Çevre sorunlarının ortaya çıkmasında toplumu oluşturan bireylerin rolü önemlidir.
Doğanın içinde yaşam alanı bulan insan, bir yandan temel gereksinimlerini karşılarken diğer yandan da doğaya birtakım olumsuz etkiler bırakmaktadır.
Bu etkiler sonucunda doğal kaynaklar tüketilmekte, çevre kirliliği oluşmakta ve ekosistemin doğal dengesi bozulmaktadır.
Bir bireyin beslenmesi, giyinmesi, soluduğu hava, fosil yakıtları tüketerek enerji elde etmesi, kişisel atıkları ve benzeri çevre sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur.
İnsanın doğayı olan bu etkisini ölçmek amacıyla bazı yöntemler geliştirilmiş.
Bunlar ekolojik ayak izi, su ayak izi ve karbon ayak izidir.
İnsanın ekosistemdeki rolünü gösterecek önemli bir kriter ekolojik ayak izidir.
Bir kişi ya da topluluk için kullanılan kaynakların üretilmesi ve oluşan atığın giderilmesi için gereken coğrafi alana ekolojik ayak izi denir.
Bu alana altyapı ile atık karbondioksitin emilimini sağlayacak bitki örtüsü için gerekli olan alanlar da dahildir.
Bir coğrafi bölgenin yenilenebilir doğal kaynakları üretme gücüne biyolojik kapasite denir.
Bir yerin biyolojik kapasitesi ekolojik ayak izine göre yüksek ise o bölgenin ekolojik olarak kendini yenileme kapasitesi de yüksektir.
Türkiye'de ve birçok ülkede ekolojik ayak izi biyolojik kapasiteyi aşmış durumdadır.
Bu durum ülkeleri dünyanın diğer bölgelerindeki tatlı su kaynaklarına, ormanlarına ve tarım alanlarına bağımlı hale getirmektedir.
Az gelişmiş ülkelerin ekolojik ayak izi küçük, gelişmiş ülkelerin ekolojik ayak izi büyüktür.
Bir kişi ya da bir topluluk tarafından tüketilen ürünlerin, üretimi için kullanılan yenilenebilir doğal kaynaklara tüketimin ekolojik ayak izi denir.
Tüketimin ekolojik ayak izi, biyolojik kapasiteyi aşıyorsa doğal kaynakların bir süre sonra yetersiz kalacağı anlamına gelir.
Bir ülke ya da bir coğrafi bölgede sağlanan biyolojik kapasitenin kullanımına üretimin ekolojik ayak izi denir.
Bir yerdeki üretimin ekolojik ayak izinin biyolojik kapasiteyi aşması, oradaki doğal kaynakların sürdürülebilir olmayan biçimde kullanılması demektir.
Bireysel anlamda ekolojik ayak izi; günde bir ekmek tüketen insanın yılda kaç ekmek tükettiği, bu ekmeğin elde edilmesi için ne kadar tahıl ve su harcadığı, ne kadar tarım arazisine ihtiyaç duyulduğu gibi tüketim ihtiyaçlarının hesaplanmasıdır.
Yine ekolojik ayak izi yöntemiyle insanın kullandığı kıyafetlerin içindeki malzemeler, bu malzemelerin elde edilmesi için gerekli endüstri ve bunun sonucunda ortaya çıkan atıkları yok etmek için ne kadar su ve atık alanına ihtiyaç olduğu hesaplanabilir.
Ekolojik ayak izi hesabı doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde devam etmesi için gereklidir.
Şimdi gelelim su ayak izine.
Birey veya topluluk tarafından kullanılan, her mal ve hizmetin üretilmesi ve tüketilmesi için gereken toplam tatlı su hacmine su ayak izi denir.
Bireysel olarak birim zamanda banyo, bulaşık, çamaşır, ev temizliği gibi ihtiyaçlar karşılanırken belirli miktarda su harcanır.
Fakat direkt harcanan suyun yanında diğer ihtiyaçlar karşılanırken de su tüketimi olmaktadır.
