Masal, olağanüstü olayların anlatıldığı, kahramanlarının çoğunun olağanüstü özellikler taşıdığı yer ve zamanın belirsiz olduğu metinlerdir, yer ve zaman belirsiz.
Mesela Kaf Dağı'nın ardı diyor.
Böyle bir yer yok.
Kaf Dağı diye bir yer yok.
Oranın ardı arkası zaten olamaz.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde diye bir başlangıç yapabiliyor.
Zamanın hangi zaman olduğu, hangi dönemden bahsettiği belli olmayabiliyor.
Bazı masallar tekerleme ile başlar.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken diye başlayan bir tekerlememiz olabilir.
Ya da daha farklı bir tekerleme olabilir.
Öğretici niteliktedirler mutlaka.
Masalların sonunda iyiler kazanır, kötüler kaybeder.
Sonunda bir dua bölümü yapılabilir.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Gökten üç elma düştü şeklinde bir bölümle de bizim karşınıza çıkabilir masallarımız.
Öğretici niteliktedir.
Masallarda iyiler kazanır, kötüler kaybeder.
Fabl'a baktığımız zaman ise fabllar aslında bir diğer ismiyle hayvan masallarıdır.
Kahramanları hayvan, bitki ya da cansız varlıklardan oluşan teşhis yani kişileştirme, intibak yani konuşturma sanatlarıyla olayların anlatıldığı metinlerdir.
Ders verme amacı vardır.
Burada masal ve fabl'ın farkı ne?
Bunlarda insan yoktur.
Hayvan, bitki ya da cansız varlıklar anlatılacak bize ve bol bol kişileştirme ve konuşturma sanatıyla karşı karşıya kalacağız.
Evet, masallarda da bu tarz sanatlar karşımıza çıkar ama masallarda insan faktörü karşımıza bulunur.
Bunlarda da yine ders verme amacı vardır.
Öğreticilik vardır, ders verme amacında da yanlış bir şey yaptığınız zaman bunun karşılığını mutlaka alırsınız demeye çalışır.
Masallarda ise ne vardı, iyiler mutlaka kazanıyor.
Kötü bir şey yapmış olsa bile dersini çıkarıyor, mutlaka kazanıyor.
Fabl'da iyi bir kişiysen ya da iyi bir hayvan, bitki ya da cansız varlıksan, illa kazanacaksın diye bir kural yok.
Onunla ilgili mutlaka bize bir ders verir.
Burası önemli.
İkisinin arasındaki fark budur.
Tiyatro, olayların ya da durumların sahnede canlandırılması için oynanmak için yazıldığı metinler, Tiyatronun zaten ne olduğunu biliyoruz.
Sahnede canlandırılacak oynanacak metni.
Biz modern tiyatro, trajedi, komedi, dram şeklinde karşımıza çıkar.
Metin olarak ne şekilde okuruz?
Ahmet der iki nokta üst üste koyar, onun sahnede söyleyeceklerini ifade eder.
Parantez içi kısımda da jestlerinden, mimiklerinden bahseder.
Parantez içi kısımda mesela ne der?
Kolunu kaldırarak der.
Parantezi kapatır filan.
Biz bir metni okuduğumuz zaman onun tiyatro metni olduğunu çok rahatlıkla anlayabiliriz.
Anı, bir diğer ismiyle hatıra, yazarın başından geçen ya da tanık olduğu olayların üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra yazdığı metinlerdir.
Geçmişten bahseder ve bu sebeple belge niteliği taşır.
Demek ki anı bir diğer ismiyle hatıra da yazarın başından geçecek ya da tanık olduğu olayları üzerinden zaman geçtikten sonra yazması.
Buna biz hatıra diyoruz.
Bir diğer isimle anı diyoruz.
Geçmişten bahsettiği için belge niteliği taşır.
Yani birçok hatıra metni ya da anı metni tarihe ışık tutabilir.
Bu anlamda belge niteliği taşımaktadır.
Günlük bir diğer ismiyle günce, bir kişinin yaşadıklarını, duygularını, düşüncelerini günü gününe yazdığı metinlerdir.
Günlüklerde mutlaka tarih atılır.
Demek ki yaşadıkları duyguları, düşüncelerini günü gününe yazdığı zaman bir yazarın, bir kişinin ya da diyelim ki günlük tutmuş oluyor.
Mutlaka tarih atılıyor.
Anıda ne vardı?
Üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra yazılacak, günlükler günü gününe tutulacak.
O yüzden bu iki metni ayırt ederken mutlaka günlüklerin sağ üst tarafında bir tarihin yer aldığını görürsünüz.
