Kan ile Doku Arasında Madde Alışverişi ve Kan Grupları

Kan ile doku arasındaki madde değişimi  kılcal damarlarda gerçekleşir.
Bu olaya   starling görüşü adını da veriyoruz.
Bu olayda  etkili olan iki çeşit basınç var.
Kan basıncı   ve ozmotik basınç.
Kan basıncı kalbin kanı  pompalaması ile oluşan basınçtır.
Atardamardan   toplardamar ucuna doğru kan basıncı azalır.  Atardamar ucunda yaklaşık 30 - 40 milimetre   civa iken toplardamar ucunda yaklaşık 10 - 15  milimetre civaya düşer.
Kanın kılcal damarların   içindeki proteinlerden kaynaklanan ozmotik  basıncı ise damar boyunca sabittir.
Yaklaşık   nedeni protein geçişinin kılcal damarlardan doku   sıvısına güçlükle ve basıncı etkilemeyecek kadar  az gerçekleşmiş olmasıdır.
Doku sıvısı demişken   hemen onun ne olduğunu da açıklamak istiyorum.  Doku sıvısı dokuları oluşturan hücrelerin içinde   bulunduğu sıvıdır.
Sürekli olarak doku sıvısından  bahsediyor olacağız.
Starling görüşüne geçmeden   önce kan basıncını itici güç, ozmotik basıncı ise  çekici güç olarak aklınızda tutmanızı isteyeceğim.
Şimdi bu şekli inceleyelim.
Bunlar dokuyu  oluşturan hücreler olsun.
Etrafında ise doku   sıvısı bulunuyor.
Doku hücresinin etrafında ise  kan damarları var.
Kanın akış yönü bildiğimiz   üzere atardamardan toplardamara doğru.  Biraz önce kan basıncının atardamar ucundan   toplardamar ucuna doğru azaldığını söylemiştim.  Kan basıncını K.B.
olarak kısalttım ve bu şekilde   çizdim.
Kanın ozmotik basıncının da sabit  olduğunu söylemiştim.
Bunu da O.B.
şeklinde   kısaltıyorum.
İlk olarak atardamar ucunu yani bu  bölgeyi inceleyelim.
Burada kan basıncı ozmotik   basınçtan daha fazla.
Kan basıncını itici güç  olarak düşünmenizi istemiştim.
Yani kılcal   damarın bu bölgesinde itici güç fazla olduğu  için damarın içerisindeki maddeler doku sıvısına   geçer.
Oksijen, karbondioksit, tuzlar, glikoz,  aminoasitler, laktik asit, üre gibi maddeler   kılcal damarlardan geçebilir.
Şimdi burada doku  sıvısına oksijenin geçtiğini düşünelim.
Ardından   da oksijen doku hücrelerine geçecek.
Böylece  doku hücrelerinin oksijen ihtiyacı karşılanacak.   Şimdi de kılcal damarın toplardamar ucuna yakın  olan bölgesini konuşalım.
Burada ozmotik basınç   kan basıncından daha fazla.
Yani o zaman çekici  gücün daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Mesela   doku hücrelerinin ürettiği atık bir madde olan  karbondioksidi düşünelim.
Karbondioksit hücreden   çıkar ve öncelikle doku sıvısına geçer.
Ardından  çekici gücün etkisiyle kılcal damarın içerisine   geçer.
Farkettiyseniz atardamarın içerisinde  yer alan temiz kan toplardamarda kirlenmiş   bir halde.
Starling görüşüyle açıklanan bu madde  geçişinde doku sıvına geçen madde miktarı kılcala   geri dönen madde miktarından daha fazladır.
Az  miktarda da olsa dengesizliğe yol açan bu durum   lenf sistemi ile çözülür.
Çünkü doku sıvısında  kalan bazı maddeler lenf sistemiyle sonradan   kan dolaşımına katılır.
Bunu daha detaylıca  lenf dolaşımında konuşuyor olacağız.
Biraz da   kan gruplarını konuşalım.
Kırmızı kan hücrelerinin  yani alyuvarların hücre zarı yüzeylerinde yüzlerce   farklı antijen bulunur.
Antijenler kan grubumuzun  belirlenmesinde rol oynayan proteinlerdir.
Biz A B   bahsediyor olacağız.
İnsanlarda A ve B tipi   antijenlerden sadece biri ya da her ikisi  bulunabildiği gibi hiç biri de bulunmayabilir.   Alyuvar zarında A antijeni bulunuyorsa bu kişi A  kan grupludur.
Sadece B antijeni bulunduruyorsa B   kan grupludur.
Hem A hem B antijeni bulunduruyorsa  AB kan grupludur.
Eğer her iki antijeni de bulundurmuyorsa 0 kan grupludur.
Günümüzde insanların  %47'si 0 grubu, %41'i A grubu, %9'u B grubu,   %3'ü AB grubu kana sahiptir.
Vücut doğumdan  antijenlere göre antikor üretmeye başlar.
Eğer  alyuvar zarında A antijeni yoksa plazmada anti-A   antikoru üretilir.
B antijeni yoksa anti-B,  hiçbiri yoksa hem anti-A hem anti-B üretilir.   Eğer iki antijen de varsa plazma antikor içermez.  A ve B antijenlerinden farklı olarak alyuvar zarı   üzerinde Rh faktörü antijenleri de bulunabilir.
En  yaygın Rh faktörü antijen D'dir.
Bu antijene sahip   bireyler Rh pozitif olarak adlandırılırken,  antijen bulundurmayanlar Rh negatif olarak   adlandırılır.
Rh negatif bireylerin plazmasında  üretilecek olan anti-D antikorları Rh antijeni   ile ilk karşılaşmadan itibaren sentezlenir.
Kan  nakli bireyin alyuvarlarında antijen, plazmasında   antikor bulundurmasına göre yapılır.
Herhangi bir  antijene sahip bireyin kanı buna karşı antikor   içeren bireye verilmemelidir.
Genellikle bireyler  kendi kan grubundan olan bireylerden kan alabilir.   Bir kişiye kendi kan grubundaki antikorlarla  reaksiyona girecek başka gruptan bir kan verilirse   kanında aglütinasyon yani çökelme başlar.
Çökelen  kan damarları tıkar ve alyuvarların parçalanması   sonucu alyuvar sayısı hızla azalır.
Ve  hemoglobin miktarı plazmada artar.
Çünkü   hemoglobin alyuvarların yapısında bulunan bir  proteindir.
Bu durumda böbrek damarları daralır ya   da tıkanır.
Akut böbrek yetmezliği ortaya çıkar.  Hemoglobinin yıkılması sonucu bilirubin ortaya   çıkar.
Bilirubinin vücuttan atılmasında meydana  gelen yavaşlama sonucunda sarılık oluşur.
Bu durum   genellikle yeni doğan bebeklerde fizyolojik  sarılık olarak görülür.
Kan, kaybedildiğinde   yerine konulması gereken hayatı bir sıvıdır.  Düzenli kan bağışlamak ihtiyaç anında uygun   kanın hemen bulunup tedavinin hemen başlaması  anlamına gelir.
18 - 55 yaşları arasındaki   bireylerin küçük bir tüp kan vererek sisteme  verici olarak dahil edilmeleri tedavi bekleyen   binlerce hasta için umut olacaktır.
Kan ve ilik  nakillerinde vericilerin sağlığında herhangi bir   olumsuzluk bu yaşanmazken belki de hiç tanımadığı  bir insanı hayata bağlamak kendisine de yaşam   enerjisi katacaktır.
Son olarak İbni Nefs'den  bahsedelim.
İbni Nefs kalpteki karıncıklar   arasında herhangi bir geçişin olmadığını, kanın  akciğerlere gönderilip temizlendikten sonra   kalbe tekrar geri döndüğünü vurgulamıştır.  Yani küçük kan dolaşımını tespit etmiştir.
Dolaşım Sistemleri
Kan Dolaşımı 5 / 5
Kan ile Doku Arasında Madde Alışverişi ve Kan Grupları
Kan ile Doku Arasında Madde Alışverişi ve Kan Grupları