XX hep bir ağızdan adanın sokaklarında seslendirdigi, bir araya geldikleri yerlerde dans ettiren, nişanlı kızların dillerinde se
XX hep bir ağızdan adanın sokaklarında seslendirdigi, bir araya geldikleri yerlerde dans ettiren, nişanlı kızların dillerinde sevgililerine sevdalı bir sesleniş olan: Corci, Corci, Corcakimu Na se haro, pulakimu!! sarkısını söylüyorlardı. Bulunduğu hazin ve ümitsiz duruma alaycı kahkahalarla gülüyorlar gibi gelen bu şamatanın ara- sından geçerek Cakomo Yolu'nu2 takip etmeye başlayınca tabiat manzaralarının büyüleyiciliğiyle, o geceyi geçirecek bir yer aramak üzere şaşkınca etrafta gezdirdiği gözleri par- ladı. Hava güzel, rüzgâr sessiz, Marmara lacivertti. Bir daha geri dönmeyecek. Bu kesin! Otuz üç senelik evlilik bağı kopmuş, artık yalnız başına kalmıştı. Şu yalnızlık dokunaklı değil mi? Otuz üç seneden sonra her yerde, her şeye karşı yalnız! Bu engin denize, bu uzak ufuklara karşı yapayalnız! Hatta sema bile o lacivert gözleriyle kendisine şefkat ve merhametle bakıyordu. Bir tarafı kırmalar içinde kalmış mavi atlas gibi hafifçe dalgalanan deniz, diğer tarafı yeşil bir kuşak gibi yuka- ridan aşağıya doğru sarkarak renklerinin tazeliğini her mevsim koruyan çalılarla çam ağaçlarının ara verdiği bir yolu takip ediyordu. Derin düşünceler içinde kaybolmuş bir halde biraz deniz kenarına doğru yönelip, önünde balık avlamak için bir kedinin sindiğini görünce hemen yolunu değiştirerek yokuş çıkmaya başladı. Yorgolu'ya3 vardığı zaman doğunun sevgilisi olan güneş, sırma saçlarını altında keyifle uzanan denize dökerek nurani yollar, yaldızlı izler açtığı gibi, karşı tarafta uzaktan uzağa görünen sudan ibaret ufukları da sevdayla coşturuyordu. Bir hayli zaman denizin