Besinlerin hücreler tarafından kullanılabilir hale gelmesi için sindirim sisteminde yer alan organların sağlıklı olması gerekir.
Sindirim sisteminin sağlıklı yapısını korumak için besinler iyice çiğnenmelidir.
Çok sıcak ya da çok soğuk besini tüketmekten, yemekten sonra yoğun fiziksel hareketler yapmaktan kaçınılmalıdır.
Bunlara dikkat edilmezse reflü, gastrit, ülser, hemoroit gibi sindirim sistemi rahatsızlıkları ortaya çıkabilir.
Mide ile yemek borusu arasında sfinkter kaslar bulunmaktadır.
Eğer buradaki sfinkter kaslar görevini yapamazsa mide içeriği ki bu asitlidir, yemek borusuna kaçar yemek borusundan da ağza kadar gelebilir.
İşte buna reflü hastalığı diyoruz.
Ağzı gıdaların ve acı suyun gelmesi genellikle yemek yenildikten sonra olur.
Çikolata, alkol, baharatlı ve yağlı gıdalar tüketildiğinde şikayetler artar.
Öksürüğe, ses kısıklığına, diş çürüğüne ve boğaz ağrısına neden olabilir. Gastrit ise her yaşta görülebilen çok yaygın bir hastalıktır.
Midemizin iç kısmında mukoza tabakası bulunur.
Bu mukoza tabakasının iltihaplanması ile gastrit oluşur.
Yemekten sonra ortaya çıkan bulantı, tiksinme gibi durumlar gastrit sorunu olan kişilerin ortak şikayetleri arasındadır. Çevresel etkenler ve beslenme hastalığın gelişmesinde de önemli rol oynar.
Gastrit tütün ve tütün mamülleri içen, aşırı yağlı besinlerle beslenen, tütsülenmiş gıda tüketen ve fazla alkol alan kişilerde diğer kişilere oranla daha sık görülmektedir.
Önlem alınmamış ve ilerlemiş gastrit zamanla ülsere, hatta kanser oluşumuna yol açabilir.
Ülser mide veya onikiparmak bağırsağının sindirim sıvıları tarafından zarar görmesi sonucu meydana gelen yara oluşumlarıdır. Bu rahatsızlığın ağrısı şiddetlidir.
Ağrıların sıklığı sonbaharda ve ilkbaharda artar.
Ülserli hastalarda bulantı, kusma, iştahsızlık ve kilo kaybı gözlenir.
En büyük nedeni helicobacter pylori adı verilen bir mikroorganizmadır.
Diğer nedenler arasında genetik yatkınlık, yoğun stres, kortizon kullanımı, tütün ve tütün mamülleri, alkol, aşırı kahve tüketimi ve çevre kirliliği sayılabilir.
Hemoroit makat bölgesinde toplardamar genişlemesi ile oluşan bir rahatsızlıktır.
Fazla alkol tüketimi, baharatlı ve acılı yiyecekler, aşırı yeme hemoroide neden olabilir.
Makatta kanama ve iltihap bu rahatsızlığın en yaygın belirtileridir ve kanama sonucu kişide kansızlık ortaya çıkabilir.
Evet, böylece reflünün mide ile yemek borusu arasındaki sfinkter kasların görevini yapamaması sonucu asitli mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçışı olduğunu öğrendik. Gastridin de mide mukozasının iltihaplanmasıyla ortaya çıktığını öğrendik.
Ülserin midede yara oluşumu olduğunu, hemoroidin makat bölgesinde toplardamar genişlemesi olduğunu da konuştuk. Şimdi sıra geldi diğer hastalıklara.
Bağırsak hareketlerinin yavaşlaması ya da dışkılamanın ertelenmesi gibi nedenlerle kalın bağırsakta uzun süre kalan dışkı suyunu iyice kaybeder.
Dışkının çıkmasına uygun durumun yitirilmesi kabızlığa neden olur.
Yetersiz su alımı, lifli besinlerin yetersiz tüketilmesi, ülser ve kolon spazmı kabızlığa neden olabilir.
Kabızlığı önlemenin en kolay yolu bol su içmek ve meyveler başta olmak üzere çeşitli lifli gıdalar tüketmektir. Lifli besinler su tuttuğu için dışkının sulu kalmasını sağlayarak kabızlığı önler.
İshalde ise durum tam tersidir.
Bağırsak hareketlerinin hızlı oluşu suyun, besinlerin ve elektrolitlerin yeterince emilmeden dışkıyla atılmasına neden olur.
İshal adı verilen sulu dışkılamada emilmeden hızla kaybedilen suyun ve elektrolitlerin yerine konulması önemlidir.
Uzun süren vakalarda ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir.
İshal çocuklarda dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
Çeşitli mikroorganizmaların etkileri sonucu ishal ortaya çıkmışsa doktor kontrolünde tedavisi gereklidir. Son olarak apandisidi konuşalım.
Kalın bağırsakla ince bağırsağın birleştiği yere kör bağırsak adı verilir.
Kör bağırsakta bulunan parmak şeklindeki çıkıntıya ise apendiks diyoruz.
