Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı konu anlatımı Kunduz eğitmenimiz tarafından hazırlandı! Bilmen gereken tüm detaylar ve sorular bu yazımızda!
Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı konusu TYT ve AYT Tarih için önemli ve soru gelen konulardan biri. Bu yazı, Devletleşme Sürecinde Savaşçılar ve Askerler başlığı altında; Topkapı Sarayı, Divan-ı Hümayun ve Üyeleri, Osmanlı Merkeziyetçi Yapısının Güçlendirilmesi ve Şehzadeler ve Sancağa Çıkma Usulü konularını içeriyor. Kunduz Tarih eğitmenimiz Ayşenur Hoca tarafından senin için hazırlandı! Şimdi beraber bu konuyu keşfedelim!
Topkapı Sarayı
- Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra padişah ve ailesinin ikamet edeceği, devlet işlerinin yürütüleceği Topkapı Sarayı inşa edildi.
- Devletin merkezi olduğundan çeşitli ülkelerden gelen elçiler burada kabul edildi.
- Padişahın tahta çıkışında yapılan cülus törenleri, bayramlaşma törenleri burada yapıldı.
- Padişahın hizmetkârlarının bulunduğu enderun (iç saray), birun (dış saray) ve padişahın özel hayatını geçirdiği harem (darussaade) olmak üzere üç bölümden oluşuyordu.
Enderun (İç Saray)
- Devşirme sistemiyle yetiştirilecek çocuklar Edirne Sarayı, Galata Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı gibi saraylarda eğitim alırlardı. Aldıkları eğitim sonrasında yetenekli olanlar tespit edilerek saray üniversitesi niteliğinde olan enderuna alınırlardı.
- Enderunda dinî, ilmî ve siyasi eğitim yanında saray protokolleri öğrenip devlet kademelerinde görev alırlardı.
- Enderundan yetişenler arasında vezir-i âzamlığa kadar yükselenler olurdu.
Birun (Dış Saray)
- Topkapı Sarayı’nın Bâb-ı Hümâyûn ve Babüssaade arasında kalan bölümüdür.
- Osmanlı sarayı ve padişahın dış hizmetine bakan ve sarayda kalma mecburiyetinde olmayan padişah hocası, hekimbaşı, göz hekimi, hünkâr imamı gibi ulemâ sınıfından olanlar ile şehremini, darphane ve arpa eminleri gibi sivil görevlilere “Birun halkı” veya “Dış halkı” denirdi.
- Enderun dışında kalan emir-i âlem, kapıcılar kethüdası, Çavuşbaşı, mir-i ahur, bostancı ve bunların emrindekiler Birun görevlilerini oluştururlardı.
Harem
- Devşirme sistemi ile hareme alınan cariyeler, Müslüman adap ve terbiyesiyle yetiştirilir; okuma-yazma, dinî bilgiler, dikiş nakış, yeteneklerine göre musiki, sofra hizmetleri derslerini öğrenirlerdi. Bu yönüyle harem, saray okulu niteliğindeydi.
- Haremden sorumlu en yetkili kişiye harem ağası denirdi.
Divan-ı Hümayun ve Üyeleri
- Osmanlı Devleti’nde padişahın başkanlığında devlet işlerini görüşmek üzere toplanılan divândır.
- İlk divân, Orhan Bey Dönemi’nde kuruldu.
- 1. Murat zamanında divândaki vezir sayısı artırıldı.
- Divân, Orhan Bey Dönemi’nden Fatih’in ilk devirlerine kadar her gün toplandı. 16. yüzyıldan itibaren haftada dört gün toplandı.
- Fatih’e kadar divâna hükümdarlar, Fatih’ten sonra vezir-i âzamlar başkanlık etti.
- Divân, 17. yüzyıldan itibaren önemini kaybetti.
- Zamanla sadrazam konakları Bab-ı Âli (yüksek kapı) adını alarak devletin yönetim merkezi hâline geldi.
