Embriyonik gelişme yumurta ile spermin birleşip zigotu oluşturmasıyla başlar.
Döllenme sonucu oluşan zigot tek bir hücreyken büyüme ve gelişme sonunda milyarlarca hücreden oluşan dokuya ve organa sahip karmaşık bir organizmaya dönüşür.
Büyüme mitozla hücre sayısındaki artışı ifade eder.
Gelişme ise dokuların ve organların yapılarındaki değişiklikler sonucu biyolojik fonksiyonlarındaki ilerleme ve olgunlaşmadır.
Büyüme ve gelişme üzerinde kalıtım ve çevresel faktörler etkilidir.
Zigotun büyüme ve gelişmesi sırasıyla; segmentasyon, gastrulasyon, farklılaşma ve organogenez dönemleriyle gerçekleşir.
Yumurtanın döllenmesi ile zigot oluştuğunu biliyoruz.
Yani buna sperm ve yumurtanın kaynaşması da diyebiliriz.
Zigot yumurta kanalında sillerin hareketi ve düz kasların yardımıyla rahime doğru ilerlerken segmentasyon adı verilen, birbirini izleyen hızlı mitoz bölünmeler geçirir.
Segmentasyon sonucu oluşan hücrelerden her birine blastomer adı verilir.
Buradan bölünmeler sonucu ikili ve dörtlü blastomerler oluştu.
Zigot gittikçe küçülen hücrelere bölünüyor.
Bu nedenle hücre sayısı artmasına rağmen toplam hacim zigot ile aynıdır.
Hücrelerin DNA'sındaki genlerin tamamı aktiftir.
Segmentasyon yumurta kanalında, yaklaşık üç gün sürer.
Bu süreçte besin kaynağı olarak kendi sitoplazmasını kullanır.
Çünkü henüz rahme tutunma gerçekleşmedi.
Kendi sitoplazmasında bulunan besin maddesine vitellus adı da veriliyor.
Blastomerler bölünmeye devam ederek, dut görünümlü hücre topluluğu olan morulayı oluşturur.
ve içi boş top şeklindeki hücre topluluğu blastula oluşur.
İçindeki sıvı dolu boşluk, blastula boşluğu (blastosöl) adını alır.
Blastula evresindeki hücre kitlesine blastosist denir.
Blastosist halindeki embriyo rahime ulaşır ve döl yatağına tutunmaya başlar.
Döllenmenin üzerinden 6-7 gün geçmiştir ve embriyo yaklaşık 100 hücreden oluşur.
Blastosistten alınan hücrelere embriyonal kök hücre denir.
Bu hücreler, hücre kültürü gibi ortamlarda çoğaltılarak kemik, kas, karaciğer, nöron gibi diğer doku hücrelerine farklılaşabilir.
Segmentasyon evresinden sonra hücre bölünme hızı azalır.
Oluşan hücrelerin türe özgü şekil aldığı, embriyonik gelişimin büyüme ve farklılaşma evreleri başlar.
En son blastosist rahimdeki endometrium tabakasına gömülmüştü.
Blastosistin alt yüzeyindeki bir hücre takımı hücre göçü ile blastula boşluğuna doğru hareket eder.
Bu evrede tek tabakalı olan blastula, gastrulaya dönüşür.
Gastrulasyon döllenmeden yaklaşık dokuz gün sonra başlar.
Ortadaki boşluk gastrula boşluğudur.
Boşluğun dışarı açılan kısmına blastopor, ilk ağız denir.
Gatrula boşluğu ileriki dönemlerde sindirim borusunu, blastopor ise ağzı oluşturacaktır.
Gastrulasyon evresinde ileride çeşitli doku ve organları oluşturacak olan ektoderm, endoderm ve mezoderm adı verilen hücre tabakaları meydana gelir.
Örneğin ektodermden tırnaklar, göz merceği gibi yapılar oluşurken endodermden karaciğer, pankreas gibi organlar oluşur.
Doku ve organlar hücre göçüne ve programlanmış hücre ölümlerine bağlı olarak şekillenir.
Organogenez evresi organ taslaklarının oluşumunu ifade eder.
Organogenezde ilk oluşan organlar beyin ve omuriliktir.
İlk başta embriyo endometriumdaki kılcal damarlardan beslenir.
Ancak daha sonra plasenta oluşur.
Plasenta hem anneye hem de embriyoya ait kan damarlarını içeren disk şeklinde bir yapıdır.
Embriyoya besin ve oksijen sağlarken, embriyonun atıklarını da uzaklaştırır.
