Genetik bilginin tamamının kopyalanması ile aynı genetik bilgiye sahip kopya canlılar elde edilebiliyor.
Klonlama kavramı 1997 yılında İskoç bilim insanı doktor Ian Wilmut ve ekibinin koyun Dolly'i üretmeleriyle geniş kitlelere duyulmaya başlamıştır.
Bu ekibin klonlamayı nasıl yaptığını şekil üzerinden inceleyelim.
Buradaki koyunun meme hücresi alınıyor yani bu meme hücresi.
Daha sonra da bu meme hücresinin çekirdeği çıkarılıyor. Burada da başka bir koyun var.
Bu koyunun da yumurta hücresi alınıyor.
Sonra bu yumurta hücresinin çekirdeği uzaklaştırılıyor.
Bu koyuna A buna da B diyelim.
Burada çekirdeği çıkarılmış olan yumurtaya A koyununun çekirdeği naklediliyor, sonra da bu yumurta pek çok kez bölünüyor ve embriyo haline geliyor.
Embriyo bu şekilde başka bir koyunun rahmine yerleştiriliyor.
Bu koyun taşıyıcı dişi koyundur.
Embriyo bu taşıyıcı koyunun rahminde büyür, 5 ay sonra da doğum gerçekleşir.
İşte bu Dolly.
Peki Dolly acaba kimin genetik ikizidir?
Bu taşıyıcı kişinin mi, yoksa yumurta hücresi alınan koyunun mu, yoksa meme hücresi alınan koyunun mu?
Tabii ki meme hücresi alınan koyunun ikizidir.
Çünkü önemli olan DNA'sının kimden geldiği.
Biliyorsunuz ki DNA çekirdeğin içinde bulunur.
Taşıyıcı dişi ile hiçbir genetik bağı yoktur.
Bu arada Wilmut ve ekibi Dolly'i elde edinceye kadar aynı işlemi zamanlarda 6 tane kuzu doğurmuştur ancak 14 Şubat basına duyurulmuştur.
Ülkemizde de ilk klonlama İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Döllenme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Profesör Doktor Sema Birler başkanlığındaki ekip tarafından gerçekleştirilmiş.
Oyalı adlı koyun 21 Kasım 2007 tarihinde klon koyun üretimi projesiyle dünyaya gelmiştir.
Türkiye'nin ilk klonlanan canlısı olma özelliğini taşır.
Türkiye'nin ilk klon buzağısı Efe ise 19 Ağustos 2009 tarihinde dünyaya gelmiştir.
Efe dünyada ilk klonlanan Anadolu yerli sığırı olarak bilinmektedir.
Şimdi gelelim genetiği değiştirilmiş organizmalara. Bunu GDO olarak da kısaltılıyoruz.
Rekombinant DNA'nın aktarıldığı canlılar daha önce sahip olmadıkları yeni genetik özellikler kazanırlar. Bu tür canlılara transgenik canlılar veya genetiği değiştirilmiş organizmalar denir.
GDO, DNA'daki özelliklerin değiştirilmesi ile yapılmaktadır. Günümüzde genetiği değiştirilmiş pek çok canlı türü bulunuyor.
Örneğin mısır, domates, patates, pirinç, soya, buğday, kabak, kanala, ayçiçeği, yer fıstığı ve benzeri bitkilerin çoğunun genetiği değiştirilmiştir.
Özellikle soya ve mısır birçok endüstriyel ürünün üretiminde kullanılıyor. Genetiği değiştirilmiş soya, sucuk, salam, sosis gibi kırmızı etin kullanıldığı ürünlerde, et suyu tabletlerinde, fındık fıstık ezmesi, çikolatalı ürünler, çeşitli unlu mamüller, süt tozu, hazır çorbalar ve hayvan yemlerinde kullanılır. Genetiği değiştirilmiş mısır ise nişasta bazlı tatlandırıcılar yoluyla gazoz, kola, meyve suları, mısır yağı, bebek mamaları, hazır çorbalar ve hayvan yemlerinde kullanılabilmekte.
Ayrıca aşı, hormon, ilaç üretimi gibi alanlarda da genetiği değiştirilmiş organizmalardan yararlanılır.
