Sevgili arkadaşlar, Kunduz'un yedinci sınıf sosyal bilgiler dersi ikinci ünite.
Osmanlı'da yönetim teşkilatı konusuna hepiniz hoş geldiniz.
Bugün sizlerle birlikte Divan Teşkilatı, Divan ı Hümayun ve Divan ı Hümayun üyeleri konusunu detaylı bir şekilde işleyeceğiz.
Hazırsanız hemen başlayalım.
Hatırlayacaksınız, Divan Teşkilatı Orhan Bey zamanındaki videonuzu iyi izlediyseniz, Orhan Bey zamanında kurulan bir teşkilat.
Devlet yönetimi için kurulan bir teşkilattan bahsediyoruz.
Devletin daha düzenli çalışması için Orhan Bey zamanında kurulmuştur ve teşkilatlanma çalışmalar içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Yine devletin önemli işleri, savaş işleri, işte dinle alakalı konular, eğitim, adalet konuları, maliye konuları yani devlet işleri Osmanlı döneminde bu mecliste konuşulmuştur diyoruz.
Şimdi burada divan teşkilatı ya da diğer bir adıyla Divan ı Hümayun ile alakalı bilmeniz gereken en önemli bölüme geldik.
Sevgili arkadaşlar, divanda evet kararlar alınmıştır, konuşmalar yapılmıştır.
Padişah insanlara, önemli kişilere fikirlerini sormuştur.
Ancak divanda son karar her zaman padişaha ait olmuştur.
Arkadaşlar bunu unutmayalım.
Hatta bundan dolayı şöyle diyoruz.
Divanda son karar padişaha ait olduğu için Divan ı Hümayun nasıl bir özellik göstermektedir?
Danışma Meclisi özelliği göstermektedir.
Danışma Meclisi özelliğinden ileri geçememiştir.
Karar meclisi olamamıştır arkadaşlar.
Orada şöyle olsaydı eğer Divan Hümayun'da padişah geldiği zaman oradaki üyelerin fikirlerini sorsaydı ve oy çokluğuyla ya da oy oylarla eğer karar verilseydi Danışma Meclisi demezdi.
Ancak padişah oraya geliyor, askerlikle ilgili fikrini soruyor.
Kişilerin eğitimle ilgili fikrini soruyor, dinle ilgili fikrini soruyor.
Ama son karar her zaman kime ait oluyor padişaha?
Bu durumda Divan ı Hümayun'un Danışma Meclisi olarak çalıştığını bizlere göstermektedir. Şimdi gelelim Orhan Bey zamanında kurulan ve önemli bir rol üstlenen devlet işleri konusu.
Devlet işlerin konuşulup bir meclis olan Divan ı Hümayun üyelerini teker teker sizlerle birlikte tanımaya, öncelikle ilk üyemiz ve en güçlü üyemiz olan Sadrazam ndan ya da diğer bir adıyla veziri ağzımdan başlayalım.
Arkadaşlar veziri, azam ya da sadrazam padişahın vekilidir ve yardımcısıdır.
Yani padişahtan sonraki en yetkili ve en güçlü kişinin sadrazam olduğunu biliyoruz.
Arkadaşlar nereden anlıyoruz bunu?
Padişahın mührü bir tek padişah da ve sadrazam da yeralıyor.
Buradan anlıyoruz işte.
Padişahın mührünü taşıması zaten padişahın vekili yerine bakan kişi olduğunu gösteriyor.
Padişah bazen sefere katılmıyor.
Sefere katılmadığı zaman da veziri azam, yani sadrazam orduya komutanlık ediyor.
Hangi sıfatı alarak serdar ı ekrem sıfatını alarak orduya komutanlık ediyor?
Bu da zaten sadrazamın ne kadar önemli bir divan üyesi olduğunu bizlere gösteriyor.
Daha iyi anlayabilmemiz için bir örnek vermek istiyorum sevgili arkadaşlar, bugünkü cumhurbaşkanlığı makamını padişahlığa benzetirsek eğer sadrazam ise bugünkü cumhurbaşkanı yardımcısı rolünü yürütecektir.
O yüzden aklınıza buradan getirebilirsiniz.
Padişaha eğer cumhurbaşkanı dersek cumhurbaşkanı yardımcısı da sadrazam mıdır diyoruz.
Bunu daha iyi anlamanız için diğerlerine de örnek olarak vereceğim.
Şimdi gelelim vezirleri bir diğer divan üyesi vezirler.
Bakın dikkat ederseniz çoğul eki var.
Bir tane vezir yok.