Plasentanın bir ucu bebeğe bağlanıyor demiştim.
Bu bağlantı göbek kordonu ile olur.
Göbek kordonunun amacı plasenta ile bebek arasındaki madde alışverişini sağlayan damarları korumaktır.
Göbek kordonunda iki atardamar bir toplardamar bulunur.
Hatırlarsanız normalde atardamarlar temiz kan taşıyordu ve toplardamarlar da kirli kan taşıyordu.
Ancak bazı istisnalar var.
Akciğer atardamarı ve akciğer toplardamarı bu istisnalardandı.
Göbek kordonunda bulunan damarlar da istisna.
Yani atardamarlar kirli, toplardamar ise temiz kan taşıyor.
Besin, oksijen, vitamin, mineral ve antikor gibi faydalı maddeler göbek kordonundaki toplardamar ile embriyoya ulaştırılır.
Embriyonun ürettiği karbondioksit, amonyak gibi zararlı maddeler göbek kordonundaki atardamarlar ile plasentaya, oradan da annenin boşaltım organlarına ulaştırılır.
Embriyoda solunum, sindirim ve boşaltım sistemleri aktif görev yapmaz.
Bu arada göbek kordonu içindeki kana, kordon kanı deniliyor.
Kordon kanı, kök hücre elde edilebilecek en genç kök hücreleri barındırır.
Gebeliğin oluşumundan yaklaşık bir ay sonra göbek kordonu, plasenta ve bu büyüyen embriyonun etrafında amniyon oluşur.
Buna amniyotik sıvı da diyoruz.
Burada ise amniyon zarı bulunuyor.
İnsanın embriyonal gelişimi üçer aylık dönemlere ayrılır.
Embriyoda en hızlı değişim ilk üç aylık sürede gerçekleşir.
Dokuz hafta sonra tüm organlar gelişmeye başlar ve embriyo fetüs adını alır.
Döllenmeden sonra embriyonun beyni ve omuriliği şekillenmeye başlar.
Dördüncü haftasında kalp çalışmaya başlar.
İlk üç ayın sonunda fetüs yaklaşık 5 santimetre boyundadır.
İkinci üç aylık dönemde fetüsün kaşları, kirpikleri oluşur.
Fetüs yaklaşık 30 santimetre boya ulaşır.
Bu dönemde progesteron hormonu, plasenta tarafından salgılanmaya başlar.
Üçüncü üç aylık dönemde dolaşım ve solunum sistemleri gelişir.
Fetüs yaklaşık 50 santimetre boya ve 3 kilo ağırlığa ulaşır.
Bu evrenin sonunda fetüsün başı rahim ağzına bakacak şekilde döner.
Bazen doğum 40.
haftaya kadar uzayabilir.
Üçüncü üç aylık evrenin sonunda hipofizden oksitosin hormonu salgılanmaya başlar.
Bu hormon rahim kaslarını kasar.
Bu da doğumun başladığını gösterir.
Normal doğum olursa bebek vajinadan çıkış yapar.
Bu arada fetüs idrar yapımına, gebeliğin yaklaşık 6.
ayında başlar.
Ve amniyon sıvısının yaklaşık %70-80'ni fetüs idrarından oluşur.
Hamilelik sırasında beslenme eksikliği varsa bebekte gelişim geriliği ortaya çıkabilir.
Folik asit bu bakımdan çok önemlidir.
Folik asit suda çözünebilen B9 vitaminidir.
Folik asit kullanımı beyin ve omuriliğe bağlı doğum kusurlarını önler.
Folik asitin yetersiz alınması durumunda açık omurga, spina bifida anomalisi ortaya çıkabilir.
Bu durum beyin hasarına ya da beyin gelişiminin yarım kalmasına neden olur.
Ayrıca yoğun stres, doktora danışmadan antibiyotik gibi ilaçların kullanımı, X ışınımına maruz kalma fetüs üzerinde olumsuz sonuçlar ortaya çıkartabilir.
Fetüsün gelişimi ultrasonla incelenmelidir.
Ultrasonla bazı kalıtsal hastalıklar ve anomaliler doğum öncesinde belirlenebilir ve bebeğin gelişiminin sağlıklı olup olmadığı tespit edilebilir.
Aynı zamanda amniyosentez denilen yöntemle amniyon sıvısında örnek alınır.
Bu sıvıda bebeğe ait hücreler de bulunur.
Bu hücrelere kromozomal taramalar yapılır ve Down sendromu gibi genetik riskler tespit edilir.
