30. Gazeteci: (1) Yazar: -Aslında önceki kitabımda da yer yer bu dili kullanmıştım. Orada, bu kitapta olduğu gibi bütünüyle miza

30. Gazeteci: (1) Yazar: -Aslında önceki kitabımda da yer yer bu dili kullanmıştım. Orada, bu kitapta olduğu gibi bütünüyle mizahi dil kullanılmaması, kitaptaki havanın ağırlığındandır. Kır ve köy hayatını anlatırken yüzünüz mutlak gülecek. Çünkü soğuk süte ekmek doğrayan, "Ermenek'in keklikleri ötüyor"u duymasıyla hasta yatağından kalkıp oynayan, dirgenle tırpanla şakalaşan insanlardır anlattıklarınız; ziraat mühendisi değilseniz ciddi olmak için sebep azdır. Gazeteci: (11) Yazar: - Anlatacağınız konunun yoğunluğuna bağlıdır bu. Yaşar Kemal İnce Memed'i iki bin sayfada anlatırken Çakırcalı'yı yüz elli sayfaya sığdırmış. İşe "Çakırcalı Mehmet Efe'yi anlatayım ama kısa olsun." diye başlamadığı ortada. Bizim romanlarımızın kısa oluşu ise hem okuyucuyu sıkmamak hem anlatının kıvamını bozmamaktandı. Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir? A) (1) Her kitabınızda farklı bir üslup denemekle neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz? (II) Yazarlar konularını genelde yakın çevrelerinden mi seçerler? B) (1) Neden bu romanınızda kahraman olarak köylüleri seçtiniz? (II) Bir romanın boyutunu belirleyen nedir sizce? C) (1) Son kitabınızda muzip bir dili, esprili bir anlatımı tercih etmenizin nedeni nedir? (II) Neden pek çok yazar sizin gibi artık daha kısa kitaplar yazmaya eğilim gösteriyor? D) (1) Neden bütün kitaplarınızda güldürü ögelerine yer veriyorsunuz? (II) Bir romanın değerinin hacmiyle ilgili olduğu görüşüne ne dersiniz? E) (1) Kitaplarınızda anlattığınız konuya göre bir üslup belirlemeye mi çalışıyorsunuz? 31. A k F (II) Romanlarınızda olayları neden bütün ayrıntılarıyla vermeyi tercih ediyorsunuz?