile ortaklaşa çalışır.
Bu disiplinlerin çalışmalarını biyoinformatik veriler halinde düzenler.
Bu verileri çevre mühendisliği, ziraat mühendisliği, orman mühendisliği ve peyzaj mimarlığı alanlarında kullanarak çevre kirliliğini önlemek için çalışmalar yapar.
Örneğin çevre mühendisleri bir işletmenin kurulma aşamasında ÇED raporu hazırlar.
İşletmenin kurulmadan önce çevre üzerindeki önemli etkilerinin araştırılıp sunulduğu bu raporda aynı zamanda işletmeden kaynaklanabilecek çevresel etkiler net bir şekilde gösterilir.
Bu şekilde projeler başlamadan önce gerekli önlemlerin alınması sağlanır.
Ziraat mühendisleri tarım ürünlerinin ve su ürünlerinin yetiştirilmesinde kullanılan suların çevre kirliliğindeki etkisini araştırır.
Peyzaj mimarlığı da doğal ve fiziksel çevreyi insan sağlığına uygun hale getirmeye çalışır.
Biyolojik çeşitliliği bozmadan arazi planlaması yapar.
Sürdürülebilirlik amacıyla ekolojik öncelikli projeler üretilmesini sağlar.
İnsanların hayatını devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu, doğada kendiliğinden oluşmuş, oluşum aşamalarında insan aklının ve tekniğinin herhangi bir etkisi bulunmayan bütün kaynaklara "doğal kaynaklar" denir.
Doğal kaynaklar; yeraltı kaynakları, ormanlar ve orman ürünleri, yabani hayvanlar, su ve su ürünleri, hava, rüzgar, güneş, tarım toprakları, meralar, fosil yakıtlar, doğal turistik kaynaklar gibi canlı ve cansız unsurlardır.
Hava ve su gibi bazı doğal kaynaklar fizyolojik birer ihtiyaçtır.
Bazıları insanlar tarafından kullanılıp işlenerek hayati ve ekonomik değeri olan ürünlere dönüşür.
Örneğin doğal kaynak olan toprak işlenerek çeşitli tarım ürünleri elde edilir.
Doğal kaynakların kullanımı sürekli değildir ve sınırlıdır.
Hava ve su gibi doğal kaynakların sürekli bir döngü ile yenilendiği bilinmektedir.
Her ne kadar hava ve su yenilenebilir kaynaklardan olup tükenmese bile kirletilen doğal kaynaklardandır.
Kömür, petrol, doğalgaz gibi doğal kaynakların bir kısmı yenilenemeyen kaynaklardandır.
Bu maddelerin oluşumu milyonlarca yıl öncesinde jeolojik devirde gerçekleşmiştir.
Tekrar oluşmaları için de milyonlarca yıl geçmesi ve dünya şartlarının o zamanki gibi olması gerekmektedir.
Doğal kaynaklar kullanılırken ekosistemin dengesini bozmayacak ve kendi kendini yenilemesine izin verecek şekilde hareket edilmesi gerekmektedir.
Doğal kaynakların sürdürülebilirliği, doğal kaynakların bugününü ve geleceğini içine alan önemli bir kavramdır.
Sürdürülebilirliğin amacı dünyanın mevcut kaynaklarının korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktır.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bünyesinde bulunan farklı birimler; yabani hayatın korunması ve avlanma, milli parkların korunması, endemik bitkilerin korunması ve yetiştirilip çoğaltılması gibi birçok konuda projeler geliştirip başarılı uygulamalar yapmaktadır.
Ülkemizde gerçekleştirilen doğal kaynakların sürdürülebilirliği ile ilgili önemli projelerden biri Bal Ormanları Projesi'dir.
Bu proje ile ilk bakışta arıcılığın desteklenmesi ve geliştirilmesi hedeflenmiş gibi anlaşılabilir.
Arıcılığın yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi; aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin korunması, gelecek nesillere aktarılması, sürdürülebilir gıda güvenliği ve erozyonun önlenmesi demektir.
Bu proje ile hem bal üretimi ve ihracatı artırılmakta hem de çok sayıda arazi bitki örtüsü ile kaplanarak erozyonla mücadele gerçekleştirilmektedir.
Su ürünlerinin sürdürülebilirliği konusunda da ülkemizde son yıllarda önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Bunlardan biri su ürünleri avcılığının sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla yapılan düzenlemedir.
Bu düzenlemeye göre yumurtlama döneminde olan balıkların yuvalarının bozulmamasına ve küçük balıkların büyüyüp gelişmesine fırsat vermek amacıyla belli dönemlerde balık avı yapılmaktadır.
