Radyoaktif kirlenme hava, su ve toprağa radyoaktif maddelerin karışmasıdır.
Radyoaktif kirlenmenin en etkin kaynağı nükleer enerji santralleri, bu santrallerde meydana gelen radyoaktif atıklar ve nükleer silah üreten tesislerdir.
Radyoaktif maddelerin yaymış olduğu elektronlar toprağa, havaya, suya, bitkilere, bitkilerden de besin zinciri yoluyla insanlara, hayvanlara çok kolay ve çok hızlı bir şekilde geçerek radyoaktif kirliliğe neden olur.
Ayrıca günlük hayatımızı kolaylaştıran cep telefonları, mikrodalga fırınlar, röntgen ve tomografi gibi tıbbi cihazlar da radyoaktif kirliliğe neden olur.
Radyoaktif maddeler elektron yayma özelliklerini kaybetmeden toprakta ve suda uzun yıllar kalabilir.
Örneğin 1986 yılında Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen kazada birçok radyoaktif madde geniş alanlara yayılmıştır.
Nükleer sızıntı çok sayıda ülkenin tarım arazisini ve burada yetişen ürünleri etkiler.
Bu ürünlerle beslenen insan ve hayvanlarda kanser hastalığına sebep olur.
Bu durum uzun yıllar etkisini gösterir.
Örneğin ülkemizin Karadeniz Bölgesi, Çernobil kazasındaki nükleer sızıntının sonuçlarını halen yaşamaktadır.
Şimdi de biraz asit yağmurlarını konuşalım.
Asit yağmurları atmosferdeki karbondioksit, kükürt dioksit ve azot dioksit gibi kirleticilerin havadaki su buharı ile birleşip zararlı bileşiklere dönüşerek kar, yağmur, sis gibi yağışlar şeklinde yeryüzüne ulaşmasıdır.
Fabrikaların ve özellikle termik santrallerin bacalarından çıkan duman içinde bol miktarda bulunan kükürt dioksit ve azot dioksit gibi gazların, havadaki su damlacıkları ile kimyasal reaksiyona girmesi sonucu sülfürik asit, nitrik asit ve nitröz asit gibi zararlı bileşikler oluşturur.
Bu bileşikler yağışlarla yeryüzüne düştüğünde bitki örtüsünü yakıp fizyolojik işlevlerini engeller.
Zamanla da bitki örtüsünün yok olmasına neden olur.
Asit yağmurları yeryüzündeki tarih ve kültür varlıklarını tahrip etmektedir.
Bunun en tipik örneği Nemrut Dağı'ndaki taştan oyulmuş eserlerde görülür.
Ayrıca asit yağmurlarının yeraltı ve yerüstü içme sularına karışması, toprak ağır metalleri ile tepkimeye girmesi, bitkiler ve balıklar üzerindeki etkilerine bağlı olarak insan bünyesindeki asidik maddelerin depolanmasına ve bunun sonucunda da guatr, ülser, kronik bronşit, astım ve amfizem gibi hastalıkların oluşmasına sebep olmaktadır.
Radyoaktif kirlenmenin en etkin kaynağı nükleer enerji santralleri, bu santrallerde meydana gelen radyoaktif atıklar ve nükleer silah üreten tesislerdir.
Radyoaktif maddelerin yaymış olduğu elektronlar toprağa, havaya, suya, bitkilere, bitkilerden de besin zinciri yoluyla insanlara, hayvanlara çok kolay ve çok hızlı bir şekilde geçerek radyoaktif kirliliğe neden olur.
Ayrıca günlük hayatımızı kolaylaştıran cep telefonları, mikrodalga fırınlar, röntgen ve tomografi gibi tıbbi cihazlar da radyoaktif kirliliğe neden olur.
Radyoaktif maddeler elektron yayma özelliklerini kaybetmeden toprakta ve suda uzun yıllar kalabilir.
Örneğin 1986 yılında Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen kazada birçok radyoaktif madde geniş alanlara yayılmıştır.
Nükleer sızıntı çok sayıda ülkenin tarım arazisini ve burada yetişen ürünleri etkiler.
Bu ürünlerle beslenen insan ve hayvanlarda kanser hastalığına sebep olur.
Bu durum uzun yıllar etkisini gösterir.
Örneğin ülkemizin Karadeniz Bölgesi, Çernobil kazasındaki nükleer sızıntının sonuçlarını halen yaşamaktadır.
Şimdi de biraz asit yağmurlarını konuşalım.
Asit yağmurları atmosferdeki karbondioksit, kükürt dioksit ve azot dioksit gibi kirleticilerin havadaki su buharı ile birleşip zararlı bileşiklere dönüşerek kar, yağmur, sis gibi yağışlar şeklinde yeryüzüne ulaşmasıdır.
Fabrikaların ve özellikle termik santrallerin bacalarından çıkan duman içinde bol miktarda bulunan kükürt dioksit ve azot dioksit gibi gazların, havadaki su damlacıkları ile kimyasal reaksiyona girmesi sonucu sülfürik asit, nitrik asit ve nitröz asit gibi zararlı bileşikler oluşturur.
Bu bileşikler yağışlarla yeryüzüne düştüğünde bitki örtüsünü yakıp fizyolojik işlevlerini engeller.
Zamanla da bitki örtüsünün yok olmasına neden olur.
Asit yağmurları yeryüzündeki tarih ve kültür varlıklarını tahrip etmektedir.
Bunun en tipik örneği Nemrut Dağı'ndaki taştan oyulmuş eserlerde görülür.
Ayrıca asit yağmurlarının yeraltı ve yerüstü içme sularına karışması, toprak ağır metalleri ile tepkimeye girmesi, bitkiler ve balıklar üzerindeki etkilerine bağlı olarak insan bünyesindeki asidik maddelerin depolanmasına ve bunun sonucunda da guatr, ülser, kronik bronşit, astım ve amfizem gibi hastalıkların oluşmasına sebep olmaktadır.