Yapılan çeşitli bilimsel araştırmalar hücre döngüsündeki ardışık olayların bir mekanizma tarafından kontrol edildiğini göstermiştir. Hücre döngüsü içinde gerçekleşen yaşamsal olaylar genlerin kontrolü altındadır.
Buna zaten şaşırmadık değil mi?
Birçok hücrede hücre döngüsünün evreleri arasındaki ilişkiyi sağlayan kontrol noktaları vardır.
İşte bu kontrol noktaları kendinden önceki olaylar tamamlanmadan sonraki süreçlerin gerçekleşmesini engeller.
Bu durum kontrol noktalarında dur veya devam et sinyalleriyle sağlanır.
Hücre döngüsünde G1, G2, ve M olmak üzere üç kontrol noktası bulunuyor. Şimdi bu kontrol noktalarını tek tek konuşalım.
G1 kontrol noktasında hücrede metabolik olaylarda bir anormallik yoksa, hücre bölünme büyüklüğüne ulaşmışsa devam et sinyali verilir.
Ayrıca ortamda yeterli besin ve büyüme faktörünün bulunup bulunmadığına da bakılır.
Büyüme faktörü belirli vücut hücreleri tarafından diğer hücreleri bölünmeye sevk etmek için salınan bir proteindir. Eğer devam et sinyali alınmazsa döngü G1 evresinde durur.
S evresine geçmez.
S evresi interfaza ait bir evredir ve burada DNA eşlenmesi gerçekleşir. Ancak belli ki hücrede bir sıkıntı var.
Bu durumda hücre döngüden çıkarak G0 evresi olarak adlandırılan durgun döneme geçer.
İleri derecede özelleşmiş sinir, kas ve karaciğer hücreleri G0 evresindedir.
Karaciğer hücreleri yaralanma gibi olaylarda büyüme faktörlerinin etkisiyle G0 evresinden G1 evresine devam edebilirler.
Şimdi gelelim G2 kontrol noktasına.
Burada DNA'nın doğru eşlenip eşlenmediği ve DNA'da bir hasar olup olmadığı kontrol edilir.
Eğer DNA'da bir hata ya da hasar varsa bu durum düzeltilinceye kadar hücre döngüsü durdurulur.
M kontrol noktasında iğ pliklerinin kromozom kinetokorlarına bağlanıp bağlanmadığını kontrol edilir.
Kinetokorlar iğ ipliklerine bağlanmazsa devam et sinyali verilmez.
Bütün kinetokorlar iğ ipliklerine bağlandığında devam et sinyali verilir.
Bu durum yavru hücrelere eşit miktarda gen ve kromozom aktarılması için önemlidir.
Kinetokorların hepsinin iğ ipliklerine tutunmasıyla birlikte anafaz evresine geçilir.
Hücre döngüsünün kontrolünü sağlayan genlere ultraviyole ışınlar, virüsler ve bazı kimyasallar hasar verebilir. Bu durumda da hücre döngüsünün kontrolü bozulur. Şimdi hücre bölünmesinin kanserle ilişkisini konuşalım.
Normalde vücudumuzdaki hücrelerin genetik yapısı bozulduğu zaman bu hücreler vücudumuzun savunma sistemi tarafından tanınır ve ortadan kaldırılır.
Fakat bu hücrelerden bazıları savunma hücrelerinden kurtulur ve kontrolsüz biçimde bölünmeye ve çoğalmaya başlar.
Bu durumda da hücrelerin sayısı gittikçe artar ve tümör adı verilen hücre kitlesi oluşur.
Hücre kitlesi hızlı büyüme ve yayılma özelliği göstermiyorsa bu tip tümörlere iyi huylu tümör denir.
İyi huylu tümörler genellikle bir soruna neden olmaz ve cerrahi müdahale yoluyla çıkarılır ancak bazı durumlarda maalesef tümör oluşturan hücre kitlesi bir veya daha fazla organın işlevini bozacak şekilde yayılabilir.
Bu şekilde olan tümörlere kötü huylu tümör veya kanser denir.
Kanser insan vücudunun çoğu organını veya dokusunu etkileyebilen bir hastalıktır.
Anlaşıldığı üzere kanser hücre döngüsünü düzenleyen mekanizmalardaki bir bozukluktan kaynaklanır.
Kanserde hücreler sürekli ve kontrolsüz olarak çoğalır.
