Hayvanlar omurgaya sahip olup olmama durumuna göre, omurgasız hayvanlar ve omurgalı hayvanlar olarak iki şubeye ayrılır.
Bu videoda omurgalı hayvanların genel özelliklerinden, balıklar ve iki yaşamlılardan bahsedeceğiz.
Omurgalı hayvanlar dünya üzerindeki hemen hemen her türlü ortamda yaşayabilir.
En yüksek zirvelerden denizlerin derinliklerine, en soğuk yerlerden en sıcak yerlere kadar her alanda yaşayan türleri vardır.
En önemli özellikleri vücutlarının sırt bölgesinde omurga ve omurganın içinde de sinir sisteminin bir elemanı olan omurilik bulunmasıdır.
Omuriliğe sinir kordonu da diyoruz.
Omurgalı hayvanlarda kıkırdak veya kemikten yapılmış bir iç iskelet bulunur.
İlkel omurgalılarda, iskelet kıkırdak halindedir.
Ancak gelişmiş omurgalılara doğru gidildikçe kemikleşme başlar.
Bütün omurgalılarda kan, vücut boşluklarında değil damar içinde dolaşır.
İşte buna kapalı dolaşım denir.
Boşaltım organı da böbreklerdir.
Boşaltım atıkları amonyak, üre veya ürik asittir.
Tümü eşeyli yolla ürer.
Kalplerinde en az iki en çok dört odacık bulunur.
Solungaç, akciğer, deri solunumu gözlenebilir.
Alyuvar hücrelerinde solunum pigmenti olarak kana kırmızı renk veren ve oksijen ile karbondioksiti taşıyan hemoglobin bulundururlar.
Omurgalı hayvanları; balıklar, iki yaşamlılar, sürüngenler, kuşlar ve memeliler olmak üzere beş grupta inceliyoruz.
Bu omurgalı hayvanlar besinlerini katı parçacıklar halinde alıp, çiğneyerek yutar.
Hatta buna holozoik beslenme de denir.
Yani omurgalı hayvanlar tabii ki heterotroftur.
Holozoik beslenme derken etçil, otçul ve hepçil olmaktan bahsediyorum.
Birçok omurgalının gövdesine bağlı iki çift üyesi vardır.
Bu üyeler tutunma, yüzme, yürüme ve uçmaya uyum sağlar.
Şimdi balıkları konuşalım.
Balıklar tatlı ve tuzlu sularda yaşar.
Vücutları pullarla kaplıdır.
Solungaç solunumu gözlenir.
Sudaki çözünmüş oksijeni solungaçlarıyla alarak kullanır.
Balıklarda hem döllenme olayı hem de yavruların büyümesi ve gelişmesi dış ortamda gerçekleşir.
Yani dış döllenme, dış gelişme vardır.
Üreme sırasında dişi birey yumurtalarını, erkek birey ise spermlerini suya bırakır.
Daha sonra sperm hücreleri hareket ederek, yumurta hücrelerini bulur ve döller.
Ben buraya balıklarda genel olarak gözlenen özellikleri yazıyorum.
Biyolojide her zaman istisnaların olduğunu da unutmayalım.
Yani demek istediğim şey şu, evet balıklar solungaç solunumu yaparlar ama akciğerli balıklar da bulunur.
Balıkların vücut ısıları dış ortam sıcaklığına bağlı olarak değişir, yani balıklar soğukkanlıdır.
Kış uykusuna da yatmazlar.
Boşaltım atıkları amonyaktır.
Kalpleri iki odacıklıdır.
Kalplerinde sadece kirli kan bulunur.
Kalpten pompalanan kan, solungaçlarda temizlendikten sonra kalbe geri dönmeden vücuda gönderilir.
Yavru bakımı gözlenmez.
Balıklar kıkırdaklı ve kemikli balıklar olmak üzere iki grupta incelenir.
Köpekbalığı ve vatozlar kıkırdaklı balıktır.