Vezir-i Âzam (Sadrazam)
- Padişahın mutlak vekiliydi. Padişahın mührünü taşırdı.
- Her türlü hükûmet işlemini padişah adına onaylayarak resmileştirirdi.
- Mülki ve askerî büyük makamlara atamalarda bulunurdu.
- Padişah sefere katılmadığında “Serdar-ı Ekrem” unvanıyla ordunun başında sefere çıkardı.
- Başkentteki düzen ve yönetimden de sorumluydu.
Vezirler
- Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında padişahın yardımcısı konumunda olan bir vezir bulunmaktaydı. 1. Murad Dönemi’nden itibaren vezir sayısı artmıştır ve birinci vezire vezir-i âzam denilmiştir.
- Kubbealtı denilen yerde toplanıp işlerini yaptıklarından dolayı “Kubbe Vezirleri” olarak da anılırlardı.
- Kanuni Dönemi’nden itibaren önemli eyaletlere atanan valiler, vezirler arasından seçildi.
Kazasker
- Adalet işlerinden sorumluydu.
- Medrese işlerine bakar, kadı ve müderrislerin atamalarını yapardı.
- Taşrada kadıların çözemediği davaları çözmeye çalışırdı.
- Fatih Dönemi’nden itibaren Anadolu ve Rumeli kazaskeri olarak sayıları ikiye çıkarıldı.
Defterdar
- Mali alandaki tüm işlemlerden sorumluydu.
- Divânda iki defterdar bulunurdu.
- Rumeli defterdarı baş defterdardı, Anadolu defterdarından daha geniş yetkilere sahipti.
- Baş defterdar yatırım, para basımı ile ilgili girişimleri ve hazırladığı bütçeyi önce sadrazama sunar, padişah onayı ile de uygulamaya koyardı.
Nişancı
- Padişah adına alınan her ferman ve berata padişahın tuğrasını çekerdi.
- Fethedilen bölgelerdeki arazileri tapu tahrir defterlerine kaydederdi.
- Tevkiî ya da Tuğraî olarak da bilinirdi.
- Kanuni Dönemi’nden itibaren tımarların sisteminin düzenlenmesi ve dağıtılması görevi de nişancıya verildi.
Şeyhülislam
- Divânın asıl üyesi değildir. Gerekli görülen konularda divâna çağrılır ve fikri alınırdı.
- İslamiye sınıfının başı olarak en yüksek din görevlisi konumundaydı.
- Divânda alınan kararların şeri hukuka uygun olup olmadığı yönünde karar verirdi. Şeyhülislamın bu kararına da fetva denirdi.
Reisülküttap
- Divan-ı Hümayun’un asli üyesi olmayan reisülküttaplar, Divan kâtiplerinin ve kalemlerinin şefi konumundaydılar.
- XVII. yüzyıl sonlarına kadar nişancıya tabi olarak görev yaptılar.
- Divanda kabul edilen fermanlara uygun olarak emirleri yazdılar.
- Padişah ve vezir-i âzama gelen mektupları tercüme ettirerek bunlara cevaplar hazırladılar.
Kaptanıderya
- Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nden itibaren kaptanıderya da divânın asıl üyesi olmuştur.
- Denizcilik işlerinden sorumlu en büyük komutan sıfatındaydı.
- Tersaneye ait işlere bakar, donanma ile ilgili çalışmaları yürütürdü.
Yeniçeri Ağası
- Askeri konularda gerek görüldüğü zaman divâna çağrılırdı.
- Kapıkulu askerlerinin her türlü sorununu divâna iletirdi.
- Aynı zamanda başkent İstanbul’un da güvenliğinden sorumluydu.
Osmanlı Merkeziyetçi Yapısının Güçlendirilmesi
- Osmanlı Devleti’nin kısa sürede büyümesinde ve varlığını korumasında gelişmiş bir devlet teşkilatına ve güçlü merkeziyetçi yapıya sahip olmasının payı büyüktür.
