Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

D) C) şeye geçip kara kara düşünmüştü Photor sesinden ürkmüş, vadiye doğru dörtnala koşmaya başlamış. D) Avci Osman'ın silahında

D)
C)
şeye geçip kara kara düşünmüştü
Photor sesinden ürkmüş, vadiye doğru dörtnala koşmaya başlamış.
D) Avci Osman'ın silahından çıkan sesi duyan kazlar ürkmüştü.
2. Hikâye (öykü) yaşanmış ya da yaşanabilir olayları anlatan bir türdür.
Buna göre aşağıdaki

D) C) şeye geçip kara kara düşünmüştü Photor sesinden ürkmüş, vadiye doğru dörtnala koşmaya başlamış. D) Avci Osman'ın silahından çıkan sesi duyan kazlar ürkmüştü. 2. Hikâye (öykü) yaşanmış ya da yaşanabilir olayları anlatan bir türdür. Buna göre aşağıdaki metinlerden hangisi bir hikâyeye ait değildir? C Ateş böceklerinin sayısı arttıkça karanlık daha da koyulaşıyordu. Karanlık koyulaştıkça uğultu da yakla- şıyordu. Sırtını duvardan kopararak dikkat kesildi. Evet, yanılmamıştı sesler ateş böceklerinden geliyor du. Gözleri, çoğalarak yaklaşan ışık kalabalığında, kulağı dalga dalga yükselen uğultuda, sabırla bek- ledi. Mustafa Efendi, sesleri şimdi daha iyi duyabiliyordu. B) Prf Yayınları Hakan konuşmalarında haklıydı, Esra'nın bu yörenin insanlarını tanıdığı pek söylenemezdi. Gerçi son on yıldır her yaz iki ya da üç ay süren kazılarda, Güneydoğu'nun farklı bölgelerinde yöre insanlarıyla birlikte bulunmuş, evlerine konuk gitmiş, kazılarda onları çalıştırmış, kadınlara zor işlerinde yardım et- miş, düğünlere katılmıştı. Yüzbaşı Eşref, bahçede yaşlı bir kayısı ağacının altındaki mąsada bekliyordu onları. Masanın üstüne ka- reli bir bez örtülmüştü. Örtünün üzerinde de hantal bir telsiz cızırdayıp duruyordu. Konuklarının karako- lun kapısından içeri girdiklerini görünce Eşref gülümseyerek ayağa kalktı. Başında kepi yoktu, kısa saç- ları geniş alnını olduğu gibi açığa çıkarmıştı. Ormanlık bir bölgede bulunan su birikintisinde yaşamakta olan bir kurbağa vardı. Bu kurbağa vaktinin çoğunu su birikintisinde yüzerek geçirirdi, bazen de sudan çıkıp çimenlerin üstünde zıplayarak gezinir- di. Her gün bir önceki günün tipatıp benzeriydi. Yani her gün aynı şey, hep aynı şeyler. Bitmek tüken- mek bilmeyen bir tekdüzelik kurbağacığı canından bezdirmişti HAMANT