Merkezi sinir sistemi; beyin ve omurilik olarak ikiye ayrılır.
Beyin ise ön beyin, orta beyin ve arka beyin olmak üzere kendi içerisinde üç kısma ayrılıyor.
Sonrasında ön beyin; uç beyin ve ara beyin olmak üzere yine ikiye ayrılıyor.
Ara beyni de hipotalamus, epitalamus ve talamus olmak üzere üç kısımda inceliyoruz.
Arka beyin de kendi içerisinde beyincik, pons ve omurilik soğanı olmak üzere üçe ayrılıyor.
Beynimizin üç önemli görevi vardır.
Bunlar istemli ve istemsiz hareketleri denetlemek, zeka faaliyetlerini düzenlemek ve duyu organlarının çalışmasını düzenlemektir.
Karşımızda beyne ait bir şekilde görüyoruz.
Şimdi bunu incelemeye başlayalım.
İlk başta girintilerin ve çıkıntıların olduğu kısımdan bahsedelim.
Buraya uç beyin adını veriyoruz.
Uç beyin istemli ve bilinçli davranışların kontrol merkezidir.
Buradan enine bir kesit aldığımızı düşünelim.
Kesiti incelediğimiz zaman dış kısmının boz, iç kısmının ise ak madde olduğunu görürüz.
Boz maddeye beyin kabuğu da denir.
Şimdi, bu boz madde-ak madde olayını açıklayalım.
Herkes nöronların yapısını hatırlıyordur sanırım.
Hücre gövdesi ve akson olmak üzere nöronları iki kısma ayırmıştık.
İşte buradaki ak madde, nöronun miyelinli aksonlarından oluşur.
Boz madde kısmı ise, nöronların hücre gövdelerinden ve hücre gövdesinde bulunan dendritlerden oluşur.
Bu arada uç beyne, beyin yarım küreleri adını da veririz.
Ve beynimiz sağ ve sol iki yarım küreden oluşmaktadır.
Sol beyin genellikle matematiksel becerileri kontrol ederken sağ beyin ise hayal gücü, yaratıcılık, sezgi gibi becerileri kontrol etmektedir.
Aynı zamanda sol yarım küre, vücudun sağ tarafından gelen uyarıları alır ve kontrol eder.
Sağ yarım küre ise vücudun sol tarafından gelen uyarıları alır ve kontrol eder.
Bir de beynimizi enine ayıran bir yarık bulunuyor.
Bu yarığa da rolando yarığı adını veriyoruz.
Beyin yarım küreleri üstten ve alttan birbirine bağlanır.
Üstten birbirine bağlayan kısma nasırlı cisim, alttan birbirini bağlayan kısma ise beyin üçgeni deriz.
Aynı zamanda beynimizde epitalamus adını verdiğimiz bir bölge bulunur.
Burada epifiz bezi bulunmaktadır.
Bunun hemen alt kısmında ise talamus bulunur.
Talamus, duyu organlarından gelen uyarıların toplandığı ve uç beyindeki ilgili merkeze iletildiği kısımdır.
Ancak tabii ki koku hariç.
Aynı zamanda talamus uyanıklığı da kontrol eder.
Talamusun hemen altında hipotalamus bulunur.
Hipolatamus vücudumuz için çok önemli bir homeostasi merkezidir.
Hipotalamusu vücudumuzun termostatı olarak düşünebilirsiniz.
Çünkü vücut ısısını ayarlar.
Aynı zamanda kan basıncını, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını, uyku ve uyanıklığın ayarlanmasını, iştahı, su ve iyon dengesini, heyecanı, stres kontrolünü de denetler.
Ve hemen altında bulunan hipofiz bezinin çalışmasını da kontrol eder.
Hipofiz bezini endokrin sistemi işlerken ayrıntılı bir şekilde konuşuyor olacağız.
Bu kısım da orta beyni gösteriyor.
Orta beyin, görme ve işitme reflekslerinin merkezidir diyebiliriz.
Yani göz bebeği refleksinden, aynı zamanda kas tonusu ve vücut duruşunun ayarlanmasından da orta beyin sorumludur.
