Şimdi Birinci Dünya Savaşı yaşanırken arada yapılan gizli anlaşmalar var.
Şimdi Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli anlaşmalara bakalım.
Burada altı tane gizli anlaşmamız var.
Tek tek bakalım bunlara.
Şimdi burada Boğazlar Anlaşması, İngiltere, Fransa, Rusya'yı yanlarına çekmişler.
Demişler ki Bursa, gel bakalım sana boğazları vereceğiz.
Savaş sonrasında anlaşmazlık istemiyoruz.
Tamam mı?
Tamam.
Şimdi bu gizli anlaşma niçin yapılıyor?
Savaş sonrasında bir pürüz çıkmasın şimdi.
O yüzden de Rusya dediler ki bak al boğazları, tamamı tamam güzel iki Londra anlaşmasıyla bu sefer İngiltere, Fransa, Rusya birleşiyor, İtalya.
Gel bakalım onu ne yapacağız sana Rodos.
Oniki Ada'yı antal içerisini veriyoruz.
Kabul mü?
Kabul tamam.
Petrograd Anlaşması'yla İngiltere, Fransa, Rusya'yı arasına alıyor.
Diyor ki Bak şimdi Rusya sana Doğu Anadolu'dan toprak verelim bu bölgeleri tamam mı?
Ama sen bizim sahip Kos anlaşmamızı tanı.
Evet bakın Ruslarla iki tane anlaşma yapılıyor.
Gizli anlaşma biri Boğazlar, biri Petro vura ve Rusya Sykes-Picot karşılığında bu anlaşmalara kabul etmiş ve Sykes-Picot da kabul ettiğini söylemiştir.
İngiltere ve Fransa'ya baktığımız zaman six pico anlaşmasıyla aslan payını aldığını görüyoruz.
Kendi aralarında oturup bir paylaşım yapıyorlar.
Orta Doğu topraklarına Anadolu Osman topraklarını söyleyelim.
Akdeniz, Adana, Urfa, Diyarbakır, Musul, Fransa mı olacak deniliyor ve Akka, Bağdat, Ürdün, Irak da İngiltere mi olacak deniliyor.
Buraya kadar ilginç, iki ülkenin denetiminde de Arap Devleti kurulacak.
Ondan bahsedilmiş.
Şerif Hüseyin'e böyle bir söz vermişlerdi.
Bağımsız bir Arap Krallığı ama İngiltere'nin ve Fransa'nın kontrolünde olacak bu.
Bir de Filistin var ve burada da uluslararası yönetime geçilecek diye bir kaide koymuşlar.
Ama buradaki amaçları bir Yahudi devletini kurmak.
Olabilelim çünkü 1917 yılında Balfour Deklerasyon denilen bir deklerasyon yayınlandı.
Burada Filistin'de bağımsız bir İsrail, yani Yahudi devleti kurulması istendi.
Sadece bunlar mı hocam?
Hayır işte Tunus, Cezayir, Fas, Libya gibi yerlerin de paylaşımları yapılıyor. Özelikle Arap toprakları, yani Afrika ve Ortadoğu toprakları.
İngiltere, Fransa'nın tam sömürgesi halinde.
Onu söyleyip burada ileride manda ve himaye rejimleri kuracaklar, onu da belirtelim.
Gelelim İngiltere'yle Arapların ilişkisine.
Mcmahon anlaşmasıyla İngiltere'yle Hicaz Şerifi Şerif Hüseyin.
Ki bu Şerif Hüseyin Peygamber soyundan geldiğini iddia eden bir kişi, Seyit sülalesinden gelen bir kişi aynı zamanda Osmanlı memuru.
Mekke Şerif, Araplar da etkisi ve nüfuzu olan bir kişi.
O yüzden de İngilizler bu kişiyle kontak kurdu ve Birinci Dünya Savaşı'nda Arapları isyana teşvik etti.
Osmanlı'ya karşı.
Şimdi burada Şerif Hüseyin'e verilen bazı sözler var.
Arap kralı olacaksın, İslam halifesi olacaksınız ve silah yardımı yapacağız.
Yeter ki Osmanlı'ya saldırın.
Zaten Araplar bize neyi saldırdı?
Birinci Dünya Savaşı'nda?
Tamam.
Şimdi İtalyanlara bakalım.
Şimdi Sykes-Picot gibi bir anlaşma var.
İtalya sadece bir bölgeye almış onlara.
Rodos iki Ada'yı vermişsin.
İnter'e diyor ki Hayır siz en büyük pay almışız, ben de istiyorum diyor.
