Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

Açık Uçlu Sorular Aşağıda yer alan metni okuyarak soruları cevaplayınız. ŞEFKATE İMAN Açtı. Ahmet Reşit, iki günden beri, kırk s

Açık Uçlu Sorular
Aşağıda yer alan metni okuyarak soruları cevaplayınız.
ŞEFKATE İMAN
Açtı. Ahmet Reşit, iki günden beri, kırk sekiz saattir, yerinden kovulmuş ihtiyar, serseri bir köpek gibi, tanımadığı
sokaklarda, bilmediği mahallelerde dolaşıyordu. "Bir

Açık Uçlu Sorular Aşağıda yer alan metni okuyarak soruları cevaplayınız. ŞEFKATE İMAN Açtı. Ahmet Reşit, iki günden beri, kırk sekiz saattir, yerinden kovulmuş ihtiyar, serseri bir köpek gibi, tanımadığı sokaklarda, bilmediği mahallelerde dolaşıyordu. "Bir parça ekmek..." diye çaldığı kapıların hepsinden kovul- muştu. Satacak şeyi de yoktu. Bir kapının eşiğine oturdu. Soğuktan donan elleriyle midesini bastı. "Artık ben ölmeliyim!" dedi. Aslında Mülkiye'den Hukuk'tan birinci çıkmıştı. Hatta Avrupa'da, Sorbonne'da da, harikuladeliğini gösterdi, profesörleri şaşırttı. Nihayet Hariciyeye girdi. Konsolos oldu. Sonra... Evet, sonra... Evlenmişti. Ayrılmıştı. Bütün insanlar onu birdenbire aforoz etmişler, hayatta yapayalnız bırakmışlardı. İşsiz, parasız, meyus kalınca tanıdıkla- rinin etrafından hızlıca kaçmışlardı. Oturduğu eşikten kalktı. Deniz tarafına saptı. Karşısına birkaç gölge çıktı. Ona, "Dur!..." diye bağırdılar. Gayri ihtiyarî durdu: "Ellerini yukarı kaldır!" Bunlar hırsızlardı. Ellerini yukarı kaldırdı. Yanına yaklaşanlar üzerini aradılar. Bir şey bulamayınca sordular. "Hiç paran yok mu?" "Yok." "Burada ne arıyorsun?" "Hiç." "Doğru söyle..." "Hiç" dedi, "yatacak yerim yok da, dolaşıyorum." Gölgelerden biri, "Öyleyse bizimle beraber gel!" emrini verdi. Biraz gittikten sonra, ona bir köşe başını göstererek, "Sen burada dur!" dediler. Bulunduğu yere çöktü. Başını iki elleri arasına aldı. Gözlerini kapadı. Bir süre kadar böyle durdu. Hırsızlar tekme ile dalgınlığından uyandırdılar: "Uyudun mu be?.." "Uyumadım." "Kalk, haydi." Doğruldu. Gayri ihtiyari yine onların arkasından yürümeye başladı. Bu sefer biraz hızlı gidiyorlardı. Bir fenerin dibinde durdular. Ona bir kâğıt uzattılar: "Ne ne?" diye sordu. "Al ulan, senin hakkın!" "Ne hakkı?..." "Al be!..." Titreyerek elini uzattı, kağıdı aldı. Reşit, verdikleri kağıda baktı. Bu, iki buçuk liralık bir banknottu. Ömer Seyfettin 2. M beli ****** 3. ***