Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

aşlamadan önce aşlarınızla payla- u kadar trajik bir fade etmektedir? e değişim gösterir Yatağına girdiği zaman ve ilk defa olar

aşlamadan önce
aşlarınızla payla-
u kadar trajik bir
fade etmektedir?
e değişim gösterir
Yatağına girdiği zaman ve ilk defa olarak Emine ile Mehmet'i düşündü. İlk
dela olarak kendini onları düşünmeye layık buluyordu ve onların da kendisini şu
bulunduğu hal

aşlamadan önce aşlarınızla payla- u kadar trajik bir fade etmektedir? e değişim gösterir Yatağına girdiği zaman ve ilk defa olarak Emine ile Mehmet'i düşündü. İlk dela olarak kendini onları düşünmeye layık buluyordu ve onların da kendisini şu bulunduğu halde düşünmesini istiyordu. alumu göze alacak, hiçe sayacak ve bir gün: "Işte şunları, şunları yapan be- Fakat bu kadarı yetmezdi. Küçük Ağa çok daha büyük başarıların peşinde nim, ben yani Istanbullu Hoca! Kaldırın artık, şu vur emrini, kaldırın şu idam hükmünü de Eminem'le Mehmet'imi görmek hakkını kazanayım." diyecek hale Asid onemlisi de, artık içi rahattı. Çünkü nerede bulunması gerekse orada bulun- Şimdi pek dertli değildi. Emine'nin geçim sıkıntısı çekmeyeceğinden emindi. emediginden, can borcunu, fitresini ödemekte olduğundan emindi. duguna bütün kalbi ve kafası ile inanıyordu. Artık yaratılışının sebebine ihanet Küçük Ağa şafağa yakın girdiği yatağında, ağzında ekmek doğrayıp içtiği bir kise sütün tadı, bu inancı ile güvenini ilk defa açık açık düşünüyor ve Çolak gelmeye çalışacaktı. Salih'i minnetle hatırlıyordu. Küçük Ağa, er veya geç, yolunu değiştirecekti. Bunu çekinmeden iddia edebilirdi. Fakat bu işin bu kadar çabuk, böyle kolay ve hayırlı olması Salih'in yüzündendi ve uykuya varıp gitmeden önce Emine ile Mehmet'ini aşın etkisi tüm gü- askerlerden biri de ve bu nedenle "Co- andan dışlanır. Öte genç bir hoca gön- Osmanlı Devleti'ne «dirini kazanır. Bu- h, Kuvayımilliye'ye kumandanı kendi- r. Hoca ailesini bi- = değişmeye başlar. şahın hizmetinden em'in kardeşi Tev- vayımilliye çığ gibi ğa bir yolunu bula- ir görmediği karısı u kötüdür. Onunla u ise büyür. Küçük aşması anlatılmak- ayatının en büyük he- m olunca mutluluğuna kalbi âdeta kanatlandı. Türk Dili ve Edebiyatı 9 Tarık Buğra Küçük Ağa Salih'in yanına gelişini, Salih'le geçen günlerini düşündü. Şimdi ona lâzım olan kuvvet ve dayanak bu idi. Insana zamanı da vakti de unutturan tipili bir günde yayla boğuk havlama ve ulumalarla ayaklanmıştı. Yö- riklerle Küçük Ağa'nın on adamı köpeklerin peşine düştüler ve sırtta, çamlığın bitimindeki yolda Çolak Salih'i buldular. Çolak arkadaşını sırtlamış sallana sallana yürümeye çalışıyordu. Neredeyse yere yığılıverecekti. Tipi- den ve açlıktan bitmiş gitmişlerdi. Koca çam kütüklerinin çatır çatır yandığı ocağın, yanındaki şiltelere uzattılar. Ayakkabılarını çıkartıp yıkadılar, her taraflarını ovdular. Kendilerine gelmişlerdi, ama yine de konuşacak halleri yoktu. Birer çanak tarhana çorbasını zar zor içtikten sonra uykuya daldılar, ertesi sabah geç vakit uyandılar. Küçük Ağa sordu: -Kimsiniz, nereden gelip nereye gidersiniz? bunlara yalan yanlış cevaplar verdi. Anlaşılan bu iki sakat adamın garip kimseler olduğu idi. Eğlenmek de istemiyor, hemen yola koyulmayı düşünüyorlardı. Küçük Ağa: - Hava az yumuşasın gidersiniz, dedi. Salih ertesi sabah çivi gibiydi ve kafasına koyduğu iş için fırsat aramaya başladı. Öğle yemeğinden sonra da Küçük Ağa'yı odasında yalnız otururken yakaladı: So both - Az konuşalım derim Ağa, müsaaden var mı? -Hay hay, geç otur. Salih oturdu. Küçük Ağa'ya değil, başını yana çevirmiş, duvara bakıyordu. -Söyle bakalım, bir şey mi isteyeceksin? Salih birdenbire iç cebinden tabancasını çıkarıp önüne koydu. Küçük Ağa şaşalamıştı, fakat asıl şaşkınlığı -Ben Istanbul'lu Hoca ile konuşmak isterim, deyince duydu ve sarardı. Salih rahatlamıştı: mak için düştüm. Bilin işte, emir böyle. Amma Reis Bey de, Ali emmi de seni vurmakla Kuvva'nın eline bir -Beni tanımadın Hoca Efendi. Ben Akşehir'denim. Çolak Salih derler bana. Kuvva'danım. Yollara seni geçmeyeceğini eyi bilirler, ben de onlara güvenirim. Sonra, yüzbaşının sandığı gibi, gari senin Kuvva'ya bi ratin da dokunmaz. Ama deriz ki faydan olur. Allah nazardan saklasın, maşallah aslan gibi de delikanlıy- Kafan gibi bileğin de zorlu görünür. Ben şu sakat, keçe kafalı halimle memleket için çırpınıp dururken konusurum. Var yolunu değiştir. Gari halkı irşada mı çalışın, yoksam düşmanla mi, çetecilerle mi vuruşun, gayret göstermemen yakışık alır mı? Hani valla haddimi bilmediğimden değel... Içimde taş gibi durduğu sen bilin. Amma birinden birini yap. Bunu dedikten sonra tabancayı eline aldı ve Küçük Ağa'ya baktı: