Tiroit bezi, gırtlak üzerinde bulunan 2 loblu bir bezdir.
Tiroksin ve kalsitonin hormonu salgılar.
Tiroksin hormonu, hipofiz bezinin ürettiği TSH hormonu ile kontrol edilir.
Tiroksin hormonu hücre metabolizmasını hızlandırır.
Yani, bu da demek olur ki tiroksin miktarının artması hücrede tüketilen oksijen miktarını arttırır.
İnsanda tiroit hormonlarının aşırı salgılanması hipertiroidizm olarak bilinir.
Bu durumun yaygın görülen şekli graves hastalığıdır.
Bu otoimmün bir hastalıktır.
Bağışıklık sistemi, tiroit bezindeki TSH reseptörlerine bağlanan antikorlar üretir.
Antikorlar da TSH'ın bağlandığı zar reseptörlerine bağlanarak, tiroit bezinin hormon üretimini arttırır.
Tiroksin artışı da negatif geri bildirim ile TSH'ı azaltır.
Hipertiroidizm kilo kaybı, aşırı terleme, sinirlilik, yüksek kan basıncı, iştah artışı, kalp atışında hızlanma gibi belirtilere neden olur.
Hipertiroidizmli hastaların yaklaşık üçte birinin göz küreleri dışarı doğru çıkar.
Bu durum gözlerinin arkasında sıvı birikmesinden kaynaklanır.
Hipertiroidizm, tiroit bezinin büyük kısmının ameliyatla çıkarılmasıyla veya bezin bir kısmının radyoaktif iyotla tahrip edilmesiyle tedavi edilir.
Tiroit hormonlarının az salgılanmasına ise hipotiroidizm denir.
Bu durumda bazal metabolizma hızı yavaşlar.
Kilo alma, bitkinlik, erişkinlerde soğuğa dayanıksızlık gibi belirtiler gözlenir.
Fetüs, bebeklik veya çocukluk dönemindeki tiroit eksikliği iskelet ve zeka geriliği ile kendini gösteren kretenizm hastalığına sebep olur.
Tiroit hormonunun yapımı için iyot gereklidir.
Eğer vücutta iyot eksikliği olursa tiroksin hormonu üretilemez.
Bu durumda ön hipofizden salgılanan TSH hormonu tiroit bezinde büyümeye neden olur.
Bu durumda basit guatr oluşur.
Son olarak da haşimato tiroidinden bahsedelim.
Bu da yine otoimmün bir rahatsızlıktır.
İnsanın bağışıklık sistemi, tiroit bezi hücrelerine karşı antikor üretir.
Bu antikorlar zamanla tiroit bezi hücrelerini yıkmaya başlar.
Bu durumda da tiroksin hormonu seviyesi azalır.
Tiroit bezinin ürettiği bir diğer hormon kalsitonin hormonudur.
Bu hormon kanın kalsiyum seviyesini azaltır.
Bunu nasıl yapar acaba?
Hemen bakalım!
Mesela kemiklere etki eder ve burada kalsiyumun depolanmasını sağlar.
Yani kandaki kalsiyum kemiklere geçer.
Böylece kanın kalsiyum seviyesi azalır.
Böbreklere etki ederek böbreklerdeki kalsiyum emilimini azaltır.
Bu da demek olur ki emilmeyen kalsiyum idrara geçer ve vücuttan atılır.
Aynı zamanda yine ince bağırsağa etki ederek kalsiyum emilimini azaltır.
Tiroit bezinin hemen üzerinde 4 adet küçük bez bulunur.
Bu bezler bezelye büyüklüğündedir.
Ve bunlara paratiroit bezleri deriz.
Paratiroit bezleri parathormon üretir.
Parathormon, kalsitonine zıt çalışır.
O zaman parathormon kanın kalsiyum seviyesini arttırır.
Kemikten kana kalsiyum geçişini sağlar.
Böbrekteki kalsiyum emilimini arttırır.
İnce bağırsaktaki kalsiyum emilimini de arttırır.
Aynı zamanda parathormon karaciğerde ve böbreklerde D vitaminini aktifleştirir.
Ve böylece D vitamini varlığında bağırsaklardaki kalsiyum emilimi artar.
Şimdi biraz da timüs bezini konuşalım.
Timüs bezi göğüste, akciğerler arasında yer alır.
Ve buradan timozin hormonu salgılanır.
Bu hormon bağışıklıkta da görev alır.
Çünkü bağışıklıkta görev alan T lenfositlerinin olgunlaşmasında görevlidir.
Aynı zamanda bu bez çocukken daha aktif olup yaşlandıkça küçülür ve aktivitesi azalır.
Şimdi gelelim böbreküstü bezine ki buna adrenal bezler adını da veriyoruz.
Böbrekten tamamen bağımsız olarak çalışan bir bezdir.
Buradan enine kesit aldığımızı düşünelim.
İki kısımla karşılaşırız: kabuk ya da diğer adıyla korteks kısmı ve öz yani medulla kısmı.
Kabuk kısmını ACTH hormonu kontrol eder.
Hatırlayalım, bu hormon hipofiz bezinin ön lobundan salgılanıyordu.
Şimdi gelelim kabuk kısmından salgılanan hormonlara.
Buradan eşey hormonları salgılanır.
Östrojen gibi ya da testosteron gibi.
Aynı zamanda kortizol ve aldosteron hormonu da salgılanır.
Öz bölgesine gelecek olursak, buradan adrenalin ve noradrenalin hormonları salgılanır.
Adrenalin hormonuna epinefrin, noradrenalin hormonuna da norepinefrin adını verebiliriz.
Şimdi biraz kortizol hormonunu konuşalım.
Bu hormon strese karşı direnç sağlar.
En önemlisi de bağışıklığı baskılar.
Aminoasitleri veya yağ asitlerini glikoza çevirir.
Bunları kana verir ve böylece kan şekerini yükseltir.
Kaslara ve sinir dokuya hızlı bir enerji kaynağı sağlar.
Kortizonlu ilaçlar da bulunmaktadır.
Bu ilaçlar romatizma, alerji gibi hastalıklarda tedavi edicidir.
Ancak, biraz önce de söylediğimiz gibi bu hormon bağışıklığı baskılar.
Bu nedenle doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Şimdi gelelim aldosteron hormonuna.
Bu hormon böbreklere etki eder.
Aslında tuz emilimini ayarlar diyebiliriz.
Böbrek kanallarından sodyum emilimini artırırken, potasyum atılımını hızlandırır.
Sodyum emilimi kanın osmotik basıncını artıracağı için, bu sayede böbrekte su emilimi da artar.
Ardından kan basıncı da artmış olur.
Kortizol ve aldosteron hormonu çok önemli iki hormondur.
Bu hormonların eksikliğinde Addison ya da diğer ismiyle tunç hastalığı meydana gelir.
Öz kısmından salgılanan adrenalin hormonu, stres anında enerji üretimini ve kullanımını sağlar.
Adrenalin artışı kalp atımını, kan basıncını artırır; gözbebeklerini büyültür; oksijen tüketimini arttırır; beyin, kas ve kalbe giden damarları genişletirken diğer organlara giden damarlarımızı daraltır.
Hatta bu nedenle korktuğumuz zaman yüz sararması gözlenir.
Noradrenalin de adrenaline benzer bir etki gösterir.
Yine aynı şekilde görevleri vardır.
Kılcal damarları daraltır, kan basıncını, kalp atışını, vücut ısısını ve kan şekerini arttırır.
Öz bölgesi hipofiz bezinin denetiminde değildir.
Tiroksin ve kalsitonin hormonu salgılar.
Tiroksin hormonu, hipofiz bezinin ürettiği TSH hormonu ile kontrol edilir.
Tiroksin hormonu hücre metabolizmasını hızlandırır.
Yani, bu da demek olur ki tiroksin miktarının artması hücrede tüketilen oksijen miktarını arttırır.
İnsanda tiroit hormonlarının aşırı salgılanması hipertiroidizm olarak bilinir.
Bu durumun yaygın görülen şekli graves hastalığıdır.
Bu otoimmün bir hastalıktır.
Bağışıklık sistemi, tiroit bezindeki TSH reseptörlerine bağlanan antikorlar üretir.
Antikorlar da TSH'ın bağlandığı zar reseptörlerine bağlanarak, tiroit bezinin hormon üretimini arttırır.
Tiroksin artışı da negatif geri bildirim ile TSH'ı azaltır.
Hipertiroidizm kilo kaybı, aşırı terleme, sinirlilik, yüksek kan basıncı, iştah artışı, kalp atışında hızlanma gibi belirtilere neden olur.
Hipertiroidizmli hastaların yaklaşık üçte birinin göz küreleri dışarı doğru çıkar.
Bu durum gözlerinin arkasında sıvı birikmesinden kaynaklanır.
Hipertiroidizm, tiroit bezinin büyük kısmının ameliyatla çıkarılmasıyla veya bezin bir kısmının radyoaktif iyotla tahrip edilmesiyle tedavi edilir.
Tiroit hormonlarının az salgılanmasına ise hipotiroidizm denir.
Bu durumda bazal metabolizma hızı yavaşlar.
Kilo alma, bitkinlik, erişkinlerde soğuğa dayanıksızlık gibi belirtiler gözlenir.
Fetüs, bebeklik veya çocukluk dönemindeki tiroit eksikliği iskelet ve zeka geriliği ile kendini gösteren kretenizm hastalığına sebep olur.
Tiroit hormonunun yapımı için iyot gereklidir.
Eğer vücutta iyot eksikliği olursa tiroksin hormonu üretilemez.
Bu durumda ön hipofizden salgılanan TSH hormonu tiroit bezinde büyümeye neden olur.
Bu durumda basit guatr oluşur.
Son olarak da haşimato tiroidinden bahsedelim.
Bu da yine otoimmün bir rahatsızlıktır.
İnsanın bağışıklık sistemi, tiroit bezi hücrelerine karşı antikor üretir.