Döllenme sonucu oluşan zigot tek bir hücreyken büyüme ve gelişme sonunda milyarlarca hücreden oluşan dokuya ve organa sahip karmaşık bir organizmaya dönüşür.
Büyüme mitozla hücre sayısındaki artışı ifade eder.
Gelişme ise dokuların ve organların yapılarındaki değişiklikler sonucu biyolojik fonksiyonlarındaki ilerleme ve olgunlaşmadır.
Büyüme ve gelişme üzerinde kalıtım ve çevresel faktörler etkilidir.
Zigotun büyüme ve gelişmesi sırasıyla; segmentasyon, gastrulasyon, farklılaşma ve organogenez dönemleriyle gerçekleşir.
Yumurtanın döllenmesi ile zigot oluştuğunu biliyoruz.
Yani buna sperm ve yumurtanın kaynaşması da diyebiliriz.
Zigot yumurta kanalında sillerin hareketi ve düz kasların yardımıyla rahime doğru ilerlerken segmentasyon adı verilen, birbirini izleyen hızlı mitoz bölünmeler geçirir.
Segmentasyon sonucu oluşan hücrelerden her birine blastomer adı verilir.
Buradan bölünmeler sonucu ikili ve dörtlü blastomerler oluştu.
Zigot gittikçe küçülen hücrelere bölünüyor.
Bu nedenle hücre sayısı artmasına rağmen toplam hacim zigot ile aynıdır.
Hücrelerin DNA'sındaki genlerin tamamı aktiftir.
Segmentasyon yumurta kanalında, yaklaşık üç gün sürer.
Bu süreçte besin kaynağı olarak kendi sitoplazmasını kullanır.
Çünkü henüz rahme tutunma gerçekleşmedi.
Kendi sitoplazmasında bulunan besin maddesine vitellus adı da veriliyor.
Blastomerler bölünmeye devam ederek, dut görünümlü hücre topluluğu olan morulayı oluşturur.
ve içi boş top şeklindeki hücre topluluğu blastula oluşur.
İçindeki sıvı dolu boşluk, blastula boşluğu (blastosöl) adını alır.
Blastula evresindeki hücre kitlesine blastosist denir.
Blastosist halindeki embriyo rahime ulaşır ve döl yatağına tutunmaya başlar.
Döllenmenin üzerinden 6-7 gün geçmiştir ve embriyo yaklaşık 100 hücreden oluşur.
Blastosistten alınan hücrelere embriyonal kök hücre denir.
Bu hücreler, hücre kültürü gibi ortamlarda çoğaltılarak kemik, kas, karaciğer, nöron gibi diğer doku hücrelerine farklılaşabilir.
Segmentasyon evresinden sonra hücre bölünme hızı azalır.
Oluşan hücrelerin türe özgü şekil aldığı, embriyonik gelişimin büyüme ve farklılaşma evreleri başlar.
En son blastosist rahimdeki endometrium tabakasına gömülmüştü.
Blastosistin alt yüzeyindeki bir hücre takımı hücre göçü ile blastula boşluğuna doğru hareket eder.
Bu evrede tek tabakalı olan blastula, gastrulaya dönüşür.
Gastrulasyon döllenmeden yaklaşık dokuz gün sonra başlar.
Ortadaki boşluk gastrula boşluğudur.
Boşluğun dışarı açılan kısmına blastopor, ilk ağız denir.
Gatrula boşluğu ileriki dönemlerde sindirim borusunu, blastopor ise ağzı oluşturacaktır.
Gastrulasyon evresinde ileride çeşitli doku ve organları oluşturacak olan ektoderm, endoderm ve mezoderm adı verilen hücre tabakaları meydana gelir.
Örneğin ektodermden tırnaklar, göz merceği gibi yapılar oluşurken endodermden karaciğer, pankreas gibi organlar oluşur.
Doku ve organlar hücre göçüne ve programlanmış hücre ölümlerine bağlı olarak şekillenir.
Organogenez evresi organ taslaklarının oluşumunu ifade eder.
Organogenezde ilk oluşan organlar beyin ve omuriliktir.
İlk başta embriyo endometriumdaki kılcal damarlardan beslenir.
Ancak daha sonra plasenta oluşur.
Plasenta hem anneye hem de embriyoya ait kan damarlarını içeren disk şeklinde bir yapıdır.
Embriyoya besin ve oksijen sağlarken, embriyonun atıklarını da uzaklaştırır.