- Osmanlı devlet yönetiminde, sömürgeci bir anlayış görülmez.
- Osmanlı Devleti’nde, devletin devamlılığı esastır. Bu yüzden sonsuza kadar yaşayacağı düşüncesi için “Devlet-i Ebed Müddet”, devletin büyüklüğü için de “Devlet-i Âliyye”, “Devlet-i Muazzama” gibi unvanlar verildi.
- İlk Türk devletlerinde olduğu gibi “kut alma” anlayışı Osmanlı’da da devam etti. Ancak bu durum Osmanlılarda, Allah’ın takdiri ve inayeti olarak yorumlandı.
- Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde diğer Türk İslam devletlerinde olduğu gibi “Ülke hanedanın malıdır.” anlayışı vardı.
- Alplerin, devletin ileri gelen ailelerin ve ahilerin onayladığı en başarılı şehzade padişah oluyordu. Bu anlayış sık sık taht kavgalarına dolayısıyla da merkezî otoritenin zayıflamasına neden oluyordu.
- Bu anlayış I. Murad Dönemi’nde “Ülke hükümdarın ve oğullarının malıdır” anlayışına dönüştü.
- Böylece hâkimiyet bir sülaleden alınarak bir aileye mahsus kılındı.
- Fatih çıkardığı “Fatih Kanunnamesi” ile tahta çıkan hükümdarın kardeşlerini öldürebileceğini ilan etti.
- Fatih’ten önce vezir-i âzamlık ve beylerbeyliği gibi önemli görevlere nüfuzlu Türkmen ailelerine mensup kişiler getiriliyordu.
- Fatih, devşirme sisteminden yetişenleri vezir-i âzam, vezirlik, beylerbeylik gibi yüksek görevlere getirerek Osmanlı Devleti’nde mutlak gücün padişahta olduğu anlayışını yerleştirdi. Böylece nüfuzlu Türk ailelerinin hükümdar üzerindeki gücüne son vererek merkeziyetçi devlet yapısını güçlendirdi.
- Fatih döneminden itibaren müsadere denilen sistem uygulanarak yüksek derecede görev yapanların ölümleri hâllerinde mallarına el konularak bunların hazineye intikal ettirilmesi sağlandı.
- İlk kez 1453 yılında Vezir-i âzam Çandarlı Halil’in ailesinin malları müsadere edildi.
- Fatih’in müsadere sistemini uygulamak istemesinin en önemli gerekçesi merkeziyetçi yapıyı güçlendirmek ve devlet otoritesine rakip olabilecek oluşumları engellemekti.
- Fatih Dönemi’nde merkeziyetçi devlet yapısını güçlendirmek için yapılmış olan uygulamalardan biri de haremden evlenme geleneğinin başlamasıdır.
- Yabancı bir prensesin ya da güçlü bir Türk ailesine mensup bir kadının ailesi, Osmanlı hanedanıyla evlilik bağı kurarak siyasi çıkarlar sağlayabiliyordu.
- Fatih, tüm bu olumsuzları gidermek amacıyla başta padişah olmak üzere, enderunda sarayla bağlı yetişen devlet yöneticilerinin, saray hareminden yetiştirilen kadınlarla evlenme geleneği başlattı.
- Böylece devlet, taşraya gönderdiği idareci ve askeri görevlilerin nüfuzlu ailelerin kızlarıyla evlenmelerinin önüne geçerek merkezi otoriteyi korudu.
Devlet İdarecilerinde Bulunması Gereken Vasıflar
- Osmanlı Devleti’nde tahta çıkan padişahların ve idarecilerin sahip olması gereken vasıflar, nasihatname ve siyasetnamelerde belirtilmiştir.
- Nasihatname ve siyasetnameler; devlet yönetimiyle ilgili, devlet idarecilerine ve devlet adamlarına idarecilik, ilim ve sanatına dair bilgiler veren, onlara pratik tavsiyelerde bulunan siyasi ve ahlaki içerikli eserlerdir.
