Cebinden mendilini çıkardı. Terli bir alın siler gibi özen- le kuru alnını sildi. NY "Alnında ter yok, niçin siliyorsun?" dedim.
Cebinden mendilini çıkardı. Terli bir alın siler gibi özen- le kuru alnını sildi. NY "Alnında ter yok, niçin siliyorsun?" dedim. Beyaz dişlerini baştan başa açarak sırıttı. Özenle bir koltuğa oturdu, sigarasını yaktı; sonra cevap verdi: "Gelirken tramvayda bir arkadaşla Bulgar Mütare- kesi'ni uzun uzadıya tartıştık. Terlemiş gibi yorulmuşum." Sonra birdenbire ciddileşti. Gözlerimin içine baka- rak bir çocuk saflığı ve güveniyle sordu: "Siz Hariciye'den bileceksiniz; Bulgarlar ateşkes yap- tı, yani yenilgiyi kabul etti. Biz ne yapacağız?" Ben ne ukalalık söyledim, hatırlamıyorum. Yalnız hatırladığım şey Cemal'i sevmiş olmamdır. Ve sanıyo- rum ki yarı uyku, yarı rüya gibi gelen eski anlamsız ha- yatıma beni önce o veda ettirdi. "Teyze, Ayşe ile Mukbil Bey de İstanbul'a gelmek istiyorlar. Fakat küçük Hasan kızamık çıkardı. Henüz se- yahat edemiyorlar." Sonra Ayşe'nin oğlunun ne güzel, ne gürbüz bir oğ- lan olduğunu uzun uzun anlattı. Cemal'le dostluğumun tarihçesini çizemiyorum. Bil- diğim bir şey varsa hayatımda saf, çıkarsız, sağlam bir arkadaş sevgisini ilk defa olarak tutkuya yakın bir şiddet- le duymuş olmamdır. Her gün birlikteydik. Her gün o dörtten sonra Hariciye'nin kapısından beni alıyor, Me- serret Oteli'nin altındaki kıraathaneye gidiyor, orada onun subay arkadaşlarıyla buluşuyorduk. Hepsi iyi ço- cuklardı. Fakat birinin ayrıca bir özelliği yoktu. Cemal yalnız onlar kadar basit olduğu halde bende çok kuvvet- li bir etki yapmıştı. Bu günlerde İstanbul savaş sahnesi gibi olmuştu. Her 1. Meserret Kıraathanesi. Sirkeci'de, Ankara Caddesi ile Ebussuut Caddesi'nin kesiştiği köşede faaliyet göstermiş bir kıraathane. (Y.N.) 19