Bu anlamda ikisini birbirinden ayırt edebilirsiniz.
Mesela Kaf Dağı'nın ardı diyor.
Böyle bir yer yok.
Kaf Dağı diye bir yer yok.
Oranın ardı arkası zaten olamaz.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde diye bir başlangıç yapabiliyor.
Zamanın hangi zaman olduğu, hangi dönemden bahsettiği belli olmayabiliyor.
Bazı masallar tekerleme ile başlar.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken diye başlayan bir tekerlememiz olabilir.
Ya da daha farklı bir tekerleme olabilir.
Öğretici niteliktedirler mutlaka.
Masalların sonunda iyiler kazanır, kötüler kaybeder.
Sonunda bir dua bölümü yapılabilir.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Gökten üç elma düştü şeklinde bir bölümle de bizim karşınıza çıkabilir masallarımız.
Öğretici niteliktedir.
Masallarda iyiler kazanır, kötüler kaybeder.
Fabl'a baktığımız zaman ise fabllar aslında bir diğer ismiyle hayvan masallarıdır.
Kahramanları hayvan, bitki ya da cansız varlıklardan oluşan teşhis yani kişileştirme, intibak yani konuşturma sanatlarıyla olayların anlatıldığı metinlerdir.
Ders verme amacı vardır.
Burada masal ve fabl'ın farkı ne?
Bunlarda insan yoktur.
Hayvan, bitki ya da cansız varlıklar anlatılacak bize ve bol bol kişileştirme ve konuşturma sanatıyla karşı karşıya kalacağız.
Evet, masallarda da bu tarz sanatlar karşımıza çıkar ama masallarda insan faktörü karşımıza bulunur.
Bunlarda da yine ders verme amacı vardır.
Öğreticilik vardır, ders verme amacında da yanlış bir şey yaptığınız zaman bunun karşılığını mutlaka alırsınız demeye çalışır.
Masallarda ise ne vardı, iyiler mutlaka kazanıyor.
Kötü bir şey yapmış olsa bile dersini çıkarıyor, mutlaka kazanıyor.
Fabl'da iyi bir kişiysen ya da iyi bir hayvan, bitki ya da cansız varlıksan, illa kazanacaksın diye bir kural yok.
Onunla ilgili mutlaka bize bir ders verir.
Burası önemli.
İkisinin arasındaki fark budur.
Tiyatro, olayların ya da durumların sahnede canlandırılması için oynanmak için yazıldığı metinler, Tiyatronun zaten ne olduğunu biliyoruz.
Sahnede canlandırılacak oynanacak metni.
Biz modern tiyatro, trajedi, komedi, dram şeklinde karşımıza çıkar.
Metin olarak ne şekilde okuruz?
Ahmet der iki nokta üst üste koyar, onun sahnede söyleyeceklerini ifade eder.
Parantez içi kısımda da jestlerinden, mimiklerinden bahseder.
Parantez içi kısımda mesela ne der?
Kolunu kaldırarak der.
Parantezi kapatır filan.
Biz bir metni okuduğumuz zaman onun tiyatro metni olduğunu çok rahatlıkla anlayabiliriz.
Anı, bir diğer ismiyle hatıra, yazarın başından geçen ya da tanık olduğu olayların üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra yazdığı metinlerdir.
Geçmişten bahseder ve bu sebeple belge niteliği taşır.
Demek ki anı bir diğer ismiyle hatıra da yazarın başından geçecek ya da tanık olduğu olayları üzerinden zaman geçtikten sonra yazması.
Buna biz hatıra diyoruz.
Bir diğer isimle anı diyoruz.
Geçmişten bahsettiği için belge niteliği taşır.
Yani birçok hatıra metni ya da anı metni tarihe ışık tutabilir.
Bu anlamda belge niteliği taşımaktadır.
Günlük bir diğer ismiyle günce, bir kişinin yaşadıklarını, duygularını, düşüncelerini günü gününe yazdığı metinlerdir.
Günlüklerde mutlaka tarih atılır.
Demek ki yaşadıkları duyguları, düşüncelerini günü gününe yazdığı zaman bir yazarın, bir kişinin ya da diyelim ki günlük tutmuş oluyor.
Mutlaka tarih atılıyor.
Anıda ne vardı?
Üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra yazılacak, günlükler günü gününe tutulacak.
O yüzden bu iki metni ayırt ederken mutlaka günlüklerin sağ üst tarafında bir tarihin yer aldığını görürsünüz.
Bu anlamda ikisini birbirinden ayırt edebilirsiniz.