Omurilik, omurganın içinde bulunan omurilik sinirlerinin geçiş bölgesidir.
Dış ortamdan gelen uyartıları beyne, beyinden gelen uyartıları da ilgili organlara iletir.
Omurilik aynı zamanda birçok refleksin de merkezidir.
Tıpkı beynimizde olduğu gibi omurilikte de beyin omurilik sıvısı ve aynı zamanda meninges zarları bulunur.
Hemen meninges zarlarını hatırlayalım.
Bunları üçe ayırmıştık.
En dışta sert zar, ortada örümceksi zar, en içte de ince zar bulunuyordu.
Omurilik aynı zamanda omur kemikleri tarafından basınca ve travmaya karşı korunmaktadır.
Omurilikten enine bir kesit aldığımızı düşünelim.
Karşımızda böyle bir şekil görürüz.
Burada beyin yarım kürelerinden farklı olarak dış kısımda ak, iç kısımda ise boz madde yer alır.
Boz madde, ak maddenin içerisinde kelebek şeklinde bir görüntüye sahiptir.
Bakın görüyorsunuz, tıpkı kelebek kanatları gibi gözüküyor.
Omuriliğin arka kısmına, yani hemen şu kısmına arka kök adını veriyoruz.
Buraya aynı zamanda dorsal kök adını da verebiliriz.
Ön kısmına ise, yani bu kısmına ön kök ya da ventral kök adını veriyoruz.
Şimdi buradan, arka kökten giren ve ön kökten çıkış yapan sinirleri inceleyelim.
Arka kökten giriş yapan sinir hücresine duyu nöronu adını veririz.
Yani şimdi buraya çiziyorum.
Bu "duyu nöronu" olsun.
Daha sonrasında duyu nöronu bu kısımda yani boz maddenin olduğu kısımda ara nöron ile bağlantı kurar.
Burası da ara nöron.
Sonrasında ara nöron, motor nöron ile bağlantı kurar ve gördüğünüz gibi ön kök kısmından çıkar.
Evet, şimdi buraya da "motor nöron" yazıyorum.
Şimdi bunları biraz inceleyelim.
Boz maddenin, ak maddenin içinde kelebek kanatları şeklinde yerleştiğini söylemiştik.
Boz maddenin kök adı verilen ikisi önde, ikisi arkada toplamda dört çıkıntısı bulunuyor.
Boz madde içerisinde ara nöron, motor nöronunun hücre gövdeleri, duyu nöronunun akson uçları ve kan damarları bulunur.
Ak maddede ise beyin ile omurilik arasındaki bilgiyi taşıyan duyu ve motor nöronlarının aksonları bulunur.
Evet, sanırım burayı bitirdik.
O zaman artık refleks kısmına geçebiliriz.
Refleksler uyaranlara karşı istemsiz ve aniden oluşan tepkilerdir.
Hayatta kalmak, kaçmak, korunmak gibi insan hayatında önemli yeri vardır.
Örneğin; nefes almak ya da ter salgılanması ya da kan damarlarının çapının ayarlanması.
Bunlar hep reflekstir.
Refleksleri kendi içerisinde ikiye ayırıyoruz.
Doğuştan gelen ve kazanılmış refleksler.
Doğuştan gelen reflekslere diz kapağı refleksini örnek verebiliriz.
Ya da emme refleksi.
Özellikle yenidoğanlarda gözlenen ve hayati önem taşıyan bir reflekstir.
Kazanılmış reflekslere örnek olarak limon görünce ağzın sulanması diyebiliriz.
Ya da araba kullanmak, bisiklet sürmek, şarkı söylemek değil mi?
Bunların hepsi sonradan kazanılan reflekslerdir.
Peki, şimdi biraz da refleks oluşurken impulsun izlediği yolu konuşalım.
Buna refleks yayı adını vereceğiz.
Şimdi ilk olarak reseptör var.
Reseptörlere almaç adını da veriyoruz.
Burada ne olur?
Uyarılar alınır.
Mesela diyelim ki elimize iğne battı.
Bu ilk olarak reseptör tarafından algılanır.
Ardından duyu nöronuna aktarılır.
Duyu nöronu omuriliğin arka kökünden giriş yapar.
Arka kökte giriş yaptıktan sonra ara nörona ulaşır.
Ara nöron değerlendirmeyi yapar ve daha sonra ön kökten motor nöronlar ile çıkış gözlenir.
Motor nöronlar uyarıyı efektöre götürür.
Yani elimize iğne batmıştı değil mi?
O zaman elimizi çekmemiz gerekecek, bu durumda efektör bir kas hücresidir diyebiliriz.
Ya da belki de bu bir bez hücresi de olabilirdi.
Normalde refleks yayı bu şekildedir.
Ancak en basit refleks yayı olan diz kapağı refleksinde sadece duyu ve motor nöron görev alır.
Yani ara nöron görev almaz.
Ancak uyluk kemiğinin önüne yerleşmiş ve dizin açılmasını sağlayan kastan çıkan duyu nöronu, ara nöron ile bağlantı yapar.