İngiltere, Fransa, İtalya bu sefer kendi arasında toplanıyorlar.
Rusların onayı şartıyla aralarında bir anlaşma imzalıyor.
Diyorlar ki yine Sykes-Picot.
Karşılık sana da İzmir ve çevresini verelim.
Tamam mı İtalya?
Kabul mü?
Kabul.
Ama biliyorsunuz ki Rusya savaştan çekilince sen de maden anlaşması da tabii otomatik olarak düşmüş olacak.
Peki bütün bu gizli anlaşmaları dünyaya kim duyuruyor?
Rusya savaştan çekiliyor, Bolşevikler kazanıyor, Menşevikler kaybediyor.
Yani Çar düşürülüyor.
Artık halk egemenliği başlıyor Rusya'da ve ne oluyor?
Rusya'da ne diyor?
Biz diyor barış yanlısı.
Biz dünyada ne kadar pislik varsa açıklayacağız.
Bu Çarlık Rusya var ya, Çarlık Rusya her şeyi yaptı, işte böyle böyle gizli anlaşmalar yaptı falan gibisinden.
Dünya bütün bu gizli anlaşmaları Ruslar tarafından öğreniyor.
Burada şunu da ifade edelim. Bu gizli anlaşmalarla özellikle İtalya baktığınız zaman şöyle Londra Anlaşması ve de Mare anlaşmalarıyla İtalya'nın İtilaf tarafına geçtiğini görüyoruz.
Yani ittifaktan itirafa geçti.
Aynısını İkinci Dünya Savaşı'nı da yapacak İtalya.
Yani burada yer değiştiren devlet İtalya oluyor.
Arkadaşlar Almanların, Osmanlı Devleti'nin yanında olan İtalya ne oldu?
Karşı tarafa geçti.
Tabi bu karşı tarafa geçmesinde ne etkili?
Avusturya ile arasında sorun da vardı.
Yani kendi içinde de sorun yaşıyordu.
Evet, gelelim uyuyan devin savaşa girmesi.
Yani Amerika'nın savaşa girmesi de Wilson 2'den.
Arkadaşlar şimdi burada şunu söyleyebiliriz.
Abd önce tarafsızlığı kendi içinde.
1823 yılında Amerikan başkanın bir politikası vardı.
Biz Avrupa'nın meselelerine karışmayız, onlar da bizimkine değil böyle bir politika benimsemiş derdi.
Çünkü Amerika Avrupa'ya karşı, özellikle İngilizlere karşı, sömürgeciliğe karşı bir bağımsızlık vermişti.
Bu yüzden de böyle bir politika benimsedi.
Yani içe kapalı bir politika.
Yani bana dokunmayın kardeşim, siz ne haliniz varsa görün.
Ama savaşın şartları değişti.
Biliyorsunuz Rusya savaştan çekilince itilaf devletleri yalnız kaldı bu durumda.
İngiltere, Fransa, Rusya'nın borcunu doldurabilmek için Amerika'ya savaşa ikna etmeye çalıştılar.
Önce Amerika tabii buna girmedi ama sonradan başka olaylar yaşanıyor.
Şimdi Amerika'nın olayına bakalım.
Savaşta İtilaf grubuna silah satışı yapıyor Amerika.
Almanlar ise bunu önlemek için Amerikan gemileri batırıyor.
Sürekli bir batar, iki batar, üç batar, bir dörtte de beşte de.
Ne oluyor hocam?
Artık Amerikan yolcu gemilerini Almanlar batırdığı için ne olacak hocam?
Amerika savaşa bu şekilde girecek ama girerken de ilkeler yayınlayacak.
Buna da biz ne diyoruz hocam?
Wilson ilkeleri diyor.
Yani Amerika'nın savaşa girmesinde etkili olan unsur Almanlar dır.
Çünkü Amerikan gemisini batırıyor.
Amerikalılar da bundan hiç hiç haz etmiyor.
Artı İngiltere, Fransa'nın da çabaları var.
O dönemin Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, misyonun ilkelerini Eğer uyarsanız savaşa giderim diyor. İngiltere Fransa'ya, İngiltere, Fransa diyor ki en tabii sen savaşa yı hiç sorun etme diyorlar.
Ama bakalım şimdi neymiş bu maddeler?
Savaşta kazanan, yenilenler de savaş, tazminat ve toprak almayacak.
Şimdi bu savaşın bitmesine zemin hazırlayan bir madde.
Düşünsenize İngiltere, Fransa bunu kabul eder mi?