Plasentanın bir ucu bebeğe bağlanıyor demiştim.
Bu bağlantı göbek kordonu ile olur.
Göbek kordonunun amacı plasenta ile bebek arasındaki madde alışverişini sağlayan damarları korumaktır.
Göbek kordonunda iki atardamar bir toplardamar bulunur.
Hatırlarsanız normalde atardamarlar temiz kan taşıyordu ve toplardamarlar da kirli kan taşıyordu.
Ancak bazı istisnalar var.
Akciğer atardamarı ve akciğer toplardamarı bu istisnalardandı.
Göbek kordonunda bulunan damarlar da istisna.
Yani atardamarlar kirli, toplardamar ise temiz kan taşıyor.
Besin, oksijen, vitamin, mineral ve antikor gibi faydalı maddeler göbek kordonundaki toplardamar ile embriyoya ulaştırılır.
Embriyonun ürettiği karbondioksit, amonyak gibi zararlı maddeler göbek kordonundaki atardamarlar ile plasentaya, oradan da annenin boşaltım organlarına ulaştırılır.
Embriyoda solunum, sindirim ve boşaltım sistemleri aktif görev yapmaz.
Bu arada göbek kordonu içindeki kana, kordon kanı deniliyor.
Kordon kanı, kök hücre elde edilebilecek en genç kök hücreleri barındırır.
Gebeliğin oluşumundan yaklaşık bir ay sonra göbek kordonu, plasenta ve bu büyüyen embriyonun etrafında amniyon oluşur.
Buna amniyotik sıvı da diyoruz.
Burada ise amniyon zarı bulunuyor.
İnsanın embriyonal gelişimi üçer aylık dönemlere ayrılır.
Embriyoda en hızlı değişim ilk üç aylık sürede gerçekleşir.
Dokuz hafta sonra tüm organlar gelişmeye başlar ve embriyo fetüs adını alır.
Döllenmeden sonra embriyonun beyni ve omuriliği şekillenmeye başlar.
Dördüncü haftasında kalp çalışmaya başlar.
İlk üç ayın sonunda fetüs yaklaşık 5 santimetre boyundadır.
İkinci üç aylık dönemde fetüsün kaşları, kirpikleri oluşur.
Fetüs yaklaşık 30 santimetre boya ulaşır.
Bu dönemde progesteron hormonu, plasenta tarafından salgılanmaya başlar.
Üçüncü üç aylık dönemde dolaşım ve solunum sistemleri gelişir.
Fetüs yaklaşık 50 santimetre boya ve 3 kilo ağırlığa ulaşır.
Bu evrenin sonunda fetüsün başı rahim ağzına bakacak şekilde döner.
Bazen doğum 40.
haftaya kadar uzayabilir.
Üçüncü üç aylık evrenin sonunda hipofizden oksitosin hormonu salgılanmaya başlar.
Bu hormon rahim kaslarını kasar.
Bu da doğumun başladığını gösterir.
Normal doğum olursa bebek vajinadan çıkış yapar.
Bu arada fetüs idrar yapımına, gebeliğin yaklaşık 6.
ayında başlar.
Ve amniyon sıvısının yaklaşık %70-80'ni fetüs idrarından oluşur.
Hamilelik sırasında beslenme eksikliği varsa bebekte gelişim geriliği ortaya çıkabilir.
Folik asit bu bakımdan çok önemlidir.
Folik asit suda çözünebilen B9 vitaminidir.
Folik asit kullanımı beyin ve omuriliğe bağlı doğum kusurlarını önler.
Folik asitin yetersiz alınması durumunda açık omurga, spina bifida anomalisi ortaya çıkabilir.
Bu durum beyin hasarına ya da beyin gelişiminin yarım kalmasına neden olur.
Ayrıca yoğun stres, doktora danışmadan antibiyotik gibi ilaçların kullanımı, X ışınımına maruz kalma fetüs üzerinde olumsuz sonuçlar ortaya çıkartabilir.
Fetüsün gelişimi ultrasonla incelenmelidir.
Ultrasonla bazı kalıtsal hastalıklar ve anomaliler doğum öncesinde belirlenebilir ve bebeğin gelişiminin sağlıklı olup olmadığı tespit edilebilir.
Aynı zamanda amniyosentez denilen yöntemle amniyon sıvısında örnek alınır.
Bu sıvıda bebeğe ait hücreler de bulunur.
Bu hücrelere kromozomal taramalar yapılır ve Down sendromu gibi genetik riskler tespit edilir.