DNA, hücre bölünmesi öncesinde kendini eşler ve yeni oluşacak hücrelere kalıtım bilgisinin eşit miktarda aktarılmasını sağlar.
Bilim insanlarının yaptıkları deneyler sonucunda DNA'nın kendisini yarı korunumlu olarak eşlediği ispat edilmiştir.
Bazen karşınıza yarı korunumlu ifadesi semikonservatif olarak da çıkabilir.
Aslında yarı korunumlu demek DNA eşlenmesi sonucunda oluşan 2 adet yeni DNA'nın bir ipliğinin eski, bir ipliğinin de yeni sentezlenen iplik olduğunu ifade eder. Şimdi yaptıkları deneyi konuşalım.
Bu arada deneyi yapan bilim insanlarının ismi Matthew, Meselson ve Franklin Stahl.
Meselson ve Stahl, yaptıkları deneyde n14 ve n15 içeren besi ortamı ve escherichia koli bakterisinin kullanıyorlar. Bu bakteriyi e.coli olarak da kısaltılıyoruz. e.coli bilimsel çalışmalarda kullanılan çok önemli bir model organizmadır.
n14 normal azot, n15 ise azotun ağır izotopudur.
Meselson ve Stahl, deneyin ilk aşamasında n15 içeren besi ortamında e.coli bakterisini çoğaltmışlar ve böylece bu kültürdeki e.coli bakterisi DNA'larının n15 içermelerini sağlamışlar.
Hatırlarsanız bu azotlar, nükleotitlerin yapısını oluşturan azotlu organik bazların yapısında bulunuyor.
Bu nedenle DNA'nın her iki ipliğindeki nükleotitlerde de burada n15'li azot bulunuyor.
Daha sonra bilim insanları bakterilerin DNA'sını izole edip tüp içerisine koymuşlar ve sonra da santrifüj etmişler ve bunun sonucunda da tüpün alt kısmında bantlaşma gözlenmiş.
Sonra bu n15 içeren DNA'ya sahip bakteriler, n14 içeren ortamda bir nesil çoğaltılmış.
Çoğalma sonucunda bakterilerin DNA'ları santrifüj edildiğinde bu sefer deney tüpünün orta kısmında bir bantlaşma görülmüş. Meselson ve Stahl bu durumu birinci nesildeki bakteri DNA'ları ipliklerinden birinin ağır azot, diğerinin normal azot taşımasıyla açıklamışlardır. Böyle DNA'lara melez DNA denir.
Yani yeni oluşan melez DNA'ları bu şekilde çizdim.
Şimdi deneyin üçüncü kısmına geçiyoruz.
Bu sefer birinci nesil bakteriler, yani bu melez DNA ya sahip olan bakteriler n14 içeren ortamda 20 dakika daha bekletilerek üremeleri sağlanmış.
Sonra elde edilen ikinci nesil bakterilerin DNAları santrifüj edilmiş.
Bu sefer de bantlaşmanın tüpün ortasında ve üstünde olduğu gözlemlenmiş.
Bu durum ikinci nesildeki bakterilerin yüzde ellisinin n14 içerdiği yüzde 50'sinin ise hem n14 hem de n15 içerdiği sonucunu ortaya çıkarmış.
Oluşan DNA'ları yine buraya çizdim.
İkinci nesilde oluşan toplam 4 DNA'dan iki tanesi normal azotlu DNA, iki tanesi ise melez DNA.
Normal azotlu DNA hafif olduğu için tüpün üst kısmında, melez DNA ise ortada.
İşte Meselson ve Stahl yaptıkları bu deneyler sonucunda DNA'nın yarı korunumlu eşlendiğini ispatlamışlardır.
Bilim insanlarının yaptıkları deneyler sonucunda DNA'nın kendisini yarı korunumlu olarak eşlediği ispat edilmiştir.
Bazen karşınıza yarı korunumlu ifadesi semikonservatif olarak da çıkabilir.
Aslında yarı korunumlu demek DNA eşlenmesi sonucunda oluşan 2 adet yeni DNA'nın bir ipliğinin eski, bir ipliğinin de yeni sentezlenen iplik olduğunu ifade eder. Şimdi yaptıkları deneyi konuşalım.
Bu arada deneyi yapan bilim insanlarının ismi Matthew, Meselson ve Franklin Stahl.
Meselson ve Stahl, yaptıkları deneyde n14 ve n15 içeren besi ortamı ve escherichia koli bakterisinin kullanıyorlar. Bu bakteriyi e.coli olarak da kısaltılıyoruz. e.coli bilimsel çalışmalarda kullanılan çok önemli bir model organizmadır.
n14 normal azot, n15 ise azotun ağır izotopudur.
Meselson ve Stahl, deneyin ilk aşamasında n15 içeren besi ortamında e.coli bakterisini çoğaltmışlar ve böylece bu kültürdeki e.coli bakterisi DNA'larının n15 içermelerini sağlamışlar.
Hatırlarsanız bu azotlar, nükleotitlerin yapısını oluşturan azotlu organik bazların yapısında bulunuyor.
Bu nedenle DNA'nın her iki ipliğindeki nükleotitlerde de burada n15'li azot bulunuyor.
Daha sonra bilim insanları bakterilerin DNA'sını izole edip tüp içerisine koymuşlar ve sonra da santrifüj etmişler ve bunun sonucunda da tüpün alt kısmında bantlaşma gözlenmiş.
Sonra bu n15 içeren DNA'ya sahip bakteriler, n14 içeren ortamda bir nesil çoğaltılmış.
Çoğalma sonucunda bakterilerin DNA'ları santrifüj edildiğinde bu sefer deney tüpünün orta kısmında bir bantlaşma görülmüş. Meselson ve Stahl bu durumu birinci nesildeki bakteri DNA'ları ipliklerinden birinin ağır azot, diğerinin normal azot taşımasıyla açıklamışlardır. Böyle DNA'lara melez DNA denir.
Yani yeni oluşan melez DNA'ları bu şekilde çizdim.
Şimdi deneyin üçüncü kısmına geçiyoruz.
Bu sefer birinci nesil bakteriler, yani bu melez DNA ya sahip olan bakteriler n14 içeren ortamda 20 dakika daha bekletilerek üremeleri sağlanmış.
Sonra elde edilen ikinci nesil bakterilerin DNAları santrifüj edilmiş.
Bu sefer de bantlaşmanın tüpün ortasında ve üstünde olduğu gözlemlenmiş.
Bu durum ikinci nesildeki bakterilerin yüzde ellisinin n14 içerdiği yüzde 50'sinin ise hem n14 hem de n15 içerdiği sonucunu ortaya çıkarmış.
Oluşan DNA'ları yine buraya çizdim.
İkinci nesilde oluşan toplam 4 DNA'dan iki tanesi normal azotlu DNA, iki tanesi ise melez DNA.
Normal azotlu DNA hafif olduğu için tüpün üst kısmında, melez DNA ise ortada.
İşte Meselson ve Stahl yaptıkları bu deneyler sonucunda DNA'nın yarı korunumlu eşlendiğini ispatlamışlardır.