Örneğin içilen bir bardak sütün, bir fincan kahvenin doğaya su açısından getirdiği yük düşünüldüğünde su ayak izi direkt harcanan suyun yanı sıra dolaylı olarak harcanan su miktarını da belirlemektedir.
Sadece harcanan su miktarı değil harcanan su çeşidi de önemlidir.
Su ayak izi bu nedenle farklı renklerden oluşan bileşenlerle ifade edilir.
Ekolojik su ayak izinin; mavi su ayak izi, yeşil su ayak izi ve gri su ayak izi gibi çeşitleri bulunur.
Bir malın üretiminde kullanılan toplam yağmur suyuna yeşil su ayak izi denir.
Bir ürünün yetişmesi için kullanılan yüzey veya yeraltı suyunun toplam miktarına da mavi su ayak izi denir.
Atık su kirliliğinin seyreltilmesi için harcanan su miktarı da gri su ayak izidir.
Kurum veya bireylerin ulaşım, ısınma, elektrik tüketimi ve benzeri tüm yaşamsal faaliyetlerinde atmosfere verilen toplam karbondioksit ve diğer sera gazlarının salınım miktarına karbon ayak izi denir.
İhtiyaçların karşılanabilmesi için atılan her adım enerji gerektirir.
Bu enerjinin kullanımı sırasında atmosfere sera gazlarının salınımı gerçekleşir.
Kullanılan enerjinin yarısının fosil kaynaklı olduğu düşünülürse enerjiyi verimli ve akılcı kullanmak dünyanın geleceği için büyük önem taşımaktadır.
Çünkü fosil yakıtların kaynağı yeryüzünde sınırsız değildir.
Bu nedenle güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gerekir.
Karbon ayak izini, doğrudan ayak izi ve dolaylı ayak izinden salınan karbondioksitin toplam ölçüsü oluşturur.
Doğrudan ayak izi fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkan karbon salınımıdır.
Dolaylı ayak izi ise kullanılan ürünlerin üretimleri ve bozulmaları sonucu oluşan karbondioksitin ölçüsüdür.
Doğanın içinde yaşam alanı bulan insan, bir yandan temel gereksinimlerini karşılarken diğer yandan da doğaya birtakım olumsuz etkiler bırakmaktadır.
Bu etkiler sonucunda doğal kaynaklar tüketilmekte, çevre kirliliği oluşmakta ve ekosistemin doğal dengesi bozulmaktadır.
Bir bireyin beslenmesi, giyinmesi, soluduğu hava, fosil yakıtları tüketerek enerji elde etmesi, kişisel atıkları ve benzeri çevre sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur.
İnsanın doğayı olan bu etkisini ölçmek amacıyla bazı yöntemler geliştirilmiş.
Bunlar ekolojik ayak izi, su ayak izi ve karbon ayak izidir.
İnsanın ekosistemdeki rolünü gösterecek önemli bir kriter ekolojik ayak izidir.
Bir kişi ya da topluluk için kullanılan kaynakların üretilmesi ve oluşan atığın giderilmesi için gereken coğrafi alana ekolojik ayak izi denir.
Bu alana altyapı ile atık karbondioksitin emilimini sağlayacak bitki örtüsü için gerekli olan alanlar da dahildir.
Bir coğrafi bölgenin yenilenebilir doğal kaynakları üretme gücüne biyolojik kapasite denir.
Bir yerin biyolojik kapasitesi ekolojik ayak izine göre yüksek ise o bölgenin ekolojik olarak kendini yenileme kapasitesi de yüksektir.
Türkiye'de ve birçok ülkede ekolojik ayak izi biyolojik kapasiteyi aşmış durumdadır.
Bu durum ülkeleri dünyanın diğer bölgelerindeki tatlı su kaynaklarına, ormanlarına ve tarım alanlarına bağımlı hale getirmektedir.
Az gelişmiş ülkelerin ekolojik ayak izi küçük, gelişmiş ülkelerin ekolojik ayak izi büyüktür.
