Organik Bileşiklerin Tarihsel Gelişimi

Merhaba arkadaşlar bu dersimize organik kimya giriş yapıyoruz.
İşte beklediğiniz ders diyebilirim.
Bir çoğunuzun korktuğu, bir çoğunuzun merakla beklediği, bir çoğunuzun heyecanla beklediği Dersimiz Konumuz Organik Kimya.
Dersin başında şunu söylemek istiyorum.
Organik kimya zor bir ders değildir.
Kolay bir derstir.
Konuları izledikçe göreceksiniz.
Ezber gibi gelebilir size ama öyle değil.
Birkaç tane bilmeniz gereken kalıp vardır.
Daha sonra sorular hep aynı kalıp üzerinde döner.
Soru çözdük ve diğer kimya konularına göre daha kolay çözdüğünü de göreceksiniz arkadaşlar.
Şimdi organik kimya ile ilgili bilgi verip de konumuza, dersimize başlayalım.
Organik kelimesi ilk olarak Berzelius tarafından kullanılmıştır.
ve Berzelius'a göre organik bileşikler, organik maddeler sadece canlı organizmalar tarafından üretilebiliyordu.
Bakın şimdi sevgili arkadaşlarım.
On dokuzuncu yüzyılın başında organik kimyadan insanların haberi var.
Organik bileşikler biliniyor ama sadece canlı organizmada olduğu düşünülüyor.
Yani laboratuvar ortamında üretilemeyeceği düşünülüyor ve buna da Berzelius Yaşam Gücü Vitalizm adını veriyor.
1828 yılında ise Frederic Wöhler herşeyi değiştiriyor.
Laboratuvarda çalışmaları yaparken an organik bileşiklerin tepkimeleri sonucunda bakın birinci tepkimemiz potasyum siyanürle kurşun 4 oksit ile tepkimesinden potasyum siyanat kurşun iki oksit elde etmiş, daha sonra yine potasyum siyanatı almış.
Amonyum sülfatla başka bir bileşikler geliştirdiği zaman potasyum sülfat ve amonyum siyanat elde etmiş.
Amonyum siyanattan ise ürün elde etmiş.
Şimdi siz bu bileşiklerin hepsini bilecek misiniz?
Tabii ki hayır.
Sizin bilmeniz gereken şey ne?
Burada gördüğünüz bileşikler anorganik bileşikler.
En son gördüğünüz bileşik ise organik bir bileşik.
Ve bu nerede yapılıyor arkadaşlar?
Bu tepkimeler nerede gerçekleşiyor?
Laboratuvarda.
Berzelius ne demişti?
Laboratuvarda biz organik bileşikleri elde edemeyiz demişti.
Ve onlar ne yaptı?
Laboratuvarda ana organik bileşiklerden yola çıkarak organik bir bileşik olan ürünü elde etti.
İşte Wöhler'in yaptığı her şeyi değiştirdi.
Tepkimeler bunlar.
Tepkimeleri ezbere bilmenize gerek yok ama göz aşinası olmanız önemli.
Tabii ki burada ürenin formülünü bilmeniz lazım.
Üre ezberlenecek bir bileşiktir.
İlerleyen zamanlarda zaten öğrenmiş olursunuz.
Boşluklarımızı dolduralım.
1828 yılında Frederic Wöhler anorganik maddelerden başlayarak organik bir madde olan üreyi elde etmiştir diyoruz ve bu şekilde laboratuvar ortamında ilk kez organik bileşik elde edilmiştir diye de notumuzu düşüyoruz arkadaşlar.
Şimdi organik bileşikler hangileri?
Organik bileşikler hangileri?
Yukarıda ben buradaki tepkimedeki bileşiklere organik dedim.
Üre organik dedim.
Ben bunu nasıl ayıracağım, nasıl ayıracaksınız arkadaşlar?
Zamanla hepsini zaten detaylı bir şekilde öğreneceksiniz.
Buraya takılmayalım sadece.
Şu anda bilmeniz gereken şey organik bileşiklerin yapısında kesinlikle karbon olmak zorunda.
Karbonsuz bir organik bileşik olamaz.
Ana zincir karbondan oluşur.
Hatta ana zincirde yardımcı olarak hidrojen de bulunur.
Karbon hidrojen atomların yanında bazen flor, klor, azot, oksijen, kükürt gibi atomları da görebiliriz.
Örneklerimize bakalım.
Bakın karbon hidrojen var.
Bileşiklerin isimleri önemli değil.
