Boyacı sandığımı sallaya sallaya Sefalet ve Açlık'a doğru sevinçli bir koşu tutturdum. Kasırga gibi içeri daldım, kapanmak üzere
Boyacı sandığımı sallaya sallaya Sefalet ve Açlık'a doğru sevinçli bir koşu tutturdum. Kasırga gibi içeri daldım, kapanmak üzere olduğunu zannederek korkmuştum. "Sizde hâlâ şu pahalı sigaradan var mı?" Adam avucumdaki parayı görünce rafa uzanıp iki paket aldı. "Sen içmeyeceksin, değil mi Zezé?" Arkadan birinin sesi duyuldu: "Olur mu hiç! Bacak kadar çocuk!" Adam arkasını dönmeden karşılık verdi. "Sen bu müşteriyi tanımıyorsun tabii. Öyle haylaz- dır ki, her şey beklenir." "Babama alıyorum." Paketleri elimde evirip çevirirken müthiş bir mutlu- luk duydum. "Bu mu, yoksa bu mu?" diye sordum. "Sen bilirsin." "Babama bu Noel hediyesini alabilmek için bütün gün çalıştım." "Sahiden mi Zezé? O sana ne hediye verdi?" "Yazık, hiçbir şey veremedi. Bildiğiniz gibi hâlâ işsiz." Adam bunu duyunca duygulandı, ötekilerin de sesi kesilmişti. "Siz olsaydınız hangisini isterdiniz?" diye sordum. "İkisi de güzel. Zaten böyle bir hediye her babayı memnun eder." "Şunu alayım, lütfen kâğıda sarabilir misiniz?" Sardı ama paketi bana uzatırken yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. Bir şey demek isteyip de diyemiyormuş gibi bir hali vardı. Parayı uzatıp gülümsedim. "Teşekkürler, Zezé." "Size mutlu Noeller..." Yine koşar adım eve döndüm. 57