Rüzgar enerjisi konusunda da son yıllarda önemli adımlar atılmıştır.
Marmara Bölgesi ve Ege kıyıları bu bakımdan yüksek bir potansiyele sahiptir.
Dev rüzgar türbinleri sayesinde rüzgar enerjisi doğrudan elektrik enerjisine çevrilebilmektedir.
Biraz da geri dönüşümden bahsedelim.
Geri dönüşümün amacı hammadde ve enerji tüketimini azaltmak, çöp ve atık malzeme miktarını azaltarak çevre kirliliğini önlemeye çalışmaktır.
Kağıt, plastik, cam ve benzeri atıklar geri dönüştürülerek doğal kaynakların sürdürülebilirliği hedeflenmektedir.
Ayrıca ülkemizin farklı bölgelerinde biyogaz üretim tesisleri kurulmuştur.
Biyogaz üretimi ile fosil yakıtların sürdürülebilirliği hedeflenmektedir.
Gelecek nesillere temiz bir çevre ve yaşanabilir sağlıklı bir dünya emanet etmek isteniyorsa, doğal kaynakların israf edilmeden kullanılması gerekir.
Bu konuda bilinçli tüketici olmak gerektiği unutulmamalıdır.
Ayrıca doğal kaynakların bilinçli bir şekilde kullanılması hem insani hem de milli bir görevdir.
Ayrıca uluslararası projelerde yer alarak, dünya çevre kirliliği ile ilgili konularda ülkemizin üzerine düşen görevleri yerine getirmek için çalışmaktadır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ülkemizin farklı bölgelerindeki kirliliği önlemek amacıyla deniz ve kıyı yönetimi, su ve toprak yönetimi planlamaları yapmaktadır.
Batı Akdeniz havzası, Ceyhan havzası, Kuzey Ege havzası kirlilik planları ve bunların çözümü ile ilgili projeler gerçekleştirilmektedir.
Örneğin deniz kirliliğini önlemek için çevre dostu balık çiftlikleri oluşturulmaya çalışılmaktadır.
İklim değişimi ve hava yönetimi konusunda, egzoz emisyon ölçümü gibi akaryakıt türlerindeki kükürt oranının ve kokuya neden olan emisyonlarının azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Atık yönetimi ile ilgili planlamalarda endüstriyel atıkların, sağlık kuruluşlarının tıbbi atıklarının etkisiz hale getirilmesi için çalışmalar yürütülmektedir.
Atık su arıtma tesislerinin kurulması, arıtılmış atık suların yeniden kullanımına yönelik projeler ve atık yağ toplama projeleri geliştirilmektedir.
Ayrıca kalıcı organik kirleticilere yönelik Stockholm Sözleşmesi'ne uygun şekilde hareket edilmesi amacıyla gerekli önlemler alınmaktadır.
Çevre kirliliği tüm dünya ülkelerince ortak sorun kabul edilmiştir.
Bu anlamda nükleer enerji santrallerinin yapımı kısıtlanmakta, maden arama çalışmaları su ve toprak kirliliğini önlemek amacıyla denetlenmektedir.
Biyoloji çevre kirliliği ile ilgili sorunlarda kimya, biyokimya, tıp, bilişim bilimleri, matematik ve istatistik ile ortaklaşa çalışır.
Bu disiplinlerin çalışmalarını biyoinformatik veriler halinde düzenler.
Bu verileri çevre mühendisliği, ziraat mühendisliği, orman mühendisliği ve peyzaj mimarlığı alanlarında kullanarak çevre kirliliğini önlemek için çalışmalar yapar.
Örneğin çevre mühendisleri bir işletmenin kurulma aşamasında ÇED raporu hazırlar.
İşletmenin kurulmadan önce çevre üzerindeki önemli etkilerinin araştırılıp sunulduğu bu raporda aynı zamanda işletmeden kaynaklanabilecek çevresel etkiler net bir şekilde gösterilir.
Bu şekilde projeler başlamadan önce gerekli önlemlerin alınması sağlanır.
Ziraat mühendisleri tarım ürünlerinin ve su ürünlerinin yetiştirilmesinde kullanılan suların çevre kirliliğindeki etkisini araştırır.
Peyzaj mimarlığı da doğal ve fiziksel çevreyi insan sağlığına uygun hale getirmeye çalışır.
Biyolojik çeşitliliği bozmadan arazi planlaması yapar.
Sürdürülebilirlik amacıyla ekolojik öncelikli projeler üretilmesini sağlar.
