"Marti Jonathan Livingston," dedi Başkan. "Utan. mazlığının, onursuzluğunun hesabını vermek için arka. daşlarının gözleri önüne,
"Marti Jonathan Livingston," dedi Başkan. "Utan. mazlığının, onursuzluğunun hesabını vermek için arka. daşlarının gözleri önüne, ortaya çık!" Sanki kafasına bir balyoz yemişti. Dizlerinin bağı çö- züldü, kanatları sarktı ve kulaklarında bir uğultu hissetti Inanılacak gibi değildi; utanılacak bir şey yapmakla suç. lanıyordu. Ya başarısı?.. Bu onun başarısıydı. Anlamıyor- lar! Yanılıyorlar! Hatalı olan onlar! "Bu pervasızlığın ve sorumsuzluğunla Marti Ailesi'nin gelenek ve göreneklerine aykırı hareket ettin, şerefimizi karaladın, beş paralık ettin," dedi aynı ciddi ses. Bu suçlamanın anlamı, martı toplumundan dışlan- mak ve Sarp Kayalıklar'da yalnız başına yaşamaya sür- gün edilmekti. "...bir gün Marti Jonathan Livingston, bu sorumsuz- luğunun bedelinin çok ağır olduğunu öğreneceksin. Yaşam bizim için meçhuldür. Bilebildiğimiz tek şey, bu dünyaya yemek ve olabildiğince uzun yaşamak için gel- diğimiz..." Bir martının, Konsey'in önünde kendini savunma hakkı yoktur. Fakat Jonathan'ın sesi birden yükseldi. "Hangi sorumsuzluk kardeşlerim?" diye bağırdı. "Yaşa- min gerçek anlamını arayan, bulmaya çalışan bir mar- tidan daha sorumluluk sahibi biri olabilir mi? Bin yıldır yaptığımız tek şey balik peşinde koşmak. Artık yaşamak 38