Karasal ortama uyum sağlamış bitkilerde toprak üstü ve toprak altı olmak üzere iki organ sistemi bulunur.
Toprak üstü organ sistemine sürgün sistemi, toprak altı organ sistemine ise kök sistemi denir. Kökler bitkiyi toprağa bağlar, bitkinin topraktan su ve mineral almasını sağlar.
Kökler tabii ki fotosentez yapamaz.
Havuç, turp, kereviz gibi besin depolayabilen bitkilerin köklerinde sürgün sisteminde fotosentezle üretilen organik besinler depolanır.
Kurak bölgelerde yaşayan bitkilerin kökleri su ve mineral alımını gerçekleştirmek için oldukça iyi gelişmiştir.
Sürgün sistemi ise toprak yüzeyinde kalan gövde, dal, yaprak, çiçek ve meyveden oluşur.
Sürgün sisteminde fotosentezin gerçekleştiği yapılar yer alır.
Bitkilerde yer alan dokuları üstlendikleri görevlere göre meristem, temel, iletim ve örtü doku olmak üzere dört gruba ayırıyoruz.
Şimdi meristem dokudan bahsedelim.
Meristem doku bitkilerde kök, gövde ve dalların uç kısmındaki büyüme bölgelerinde bulunur.
Sürekli bölünebilme yeteneğine sahip farklılaşmamış hücrelerden oluşur.
Meristem doku hücrelerinde mitoz bölünme gözleniyor.
Hücreleri canlı, bol sitoplazmalı, büyük çekirdekli ve ince çeperlidir.
Tabii ki metabolizmaları da hızlıdır. Hücrelerinin arasında boşluk bulunmaz.
Ya hiç koful bulundurmazlar ya da çok küçük kofullara sahiptirler.
Meristem hücrelerinin bölünmesi ile meydana gelen yeni hücreler farklılaşarak çeşitli dokuları, dokular da bir araya gelerek organları meydana getirir.
Böylece bitki büyür ve gelişir. Meristem doku bitkilerde enine kalınlaşmayı ve boyca uzamayı sağlar.
Meristem dokuya bu nedenle bölünür doku ya da sürgen doku da denir. Meristem doku bulunduğu yere ve kökenine göre sınıflandırılır.
Bulundukları yere göre de ikiye ayırıyoruz.
Uç meristem ve yanal meristem.
Bunlara apikal ve lateral de denir.
Kökenlerine göre de primer ve sekonder olmak üzere ikiye ayırıyoruz. Primer meristeme birincil, sekonder meristeme ikincil meristem de denir.
Birincil meristem doku bitkinin kök, gövde ve dallarının ucunda bulunur.
Yani bitkinin boyca uzamasını sağlar. Uç meristem embriyonik dönemden itibaren aktiftir. Hayvanlarda büyüme sınırlıdır ancak bitkilerde uç meristemden kaynaklı olarak büyüme sınırsızdır. Uç meristemin bulunduğu bölgelerde uzama ve büyüme olayları gerçekleştiği için bu bölgeler büyüme noktası olarak adlandırılır.
Kökü inceleyelim. Burada turuncu ile gösterdiğim yapı uç meristem. Uç meristemin korunması gerekir.
Burada koruyan yapıya kaliptra (yüksük) diyoruz.
Kök yüksüğü yer çekimini algılayarak kökün yer çekimiyle aynı doğrultuda büyümesini de sağlar ve burada da gövde ucunda yer alan uç meristem var.
Burada da koruyucu genç yapraklar bulunur.
İşte bu şekillerde meristem korunmuş oluyor.
Bu arada kaliptra çıkardığı salgılarla toprağı yumuşatarak kökün daha kolay uzamasını da sağlar.
Kaliptra zedelendiği zaman meristem doku kaliptrayı onarır. İkincil meristem bölünme yeteneğini kaybetmiş bazı hücrelerin hormonların etkisiyle sonradan bölünme özelliği kazanmasıyla oluşur.
Yani primer meristem gibi embriyonik dönemden itibaren aktif değildir, sonradan aktifleşir.
Çift çenekli bitkiler ve çam gibi açık tohumlu bitkilerde bulunur.
Bitkilerin gövde ve köklerinde enine kalınlaşmaya yani sekonder büyümeye en önemli katkıyı lateral (yanal) meristemler sağlar.
Sekonder meristem doku, damar kambiyumu ve mantar kambiyumu olmak üzere iki çeşittir.
Damar kambiyumuna vasküler kambiyum da denir.
Kambiyum odunsu ve bazı otsu bitkilerin kök ve gövdelerinde madde iletiminden sorumlu yapıların oluşmasını sağlar.
