Şiirde Kullanılan Söz Sanatları
- Teşbih
- Teşhis
- İstiare
- İntak
- Ad Aktarması
- Hüsni Tahlil
- Tecahül-ü Arif
- Mübalağa
- Tezat
- Cinas
- Kinaye
- Tevriye
- Tariz
- Telmih
- İrsal-i Mesel
- Tenasüp
- Leffü Neşr
- Nida
Teşbih (Benzetme)
Aralarında çeşitli ilişkiler bulunan iki nesneden güçsüz olanın güçlü olana benzetilmesi sanatıdır. Benzetmede benzeyen, benzetilen, benzetme yönü, benzetme edatı olmak üzere 4 unsur kullanılır.
NOT: Benzetme sanatında benzeyen ve benzetileni iyi ayırt etmeliyiz. Şöyle düşünebiliriz bizi annemize ya da babamıza benzetiyorlar. Yani biz anneye benzetiliyoruz bu durumda benzetilen anne benzeyen biz oluruz. O zaman bu bilgiden yola çıkarak benzetilen güçlü, benzeyen güçsüzdür. (Anne, babamız bizden daha güçlü buradan aklımızda tutabiliriz.)
Aşağıdaki cümlede bu unsurları bulmuş olalım:
- Suda sabun gibi eriyor zaman
- Su sabuna benzetilmiş o hâlde;
- Su (benzeyen)
- Sabun (benzetilen)
- İkisinin ortak noktası erimesidir. Erime (benzetme yönü)
- Gibi (benzetme edatı)
Açıklama: Yukarıdaki örnekten benzetmenin 4 unsuru da kullanılmıştır. İllaki benzetme sanatında 4 unsur da olmak zorunda değildir. Benzeyen ve benzetilenin kullanılması yeterlidir.
- Kömür gözlüm sen de sevda ne arar?
- Göz kömüre benzetilmiş o halde;
- Göz —> benzeyen
- Kömür–> benzetilen
Açıklama: Yukarıdaki örnekte benzeyen ve benzetilen kullanılmıştır. Bu benzetmelere teşbih-i beliğ denilmektedir.
Benzetmenin Ögeleri Nelerdir?
- Benzeyen
- Benzetilen
- Benzetme yönü
- Benzetme edatı
Teşbih-i Beliğ
Sadece benzeyen ve kendisine benzetilenle yapılan benzetmedir.
İstiare (Eğretileme)
İstiare sanatı aslında benzetme sanatının bir parçasıdır. Benzetmenin iki ana unsuru olan benzeyen ve benzetilenden sadece birinin kullanılmasıyla gerçekleşir. Benzeyen kullanılırsa kapalı istiare benzetilen kullanılırsa açık istiare olur. Bu bilgiyi kesinlikle unutmamalıyız. Daha önceki bilgilerimizden güçlü ve güçsüzün hangi unsur olduğunu biliyoruz.
- Benzeyen –> Güçsüz
- Benzetilen –> Güçlü
- Güçsüz, içine kapanık –> Kapalı İstiare
- Güçlü , açık açık konuşur –> Açık istiare
Bu bilgileri göz önünde bulundurarak aşağıdaki örnekleri inceleyelim.
İstiare sanatların en zor olanıdır ve gerçekten anlaşılması güçtür. Divan edebiyatındaki sanatçılar istiareyi çokça kullanmışlardır. Bize sorulacak sorularda istiarenin zor örneklerini değil basit örneklerini soruyorlar.
Kurban olam, kurban olam
Beşikte yatan kuzuya
Açıklama: Beşikte yatan varlık bebektir. Bebek kullanılmamıştır. Bebek kuzuya benzetilmiştir. Benzeyen bebek , benzetilen kuzudur. Burada benzetilen öge kullanıldığı için açık istiaredir.
Can kafeste durmaz uçar,
Dünya bir han konan göçer.
