Endoplazmik Retikulum, Golgi Aygıtı ve Lizozom

Endoplazmik retikulum sabit bir büyüklüğü ve  şekli olmayan, dolayısıyla hücre içindeki   miktarı sayı ile belirtilemeyen bir organeldir.  Tek zarlıdır.
Genelde çekirdek zarı ile hücre zarı   arasında uzanan kanalcıklardan oluşur.
Bu ortaya  çizdiğim yapı çekirdek ve etrafında da endoplazmik   retikulumu görüyoruz.
Endoplazmik retikulumun bu kanalları birbiriyle bağlantılıdır.
Burada   çizdiğim turuncu yapılar ribozom.
Üzerinde ribozom  taşıyan çeşidine granüllü endoplazmik retikulum,   üzerinde ribozom bulundurmayan türüne de granülsüz  ya da düz endoplazmik retikulum denir.
Bir hücrede   her iki tip endoplazmik retikulum aynı anda  bulunabilir.
Protein sentezinin yoğun olduğu   hücrelerde granüllü endoplazmik retikulum, lipit  ve karbonhidrat sentezinin yoğun olduğu hücrelerde   ise granülsüz endoplazmik retikulum daha fazla  bulunur.
Bu organel olgun alyuvar hücreleri   dışında genellikle bütün ökaryot hücrelerde  bulunur.
Granüllü olan zarları üzerindeki   ribozomlar tarafından sentezlenen proteinleri golgi  yaygına taşır.
Granülsüz olan ise yağ ve glikojen   gibi karbonhidratların sentezini, bunların golgiye  aktarılmasını, hücre içinde madde taşınmasını   ve kas hücrelerinin kasılabilmesi için gerekli  olan kalsiyumu depo etmekle görevlidir.
Ayrıca   karaciğer hücrelerinin yağ metabolizmasında görev  alır ve böcek zehiri, ilaç, alkol gibi birtakım   zararlı maddeleri değişime uğratarak zararsız hale  getirir.
Kaslarda kalsiyum depolayan endoplazmik   retikuluma sarkoplazmik retikulum adını da  veriyoruz.
Şimdi gelelim golgi aygıtına.
Buna   bazen golgi cisimciği de denir.
Golgi olgun  alyuvarlar ve sperm gibi ökaryot hücreler   ile bakteriler gibi prokaryot hücrelerde bulunmaz.  Yapısal olarak endoplazmik retikuluma benzer fakat   golgi aygıtının kanalları birbiriyle bağlantılı  değildir.
Ayrıca üzerinde ribozom da bulunmaz.   Golgi aygıtı üst üste dizilmiş kanal ve yassı  keselerden oluşur.
Endoplazmik retikuluma göre   daha az yer kaplar.
Şimdi gelelim görevine.
Görevi  endoplazmik retikulumdan gelen karbonhidrat,   yağ ve proteinleri glikolipit, glikoprotein  ve lipoprotein gibi moleküllere dönüştürerek   bir zarla çevreleyip salgılanacak duruma  getirmektir.
Biz glikolipit, glikoprotein,   lipoprotein üretmesine paketleme yapar da  diyoruz.
Golgi aygıtı salgı üreten tükürük bezi,   endokrin bez gibi bez hücrelerindeki miktarı  da fazladır.
Burada salgı keseciklerini   görüyorsunuz.
Ayrıca golgi aygıtı hücre zarının  yenilenmesi ve onarımı, bitki hücrelerinin   bölünmesi sırasında ara lamelin oluşturulması,  apoenzim kofaktör ilişkisinin gerçekleştirilmesi   ve bitkilerde duvar yapısına katılan pektin gibi  polisakkaritlerin üretilmesini de gerçekleştirir.
Lizozom da yine tek zarlı bir organeldir.  Alyuvarlar ve gelişmiş, yüksek yapılı bitki   hücreleri hariç ve ökaryot hücrelerin çoğunda  bulunur.
İçerisinde protein, karbonhidrat,   lipit gibi molekülleri parçalayan sindirim  enzimleri bulunur.
Lizozomların içinde 60 kadar farklı enzimin bulunduğu belirlenmiştir.
Bu enzimler hücreye alınan   büyük moleküllerin parçalanmasını ve hücrenin  kullanacağı hale dönüştürülmesini sağlar.
Bu   nedenle lizozomlar hücre içi sindirim merkezi  olarak da bilinir.
Vücut savunmasında görev alan   akyuvar hücreleri de lizozomlar sayesinde bakteri,  virüs ve bunların toksik maddelerini etkisiz hale   getirir.
Bunu şekil üzerinde inceleyelim.
Burada bir akyuvar hücresi var.
Bu da lizozom organeli.
Bu   mavi ile gösterdiğim mikroorganizma olsun.
Mesela  bunu bir bakteri gibi düşünün.
Burada da reseptör   yani algılayıcı var.
İlk olarak hücre yüzeyindeki  reseptörlerle mikroorganizmalar tanınır.
Zardan   bir cep oluşturularak mikroorganizmanın etrafı  sarılır.
Mikroorganizma etrafı zarla çevrili   olarak hücrenin içine alınır.
Lizozom  ve oluşturulan bu kese birleşir.
Böylece   sindirim enzimleri mikroorganizmayı parçalar ve en  sonda da mikroorganizma atıkları hücrenin dışına   bırakılır.
Bu olay savunma amaçlı gerçekleşti  ancak beslenme amaçlı da gerçekleşebilirdi.   Bazen hücrede bozulmuş ya da yıpranmış yaşlı  organeller lizozomlar sayesinde parçalanarak   ortadan kaldırılır.
Bu olaya otofaji adı verilir.  Ayrıca herhangi bir etki sonucu lizozom içindeki   enzimler sitoplazmaya dağılabilir.
Bu durumda  tabii ki bu enzimler hücreyi sindirir.
Bu olaya   da otoliz diyoruz.
Örneğin anne karnındayken  yani embriyonik dönemde iken el ve ayak   parmakları arasında perde bulunur.
Ancak bu  perde otoliz sayesinde zamanla ortadan kalkar   ve boşluklar oluşur.
Kertenkelenin bir tehlike  ile karşılaştığında kuyruğunu bıraktığını biliyor   musunuz?
İşte bu da otolizle gerçekleşir.
Ayrıca  görevini yerine getiremeyen hücrelerin ölümü de   bu şekilde olur.
Son olarak lizozom oluşumunu  konuşalım.
Lizozom oluşumunda sırasıyla ribozom,   endoplazmik retikulum ve golgi aygıtı görev alır.  Enzimler ilk olarak ribozomlarda sentezlenerek   endoplazmik retikuluma verilir.
Endoplazmik  retikulumun kanallarıyla golgi aygıtına taşınır.   Golgi aygıtı enzimlerin etrafını bir zarla  çevirerek paketler.
Küçük keseler halindeki   bu yapılara vezikül denir.
Sonra bu veziküllerin  bazıları hücre içinde kalır ve lizozom organeline   dönüşür.
Yani o zaman şunu da söyleyebiliriz.  Lizozom organeli içindeki enzimleri kendisi   üretmez.
Bu arada biraz önce gelişmiş bitkilerde  lizozomun bulunmadığını söylemiştim.
Ancak onlarda   da lizozoma göre daha az çeşitte ve miktarda  sindirim enzimi bulunduran kesecikler vardır.