Bu arada kas tonusuna da bir açıklık getirelim.
Kas tonusu, dinlenme halindeyken çizgili kaslarımızın hafif kasılı olması durumudur.
Şimdi sıra geldi beyinciğe.
Beyinciğe, hayat ağacı adını da veriyoruz.
Tıpkı uç beyinde olduğu gibi beyincikte de dışta boz, içte ak madde yer almaktadır.
Beyincik istemli kas hareketlerini ve dengeyi kontrol eder.
Yeni doğan bebeklerin beyinciği henüz gelişmemiştir.
O yüzden dik oturamazlar ve yana doğru devrilirler.
Beyinciğin aynı zamanda kulağımızda bulunan yarım daire kanalları ve gözümüzle de koordineli bir şekilde çalıştığını söyleyebiliriz.
Örneğin karanlıkta atılan adımlar görülemediğinden denge rahatlıkla ayarlanamaz.
Beyincik iki yarım küreden oluşur.
Ve beyinciğin bu iki yarım küresi arasındaki bağlantıyı pons sağlar.
Ponsa aynı zamanda varoli köprüsü de denmekte.
Pons, omurilik soğanındaki solunum merkezini denetler.
Aynı zamanda bilinçaltı faaliyetleri de düzenler.
Şimdi biraz da omurilik soğanını konuşalım.
Omurilik soğanına, hayat düğümü adı da verilir.
Omurilik soğanında uç beyin ve beyinciğin aksine dışta ak madde, içte ise boz madde yer alır.
Ve beyinden çıkıp vücuda giden sinirler omurilik soğanında çapraz yapar.
Aynı zamanda omurilik soğanı vücudumuzdaki şeker miktarını düzenler, solunum, dolaşım, boşaltım gibi sistemlerin kontrolünü yapar.
Aynı zamanda hapşırma, öksürme, çiğneme, yutma, kusma, kan damarlarının büzülmesi gibi reflekslerin de kontrol merkezidir.
Beynimiz, beyin zarları ve kafatası kemiği tarafından korunmaktadır.
Beyin zarlarına meninges, hatta bu zarların iltihaplanmasıyla oluşan hastalığa da menenjit adı verilir.
Şimdi burada saç ,saçın hemen altında da kafatası kemiğinin bulunduğunu düşünelim.
Kafatasının hemen altında, kafatasına yapışık bir halde bulunan sert zar bulunmaktadır.
Sert zarın hemen altında örümceksi zar bulunur.
Örümceksi zarın hemen altında da ince zar bulunur.
Sert zar beyni darbelere karşı korur.
Örümceksi zar, ince zar ile sert zar arasında bir geçiş bölgesi oluşturur.
İnce zar ise beynin girinti ve çıkıntılarına gömülmüştür.
İnce zar üzerinde bol miktarda kan damarı bulunur.
Kan damarları sayesinde beynin oksijen ve glikoz ihtiyacı karşılanır.
İnce zar ile örümceksi zar arasında BOS, yani beyin omurilik sıvısı bulunmaktadır.
BOS, merkezi sinir sisteminin iyon dengesini kontrol eder.
Beyni basınca ve travmaya karşı korur, nöronlar ile kan arasındaki madde alışverişini düzenler.
Şimdi geliyoruz beyin loplarına.
Beyin lopları; ön lop, yan lop, şakak lobu ve arka lop olmak üzere dört çeşittir.
Bunlara frontal, parietal, temporal ve oksipital lop da diyoruz.
Her lobun farklı bir görevi vardır.
Frontal lop; planlama, organizasyon, problem çözme, dikkat, algılama ve tanımayla ilgili bilginin işlendiği yerdir.
İskelet kasları, yüz kasları ve dil kaslarının idare yeri burasıdır.
En önemlisi de insanın kişiliğinin oluşturulduğu lobdur.
Parietal lop; tatları ve dokunmanın algılandığı, acı hissinin oluştuğu ve bunların hafızaya alındığı yerdir.
Aynı zamanda okuma faaliyetinin kontrol edildiği bölüm de burasıdır.