- Osmanlı Devleti’nde nasihat geleneği Osman Gazi öncesine dayanır.
- Öncelikle Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye nasihatleri rivayet edilir ki bunlar dinî, ilmî ve ahlaki öğüt niteliğindeydi.
- Yine II. Murad’ın oğlu II. Mehmet (Fatih) için yazmış olduğu “Nasihat-üs Sultan Murad”; Yavuz’un oğlu I. Süleyman’a (Kanuni) yazdığı “Siyasetnâme” ile Vezir-i âzam Lütfi Paşa’nın yazmış olduğu “Âsafnâme” önemli nasihatnâme ve siyasetnâmelerin arasında gösterilebilir.
Şehzadeler ve Sancağa Çıkma Usulü
- Osmanlı Devleti’nde, padişahın erkek çocuklarına “şehzade” denirdi.
- Şehzadeler, sancağa çıkmadan önce sarayda iyi eğitim alırlardı.
- Şehzadeler, gelecekte hükümdar adayı olmaları vesilesiyle gerekli beceri ve tecrübeyi almaları için kendilerine yardımcı olarak atanan lalaları nezaretinde sancaklara çıkarılırlardı.
- Sancağa çıkma yaşı genelde on beş idi.
- Osmanlı Devleti’nde İzmit, Bursa, Kefe, Konya, Kastamonu, Kütahya, Manisa ve Amasya gibi şehirler önemli şehzade sancaklarıydı.
- Sancakta bulunan şehzadelere “Çelebi Sultan” denirdi.
- Şehzadeler görev yaptıkları sancaklarına zeamet ve tımar dirlikleri dağıtabilir, resmî belge ve yazışmalara kendi tuğralarını çekebilirlerdi.
- Ancak tüm bu işlere merkeze yani başkente bildirmek ve kayıt altına almak zorundaydılar.
- II. Selim Dönemi’nden itibaren şehzadelerin sancaklara çıkma yönteminde sadece büyük ve hükümdar adayı olan şehzadenin sancağa çıkmasına karar verildi ve sadece Manisa şehri şehzade sancağı olarak belirlendi.
- XVII. yüzyıldan itibaren ise büyük şehzadenin de sancağa çıkma usulü tamamen kaldırılarak şehzadelerin sarayda eğitim almalarına kara verildi.
- Sancak usulüyle tahta çıkan son padişah III. Mehmet’tir.
- Sancağa çıkma yerine şehzadelere ismen sancak verilerek yerine mütesellim(vekil) gönderildi.
Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı Örnek Soru Çözümü
Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı konusunu tam olarak anlamak için senin de tahmin edeceğin üzere bol bol soru çözümü yapmak da çok önemli. Çünkü bilgileri öğrendikten sonra, soruların içinde nasıl yer aldığını görerek konuyu pekiştirmen gerekiyor. Kendi kaynaklarına ek olarak MEB tarafından yayınlanan Kazanım Testlerini de çözmeni tavsiye ediyoruz. Kunduz’da şu ana kadar, Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı konulu binlerce soru alanında uzman Tarih eğitmenleri tarafından çözüldü. Daha fazla Sultan ve Osmanlı Merkez Teşkilatı sorusu ve detaylı çözümlerini görmek istersen, aşağıdaki butona tıklayabilirsin!
☀️☀️☀️
Her ders için değişmeyen kilit nokta bol bol soru çözümü ile pratik yapmak. Çözemediğin sorulara yanıt bulmak istiyorsan sınava hazırlık sürecinde Kunduz hep yanında! Profesyonel eğitmenler tarafından hazırlanan Soru Çözümü, binlerce soru ve çözümden oluşan Soru Bankası hizmetlerimizden faydalanabilirsin.
Uygulamada senin için hazırlanmış , tüm konuları öğrenebileceğin premium içerik ders videolarını incelemeyi unutma!