Osmanlı'nın en güçlü döneminde üç dört tane de vezir olduğu olmuş arkadaşlar. Bu üyeler ne iş yaparlar?
Sadrazama yardım ederler.
Yani sadrazamın cumhurbaşkanı yardımcısının yardımcısı gibi çalışırlar.
Çünkü hepsine tek başına yetişemez di.
Askeri ve siyasi konulardan sorumlulardan.
Bizim ülkemizde eskiden hatırlayacaksınız Başbakanlık makamı vardı.
Başbakan Yardımcısı diye bir makam vardı.
Ona benzer vezirler, aklınıza oradan da getirebilirsiniz.
Gelelim bir diğer divan üyesi olan kazaskeri arkadaşlar.
Nedir bu kazasker divanda ki büyük davalara bakardı.
Ve kadı ve müderris lerin atamasını yapardı.
Yani bakın dava bakıyorsa adalet bakanına benzeyebilir.
Kadı ataması yapıyor yine Adalet Bakanı.
Çünkü kadı ne demektir?
Kadı hakim demektir.
Müderris ise öğretmen demektir.
Öğretmen ataması yapıyormuş.
Yani bugünkü Adalet Bakanına ve Milli Eğitim Bakanına benzetebiliriz.
Kaz askerlik kurumunu da divan üyesi olan Kaz askerin görevlerini de.
Şimdi gelelim bir diğer divan üyesine.
Defterdar belki de en önemli işlerden bir tanesi onun du.
Çünkü Osmanlı devletinin ekonomisini yönetmek onun elindeydi.
Devletin mali işlerinden sorumluydu.
Osmanlı Devleti sürekli savaş kazandığı için zengin bir devletti.
Ganimetleri çok olan bir devletti.
Gelir ve gider hesaplama işlemlerinden defterdar sorumluydu.
Sevgili arkadaşlar, bugünkü Maliye Bakanına benzetebiliriz.
Gelelim bir diğer divan üyemize.
Nişancı bunu öğrencilerime sorduğum zaman espri yapıp Hocam keskin nişancı mu falan diyenler olmuştu.
Ama sevgili arkadaşlar nişancı.
Osmanlı'da yazışma işlerinden sorumlu olan divan üyesidir.
Divanda alınan bir karar varsa, padişahın kararı varsa bunları yazardı ve padişahın imzası olan tuğra çekme görevi nişancı aitti. Bugünkü özel kalem müdürlerine benzetme bilirsiniz.
Cumhurbaşkanı'nın mesela ne vardır?
Özel kalem müdürü vardır.
Yazışma işlemlerini, imza işlemlerini o kişi yapar.
O dönemde de padişahın yazışma işlemlerini ve imza işlemlerini.
Nişancı divan üyesi olan Nişancı yapmıştır.
Geçelim.
Bir diğer Divan ı Hümayun üyesine Şeyhülislam adından da anlayabilirsiniz.
Divanda konuşulan konuların dine uygun olup olmadığını denetleyen Divan ı Hümayun üyesiydi.
Onun verdiği kararlara fetva denilirdi.
Yani Şeyhülislam dine uygun olup olmadığına dair bir karar verir ve bunu söylerdi.
Bu buna da fetva denilirdi.
Arkadaşlar, bugünkü şeyhülislamı, bugünkü Diyanet İşleri Başkanı'na benzetebiliriz.
Gelelim bir diğer Divan ı Hümayun üyesine.
Reis ül Kitap, ilk dönemlerde nişancı ya bağlı olarak yani yazışma işlerinden sorumlu olan Divan ı Divan üyesine bağlı olarak çalışmıştır.
Ancak devlet büyüdükten sonra Divan'a dahil oluyor, sonradan dahil oluyor ve devletler arası yazışma işlemlerine Reis ül Kitab bakmaya başlıyor.
On yedinci yüzyıldan itibaren Reis ül kitabı bugünkü Dışişleri Bakanı'na benzetebiliriz sevgili arkadaşlar.
Gelelim Divan ı Hümayun'un son üyesi olan kaptanı Derya Derya'nın kelime anlamını bilirsiniz.
Derya Deniz demektir arkadaşlar.
Kaptan zaten biliyorsunuz denizlerin kaptanı.
O zaman şöyle diyelim.
Divan toplantılarına donanma komutanı olarak, yani gemi ordusunun komutanı olarak katılmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında divan toplantılarına katılmaya başlıyor.
Ondan öncesinde divan üyesi olarak bulunmuyor.
Kaptan ı Derya, Bugünkü Deniz Kuvvetleri Komutanı'na benzetebiliriz.