Madde iletiminden sorumlu yapılar da ksilem ve fluemdir. Kambiyum sayesinde enine büyüme kalınlaşma gerçekleşir.
En önemlisi de yaş halkalarını oluşturur.
Ilıman bölgelerdeki çok yıllık odunsu bitkilerde enine büyüme ilkbaharda başlar, yaz boyunca devam eder ve sonbaharda oldukça yavaşlar. Büyüme sırasında ilkbaharda büyük ve ince çeperli hücreler, sonbaharda küçük ve kalın çeperli hücreler oluşur.
İlkbaharda oluşanlar açık renkli, sonbaharda oluşanlar koyu renklidir.
Üst üste yığılan bu tabakalar enine kesitte iç içe halkalar şeklinde görülür.
Sonbahar halkası koyu renkli, ilkbahar halkası ise açık renklidir.
Bu yüzden bir açık ve bir koyu renkli halka bitki için bir yıl anlamına gelir.
Yani her yıl tekrarlanan bu halkalar bitkinin yaşının hesaplanmasını sağlar. Ağaçtaki yıllık halka genişliği o yıl yaşanan iklim koşullarıyla doğrudan ilişkilidir.
İklim koşulları ağacın büyümesi için optimumsa ağaçtaki yaş halkası geniş, iklim koşulları ağacın büyümesi için uygun değilse yaş halkaları dar olmaktadır. Bu arada tek çenekli bitkilerde ve yapraklarda kambiyum bulunmaz.
Enine büyüme sırasında odunsu gövdelerin en dıştaki koruyucu tabakasının hücreleri gerilmeye dayanamaz ve parçalanır. Mantar kambiyumu koruyucu doku yani epidermisin kaybı sonrası odunsu bitkilerde gövdeyi ve kökü dışarıdan kuşatan mantar dokuyu oluşturur. Mantar kambiyumu canlıdır ancak mantar doku cansızdır.
Hatta mantar dokuya peridermis adını da veriyoruz.
Bunları örtü dokuda tekrardan konuşuyor olacağız.
Mantar doku hücrelerinin çeperlerinde yoğun şekilde süberin birikir.
Ayrıca çeperlerde lignin birikimi de görülür.
Bu doku büyük ölçüde suya geçirimsizdir ve su kaybını da engeller.
Toprak üstü organ sistemine sürgün sistemi, toprak altı organ sistemine ise kök sistemi denir. Kökler bitkiyi toprağa bağlar, bitkinin topraktan su ve mineral almasını sağlar.
Kökler tabii ki fotosentez yapamaz.
Havuç, turp, kereviz gibi besin depolayabilen bitkilerin köklerinde sürgün sisteminde fotosentezle üretilen organik besinler depolanır.
Kurak bölgelerde yaşayan bitkilerin kökleri su ve mineral alımını gerçekleştirmek için oldukça iyi gelişmiştir.
Sürgün sistemi ise toprak yüzeyinde kalan gövde, dal, yaprak, çiçek ve meyveden oluşur.
Sürgün sisteminde fotosentezin gerçekleştiği yapılar yer alır.
Bitkilerde yer alan dokuları üstlendikleri görevlere göre meristem, temel, iletim ve örtü doku olmak üzere dört gruba ayırıyoruz.
Şimdi meristem dokudan bahsedelim.
Meristem doku bitkilerde kök, gövde ve dalların uç kısmındaki büyüme bölgelerinde bulunur.
Sürekli bölünebilme yeteneğine sahip farklılaşmamış hücrelerden oluşur.
Meristem doku hücrelerinde mitoz bölünme gözleniyor.
Hücreleri canlı, bol sitoplazmalı, büyük çekirdekli ve ince çeperlidir.
Tabii ki metabolizmaları da hızlıdır. Hücrelerinin arasında boşluk bulunmaz.
Ya hiç koful bulundurmazlar ya da çok küçük kofullara sahiptirler.
Meristem hücrelerinin bölünmesi ile meydana gelen yeni hücreler farklılaşarak çeşitli dokuları, dokular da bir araya gelerek organları meydana getirir.
Böylece bitki büyür ve gelişir. Meristem doku bitkilerde enine kalınlaşmayı ve boyca uzamayı sağlar.
Meristem dokuya bu nedenle bölünür doku ya da sürgen doku da denir. Meristem doku bulunduğu yere ve kökenine göre sınıflandırılır.
Bulundukları yere göre de ikiye ayırıyoruz.
Uç meristem ve yanal meristem.