Normalde ettiler ama içlerinden etmiyorlar.
Şimdi köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyor.
İngiltere, Fransa, yani Wilson'un ilkeleri.
Normalde İngiltere, Fransa'nın aleyhine, lehine değil.
Ama niye kabul ediyorlar hocam Wilson ilkelerine?
Şimdi göz göre göre.
Çünkü zor durumdalar.
İki her ulus kendi geleceğini kendi belirleyecek.
Sert de terminal yani milletler kendi kendine yeter.
Bu imparatorların çözülmesini hızlandıran bir süreç.
Ülkelerin gelişmesi üzerindeki engeller kalkacak.
Yani kapitülasyonlar kaldırılması isteniyor.
Dünya barışı uluslararası bir demir kurulmalıdır.
Burada milliyetçilik unsurunu da görebiliriz.
Çünkü bu uluslararası cemiyet dünya barışını korursa her millette özgürlüğüne de kavuşmuş olur.
Assaf Loren Fransa'ya verilecektir.
O büyük kömür havzaları Fransa'ya kaldı.
Belçika, Polonya artık bağımsız olacaklar.
Osmanlı içinde yaşayan azınlıklar kendi egemenliğini kurabilir.
Bizim için kötü bir olay, kötü bir madde.
Osmanlı Türkleri yani Osmanlı daki Türkler de çoğunlukta bulunduğu bölgelerde Türk egemenliği geçerli olacaktır diyor.
Yani Wilson ilkelerinin bizim için hem iyi hem kötü maddeleri var.
Bu da bizim milli mücadelemizin dayanağı olacak.
Osmanlı boğazları ticarete açılacaktır.
Bu bizim için kötü.
Bizim boğazımızdan kimin geçip geçeceğine gene uluslararası bir komisyon karar verecek.
Gizli anlaşmalar yapılmayacaktır.
Işin de bu Wilson ilkeleri.
Allah aşkına İngiltere Fransa'ya uyuyor mu?
Uymuyor.
O yüzden de sadece sırf Amerika savaşa girsin diye ellerini okşayıp bekliyorlar.
Şimdilik sabırla bekliyorlar.
Bu Wilson ilkelerine de Paris Konferansı'nda ayar verecekler.
İngiltere, Fransa, hele bir savaş bitsin, Paris'te bir toplanalım diyecekler.
Şimdi Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli anlaşmalara bakalım.
Burada altı tane gizli anlaşmamız var.
Tek tek bakalım bunlara.
Şimdi burada Boğazlar Anlaşması, İngiltere, Fransa, Rusya'yı yanlarına çekmişler.
Demişler ki Bursa, gel bakalım sana boğazları vereceğiz.
Savaş sonrasında anlaşmazlık istemiyoruz.
Tamam mı?
Tamam.
Şimdi bu gizli anlaşma niçin yapılıyor?
Savaş sonrasında bir pürüz çıkmasın şimdi.
O yüzden de Rusya dediler ki bak al boğazları, tamamı tamam güzel iki Londra anlaşmasıyla bu sefer İngiltere, Fransa, Rusya birleşiyor, İtalya.
Gel bakalım onu ne yapacağız sana Rodos.
Oniki Ada'yı antal içerisini veriyoruz.
Kabul mü?
Kabul tamam.
Petrograd Anlaşması'yla İngiltere, Fransa, Rusya'yı arasına alıyor.
Diyor ki Bak şimdi Rusya sana Doğu Anadolu'dan toprak verelim bu bölgeleri tamam mı?
Ama sen bizim sahip Kos anlaşmamızı tanı.
Evet bakın Ruslarla iki tane anlaşma yapılıyor.
Gizli anlaşma biri Boğazlar, biri Petro vura ve Rusya Sykes-Picot karşılığında bu anlaşmalara kabul etmiş ve Sykes-Picot da kabul ettiğini söylemiştir.
İngiltere ve Fransa'ya baktığımız zaman six pico anlaşmasıyla aslan payını aldığını görüyoruz.
Kendi aralarında oturup bir paylaşım yapıyorlar.
Orta Doğu topraklarına Anadolu Osman topraklarını söyleyelim.
Akdeniz, Adana, Urfa, Diyarbakır, Musul, Fransa mı olacak deniliyor ve Akka, Bağdat, Ürdün, Irak da İngiltere mi olacak deniliyor.
Buraya kadar ilginç, iki ülkenin denetiminde de Arap Devleti kurulacak.
Ondan bahsedilmiş.
Şerif Hüseyin'e böyle bir söz vermişlerdi.