Kaptanı Derya'yı da.
Osmanlı'da yönetim teşkilatı konusuna hepiniz hoş geldiniz.
Bugün sizlerle birlikte Divan Teşkilatı, Divan ı Hümayun ve Divan ı Hümayun üyeleri konusunu detaylı bir şekilde işleyeceğiz.
Hazırsanız hemen başlayalım.
Hatırlayacaksınız, Divan Teşkilatı Orhan Bey zamanındaki videonuzu iyi izlediyseniz, Orhan Bey zamanında kurulan bir teşkilat.
Devlet yönetimi için kurulan bir teşkilattan bahsediyoruz.
Devletin daha düzenli çalışması için Orhan Bey zamanında kurulmuştur ve teşkilatlanma çalışmalar içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Yine devletin önemli işleri, savaş işleri, işte dinle alakalı konular, eğitim, adalet konuları, maliye konuları yani devlet işleri Osmanlı döneminde bu mecliste konuşulmuştur diyoruz.
Şimdi burada divan teşkilatı ya da diğer bir adıyla Divan ı Hümayun ile alakalı bilmeniz gereken en önemli bölüme geldik.
Sevgili arkadaşlar, divanda evet kararlar alınmıştır, konuşmalar yapılmıştır.
Padişah insanlara, önemli kişilere fikirlerini sormuştur.
Ancak divanda son karar her zaman padişaha ait olmuştur.
Arkadaşlar bunu unutmayalım.
Hatta bundan dolayı şöyle diyoruz.
Divanda son karar padişaha ait olduğu için Divan ı Hümayun nasıl bir özellik göstermektedir?
Danışma Meclisi özelliği göstermektedir.
Danışma Meclisi özelliğinden ileri geçememiştir.
Karar meclisi olamamıştır arkadaşlar.
Orada şöyle olsaydı eğer Divan Hümayun'da padişah geldiği zaman oradaki üyelerin fikirlerini sorsaydı ve oy çokluğuyla ya da oy oylarla eğer karar verilseydi Danışma Meclisi demezdi.
Ancak padişah oraya geliyor, askerlikle ilgili fikrini soruyor.
Kişilerin eğitimle ilgili fikrini soruyor, dinle ilgili fikrini soruyor.
Ama son karar her zaman kime ait oluyor padişaha?
Bu durumda Divan ı Hümayun'un Danışma Meclisi olarak çalıştığını bizlere göstermektedir. Şimdi gelelim Orhan Bey zamanında kurulan ve önemli bir rol üstlenen devlet işleri konusu.
Devlet işlerin konuşulup bir meclis olan Divan ı Hümayun üyelerini teker teker sizlerle birlikte tanımaya, öncelikle ilk üyemiz ve en güçlü üyemiz olan Sadrazam ndan ya da diğer bir adıyla veziri ağzımdan başlayalım.
Arkadaşlar veziri, azam ya da sadrazam padişahın vekilidir ve yardımcısıdır.
Yani padişahtan sonraki en yetkili ve en güçlü kişinin sadrazam olduğunu biliyoruz.
Arkadaşlar nereden anlıyoruz bunu?
Padişahın mührü bir tek padişah da ve sadrazam da yeralıyor.
Buradan anlıyoruz işte.
Padişahın mührünü taşıması zaten padişahın vekili yerine bakan kişi olduğunu gösteriyor.
Padişah bazen sefere katılmıyor.
Sefere katılmadığı zaman da veziri azam, yani sadrazam orduya komutanlık ediyor.
Hangi sıfatı alarak serdar ı ekrem sıfatını alarak orduya komutanlık ediyor?
Bu da zaten sadrazamın ne kadar önemli bir divan üyesi olduğunu bizlere gösteriyor.
Daha iyi anlayabilmemiz için bir örnek vermek istiyorum sevgili arkadaşlar, bugünkü cumhurbaşkanlığı makamını padişahlığa benzetirsek eğer sadrazam ise bugünkü cumhurbaşkanı yardımcısı rolünü yürütecektir.
O yüzden aklınıza buradan getirebilirsiniz.
Padişaha eğer cumhurbaşkanı dersek cumhurbaşkanı yardımcısı da sadrazam mıdır diyoruz.
Bunu daha iyi anlamanız için diğerlerine de örnek olarak vereceğim.
Şimdi gelelim vezirleri bir diğer divan üyesi vezirler.
Bakın dikkat ederseniz çoğul eki var.
Bir tane vezir yok.