Konuşma hem frontal hem de parietal lopların kontrolündedir.
Düşüncenin oluşması, işleyen bellek kavramı daha bu bölge için geçerlidir.
İnsan beyninin hayvan beyninden farkı özellikle bu bölgede ortaya çıkar.
Oksipital lop; görmenin ve fotoğrafik hafızanın merkezidir.
Başın arkasına vurulması bu bölgeyi uyarır ve yıldız görülmesine sebep olur.
Temporal lop; kokunun ve işitmenin anlamlandırıldığı yerdir.
Kısa süreli hafıza merkezidir.
Seslerle ilgili hafızanın da oluşturulduğu yerdir.
Oksipital lop ve temporal lop birlikte çalıştığında müzik ve ritim yetenekleri ortaya çıkar.
Biraz da beyin ölümünden bahsetmek istiyorum.
Beyin ölümü; tüm beyin, beyincik ve hayati merkezlerin yer aldığı beyin sapı denilen bölgenin fonksiyonlarının geri dönülmez şekilde kaybolduğu ve mutlak ölümle sonuçlanan bir süreçtir.
Beyin ölümü gerçekleşen kişinin sadece kalbi atmaktadır.
Ve diğer yaşamsal fonksiyonları tıbbi destek ve solunum cihazıyla sağlanır.
Şimdi son olarak bir örnek çözelim.
Karşımızda uç beyni zedelenen bir güvercin var.
Bu güvercin önüne koyulan yemeği yemez.
Çünkü yeme davranışını istemli olarak gerçekleştirmesi gerekir.
Ancak uç beyni zedelenmiş.
İstemli davranışlardan uç beynin sorumlu olduğunu konuşmuştuk.
Ağzına koyulan yemeği yutar.
Çünkü yutma davranışını omurilik soğanı kontrol etmektedir.
Uçmaz, havaya atılınca uçar.
Çünkü bu sefer refleks devreye girer.
Yürümez, itilirse yürür.
Çünkü yine burada refleks devreye girer.
Ancak uç beyni zedelendiği için istemli olarak kendisi uçmaz ve kendisi yürümez.
Beyin ise ön beyin, orta beyin ve arka beyin olmak üzere kendi içerisinde üç kısma ayrılıyor.
Sonrasında ön beyin; uç beyin ve ara beyin olmak üzere yine ikiye ayrılıyor.
Ara beyni de hipotalamus, epitalamus ve talamus olmak üzere üç kısımda inceliyoruz.
Arka beyin de kendi içerisinde beyincik, pons ve omurilik soğanı olmak üzere üçe ayrılıyor.
Beynimizin üç önemli görevi vardır.
Bunlar istemli ve istemsiz hareketleri denetlemek, zeka faaliyetlerini düzenlemek ve duyu organlarının çalışmasını düzenlemektir.
Karşımızda beyne ait bir şekilde görüyoruz.
Şimdi bunu incelemeye başlayalım.
İlk başta girintilerin ve çıkıntıların olduğu kısımdan bahsedelim.
Buraya uç beyin adını veriyoruz.
Uç beyin istemli ve bilinçli davranışların kontrol merkezidir.
Buradan enine bir kesit aldığımızı düşünelim.
Kesiti incelediğimiz zaman dış kısmının boz, iç kısmının ise ak madde olduğunu görürüz.
Boz maddeye beyin kabuğu da denir.
Şimdi, bu boz madde-ak madde olayını açıklayalım.
Herkes nöronların yapısını hatırlıyordur sanırım.
Hücre gövdesi ve akson olmak üzere nöronları iki kısma ayırmıştık.
İşte buradaki ak madde, nöronun miyelinli aksonlarından oluşur.
Boz madde kısmı ise, nöronların hücre gövdelerinden ve hücre gövdesinde bulunan dendritlerden oluşur.
Bu arada uç beyne, beyin yarım küreleri adını da veririz.
Ve beynimiz sağ ve sol iki yarım küreden oluşmaktadır.
Sol beyin genellikle matematiksel becerileri kontrol ederken sağ beyin ise hayal gücü, yaratıcılık, sezgi gibi becerileri kontrol etmektedir.