İşte apendiksin iltihaplanmasıyla de apandisit hastalığı oluşuyor.
Sindirim sisteminin sağlıklı yapısını korumak için besinler iyice çiğnenmelidir.
Çok sıcak ya da çok soğuk besini tüketmekten, yemekten sonra yoğun fiziksel hareketler yapmaktan kaçınılmalıdır.
Bunlara dikkat edilmezse reflü, gastrit, ülser, hemoroit gibi sindirim sistemi rahatsızlıkları ortaya çıkabilir.
Mide ile yemek borusu arasında sfinkter kaslar bulunmaktadır.
Eğer buradaki sfinkter kaslar görevini yapamazsa mide içeriği ki bu asitlidir, yemek borusuna kaçar yemek borusundan da ağza kadar gelebilir.
İşte buna reflü hastalığı diyoruz.
Ağzı gıdaların ve acı suyun gelmesi genellikle yemek yenildikten sonra olur.
Çikolata, alkol, baharatlı ve yağlı gıdalar tüketildiğinde şikayetler artar.
Öksürüğe, ses kısıklığına, diş çürüğüne ve boğaz ağrısına neden olabilir. Gastrit ise her yaşta görülebilen çok yaygın bir hastalıktır.
Midemizin iç kısmında mukoza tabakası bulunur.
Bu mukoza tabakasının iltihaplanması ile gastrit oluşur.
Yemekten sonra ortaya çıkan bulantı, tiksinme gibi durumlar gastrit sorunu olan kişilerin ortak şikayetleri arasındadır. Çevresel etkenler ve beslenme hastalığın gelişmesinde de önemli rol oynar.
Gastrit tütün ve tütün mamülleri içen, aşırı yağlı besinlerle beslenen, tütsülenmiş gıda tüketen ve fazla alkol alan kişilerde diğer kişilere oranla daha sık görülmektedir.
Önlem alınmamış ve ilerlemiş gastrit zamanla ülsere, hatta kanser oluşumuna yol açabilir.
Ülser mide veya onikiparmak bağırsağının sindirim sıvıları tarafından zarar görmesi sonucu meydana gelen yara oluşumlarıdır. Bu rahatsızlığın ağrısı şiddetlidir.
Ağrıların sıklığı sonbaharda ve ilkbaharda artar.
Ülserli hastalarda bulantı, kusma, iştahsızlık ve kilo kaybı gözlenir.
En büyük nedeni helicobacter pylori adı verilen bir mikroorganizmadır.
Diğer nedenler arasında genetik yatkınlık, yoğun stres, kortizon kullanımı, tütün ve tütün mamülleri, alkol, aşırı kahve tüketimi ve çevre kirliliği sayılabilir.
Hemoroit makat bölgesinde toplardamar genişlemesi ile oluşan bir rahatsızlıktır.
Fazla alkol tüketimi, baharatlı ve acılı yiyecekler, aşırı yeme hemoroide neden olabilir.
Makatta kanama ve iltihap bu rahatsızlığın en yaygın belirtileridir ve kanama sonucu kişide kansızlık ortaya çıkabilir.
Evet, böylece reflünün mide ile yemek borusu arasındaki sfinkter kasların görevini yapamaması sonucu asitli mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçışı olduğunu öğrendik. Gastridin de mide mukozasının iltihaplanmasıyla ortaya çıktığını öğrendik.
Ülserin midede yara oluşumu olduğunu, hemoroidin makat bölgesinde toplardamar genişlemesi olduğunu da konuştuk. Şimdi sıra geldi diğer hastalıklara.
Bağırsak hareketlerinin yavaşlaması ya da dışkılamanın ertelenmesi gibi nedenlerle kalın bağırsakta uzun süre kalan dışkı suyunu iyice kaybeder.
Dışkının çıkmasına uygun durumun yitirilmesi kabızlığa neden olur.
Yetersiz su alımı, lifli besinlerin yetersiz tüketilmesi, ülser ve kolon spazmı kabızlığa neden olabilir.
Kabızlığı önlemenin en kolay yolu bol su içmek ve meyveler başta olmak üzere çeşitli lifli gıdalar tüketmektir. Lifli besinler su tuttuğu için dışkının sulu kalmasını sağlayarak kabızlığı önler.
İshalde ise durum tam tersidir.
Bağırsak hareketlerinin hızlı oluşu suyun, besinlerin ve elektrolitlerin yeterince emilmeden dışkıyla atılmasına neden olur.
İshal adı verilen sulu dışkılamada emilmeden hızla kaybedilen suyun ve elektrolitlerin yerine konulması önemlidir.
Uzun süren vakalarda ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir.
İshal çocuklarda dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
Çeşitli mikroorganizmaların etkileri sonucu ishal ortaya çıkmışsa doktor kontrolünde tedavisi gereklidir. Son olarak apandisidi konuşalım.
Kalın bağırsakla ince bağırsağın birleştiği yere kör bağırsak adı verilir.
Kör bağırsakta bulunan parmak şeklindeki çıkıntıya ise apendiks diyoruz.
İşte apendiksin iltihaplanmasıyla de apandisit hastalığı oluşuyor.