Bir kişi ya da bir topluluk tarafından tüketilen ürünlerin, üretimi için kullanılan yenilenebilir doğal kaynaklara tüketimin ekolojik ayak izi denir.
Tüketimin ekolojik ayak izi, biyolojik kapasiteyi aşıyorsa doğal kaynakların bir süre sonra yetersiz kalacağı anlamına gelir.
Bir ülke ya da bir coğrafi bölgede sağlanan biyolojik kapasitenin kullanımına üretimin ekolojik ayak izi denir.
Bir yerdeki üretimin ekolojik ayak izinin biyolojik kapasiteyi aşması, oradaki doğal kaynakların sürdürülebilir olmayan biçimde kullanılması demektir.
Bireysel anlamda ekolojik ayak izi; günde bir ekmek tüketen insanın yılda kaç ekmek tükettiği, bu ekmeğin elde edilmesi için ne kadar tahıl ve su harcadığı, ne kadar tarım arazisine ihtiyaç duyulduğu gibi tüketim ihtiyaçlarının hesaplanmasıdır.
Yine ekolojik ayak izi yöntemiyle insanın kullandığı kıyafetlerin içindeki malzemeler, bu malzemelerin elde edilmesi için gerekli endüstri ve bunun sonucunda ortaya çıkan atıkları yok etmek için ne kadar su ve atık alanına ihtiyaç olduğu hesaplanabilir.
Ekolojik ayak izi hesabı doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde devam etmesi için gereklidir.
Şimdi gelelim su ayak izine.
Birey veya topluluk tarafından kullanılan, her mal ve hizmetin üretilmesi ve tüketilmesi için gereken toplam tatlı su hacmine su ayak izi denir.
Bireysel olarak birim zamanda banyo, bulaşık, çamaşır, ev temizliği gibi ihtiyaçlar karşılanırken belirli miktarda su harcanır.
Fakat direkt harcanan suyun yanında diğer ihtiyaçlar karşılanırken de su tüketimi olmaktadır.
Örneğin içilen bir bardak sütün, bir fincan kahvenin doğaya su açısından getirdiği yük düşünüldüğünde su ayak izi direkt harcanan suyun yanı sıra dolaylı olarak harcanan su miktarını da belirlemektedir.
Sadece harcanan su miktarı değil harcanan su çeşidi de önemlidir.
Su ayak izi bu nedenle farklı renklerden oluşan bileşenlerle ifade edilir.
Ekolojik su ayak izinin; mavi su ayak izi, yeşil su ayak izi ve gri su ayak izi gibi çeşitleri bulunur.
Bir malın üretiminde kullanılan toplam yağmur suyuna yeşil su ayak izi denir.
Bir ürünün yetişmesi için kullanılan yüzey veya yeraltı suyunun toplam miktarına da mavi su ayak izi denir.
Atık su kirliliğinin seyreltilmesi için harcanan su miktarı da gri su ayak izidir.
Kurum veya bireylerin ulaşım, ısınma, elektrik tüketimi ve benzeri tüm yaşamsal faaliyetlerinde atmosfere verilen toplam karbondioksit ve diğer sera gazlarının salınım miktarına karbon ayak izi denir.
İhtiyaçların karşılanabilmesi için atılan her adım enerji gerektirir.
Bu enerjinin kullanımı sırasında atmosfere sera gazlarının salınımı gerçekleşir.
Kullanılan enerjinin yarısının fosil kaynaklı olduğu düşünülürse enerjiyi verimli ve akılcı kullanmak dünyanın geleceği için büyük önem taşımaktadır.
Çünkü fosil yakıtların kaynağı yeryüzünde sınırsız değildir.
Bu nedenle güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gerekir.
Karbon ayak izini, doğrudan ayak izi ve dolaylı ayak izinden salınan karbondioksitin toplam ölçüsü oluşturur.
Doğrudan ayak izi fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkan karbon salınımıdır.
Dolaylı ayak izi ise kullanılan ürünlerin üretimleri ve bozulmaları sonucu oluşan karbondioksitin ölçüsüdür.