Açıklama: Kafeste kuş bulunur. Kuş kullanılmamıştır. Can uçması ifadesiyle kuşa benzetilmiştir. Benzeyen can, benzetilen kuştur. Benzeyen kullanıldığı için yani güçsüz olan var olduğu için kapalı istiare vardır, diyebiliriz.
Karadutum, çatalkaram, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Açıklama: Örnekte sevgili karadut, çingene… benzetilmiş. Sevgili kelimesi kullanılmamış. Benzeyen sevgili, benzetilen karadut, çatalkara, çingene… olduğu için güçlü unsur benzetilen kullanıldığı için açık istiare diyebiliriz.
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük, duman duman erisin
Açıklama: Çayın içinde eriyen unsur şekerdir. Zaman şekere benzetilmiştir. Zaman benzeyen, şeker benzetilen unsur olarak kullanılmıştır. Dizelerde benzeyen unsuru yani güçsüz unsur kullanıldığı için kapalı istiaredir.
Açık İstiare
Kendisine benzetilenle yapılır.
Kapalı İstiare
Benzeyenle yapılır.
Teşhis (Kişileştirme)
İnsana ait bir özelliğin insan dışındaki varlıklara verilmesine teşhis sanatı yani kişileştirme diyoruz. Kişileştirmenin diğer adı teşhistir. İçinde bulunan şahıs kelimesinden gelmektedir. Şahıs kelimesinden kişiyi aklımıza getirerek Teşhis sanatının kişileştirme sanatı olduğunu hatırlayabiliriz 🙂
Bir yağmur başlar ya inceden ince
Bak o zaman topraktaki sevince
Kuşlar senin uzak diyarlara gittiğini söylediler bana.
Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi
Açıklama: Toprağın sevinmesi, kuşların konuşması sesin gezinmesi özellikleri insana ait özellikler iken insan dışındaki varlıklara verilerek teşhis (kişileştirme) sanatından yararlanılmıştır, diyoruz.
İntak (Konuşturma)
İnsan dışındaki varlıkların konuşturulmasına intak sanatı denir. İntak sanatının konuşturma sanatı olduğunu son harfinden hatırlayabiliriz. Burada bir varlık bir şey söylemesi gerekiyor. Mesela dal konuştu intak sanatı olmaz çünkü dalın söylediği ifade kullanılmamıştır.
Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna:
Tenimde bir yara işler gibisin.
Küçük bir çeşmeyim yurdumun
Unutulmuş bir dağında
Açıklama: Dal ve çeşmenin konuşmasıyla intak sanatı kullanılmıştır.
NOT: İntak sanatının bulunduğu her yerde teşhis sanatı vardır fakat teşhis sanatının bulunduğu her yerde intak sanatı yoktur.
Ad Aktarması (Mecaz-ı Mürsel)
Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden başka bir sözcüğün yerine kullanma sanatıdır. Bir sözcüğün yerine başka bir sözcük getirirken asıl sözcük ile gelecek sözcük arasında çeşitli ilişkiler kurulur. Yazar-yapıt, neden-sonuç, iç-dış, parça-bütün bu ilişkilerden bazılarıdır.
- Ne zamandır evde tencere kaynamıyor.
Açıklama: Kaynayan tencere değil içindeki yemektir.Asıl sözcük yemek yerine tencere getirilmiştir.Ama yemek tencereye benzetilmemiştir dikkat! Örnekte iç-dış ilişkisi vardır, diyebiliriz.
- Rahmet yağdı, şenlendirdi bağ bahçeyi.
Açıklama: Yağmur asıl sözcüktür. Yağmurun yağması sonucunda rahmet oluştuğu için neden-sonuç ilişkisi kurularak mecaz-ı mürsel yapılmıştır, diyebiliriz.Yağmur rahmete benzetilmemiştir sakın öyle bir hataya düşmeyelim.