Dış ortamdan gelen uyartıları beyne, beyinden gelen uyartıları da ilgili organlara iletir.
Omurilik aynı zamanda birçok refleksin de merkezidir.
Tıpkı beynimizde olduğu gibi omurilikte de beyin omurilik sıvısı ve aynı zamanda meninges zarları bulunur.
Hemen meninges zarlarını hatırlayalım.
Bunları üçe ayırmıştık.
En dışta sert zar, ortada örümceksi zar, en içte de ince zar bulunuyordu.
Omurilik aynı zamanda omur kemikleri tarafından basınca ve travmaya karşı korunmaktadır.
Omurilikten enine bir kesit aldığımızı düşünelim.
Karşımızda böyle bir şekil görürüz.
Burada beyin yarım kürelerinden farklı olarak dış kısımda ak, iç kısımda ise boz madde yer alır.
Boz madde, ak maddenin içerisinde kelebek şeklinde bir görüntüye sahiptir.
Bakın görüyorsunuz, tıpkı kelebek kanatları gibi gözüküyor.
Omuriliğin arka kısmına, yani hemen şu kısmına arka kök adını veriyoruz.
Buraya aynı zamanda dorsal kök adını da verebiliriz.
Ön kısmına ise, yani bu kısmına ön kök ya da ventral kök adını veriyoruz.
Şimdi buradan, arka kökten giren ve ön kökten çıkış yapan sinirleri inceleyelim.
Arka kökten giriş yapan sinir hücresine duyu nöronu adını veririz.
Yani şimdi buraya çiziyorum.
Bu "duyu nöronu" olsun.
Daha sonrasında duyu nöronu bu kısımda yani boz maddenin olduğu kısımda ara nöron ile bağlantı kurar.
Burası da ara nöron.
Sonrasında ara nöron, motor nöron ile bağlantı kurar ve gördüğünüz gibi ön kök kısmından çıkar.
Evet, şimdi buraya da "motor nöron" yazıyorum.
Şimdi bunları biraz inceleyelim.
Boz maddenin, ak maddenin içinde kelebek kanatları şeklinde yerleştiğini söylemiştik.
Boz maddenin kök adı verilen ikisi önde, ikisi arkada toplamda dört çıkıntısı bulunuyor.
Boz madde içerisinde ara nöron, motor nöronunun hücre gövdeleri, duyu nöronunun akson uçları ve kan damarları bulunur.
Ak maddede ise beyin ile omurilik arasındaki bilgiyi taşıyan duyu ve motor nöronlarının aksonları bulunur.
Evet, sanırım burayı bitirdik.
O zaman artık refleks kısmına geçebiliriz.
Refleksler uyaranlara karşı istemsiz ve aniden oluşan tepkilerdir.
Hayatta kalmak, kaçmak, korunmak gibi insan hayatında önemli yeri vardır.
Örneğin; nefes almak ya da ter salgılanması ya da kan damarlarının çapının ayarlanması.
Bunlar hep reflekstir.
Refleksleri kendi içerisinde ikiye ayırıyoruz.
Doğuştan gelen ve kazanılmış refleksler.
Doğuştan gelen reflekslere diz kapağı refleksini örnek verebiliriz.
Ya da emme refleksi.
Özellikle yenidoğanlarda gözlenen ve hayati önem taşıyan bir reflekstir.
Kazanılmış reflekslere örnek olarak limon görünce ağzın sulanması diyebiliriz.
Ya da araba kullanmak, bisiklet sürmek, şarkı söylemek değil mi?
Bunların hepsi sonradan kazanılan reflekslerdir.
Peki, şimdi biraz da refleks oluşurken impulsun izlediği yolu konuşalım.
Buna refleks yayı adını vereceğiz.
Şimdi ilk olarak reseptör var.
Reseptörlere almaç adını da veriyoruz.
Burada ne olur?
Uyarılar alınır.
Mesela diyelim ki elimize iğne battı.
Bu ilk olarak reseptör tarafından algılanır.
Ardından duyu nöronuna aktarılır.
Duyu nöronu omuriliğin arka kökünden giriş yapar.
Arka kökte giriş yaptıktan sonra ara nörona ulaşır.
Ara nöron değerlendirmeyi yapar ve daha sonra ön kökten motor nöronlar ile çıkış gözlenir.
Motor nöronlar uyarıyı efektöre götürür.
Yani elimize iğne batmıştı değil mi?
O zaman elimizi çekmemiz gerekecek, bu durumda efektör bir kas hücresidir diyebiliriz.
Ya da belki de bu bir bez hücresi de olabilirdi.
Normalde refleks yayı bu şekildedir.
Ancak en basit refleks yayı olan diz kapağı refleksinde sadece duyu ve motor nöron görev alır.
Yani ara nöron görev almaz.
Ancak uyluk kemiğinin önüne yerleşmiş ve dizin açılmasını sağlayan kastan çıkan duyu nöronu, ara nöron ile bağlantı yapar.