Aynı zamanda sol yarım küre, vücudun sağ tarafından gelen uyarıları alır ve kontrol eder.
Sağ yarım küre ise vücudun sol tarafından gelen uyarıları alır ve kontrol eder.
Bir de beynimizi enine ayıran bir yarık bulunuyor.
Bu yarığa da rolando yarığı adını veriyoruz.
Beyin yarım küreleri üstten ve alttan birbirine bağlanır.
Üstten birbirine bağlayan kısma nasırlı cisim, alttan birbirini bağlayan kısma ise beyin üçgeni deriz.
Aynı zamanda beynimizde epitalamus adını verdiğimiz bir bölge bulunur.
Burada epifiz bezi bulunmaktadır.
Bunun hemen alt kısmında ise talamus bulunur.
Talamus, duyu organlarından gelen uyarıların toplandığı ve uç beyindeki ilgili merkeze iletildiği kısımdır.
Ancak tabii ki koku hariç.
Aynı zamanda talamus uyanıklığı da kontrol eder.
Talamusun hemen altında hipotalamus bulunur.
Hipolatamus vücudumuz için çok önemli bir homeostasi merkezidir.
Hipotalamusu vücudumuzun termostatı olarak düşünebilirsiniz.
Çünkü vücut ısısını ayarlar.
Aynı zamanda kan basıncını, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını, uyku ve uyanıklığın ayarlanmasını, iştahı, su ve iyon dengesini, heyecanı, stres kontrolünü de denetler.
Ve hemen altında bulunan hipofiz bezinin çalışmasını da kontrol eder.
Hipofiz bezini endokrin sistemi işlerken ayrıntılı bir şekilde konuşuyor olacağız.
Bu kısım da orta beyni gösteriyor.
Orta beyin, görme ve işitme reflekslerinin merkezidir diyebiliriz.
Yani göz bebeği refleksinden, aynı zamanda kas tonusu ve vücut duruşunun ayarlanmasından da orta beyin sorumludur.
Bu arada kas tonusuna da bir açıklık getirelim.
Kas tonusu, dinlenme halindeyken çizgili kaslarımızın hafif kasılı olması durumudur.
Şimdi sıra geldi beyinciğe.
Beyinciğe, hayat ağacı adını da veriyoruz.
Tıpkı uç beyinde olduğu gibi beyincikte de dışta boz, içte ak madde yer almaktadır.
Beyincik istemli kas hareketlerini ve dengeyi kontrol eder.
Yeni doğan bebeklerin beyinciği henüz gelişmemiştir.
O yüzden dik oturamazlar ve yana doğru devrilirler.
Beyinciğin aynı zamanda kulağımızda bulunan yarım daire kanalları ve gözümüzle de koordineli bir şekilde çalıştığını söyleyebiliriz.
Örneğin karanlıkta atılan adımlar görülemediğinden denge rahatlıkla ayarlanamaz.
Beyincik iki yarım küreden oluşur.
Ve beyinciğin bu iki yarım küresi arasındaki bağlantıyı pons sağlar.
Ponsa aynı zamanda varoli köprüsü de denmekte.
Pons, omurilik soğanındaki solunum merkezini denetler.
Aynı zamanda bilinçaltı faaliyetleri de düzenler.
Şimdi biraz da omurilik soğanını konuşalım.
Omurilik soğanına, hayat düğümü adı da verilir.
Omurilik soğanında uç beyin ve beyinciğin aksine dışta ak madde, içte ise boz madde yer alır.
Ve beyinden çıkıp vücuda giden sinirler omurilik soğanında çapraz yapar.
Aynı zamanda omurilik soğanı vücudumuzdaki şeker miktarını düzenler, solunum, dolaşım, boşaltım gibi sistemlerin kontrolünü yapar.
Aynı zamanda hapşırma, öksürme, çiğneme, yutma, kusma, kan damarlarının büzülmesi gibi reflekslerin de kontrol merkezidir.
Beynimiz, beyin zarları ve kafatası kemiği tarafından korunmaktadır.
Beyin zarlarına meninges, hatta bu zarların iltihaplanmasıyla oluşan hastalığa da menenjit adı verilir.
Şimdi burada saç ,saçın hemen altında da kafatası kemiğinin bulunduğunu düşünelim.
Kafatasının hemen altında, kafatasına yapışık bir halde bulunan sert zar bulunmaktadır.
Sert zarın hemen altında örümceksi zar bulunur.
Örümceksi zarın hemen altında da ince zar bulunur.
Sert zar beyni darbelere karşı korur.
Örümceksi zar, ince zar ile sert zar arasında bir geçiş bölgesi oluşturur.
İnce zar ise beynin girinti ve çıkıntılarına gömülmüştür.
İnce zar üzerinde bol miktarda kan damarı bulunur.
Kan damarları sayesinde beynin oksijen ve glikoz ihtiyacı karşılanır.
İnce zar ile örümceksi zar arasında BOS, yani beyin omurilik sıvısı bulunmaktadır.
BOS, merkezi sinir sisteminin iyon dengesini kontrol eder.
Beyni basınca ve travmaya karşı korur, nöronlar ile kan arasındaki madde alışverişini düzenler.
Şimdi geliyoruz beyin loplarına.
Beyin lopları; ön lop, yan lop, şakak lobu ve arka lop olmak üzere dört çeşittir.
Bunlara frontal, parietal, temporal ve oksipital lop da diyoruz.
Her lobun farklı bir görevi vardır.
Frontal lop; planlama, organizasyon, problem çözme, dikkat, algılama ve tanımayla ilgili bilginin işlendiği yerdir.
İskelet kasları, yüz kasları ve dil kaslarının idare yeri burasıdır.
En önemlisi de insanın kişiliğinin oluşturulduğu lobdur.
Parietal lop; tatları ve dokunmanın algılandığı, acı hissinin oluştuğu ve bunların hafızaya alındığı yerdir.
Aynı zamanda okuma faaliyetinin kontrol edildiği bölüm de burasıdır.
Konuşma hem frontal hem de parietal lopların kontrolündedir.
Düşüncenin oluşması, işleyen bellek kavramı daha bu bölge için geçerlidir.
İnsan beyninin hayvan beyninden farkı özellikle bu bölgede ortaya çıkar.
Oksipital lop; görmenin ve fotoğrafik hafızanın merkezidir.
Başın arkasına vurulması bu bölgeyi uyarır ve yıldız görülmesine sebep olur.
Temporal lop; kokunun ve işitmenin anlamlandırıldığı yerdir.
Kısa süreli hafıza merkezidir.
Seslerle ilgili hafızanın da oluşturulduğu yerdir.
Oksipital lop ve temporal lop birlikte çalıştığında müzik ve ritim yetenekleri ortaya çıkar.
Biraz da beyin ölümünden bahsetmek istiyorum.
Beyin ölümü; tüm beyin, beyincik ve hayati merkezlerin yer aldığı beyin sapı denilen bölgenin fonksiyonlarının geri dönülmez şekilde kaybolduğu ve mutlak ölümle sonuçlanan bir süreçtir.
Beyin ölümü gerçekleşen kişinin sadece kalbi atmaktadır.
Ve diğer yaşamsal fonksiyonları tıbbi destek ve solunum cihazıyla sağlanır.
Şimdi son olarak bir örnek çözelim.
Karşımızda uç beyni zedelenen bir güvercin var.
Bu güvercin önüne koyulan yemeği yemez.
Çünkü yeme davranışını istemli olarak gerçekleştirmesi gerekir.
Ancak uç beyni zedelenmiş.
İstemli davranışlardan uç beynin sorumlu olduğunu konuşmuştuk.
Ağzına koyulan yemeği yutar.
Çünkü yutma davranışını omurilik soğanı kontrol etmektedir.
Uçmaz, havaya atılınca uçar.
Çünkü bu sefer refleks devreye girer.
Yürümez, itilirse yürür.
Çünkü yine burada refleks devreye girer.
Ancak uç beyni zedelendiği için istemli olarak kendisi uçmaz ve kendisi yürümez.