Ad Aktarması
Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden başka bir sözcüğün yerine kullanma sanatıdır. Bir sözcüğün yerine başka bir sözcük getirirken asıl sözcük ile gelecek sözcük arasında çeşitli ilişkiler kurulur. Yazar-yapıt, neden-sonuç, iç-dış, parça-bütün bu ilişkilerden bazılarıdır.
- Ne zamandır evde tencere kaynamıyor.
Açıklama: Kaynayan tencere değil içindeki yemektir.Asıl sözcük yemek yerine tencere getirilmiştir.Ama yemek tencereye benzetilmemiştir dikkat! Örnekte iç-dış ilişkisi vardır, diyebiliriz.
- Rahmet yağdı, şenlendirdi bağ bahçeyi.
Açıklama: Yağmur asıl sözcüktür. Yağmurun yağması sonucunda rahmet oluştuğu için neden-sonuç ilişkisi kurularak mecaz-ı mürsel yapılmıştır, diyebiliriz. Yağmur rahmete benzetilmemiştir sakın öyle bir hataya düşmeyelim.
Hüsni Talil (Güzel Nedene Bağlama)
Bir olaya gerçek sebebinin dışında farklı bir sebep yüklemektir. Güzel nedene bağlama sanatıdır. Hüsn-ü talil örnekleri aşağıdaki gibidir:
Sen gittin yaslara büründü cihan
Soluyor dallarda gül dertli dertli
Açıklama: Güllerin solması doğa olayı iken sevgilinin gidişine bağlanmıştır. Gülün solması başka bir nedene bağlandığı için hüsn-ü talil sanatından yararlanılmıştır.
Sen gülünce güller açar Gülpembe
Dereler seni söyler, sevinirdik Gülpembe
Açıklama: Güllerin açmasını Gülpembe’yi görmesine bağlamıştır. Güllerin açması doğa ait bir döngü iken farklı bir nedene bağlandığı için hüsn-ü talil sanatından faydalanılmıştır.
- Tecahül-ü Arif (Bilmezden Gelme) nedir?
Ârif bilmek demektir. Tecahül-ü arif ise bilmezden gelmek yani bilmiyormuş ya da yeni öğrenmiş gibi davranma sanatıdır. Tecahül-ü Arif söz sanatının örnekleri aşağıdaki gibidir:
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz
Geç fark ettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar, ateş yakarmış
Açıklama: Şakaklarına karın yağmadığını ihtiyarlıktan beyazladığını biliyor, yüzün kendisine ait olduğunu biliyor fakat bilmiyormuş gibi yapıyor. Taşın sert olduğunu, suyun boğduğunu, ateşin yaktığını biliyor fakat ilk kez öğrenmiş gibi yapıyor. Yani bilip de bilmezden geliyor bu da aklımıza tecahülü arif sanatını getiriyor.
Mübalağa (Abartma) nedir?
Anlatılmak istenen düşünceyi daha büyüterek ya da daha da küçülterek anlatma sanatıdır. Mübalağa örnekleri aşağıdaki gibidir:
Güllü dibâ giydin amma korkarım âzâr eder
Nâzenînüm saye-i hâr-ı gül-i dîba seni
Açıklama: Nazlı sevgilim güllü elbise giydin ama korkarım güllü elbisenin dikeninin gölgesinin seni incitmesinden, demiş Nedim. Bu dizelerin ardından edebiyatımızın en büyük mübalağa ustası Nedim desek çok da abartmış olmayız sanki 🙂 Nedim güllü elbisenin dikenli gölgesinden sevgilisinin incineceğini düşünerek mübalağa sanatını göklere kadar çıkarmıştır, diyebiliriz.
Tezat (Zıtlık)
Birbirine karşıt olan durum veya kelimelerin bir arada kullanılmasıdır. Tezat sözcüğünün içindeki zıt kelimesinden zıtlık sanatı olduğunu akılda tutabiliriz. Karşıtlık olarak bilinen söz sanatı tezattır.