Osmanlı'nın en güçlü döneminde üç dört tane de vezir olduğu olmuş arkadaşlar. Bu üyeler ne iş yaparlar?
Sadrazama yardım ederler.
Yani sadrazamın cumhurbaşkanı yardımcısının yardımcısı gibi çalışırlar.
Çünkü hepsine tek başına yetişemez di.
Askeri ve siyasi konulardan sorumlulardan.
Bizim ülkemizde eskiden hatırlayacaksınız Başbakanlık makamı vardı.
Başbakan Yardımcısı diye bir makam vardı.
Ona benzer vezirler, aklınıza oradan da getirebilirsiniz.
Gelelim bir diğer divan üyesi olan kazaskeri arkadaşlar.
Nedir bu kazasker divanda ki büyük davalara bakardı.
Ve kadı ve müderris lerin atamasını yapardı.
Yani bakın dava bakıyorsa adalet bakanına benzeyebilir.
Kadı ataması yapıyor yine Adalet Bakanı.
Çünkü kadı ne demektir?
Kadı hakim demektir.
Müderris ise öğretmen demektir.
Öğretmen ataması yapıyormuş.
Yani bugünkü Adalet Bakanına ve Milli Eğitim Bakanına benzetebiliriz.
Kaz askerlik kurumunu da divan üyesi olan Kaz askerin görevlerini de.
Şimdi gelelim bir diğer divan üyesine.
Defterdar belki de en önemli işlerden bir tanesi onun du.
Çünkü Osmanlı devletinin ekonomisini yönetmek onun elindeydi.
Devletin mali işlerinden sorumluydu.
Osmanlı Devleti sürekli savaş kazandığı için zengin bir devletti.
Ganimetleri çok olan bir devletti.
Gelir ve gider hesaplama işlemlerinden defterdar sorumluydu.
Sevgili arkadaşlar, bugünkü Maliye Bakanına benzetebiliriz.
Gelelim bir diğer divan üyemize.
Nişancı bunu öğrencilerime sorduğum zaman espri yapıp Hocam keskin nişancı mu falan diyenler olmuştu.
Ama sevgili arkadaşlar nişancı.
Osmanlı'da yazışma işlerinden sorumlu olan divan üyesidir.
Divanda alınan bir karar varsa, padişahın kararı varsa bunları yazardı ve padişahın imzası olan tuğra çekme görevi nişancı aitti. Bugünkü özel kalem müdürlerine benzetme bilirsiniz.
Cumhurbaşkanı'nın mesela ne vardır?
Özel kalem müdürü vardır.
Yazışma işlemlerini, imza işlemlerini o kişi yapar.
O dönemde de padişahın yazışma işlemlerini ve imza işlemlerini.
Nişancı divan üyesi olan Nişancı yapmıştır.
Geçelim.
Bir diğer Divan ı Hümayun üyesine Şeyhülislam adından da anlayabilirsiniz.
Divanda konuşulan konuların dine uygun olup olmadığını denetleyen Divan ı Hümayun üyesiydi.
Onun verdiği kararlara fetva denilirdi.
Yani Şeyhülislam dine uygun olup olmadığına dair bir karar verir ve bunu söylerdi.
Bu buna da fetva denilirdi.
Arkadaşlar, bugünkü şeyhülislamı, bugünkü Diyanet İşleri Başkanı'na benzetebiliriz.
Gelelim bir diğer Divan ı Hümayun üyesine.
Reis ül Kitap, ilk dönemlerde nişancı ya bağlı olarak yani yazışma işlerinden sorumlu olan Divan ı Divan üyesine bağlı olarak çalışmıştır.
Ancak devlet büyüdükten sonra Divan'a dahil oluyor, sonradan dahil oluyor ve devletler arası yazışma işlemlerine Reis ül Kitab bakmaya başlıyor.
On yedinci yüzyıldan itibaren Reis ül kitabı bugünkü Dışişleri Bakanı'na benzetebiliriz sevgili arkadaşlar.
Gelelim Divan ı Hümayun'un son üyesi olan kaptanı Derya Derya'nın kelime anlamını bilirsiniz.
Derya Deniz demektir arkadaşlar.
Kaptan zaten biliyorsunuz denizlerin kaptanı.
O zaman şöyle diyelim.
Divan toplantılarına donanma komutanı olarak, yani gemi ordusunun komutanı olarak katılmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında divan toplantılarına katılmaya başlıyor.
Ondan öncesinde divan üyesi olarak bulunmuyor.
Kaptan ı Derya, Bugünkü Deniz Kuvvetleri Komutanı'na benzetebiliriz.
Kaptanı Derya'yı da.