GDO'lu ürünlerin insan sağlığı için bir tehlike teşkil edip etmediği günümüzde halen tartışılıyor.
Klonlama kavramı 1997 yılında İskoç bilim insanı doktor Ian Wilmut ve ekibinin koyun Dolly'i üretmeleriyle geniş kitlelere duyulmaya başlamıştır.
Bu ekibin klonlamayı nasıl yaptığını şekil üzerinden inceleyelim.
Buradaki koyunun meme hücresi alınıyor yani bu meme hücresi.
Daha sonra da bu meme hücresinin çekirdeği çıkarılıyor. Burada da başka bir koyun var.
Bu koyunun da yumurta hücresi alınıyor.
Sonra bu yumurta hücresinin çekirdeği uzaklaştırılıyor.
Bu koyuna A buna da B diyelim.
Burada çekirdeği çıkarılmış olan yumurtaya A koyununun çekirdeği naklediliyor, sonra da bu yumurta pek çok kez bölünüyor ve embriyo haline geliyor.
Embriyo bu şekilde başka bir koyunun rahmine yerleştiriliyor.
Bu koyun taşıyıcı dişi koyundur.
Embriyo bu taşıyıcı koyunun rahminde büyür, 5 ay sonra da doğum gerçekleşir.
İşte bu Dolly.
Peki Dolly acaba kimin genetik ikizidir?
Bu taşıyıcı kişinin mi, yoksa yumurta hücresi alınan koyunun mu, yoksa meme hücresi alınan koyunun mu?
Tabii ki meme hücresi alınan koyunun ikizidir.
Çünkü önemli olan DNA'sının kimden geldiği.
Biliyorsunuz ki DNA çekirdeğin içinde bulunur.
Taşıyıcı dişi ile hiçbir genetik bağı yoktur.
Bu arada Wilmut ve ekibi Dolly'i elde edinceye kadar aynı işlemi zamanlarda 6 tane kuzu doğurmuştur ancak 14 Şubat basına duyurulmuştur.
Ülkemizde de ilk klonlama İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Döllenme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Profesör Doktor Sema Birler başkanlığındaki ekip tarafından gerçekleştirilmiş.
Oyalı adlı koyun 21 Kasım 2007 tarihinde klon koyun üretimi projesiyle dünyaya gelmiştir.
Türkiye'nin ilk klonlanan canlısı olma özelliğini taşır.
Türkiye'nin ilk klon buzağısı Efe ise 19 Ağustos 2009 tarihinde dünyaya gelmiştir.
Efe dünyada ilk klonlanan Anadolu yerli sığırı olarak bilinmektedir.
Şimdi gelelim genetiği değiştirilmiş organizmalara. Bunu GDO olarak da kısaltılıyoruz.
Rekombinant DNA'nın aktarıldığı canlılar daha önce sahip olmadıkları yeni genetik özellikler kazanırlar. Bu tür canlılara transgenik canlılar veya genetiği değiştirilmiş organizmalar denir.
GDO, DNA'daki özelliklerin değiştirilmesi ile yapılmaktadır. Günümüzde genetiği değiştirilmiş pek çok canlı türü bulunuyor.
Örneğin mısır, domates, patates, pirinç, soya, buğday, kabak, kanala, ayçiçeği, yer fıstığı ve benzeri bitkilerin çoğunun genetiği değiştirilmiştir.
Özellikle soya ve mısır birçok endüstriyel ürünün üretiminde kullanılıyor. Genetiği değiştirilmiş soya, sucuk, salam, sosis gibi kırmızı etin kullanıldığı ürünlerde, et suyu tabletlerinde, fındık fıstık ezmesi, çikolatalı ürünler, çeşitli unlu mamüller, süt tozu, hazır çorbalar ve hayvan yemlerinde kullanılır. Genetiği değiştirilmiş mısır ise nişasta bazlı tatlandırıcılar yoluyla gazoz, kola, meyve suları, mısır yağı, bebek mamaları, hazır çorbalar ve hayvan yemlerinde kullanılabilmekte.
Ayrıca aşı, hormon, ilaç üretimi gibi alanlarda da genetiği değiştirilmiş organizmalardan yararlanılır.
GDO'lu ürünlerin insan sağlığı için bir tehlike teşkil edip etmediği günümüzde halen tartışılıyor.