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü
Kar değil, gökyüzü yağan beyaz ölümdü
Ben de gördüm güneşin doğarken battığını
Esrarlı bir bakışın gönlü kapattığını
Açıklama: Beyaz-kara karşıt anlamlı sözcüklerdir. Doğ- ve bat- karşıt olaylardır. Zıt anlamlı sözcükler bir arada kullanıldığı için tezat sanatından faydalanılmıştır, diyebiliriz.
Cinas
Okunuşları ve yazılışları aynı anlamları farklı kelimelerin dizenin sonunda kullanılmasıdır. Yani hepimizin bildiği sesteşlik sadece burada adı cinas söz sanatı olmuştur.
Kalenin ardında üç ağaç incir
Çekme zincirleri kolları incir
Açıklama: İlk dizede meyve olan incirden bahsedilirken ikinci dizede incimek eylemi kullanılmıştır. Yazılışı aynı fakat anlamları farklı olduğu için cinas sanatı kullanılmıştır.
Kinaye (Değinmece)
Bir sözcüğün hem gerçek hem de mecaz anlamının kullanılması sanatıdır. Şairin amacı burada gerçek anlamı verip uzak anlamı ifade etmektir. Amaç daha kapalı bir anlatım ortaya koymaktır.
Önemli! Günlük hayatta kullandığımız kinaye ile edebiyatta kullanılan kinaye farklıdır. Günlük hayatta kullandığımız kinayenin karşılığı tariz yani iğneleme sanatıdır. Bu bilgiye dikkat etmeliyiz.
Bulamadım dünyada gönüle mekân
Nerde bir gül bitse etrafı diken
Açıklama: Gerçek anlamı gülün etrafında dikenlerin olmasıdır. Fakat şair bize nerde gül bitse yani nerede bir güzellik, iyilik varsa etrafının kötülüklerle çevrili olmasından bahsetmiştir. İfadenin hem gerçek hem de mecaz anlamı kullanıldığı için kinaye sanatı vardır.
Dadaloğlu’m der ki belim büküldü
Gözümün cevheri yere döküldü
Açıklama: Dadaloğlu gerçek anlamıyla belinin büküldüğünü söyleyebilir ama burada dünyanın sıkıntısı, çilesinden çok çektiğini ifade etmek için mecazi olarak belinin büküldüğünü ifade etmiştir. Beli bükülmek ifadesi gerçek ve mecaz anlamıyla kullanıldığı için kinaye sanatı vardır, diyebiliriz.
Tevriye (İki Anlamlılık)
İki anlamlılık demektir. Kinaye ile karıştırmamalıyız. Burada yakın anlam ve uzak anlam vardır. Sanatçı yakın anlamı verip uzak anlamı kastetmek ister.
Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nim tebessümle o afet gülü verdi
Açıklama: Gülü verdi ifadesinde ilk aklımıza gelen gülü uzatmasıdır çünkü ilk dizede gülü vermesi ifadesi kullanıldığı için. Fakat şair burada gülü verdi derken gülmek eylemini gerçekleştirdiğinden bahsetmektedir. Yakın anlamını verip uzak anlamını kastettiği için tevriye sanatı kullanılmıştır.
Âvâzeyi bu aleme Dâvud gibi sal
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
Açıklama: Yukarıdaki dizeler Bâki’ye aittir. Dizedeki baki adı aklımıza ilk şairin adını getirmektedir. Oysa Bâki burada baki sözcüğünün sonsuz ebedi olması anlamıyla kullanmıştır. Yani yakın anlamı şairin adı uzak anlamı ise sonsuz anlamıdır. Yakın ve uzak anlam bir arada kullanıldığı için tevriye sanatı yapılmıştır.