Bağımsız bir Arap Krallığı ama İngiltere'nin ve Fransa'nın kontrolünde olacak bu.
Bir de Filistin var ve burada da uluslararası yönetime geçilecek diye bir kaide koymuşlar.
Ama buradaki amaçları bir Yahudi devletini kurmak.
Olabilelim çünkü 1917 yılında Balfour Deklerasyon denilen bir deklerasyon yayınlandı.
Burada Filistin'de bağımsız bir İsrail, yani Yahudi devleti kurulması istendi.
Sadece bunlar mı hocam?
Hayır işte Tunus, Cezayir, Fas, Libya gibi yerlerin de paylaşımları yapılıyor. Özelikle Arap toprakları, yani Afrika ve Ortadoğu toprakları.
İngiltere, Fransa'nın tam sömürgesi halinde.
Onu söyleyip burada ileride manda ve himaye rejimleri kuracaklar, onu da belirtelim.
Gelelim İngiltere'yle Arapların ilişkisine.
Mcmahon anlaşmasıyla İngiltere'yle Hicaz Şerifi Şerif Hüseyin.
Ki bu Şerif Hüseyin Peygamber soyundan geldiğini iddia eden bir kişi, Seyit sülalesinden gelen bir kişi aynı zamanda Osmanlı memuru.
Mekke Şerif, Araplar da etkisi ve nüfuzu olan bir kişi.
O yüzden de İngilizler bu kişiyle kontak kurdu ve Birinci Dünya Savaşı'nda Arapları isyana teşvik etti.
Osmanlı'ya karşı.
Şimdi burada Şerif Hüseyin'e verilen bazı sözler var.
Arap kralı olacaksın, İslam halifesi olacaksınız ve silah yardımı yapacağız.
Yeter ki Osmanlı'ya saldırın.
Zaten Araplar bize neyi saldırdı?
Birinci Dünya Savaşı'nda?
Tamam.
Şimdi İtalyanlara bakalım.
Şimdi Sykes-Picot gibi bir anlaşma var.
İtalya sadece bir bölgeye almış onlara.
Rodos iki Ada'yı vermişsin.
İnter'e diyor ki Hayır siz en büyük pay almışız, ben de istiyorum diyor.
İngiltere, Fransa, İtalya bu sefer kendi arasında toplanıyorlar.
Rusların onayı şartıyla aralarında bir anlaşma imzalıyor.
Diyorlar ki yine Sykes-Picot.
Karşılık sana da İzmir ve çevresini verelim.
Tamam mı İtalya?
Kabul mü?
Kabul.
Ama biliyorsunuz ki Rusya savaştan çekilince sen de maden anlaşması da tabii otomatik olarak düşmüş olacak.
Peki bütün bu gizli anlaşmaları dünyaya kim duyuruyor?
Rusya savaştan çekiliyor, Bolşevikler kazanıyor, Menşevikler kaybediyor.
Yani Çar düşürülüyor.
Artık halk egemenliği başlıyor Rusya'da ve ne oluyor?
Rusya'da ne diyor?
Biz diyor barış yanlısı.
Biz dünyada ne kadar pislik varsa açıklayacağız.
Bu Çarlık Rusya var ya, Çarlık Rusya her şeyi yaptı, işte böyle böyle gizli anlaşmalar yaptı falan gibisinden.
Dünya bütün bu gizli anlaşmaları Ruslar tarafından öğreniyor.
Burada şunu da ifade edelim. Bu gizli anlaşmalarla özellikle İtalya baktığınız zaman şöyle Londra Anlaşması ve de Mare anlaşmalarıyla İtalya'nın İtilaf tarafına geçtiğini görüyoruz.
Yani ittifaktan itirafa geçti.
Aynısını İkinci Dünya Savaşı'nı da yapacak İtalya.
Yani burada yer değiştiren devlet İtalya oluyor.
Arkadaşlar Almanların, Osmanlı Devleti'nin yanında olan İtalya ne oldu?
Karşı tarafa geçti.
Tabi bu karşı tarafa geçmesinde ne etkili?
Avusturya ile arasında sorun da vardı.
Yani kendi içinde de sorun yaşıyordu.
Evet, gelelim uyuyan devin savaşa girmesi.
Yani Amerika'nın savaşa girmesi de Wilson 2'den.
Arkadaşlar şimdi burada şunu söyleyebiliriz.
Abd önce tarafsızlığı kendi içinde.
1823 yılında Amerikan başkanın bir politikası vardı.