Bunlara apikal ve lateral de denir.
Kökenlerine göre de primer ve sekonder olmak üzere ikiye ayırıyoruz. Primer meristeme birincil, sekonder meristeme ikincil meristem de denir.
Birincil meristem doku bitkinin kök, gövde ve dallarının ucunda bulunur.
Yani bitkinin boyca uzamasını sağlar. Uç meristem embriyonik dönemden itibaren aktiftir. Hayvanlarda büyüme sınırlıdır ancak bitkilerde uç meristemden kaynaklı olarak büyüme sınırsızdır. Uç meristemin bulunduğu bölgelerde uzama ve büyüme olayları gerçekleştiği için bu bölgeler büyüme noktası olarak adlandırılır.
Kökü inceleyelim. Burada turuncu ile gösterdiğim yapı uç meristem. Uç meristemin korunması gerekir.
Burada koruyan yapıya kaliptra (yüksük) diyoruz.
Kök yüksüğü yer çekimini algılayarak kökün yer çekimiyle aynı doğrultuda büyümesini de sağlar ve burada da gövde ucunda yer alan uç meristem var.
Burada da koruyucu genç yapraklar bulunur.
İşte bu şekillerde meristem korunmuş oluyor.
Bu arada kaliptra çıkardığı salgılarla toprağı yumuşatarak kökün daha kolay uzamasını da sağlar.
Kaliptra zedelendiği zaman meristem doku kaliptrayı onarır. İkincil meristem bölünme yeteneğini kaybetmiş bazı hücrelerin hormonların etkisiyle sonradan bölünme özelliği kazanmasıyla oluşur.
Yani primer meristem gibi embriyonik dönemden itibaren aktif değildir, sonradan aktifleşir.
Çift çenekli bitkiler ve çam gibi açık tohumlu bitkilerde bulunur.
Bitkilerin gövde ve köklerinde enine kalınlaşmaya yani sekonder büyümeye en önemli katkıyı lateral (yanal) meristemler sağlar.
Sekonder meristem doku, damar kambiyumu ve mantar kambiyumu olmak üzere iki çeşittir.
Damar kambiyumuna vasküler kambiyum da denir.
Kambiyum odunsu ve bazı otsu bitkilerin kök ve gövdelerinde madde iletiminden sorumlu yapıların oluşmasını sağlar.
Madde iletiminden sorumlu yapılar da ksilem ve fluemdir. Kambiyum sayesinde enine büyüme kalınlaşma gerçekleşir.
En önemlisi de yaş halkalarını oluşturur.
Ilıman bölgelerdeki çok yıllık odunsu bitkilerde enine büyüme ilkbaharda başlar, yaz boyunca devam eder ve sonbaharda oldukça yavaşlar. Büyüme sırasında ilkbaharda büyük ve ince çeperli hücreler, sonbaharda küçük ve kalın çeperli hücreler oluşur.
İlkbaharda oluşanlar açık renkli, sonbaharda oluşanlar koyu renklidir.
Üst üste yığılan bu tabakalar enine kesitte iç içe halkalar şeklinde görülür.
Sonbahar halkası koyu renkli, ilkbahar halkası ise açık renklidir.
Bu yüzden bir açık ve bir koyu renkli halka bitki için bir yıl anlamına gelir.
Yani her yıl tekrarlanan bu halkalar bitkinin yaşının hesaplanmasını sağlar. Ağaçtaki yıllık halka genişliği o yıl yaşanan iklim koşullarıyla doğrudan ilişkilidir.
İklim koşulları ağacın büyümesi için optimumsa ağaçtaki yaş halkası geniş, iklim koşulları ağacın büyümesi için uygun değilse yaş halkaları dar olmaktadır. Bu arada tek çenekli bitkilerde ve yapraklarda kambiyum bulunmaz.
Enine büyüme sırasında odunsu gövdelerin en dıştaki koruyucu tabakasının hücreleri gerilmeye dayanamaz ve parçalanır. Mantar kambiyumu koruyucu doku yani epidermisin kaybı sonrası odunsu bitkilerde gövdeyi ve kökü dışarıdan kuşatan mantar dokuyu oluşturur. Mantar kambiyumu canlıdır ancak mantar doku cansızdır.
Hatta mantar dokuya peridermis adını da veriyoruz.
Bunları örtü dokuda tekrardan konuşuyor olacağız.
Mantar doku hücrelerinin çeperlerinde yoğun şekilde süberin birikir.
Ayrıca çeperlerde lignin birikimi de görülür.
Bu doku büyük ölçüde suya geçirimsizdir ve su kaybını da engeller.