Tariz (İğneleme)
Alay etme, yermek, sitem, iğneleme amacıyla söylenen sözün tam tersini kastetmektir. Tarz örnekleri aşağıdaki gibidir:
Bana Tahir Efendi kelb demiş
İltifatı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelb Tahirdir
- kelb(köpek)
- tahir(temiz)
Açıklama: Tahir Efendi bana köpek demiş. İltifatı bu sözde açıktır. Benim mezhebim Malikidir. Mezhebimce köpek temizdir(tahirdir) dizeleri Nefi’ye aittir. Edebiyatımızın hiciv ustasına yani sizce ona köpek diyen birine bu kadar sakin cevap verir mi Nef ? Elbette hayır. Ona köpek diyen Tahir Efendi’ye köpek sensin demek istemiş. İnce bir nükteyle bunu dile getirmiştir.
Telmih (Hatırlatma)
Herkes tarafından bilinen olayın, hikayenin, fıkranın, peygamber kıssasının savaşın ya da şahsiyetin küçük ipucuyla hatırlatılmasına telmih sanatı denir. Telmih sanatını görebilmek için peygamber kıssalarının ve halk hikayeleri bilmemiz gerekir. Telmih söz sanatının örnekleri aşağıdaki gibidir:
Âşık dediğin Mecnun misali kör
Ne bilsin alemde ne mevsimidir
Açıklama: Dizelerdeki Mecnun bize Leyla ile Mecnun hikayesini hatırlatır. Bu nedenle telmih sanatı vardır, diyebiliriz.
Gökyüzünde İsa ile
Tur Dağı’nda Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevla’m seni
Açıklama: Hz. İsa’nın gökyüzüne yükseltilmesi, Hz. Musa’nın Tur Dağı’nda Allah ile konuşması ve Hz. Musa’nın asasının yere atıldığında yılana dönüşmesi hadiseleri bize hatırlatılmıştır. Telmih sanatına başvurulmuştur, diyebiliriz.
İrsal-i Mesel (Örneklendirme)
Şiirde atasözünün kullanılmasıdır. İrsal-i Mesel söz sanatının örnekleri aşağıdaki gibidir:
Allah’a sığın şahs-ı halimin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir.
Açıklama: Yumuşak atın çiftesi pektir atasözü kullanıldığı için irsali mesel sanatından faydalanılmıştır.
Tenasüp (Uygunluk)
Birbiriyle alakası bulunan en az üç kelimenin kullanıldığı sanatın adıdır.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Yunus ki nergiste güler, gülde kanar
Kırlarda gelincikte onun bağrı yanar
Açıklama: Yukarıdaki dizelerde demir almak, gemi, liman sözcüklerinin arasında bir ilişki vardır. Hepsi denize ait unsurlardır. Nergis, gelincik, gül arasında da vardır şair çiçekleri sıralamıştır. Birbiriyle ilgisi bulunan kelimeler bir arada kullanıldığı için tenasüp sanatı vardır, diyoruz.
Leffü Neşr (Söz Simetrisi) nedir?
İki dizedegeçen kelimeler arasında ilginin bulunmasıdır. Tenasüp sanatıyla karıştırılmamalıdır.Burada ilgisi bulunan kelimelerin farklı dizelerde yer alması gerekir.
Masallarda, türkülerde, cönklerde
Seni buldum, seni duydum, seni okudum
Açıklama: Masal→ buldum, türkü→ duydum, cönk→ okudum İfadesinden kelimeler arasındaki uyum simetrik bir şekilde verilmiştir. Bu nedenle burada leffü neşr sanatı vardır, diyebiliriz.
Nida (Seslenme)
Seslenme sanatıdır. Ey, ya, hey, bre, behey, vay gibi ünlemleri gördüğümüz an nida yani seslenme söz sanatı vardır, diyebiliriz.
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!
Ey benim sarı tanburam!
Sen ne için inilersin?
Açıklama: Ey seslenme ünlemi kullanıldığı için nida sanatı vardır, diyebiliriz.