17. Doğada dil diye bir şey yoktur. Dil yaratılmış bir şeydir ve bir sistematiğe göre yaratılmıştır. Evrilerek değişmiş, dönüşmü
17. Doğada dil diye bir şey yoktur. Dil yaratılmış bir şeydir ve bir sistematiğe göre yaratılmıştır. Evrilerek değişmiş, dönüşmüş bir şeyden söz ediyoruz. Benim genç yaşta, o gazetelerde yazdığım dönemlerde, ortaokulda "dil özeni" diye bir şey öğretilirdi. Edebiyat dergilerini bile tanımadığım o dönemde bir kitap buldum ben: "Ataç'ın Sözcükleri". Ben o sözlükten kendime bir sözlük yaptım, neleri kullanabilirim diye düşündüm. "Sevi" diye bir sözcük vardı orada, Oktay Akbal doksan yaşına dek kullandı onu. Ben çabuk bıraktım. "Sevda" dedim, "aşk" dedim sonradan. Bu farklı bir yaratım sürecidir. Diyeceğim, sözcükler sayesinde bir şiirsellik olsun diye bir derdim olmadı benim yine de. Kendisi öylece gelişiveriyor. Yazar bu parçayla aşağıdaki sorulardan hangisine cevap vermiştir? Dene 2! A) Kimi yazarların gördüklerini düş gücüyle abartarak dile getirmesi yaşanmışlık duygusuna zarar verir mi? B) Okuyucuda, anlatılanları yaşıyormuş duygusu uyandırması için dil nasıl kullanılmalıdır? C) Bir yazar olarak şiirsel dille olan ilişkiniz hakkında neler söylemek istersiniz? D) Bir yazar olarak hangi sanatçıların anlatımlarını örnek alarak bugünlere ulaştınız? E) Geniş okur kitlelerine ulaşabilmek için mi yalın bir dil benimsediniz?