İnsanların hayatını devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu, doğada kendiliğinden oluşmuş, oluşum aşamalarında insan aklının ve tekniğinin herhangi bir etkisi bulunmayan bütün kaynaklara "doğal kaynaklar" denir.
Doğal kaynaklar; yeraltı kaynakları, ormanlar ve orman ürünleri, yabani hayvanlar, su ve su ürünleri, hava, rüzgar, güneş, tarım toprakları, meralar, fosil yakıtlar, doğal turistik kaynaklar gibi canlı ve cansız unsurlardır.
Hava ve su gibi bazı doğal kaynaklar fizyolojik birer ihtiyaçtır.
Bazıları insanlar tarafından kullanılıp işlenerek hayati ve ekonomik değeri olan ürünlere dönüşür.
Örneğin doğal kaynak olan toprak işlenerek çeşitli tarım ürünleri elde edilir.
Doğal kaynakların kullanımı sürekli değildir ve sınırlıdır.
Hava ve su gibi doğal kaynakların sürekli bir döngü ile yenilendiği bilinmektedir.
Her ne kadar hava ve su yenilenebilir kaynaklardan olup tükenmese bile kirletilen doğal kaynaklardandır.
Kömür, petrol, doğalgaz gibi doğal kaynakların bir kısmı yenilenemeyen kaynaklardandır.
Bu maddelerin oluşumu milyonlarca yıl öncesinde jeolojik devirde gerçekleşmiştir.
Tekrar oluşmaları için de milyonlarca yıl geçmesi ve dünya şartlarının o zamanki gibi olması gerekmektedir.
Doğal kaynaklar kullanılırken ekosistemin dengesini bozmayacak ve kendi kendini yenilemesine izin verecek şekilde hareket edilmesi gerekmektedir.
Doğal kaynakların sürdürülebilirliği, doğal kaynakların bugününü ve geleceğini içine alan önemli bir kavramdır.
Sürdürülebilirliğin amacı dünyanın mevcut kaynaklarının korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktır.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bünyesinde bulunan farklı birimler; yabani hayatın korunması ve avlanma, milli parkların korunması, endemik bitkilerin korunması ve yetiştirilip çoğaltılması gibi birçok konuda projeler geliştirip başarılı uygulamalar yapmaktadır.
Ülkemizde gerçekleştirilen doğal kaynakların sürdürülebilirliği ile ilgili önemli projelerden biri Bal Ormanları Projesi'dir.
Bu proje ile ilk bakışta arıcılığın desteklenmesi ve geliştirilmesi hedeflenmiş gibi anlaşılabilir.
Arıcılığın yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi; aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin korunması, gelecek nesillere aktarılması, sürdürülebilir gıda güvenliği ve erozyonun önlenmesi demektir.
Bu proje ile hem bal üretimi ve ihracatı artırılmakta hem de çok sayıda arazi bitki örtüsü ile kaplanarak erozyonla mücadele gerçekleştirilmektedir.
Su ürünlerinin sürdürülebilirliği konusunda da ülkemizde son yıllarda önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Bunlardan biri su ürünleri avcılığının sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla yapılan düzenlemedir.
Bu düzenlemeye göre yumurtlama döneminde olan balıkların yuvalarının bozulmamasına ve küçük balıkların büyüyüp gelişmesine fırsat vermek amacıyla belli dönemlerde balık avı yapılmaktadır.
Rüzgar enerjisi konusunda da son yıllarda önemli adımlar atılmıştır.
Marmara Bölgesi ve Ege kıyıları bu bakımdan yüksek bir potansiyele sahiptir.
Dev rüzgar türbinleri sayesinde rüzgar enerjisi doğrudan elektrik enerjisine çevrilebilmektedir.
Biraz da geri dönüşümden bahsedelim.
Geri dönüşümün amacı hammadde ve enerji tüketimini azaltmak, çöp ve atık malzeme miktarını azaltarak çevre kirliliğini önlemeye çalışmaktır.
Kağıt, plastik, cam ve benzeri atıklar geri dönüştürülerek doğal kaynakların sürdürülebilirliği hedeflenmektedir.
Ayrıca ülkemizin farklı bölgelerinde biyogaz üretim tesisleri kurulmuştur.
Biyogaz üretimi ile fosil yakıtların sürdürülebilirliği hedeflenmektedir.
Gelecek nesillere temiz bir çevre ve yaşanabilir sağlıklı bir dünya emanet etmek isteniyorsa, doğal kaynakların israf edilmeden kullanılması gerekir.
Bu konuda bilinçli tüketici olmak gerektiği unutulmamalıdır.
Ayrıca doğal kaynakların bilinçli bir şekilde kullanılması hem insani hem de milli bir görevdir.