Şu anda zaten hiçbir ismi ne bilmiyorsunuz.
Yani birkaç tanesini biliyor olabilirsiniz.
Karbon, hidrojen, karbon, hidrojen var.
Karbon, hidrojen, yanında oksijen var.
Karbon, hidrojen, oksijen, karbon, hidrojen, oksijen var.
Gördüğünüz gibi hepsine karbon, hidrojen ve oksijen var.
Yalnız azotu da yazayım.
Metanın yanına ch3'ün yanına bir nh2 ekliyorum.
Bakın karbon, hidrojen, azot.
Bildiğiniz bir tane bileşik yazayım.
Karbon, oksijen ve hidrojen gördünüz ki bunlar da organik bileşiklerdir.
Anorganik bileşikleri nasıl ayıracağım?
Anorganik bileşikler ise organik olmayan bileşiklerdir.
Bunlar kimdir?
Genellikle bildiğiniz asitler.
Bakın asidik asit dışında coh içeren karbon hidrojen bileşikler karboksilik asittir yani organik asittir.
Hidrojen klorür, potasyum, manganez.
Sodyum klorür, karbonik asit, sodyum siyanür, alüminyum hidroksit, karbondioksit, karbonmonoksit bunlar sorularda sürekli karşınıza gelir.
Özellikle karbon ve oksijen içerenler sürekli karşınıza gelir.
Bunlar inorganik bileşiklerdir ama organik bileşiklerin yapısında genellikle mineraller, asitler, tuzlar vardır arkadaşlar.
Şimdi bir notum var buraya bakalım.
Özellikle son yıllarda çokça karıştırılan kısım.
Bakalım karbon dioksit, karbonik asit, kalsiyum karbonat ve hidrojen siyanür.
Arkadaşlarım bakın karbon, oksijen var, karbon, hidrojen, oksijen bu çok önemli çokça soruluyor.
Karbon hidrojen oksijen olduğu için organik değil, organik değil, kalsiyum karbonat organik değil.
Hem hidrojen siyanür yine organik değildir.
Asit asidik, özellikle tuz ve asit şeklinde düşünebilirsiniz.
Bunlar organik değil, anorganik bileşiklerdir diyoruz.
Şimdi organik ve anorganik bileşiklerin özelliklerine bakalım ve bu şekilde dersimizi bitirelim.
Organik bileşiklerin ana kaynağı canlılar ve fosillerdir.
Sevgili arkadaşlarım, anorganiklerin ise ana kaynağı mineraller, tuzlar, oksitler, asitler ve bazlardır.
Erime ve kaynama noktalarına geldiğimde organik bileşiklerin erime kaynama noktaları genellikle düşük.
Bakın genelleme yapıyoruz genellikle düşük Kime göre?
Anorganiklere göre.
Anorganik bileşiklerin ise burada ben tuzları görüyorum.
Mesela tuzların erime kaynama noktaları yüksekti, genellikle yüksektir diyebiliriz.
Tepkime hızları.
Organik bileşiklerin tepkime hızları çok yavaştır.
Biz bu yüzden genellikle tepkimelere katalizör kullanırız, katalizör kullanırız tepkimelerde.
Çok yavaş, anorganiklerin tepkimesi ise çok hızlıdır diyebilirim.
Kendine özgü kokuları, organik bileşiklerin kendine özgü kokuları vardır.
Arkadaşlar kendilerine özgü kokuların genellikle var, anorganik bileşikler ise genellikle yoktur diyebilirim.
Yanıcılık kısmına geldiğimde organik bileşikler yanıcıdır.
Evet.
Ama organik bileşikler ise genellikle yanıcı değildir diyebiliriz.
Doğadaki sayıları.
Şimdi hangi grubun doğadaki sayısı daha fazla?
E tabii ki anorganik bileşiklerden organik bileşiklerin sayısı daha fazladır.
Sayıları anorganik bileşiklerden fazla, anorganik bileşiklerin ise organik bileşiklerden daha da azdır diyebilirim.
İyonik mi, kovalent mi?
Organik bileşikler genellikle kovalent bağlı bileşiklerdir.
Ama organik bileşikler ise bakın tuz, oksit, asit, baz genellikle iyonik bağlı bileşiklerdir diyoruz, tabii ki biz burada sadece genelleme yapıyoruz, bunu da tekrardan söylüyorum ve bu şekilde dersimizi bitiriyoruz arkadaşlar.
Bundan sonraki dersimizde de görüşmek üzere, hoşçakalın.