5. Sanatçı; kimi zaman sözlerin, seslerin, renklerin ve ezgilerin yetmediği bir noktaya gelir. Bu noktayı aşmak ister, yeni yoll

5. Sanatçı; kimi zaman sözlerin, seslerin, renklerin ve ezgilerin yetmediği bir noktaya gelir. Bu noktayı aşmak ister, yeni yollar aramaya yönelir. Yazar sözcüklerin anlam sınırlarını zorlayarak, genişleterek yapar bunu. Doğadaki varlıkların niteliklerini insanlara aktararak somutlamalara başvurur. Benzetmelere, karşılaştırmalara girişir. İnsanı, insana anlatmak için hayvanlardan, kuşlardan, bitkilerden yararlanır. Aşağıda verilenlerden hangisi bu parçada dile getirilenleri örneklemez? A) Yavru kargalar gibi koşuşurduk okuldan evlerimize, her cumartesi günü. O yıllarda cumartesileri yarım gün okul vardı. Apartman kapısının girişinde beni bekleyen annem, siyah önlüğümü çıkarır, bir torbaya koyar ve giriş katında oturan itfaiyeci Mahmut Am- ca'nın karısına verirdi. B Bakî, edebiyat bahçemize küçük bir divan bıraktığı hâlde etkisi o denli büyük olmuştur. Onun tek dizesi bile yazarını belli eder. Kanımca Nedim de büyüklüğünü o çeşmeler gibi gürül gürül akan sevinç dolu, aydınlık biçemine borçludur. C) Kışın ocağımızın üstünde tarhana çorbası kaynardı hep, nefis kokardı. İçinde de koca koca pancarlar... Ocak başından ayrılma- yalım, dışarı çıkıp hastalanmayalım diye babam küle patates gömerdi. D) Penceremin tam karşısında sokak lambasının ışığı, uzun kış gecesinin koyu hüzünlü karanlığında parlayan bu ışık, odanın içini güneş gibi aydınlatıyordu. E) Hava bulutluydu ancak hiç esinti yoktu. Tıpkı dev bir evren pulu gibi, dingin, gri, ışıl ışıldı göl. Volentik Amca hızlı ve kısa kürek vuruşlarıyla kayığı yüzdürüyordu.