Bu antikorlar zamanla tiroit bezi hücrelerini yıkmaya başlar.
Bu durumda da tiroksin hormonu seviyesi azalır.
Tiroit bezinin ürettiği bir diğer hormon kalsitonin hormonudur.
Bu hormon kanın kalsiyum seviyesini azaltır.
Bunu nasıl yapar acaba?
Hemen bakalım!
Mesela kemiklere etki eder ve burada kalsiyumun depolanmasını sağlar.
Yani kandaki kalsiyum kemiklere geçer.
Böylece kanın kalsiyum seviyesi azalır.
Böbreklere etki ederek böbreklerdeki kalsiyum emilimini azaltır.
Bu da demek olur ki emilmeyen kalsiyum idrara geçer ve vücuttan atılır.
Aynı zamanda yine ince bağırsağa etki ederek kalsiyum emilimini azaltır.
Tiroit bezinin hemen üzerinde 4 adet küçük bez bulunur.
Bu bezler bezelye büyüklüğündedir.
Ve bunlara paratiroit bezleri deriz.
Paratiroit bezleri parathormon üretir.
Parathormon, kalsitonine zıt çalışır.
O zaman parathormon kanın kalsiyum seviyesini arttırır.
Kemikten kana kalsiyum geçişini sağlar.
Böbrekteki kalsiyum emilimini arttırır.
İnce bağırsaktaki kalsiyum emilimini de arttırır.
Aynı zamanda parathormon karaciğerde ve böbreklerde D vitaminini aktifleştirir.
Ve böylece D vitamini varlığında bağırsaklardaki kalsiyum emilimi artar.
Şimdi biraz da timüs bezini konuşalım.
Timüs bezi göğüste, akciğerler arasında yer alır.
Ve buradan timozin hormonu salgılanır.
Bu hormon bağışıklıkta da görev alır.
Çünkü bağışıklıkta görev alan T lenfositlerinin olgunlaşmasında görevlidir.
Aynı zamanda bu bez çocukken daha aktif olup yaşlandıkça küçülür ve aktivitesi azalır.
Şimdi gelelim böbreküstü bezine ki buna adrenal bezler adını da veriyoruz.
Böbrekten tamamen bağımsız olarak çalışan bir bezdir.
Buradan enine kesit aldığımızı düşünelim.
İki kısımla karşılaşırız: kabuk ya da diğer adıyla korteks kısmı ve öz yani medulla kısmı.
Kabuk kısmını ACTH hormonu kontrol eder.
Hatırlayalım, bu hormon hipofiz bezinin ön lobundan salgılanıyordu.
Şimdi gelelim kabuk kısmından salgılanan hormonlara.
Buradan eşey hormonları salgılanır.
Östrojen gibi ya da testosteron gibi.
Aynı zamanda kortizol ve aldosteron hormonu da salgılanır.
Öz bölgesine gelecek olursak, buradan adrenalin ve noradrenalin hormonları salgılanır.
Adrenalin hormonuna epinefrin, noradrenalin hormonuna da norepinefrin adını verebiliriz.
Şimdi biraz kortizol hormonunu konuşalım.
Bu hormon strese karşı direnç sağlar.
En önemlisi de bağışıklığı baskılar.
Aminoasitleri veya yağ asitlerini glikoza çevirir.
Bunları kana verir ve böylece kan şekerini yükseltir.
Kaslara ve sinir dokuya hızlı bir enerji kaynağı sağlar.
Kortizonlu ilaçlar da bulunmaktadır.
Bu ilaçlar romatizma, alerji gibi hastalıklarda tedavi edicidir.
Ancak, biraz önce de söylediğimiz gibi bu hormon bağışıklığı baskılar.
Bu nedenle doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Şimdi gelelim aldosteron hormonuna.
Bu hormon böbreklere etki eder.
Aslında tuz emilimini ayarlar diyebiliriz.
Böbrek kanallarından sodyum emilimini artırırken, potasyum atılımını hızlandırır.
Sodyum emilimi kanın osmotik basıncını artıracağı için, bu sayede böbrekte su emilimi da artar.
Ardından kan basıncı da artmış olur.
Kortizol ve aldosteron hormonu çok önemli iki hormondur.
Bu hormonların eksikliğinde Addison ya da diğer ismiyle tunç hastalığı meydana gelir.
Öz kısmından salgılanan adrenalin hormonu, stres anında enerji üretimini ve kullanımını sağlar.
Adrenalin artışı kalp atımını, kan basıncını artırır; gözbebeklerini büyültür; oksijen tüketimini arttırır; beyin, kas ve kalbe giden damarları genişletirken diğer organlara giden damarlarımızı daraltır.
Hatta bu nedenle korktuğumuz zaman yüz sararması gözlenir.
Noradrenalin de adrenaline benzer bir etki gösterir.
Yine aynı şekilde görevleri vardır.
Kılcal damarları daraltır, kan basıncını, kalp atışını, vücut ısısını ve kan şekerini arttırır.
Öz bölgesi hipofiz bezinin denetiminde değildir.