Dünden Bugüne Türk Kadını

Herkese merhabalar.
Kunduz'un 6'ncı sınıf sosyal bilgiler dersi 6'ncı ünite.
Dünden bugüne Türk Kadını dersine hepiniz hoş geldiniz.
Bugün sizlerle beraber eskiden günümüze kadar Türk kadınının önemine ve değerine hep beraber bakacağız.
Hemen başlayalım.
Türk kadını tarihi süreç içinde sosyal, kültürel ve ekonomik hayat içinde hem de devlet yönetiminde aktif bir şekilde rol oynamıştır.
Türk kadını zaten eskiden beri her zaman sosyal, ekonomik ve kültürel alanda erkeğinin yanında olmuş, hatta ve hatta devlet yönetiminde de aktif rol oynamıştır.
İsterseniz geçmişe biraz gidelim ve örneklerle bunu bir inceleyelim.
Orta Asya Türk devletlerini hatırlayacaksınız, ikinci ünitede izlemiştik.
Devlet yönetiminde kan vardı.
Kan dediğimiz kişinin yanında onun eşi olan Hatun da yer almıştı.
Hatun kurultaya yani devlet işlerinin görüşüldüğü meclise katılmıştı.
Hatta anlaşmalara imza atmıştı.
Kağan olmadığı zaman Kaan devlet yönetimini Hatun'a bırakırdı.
Bu da zaten Orta Asya Türk devletlerinde kadına verilen önemi bizlere göstermektedir.
Türk İslam devletlerine geldiğimizde kim bunlar?
Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklu Devleti.
Bunlara baktığımızda da yine kadına önem verildiğini görüyoruz arkadaşlar.
Türkiye Selçuklu Devleti'nde Birinci Kılıçarslan'ın eşi Ayşe Hatun, İkinci Kılıçarslan'ın kızı Gevher Nesibe Hatun sözü geçen kişilerdi.
Hatta Gevher Nesibe Hatun adına Kayseri'de bir darüşşifa yaptırılmıştır.
Darüşşifa nedir arkadaşlar?
Darüşşifa bugün hastane olarak kullanılan kurumdur.
Gevher Nesibe adına yapılan bu kurum kadınlara verilen önemi bizlere bir kez daha göstermektedir.
Yine aynı dönemde Ahi Evran dediğimiz kişinin eşi olan Fatma Bacı, dünyanın ilk kadın teşkilatı olan Bacı yani Rûm Teşkilatını yani Anadolu Kadınları Teşkilatını kurmuştur.
Ülkemizde kadın hakları konusunda ilk çalışmalar on dokuzuncu yüzyılda Osmanlı Devleti döneminde yapılmıştır.
Osmanlı'da Tanzimat dediğimiz bir dönem var.
Bu dönemde kadınlara sınırlı da olsa bazı hakların verildiğini görüyoruz.
Günümüze doğru gelmeye devam edelim.
Türk kadını, Birinci Dünya Savaşı döneminde, yani 1914 15 yıllarında, hem de sonraki dönem olan Kurtuluş Savaşı Milli Mücadele yıllarında kahramanca mücadele ederek üstüne düşen görevleri ve fedakarlıkları sonuna kadar yerine getirmiştir.
Yeri geldiğinde bebeğinin üzerindeki battaniyeyi bombaların üzerine sermiş, yeri geldiğinde birebir kendisi çalışmıştır. Türk kadını bu görevi ve fedakarlığı her zaman yerine getirmiştir.
Kadınlar cumhuriyetin ilanından sonra yani bin dokuz yüz yirmi üç yılından sonra da bazı haklar elde ediyorlar.
1926 yılında Medeni Kanun kabul ediliyor arkadaşlar.
Nedir bu?
Sosyal, ekonomik ve toplumsal bir kanundur.
Kadınlara zaten Medeni Kanun ile sosyal, ekonomik ve toplumsal alanlarda erkeklerle eşit haklar getirilmiştir.
Kadınlara istediği mesleği yapma hakkı kadınlar yine sosyal alanlarda erkeklerle eşit hale geliyor.
Tek evle, tek eşle evlilik hakkı geliyor.
Bu gibi alanlarda kadınlar erkeklerle eşitlenmiş dir.
1930 yılına geldiğimizde kadınlara ilk defa seçme seçilme ile alakalı bir hak veriliyor.
Ülkemizde kadınlar 1930 yılında belediye seçimlerine katılma hakkı elde ediyorlar.
1933 yılına geldiğimizde kadınlar muhtarlık seçimlerine katılabiliyorlar.
Ve 1934 yılına geldiğimizde ise milletvekilliği seçimlerine katılma hakkını elde etmişlerdir.
Arkadaşlar.
Bu yıllara baktığımızda Türk kadını siyasi haklarını birçok dünya ülkesinden önce elde ettiğini görüyoruz.
Örnek verecek olursak İsviçre kadınlarına 1971 yılında seçme seçilme hakkı vermiştir.
İsviçre bugün dünyanın en medeni devletlerinden bir tanesi kabul edilmektedir.
Biz İsviçre'den çok yıl önce Türk kadınına bu hakkı verdik.
İsterseniz alanlarında ilk olan kadınlarımıza da bakalım.
İlk kadın muhtarımız olan Gül, Esin Aydın'ın bir köyüne muhtar oluyor.
İlk kadın valimiz Lale Aytaman, ilk kadın bakanımız Türkan Akyol.
İlk kadın belde Belediye Başkanımız Sadiye Ardahan ve ilk kadın Başbakanımız Tansu Çiller dir.
Bu durum zaten Türk devletlerinde her zaman geçmişten günümüze kadına verilen değeri bizlere göstermektedir.
Burada öğrenmemiz gereken bir kavram pozitif ayrımcılık kavramıdır.
Son dönemde sıklıkla kullanılan bir kavram.
Nedir bu pozitif ayrımcılık?
Bakalım isterseniz.
Toplum içinde yeri daha zayıf olanı kollamak, korumaktır.
Toplumda hak ve özgürlükler, eşitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde herkese tanınmalı ve uygulanmalıdır.
Ancak bazı durumlarda pozitif ayrımcılık ihtiyaç haline gelmiştir.
Örneğin engelli vatandaşlarımıza pozitif ayrımcılık uygulanmaktadır.
Örneğin çocuklarımıza, kadınlarımıza ve yaşlılarımızı koruyucu yasalar çıkarılarak pozitif ayrımcılık oluşturulmaktadır.
Yönetime Katılıyorum
Eşitliğe Doğru 1 / 1
Dünden Bugüne Türk Kadını
Dünden Bugüne Türk Kadını