Biz Avrupa'nın meselelerine karışmayız, onlar da bizimkine değil böyle bir politika benimsemiş derdi.
Çünkü Amerika Avrupa'ya karşı, özellikle İngilizlere karşı, sömürgeciliğe karşı bir bağımsızlık vermişti.
Bu yüzden de böyle bir politika benimsedi.
Yani içe kapalı bir politika.
Yani bana dokunmayın kardeşim, siz ne haliniz varsa görün.
Ama savaşın şartları değişti.
Biliyorsunuz Rusya savaştan çekilince itilaf devletleri yalnız kaldı bu durumda.
İngiltere, Fransa, Rusya'nın borcunu doldurabilmek için Amerika'ya savaşa ikna etmeye çalıştılar.
Önce Amerika tabii buna girmedi ama sonradan başka olaylar yaşanıyor.
Şimdi Amerika'nın olayına bakalım.
Savaşta İtilaf grubuna silah satışı yapıyor Amerika.
Almanlar ise bunu önlemek için Amerikan gemileri batırıyor.
Sürekli bir batar, iki batar, üç batar, bir dörtte de beşte de.
Ne oluyor hocam?
Artık Amerikan yolcu gemilerini Almanlar batırdığı için ne olacak hocam?
Amerika savaşa bu şekilde girecek ama girerken de ilkeler yayınlayacak.
Buna da biz ne diyoruz hocam?
Wilson ilkeleri diyor.
Yani Amerika'nın savaşa girmesinde etkili olan unsur Almanlar dır.
Çünkü Amerikan gemisini batırıyor.
Amerikalılar da bundan hiç hiç haz etmiyor.
Artı İngiltere, Fransa'nın da çabaları var.
O dönemin Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, misyonun ilkelerini Eğer uyarsanız savaşa giderim diyor. İngiltere Fransa'ya, İngiltere, Fransa diyor ki en tabii sen savaşa yı hiç sorun etme diyorlar.
Ama bakalım şimdi neymiş bu maddeler?
Savaşta kazanan, yenilenler de savaş, tazminat ve toprak almayacak.
Şimdi bu savaşın bitmesine zemin hazırlayan bir madde.
Düşünsenize İngiltere, Fransa bunu kabul eder mi?
Normalde ettiler ama içlerinden etmiyorlar.
Şimdi köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyor.
İngiltere, Fransa, yani Wilson'un ilkeleri.
Normalde İngiltere, Fransa'nın aleyhine, lehine değil.
Ama niye kabul ediyorlar hocam Wilson ilkelerine?
Şimdi göz göre göre.
Çünkü zor durumdalar.
İki her ulus kendi geleceğini kendi belirleyecek.
Sert de terminal yani milletler kendi kendine yeter.
Bu imparatorların çözülmesini hızlandıran bir süreç.
Ülkelerin gelişmesi üzerindeki engeller kalkacak.
Yani kapitülasyonlar kaldırılması isteniyor.
Dünya barışı uluslararası bir demir kurulmalıdır.
Burada milliyetçilik unsurunu da görebiliriz.
Çünkü bu uluslararası cemiyet dünya barışını korursa her millette özgürlüğüne de kavuşmuş olur.
Assaf Loren Fransa'ya verilecektir.
O büyük kömür havzaları Fransa'ya kaldı.
Belçika, Polonya artık bağımsız olacaklar.
Osmanlı içinde yaşayan azınlıklar kendi egemenliğini kurabilir.
Bizim için kötü bir olay, kötü bir madde.
Osmanlı Türkleri yani Osmanlı daki Türkler de çoğunlukta bulunduğu bölgelerde Türk egemenliği geçerli olacaktır diyor.
Yani Wilson ilkelerinin bizim için hem iyi hem kötü maddeleri var.
Bu da bizim milli mücadelemizin dayanağı olacak.
Osmanlı boğazları ticarete açılacaktır.
Bu bizim için kötü.
Bizim boğazımızdan kimin geçip geçeceğine gene uluslararası bir komisyon karar verecek.
Gizli anlaşmalar yapılmayacaktır.
Işin de bu Wilson ilkeleri.
Allah aşkına İngiltere Fransa'ya uyuyor mu?
Uymuyor.
O yüzden de sadece sırf Amerika savaşa girsin diye ellerini okşayıp bekliyorlar.
Şimdilik sabırla bekliyorlar.
Bu Wilson ilkelerine de Paris Konferansı'nda ayar verecekler.
İngiltere, Fransa, hele bir savaş bitsin, Paris'te bir toplanalım diyecekler.