Sigara ve alkol kullanımı, ultraviyole ışınlar ve iyonize radyasyona maruz kalma, düzensiz beslenme ve genetik yatkınlık gibi faktörler hücre bölünmesini denetleyen mekanizmaların ortadan kalkmasına neden olabilir.
Bu durumda da kanser ortaya çıkar. Metastas kelimesinin ne olduğunu da bilmemiz gerekiyor.
Kanser hücresinin kan ve lenf yoluyla diğer doku ve organlara yayılmasına metastaz diyoruz.
Ayrıca onkoloji kanser hastalığının oluşumunu, nedenlerini, kalıtımla ilişkisini, tanısını, tedavisini ve kanserden korunma yollarını araştıran bilim dalıdır.
Kanser tedavisinde genel olarak radyoterapi ve kemoterapi uygulamalarından yararlanılır.
Şimdi yapılan bir hücre kültürü çalışmasını inceleyelim.
Bu çalışma kanser hücrelerinin nasıl çoğaldığını görmek, kanserin çeşidini belirlemek ve kansere karşı ilaç geliştirmek gibi amaçlarla yapılmış.
Şimdi bu üstteki besi yerine normal hücreler koyulmuş, alttakine de kanserli hücreler koyulmuş. Sonrasında da gözlemler yapılmış.
Normal hücrelerin kültür kabının iç yüzeyinde tek sıralı bir hücre tabakası oluşturuncaya kadar bölündüğü gözlenmiş ve bu aşamadan sonra da mitoz bölünme durmuş.
Sonra bu kabın içinden bazı hücreler kazınarak uzaklaştırılmış.
Bu durumda geriye kalan hücreler boşluğu doldurana kadar tekrar bölünmeye devam etmiş ve birbirlerine temas ettikleri anda da bölünmeyi durdurmuşlar.
Kanser hücrelerinin normal hücrelerden daha hızlı bölündükleri gözlenmiş.
Kanser hücreleri kültür kabının iç yüzeyinde genellikle tek sıralı bir hücre tabakası oluşturmak yerine üst üste yığılarak kümelenme yapmışlar.
Aziz Sancar hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini nasıl koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü'nü kazanmıştır.
Aziz Sancar'ın yaptığı çalışmalar kanser çalışmalarına da ışık tutmaktadır.
Buna zaten şaşırmadık değil mi?
Birçok hücrede hücre döngüsünün evreleri arasındaki ilişkiyi sağlayan kontrol noktaları vardır.
İşte bu kontrol noktaları kendinden önceki olaylar tamamlanmadan sonraki süreçlerin gerçekleşmesini engeller.
Bu durum kontrol noktalarında dur veya devam et sinyalleriyle sağlanır.
Hücre döngüsünde G1, G2, ve M olmak üzere üç kontrol noktası bulunuyor. Şimdi bu kontrol noktalarını tek tek konuşalım.
G1 kontrol noktasında hücrede metabolik olaylarda bir anormallik yoksa, hücre bölünme büyüklüğüne ulaşmışsa devam et sinyali verilir.
Ayrıca ortamda yeterli besin ve büyüme faktörünün bulunup bulunmadığına da bakılır.
Büyüme faktörü belirli vücut hücreleri tarafından diğer hücreleri bölünmeye sevk etmek için salınan bir proteindir. Eğer devam et sinyali alınmazsa döngü G1 evresinde durur.
S evresine geçmez.
S evresi interfaza ait bir evredir ve burada DNA eşlenmesi gerçekleşir. Ancak belli ki hücrede bir sıkıntı var.
Bu durumda hücre döngüden çıkarak G0 evresi olarak adlandırılan durgun döneme geçer.
İleri derecede özelleşmiş sinir, kas ve karaciğer hücreleri G0 evresindedir.
Karaciğer hücreleri yaralanma gibi olaylarda büyüme faktörlerinin etkisiyle G0 evresinden G1 evresine devam edebilirler.
Şimdi gelelim G2 kontrol noktasına.
Burada DNA'nın doğru eşlenip eşlenmediği ve DNA'da bir hasar olup olmadığı kontrol edilir.
Eğer DNA'da bir hata ya da hasar varsa bu durum düzeltilinceye kadar hücre döngüsü durdurulur.
M kontrol noktasında iğ pliklerinin kromozom kinetokorlarına bağlanıp bağlanmadığını kontrol edilir.
