• Karnım doymuyordu ki... Çok kalabalıktı. Üç sofra kurulurdu; biri dedem ve emmilerime, biri büyük gelinlerle ebeme, biri de kü
• Karnım doymuyordu ki... Çok kalabalıktı. Üç sofra kurulurdu; biri dedem ve emmilerime, biri büyük gelinlerle ebeme, biri de küçük gelinlerle onların çocuklarına. Sofrada azıcık başını çevirsen önündeki ekmek kaybolur. Ekmeğe katık ettiğin ne ki zaten; çökelek, turşu, soğan, bulursan pekmez... Dedem kimseyi göndermemiş yanından, "Hepiniz buradasınız, bizim tek başına toprağımız kimseyi doyurmaz." diyerek dört oğlunu da aynı bahçenin içinde tutmuş Sırası gelip de evlenen olduğunda oda eklemiş. Olmuş sana dort gelin, on yedi torun. Yengelerim sessiz sakin, hanım kadınlardı. Zaten evde kimse çok konuşmazdı ki. Akşam oldu mu kendi minderinin dışında bir yere oturmak yok. Kıpırdamak bile yok. İşin varsa odana gideceksin. Annem beni, bir de bacim Elif'i alır, odamıza çekilirdi. Annemi o zamanlar bir göreceksiniz. Dal gibi. Yüce Mevlam doğuştan sürmelemiş. Bacım Elif de anam gibiydi... İşte böylece bir büyük aileydik vesselam. (...) İlkokul bitince dedem babamı, bir de Hasan'emmimi yanına çağırdı. İçeriye geçip konuştular. Sonra da Nurettin'le beni çağırdılar. Dedem konuştu. "Siz benim yavrularımın yavrususunuz, sizin okumanız lazım. Öbürleri ekmeği kafasına yiyor amma sizde iş var. Okuyun, bizi mahcup etmeyin." Ne okuması, nasıl olacak, hiçbir şey bilmiyoruz. "Yap!" diyorlar yapıyoruz. "Sınava girip kazanacaksın, atılı olacaksın." dediler. Ne dedilerse öylece oldu ama ben Nurettin'le aynı yere düşmedim. Onun mtihanı biraz kötü geçmiş her hâl. Onu ilçenin yatılısına koydular, beni ildeki yatılıya... Yatılı edikleri yer kocaman bina. Ben derdim ki bizim evden kalabalığı yok herhâlde. Varmış ki nasıl rmış. Her yerde öğrenci var...