Kinetokorlar iğ ipliklerine bağlanmazsa devam et sinyali verilmez.
Bütün kinetokorlar iğ ipliklerine bağlandığında devam et sinyali verilir.
Bu durum yavru hücrelere eşit miktarda gen ve kromozom aktarılması için önemlidir.
Kinetokorların hepsinin iğ ipliklerine tutunmasıyla birlikte anafaz evresine geçilir.
Hücre döngüsünün kontrolünü sağlayan genlere ultraviyole ışınlar, virüsler ve bazı kimyasallar hasar verebilir. Bu durumda da hücre döngüsünün kontrolü bozulur. Şimdi hücre bölünmesinin kanserle ilişkisini konuşalım.
Normalde vücudumuzdaki hücrelerin genetik yapısı bozulduğu zaman bu hücreler vücudumuzun savunma sistemi tarafından tanınır ve ortadan kaldırılır.
Fakat bu hücrelerden bazıları savunma hücrelerinden kurtulur ve kontrolsüz biçimde bölünmeye ve çoğalmaya başlar.
Bu durumda da hücrelerin sayısı gittikçe artar ve tümör adı verilen hücre kitlesi oluşur.
Hücre kitlesi hızlı büyüme ve yayılma özelliği göstermiyorsa bu tip tümörlere iyi huylu tümör denir.
İyi huylu tümörler genellikle bir soruna neden olmaz ve cerrahi müdahale yoluyla çıkarılır ancak bazı durumlarda maalesef tümör oluşturan hücre kitlesi bir veya daha fazla organın işlevini bozacak şekilde yayılabilir.
Bu şekilde olan tümörlere kötü huylu tümör veya kanser denir.
Kanser insan vücudunun çoğu organını veya dokusunu etkileyebilen bir hastalıktır.
Anlaşıldığı üzere kanser hücre döngüsünü düzenleyen mekanizmalardaki bir bozukluktan kaynaklanır.
Kanserde hücreler sürekli ve kontrolsüz olarak çoğalır.
Sigara ve alkol kullanımı, ultraviyole ışınlar ve iyonize radyasyona maruz kalma, düzensiz beslenme ve genetik yatkınlık gibi faktörler hücre bölünmesini denetleyen mekanizmaların ortadan kalkmasına neden olabilir.
Bu durumda da kanser ortaya çıkar. Metastas kelimesinin ne olduğunu da bilmemiz gerekiyor.
Kanser hücresinin kan ve lenf yoluyla diğer doku ve organlara yayılmasına metastaz diyoruz.
Ayrıca onkoloji kanser hastalığının oluşumunu, nedenlerini, kalıtımla ilişkisini, tanısını, tedavisini ve kanserden korunma yollarını araştıran bilim dalıdır.
Kanser tedavisinde genel olarak radyoterapi ve kemoterapi uygulamalarından yararlanılır.
Şimdi yapılan bir hücre kültürü çalışmasını inceleyelim.
Bu çalışma kanser hücrelerinin nasıl çoğaldığını görmek, kanserin çeşidini belirlemek ve kansere karşı ilaç geliştirmek gibi amaçlarla yapılmış.
Şimdi bu üstteki besi yerine normal hücreler koyulmuş, alttakine de kanserli hücreler koyulmuş. Sonrasında da gözlemler yapılmış.
Normal hücrelerin kültür kabının iç yüzeyinde tek sıralı bir hücre tabakası oluşturuncaya kadar bölündüğü gözlenmiş ve bu aşamadan sonra da mitoz bölünme durmuş.
Sonra bu kabın içinden bazı hücreler kazınarak uzaklaştırılmış.
Bu durumda geriye kalan hücreler boşluğu doldurana kadar tekrar bölünmeye devam etmiş ve birbirlerine temas ettikleri anda da bölünmeyi durdurmuşlar.
Kanser hücrelerinin normal hücrelerden daha hızlı bölündükleri gözlenmiş.
Kanser hücreleri kültür kabının iç yüzeyinde genellikle tek sıralı bir hücre tabakası oluşturmak yerine üst üste yığılarak kümelenme yapmışlar.
Aziz Sancar hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini nasıl koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü'nü kazanmıştır.
Aziz Sancar'ın yaptığı çalışmalar kanser çalışmalarına da ışık tutmaktadır.