Hamsi, denizatı, alabalık, pirana gibi balıklar da kemikli balıktır.
Böylece denizatının da bir balık olduğunu öğrenmiş oldunuz.
Balıklarda bulunan yüzme keseleri, hava ile dolarak balığın suda asılı kalmasını sağlar.
Ancak köpekbalıklarının yüzme kesesi yoktur.
Bu balıklar sürekli yüzmek zorundadır.
Çünkü durduklarında dibe batarlar.
Gelelim iki yaşamlılara.
Acaba bunlara neden iki yaşamlılar diyoruz?
İki yaşamılılar grubuna ait bireylerin larva dönemi suda, ergin dönemleri ise hem suda hem de karada geçer.
Larva yumurtadan yeni çıkmış yavrulara verilen isimdir.
Daha sonra larvalar metamorfoz, yani başkalaşım geçirerek ergin bireye dönüşür.
Larvalar solungaç solunumu yaparken, ergin bireyler hem akciğer hem de deri solunumunu birlikte yapar.
Tıpkı balıklarda olduğu gibi iki yaşamlılarda da hem döllenme olayı hem de yavruların büyümesi ve gelişmesi dış ortamda gerçekleşir.
Yani yine dış döllenme, dış gelişme gözlenir.
Kurbağalar ve semenderler iki yaşamlılara örnektir.
Hiç iribaş gördünüz mü?
Böyle bazen küçük su birikintilerinde karşınıza çıkabilir ve tıpkı balığa benzerler.
Kurbağa larvasına iribaş denir.
Daha sonra iribaşlar kuyruğunu kaybeder.
Bunun yerine ayakları çıkar ve sonra da ergin bir hale gelirler.
Bunlarda da tıpkı balıklarda olduğu gibi yavru bakımı görülmez.
Derileri daima nemli ve kaygandır.
Deri solunumu yaptıkları için zaten böyle olması gerekir.
Bu canlıların yumurtalarındaki besin yetersizdir.
Zaten bu nedenle gelişimlerini tamamlayamadan yumurtadan çıkarlar.
İki yaşamlılar kış uykusuna yatar.
Üç odacıklı kalpleri vardır.
Vücutta da kalpte de karışık kan bulunur.
Yani soğukkanlı canlılardır.
İki yaşamlıların azotlu boşaltım atığı da üredir.
Bu videoda omurgalı hayvanların genel özelliklerinden, balıklar ve iki yaşamlılardan bahsedeceğiz.
Omurgalı hayvanlar dünya üzerindeki hemen hemen her türlü ortamda yaşayabilir.
En yüksek zirvelerden denizlerin derinliklerine, en soğuk yerlerden en sıcak yerlere kadar her alanda yaşayan türleri vardır.
En önemli özellikleri vücutlarının sırt bölgesinde omurga ve omurganın içinde de sinir sisteminin bir elemanı olan omurilik bulunmasıdır.
Omuriliğe sinir kordonu da diyoruz.
Omurgalı hayvanlarda kıkırdak veya kemikten yapılmış bir iç iskelet bulunur.
İlkel omurgalılarda, iskelet kıkırdak halindedir.
Ancak gelişmiş omurgalılara doğru gidildikçe kemikleşme başlar.
Bütün omurgalılarda kan, vücut boşluklarında değil damar içinde dolaşır.
İşte buna kapalı dolaşım denir.
Boşaltım organı da böbreklerdir.
Boşaltım atıkları amonyak, üre veya ürik asittir.
Tümü eşeyli yolla ürer.
Kalplerinde en az iki en çok dört odacık bulunur.
Solungaç, akciğer, deri solunumu gözlenebilir.
Alyuvar hücrelerinde solunum pigmenti olarak kana kırmızı renk veren ve oksijen ile karbondioksiti taşıyan hemoglobin bulundururlar.
Omurgalı hayvanları; balıklar, iki yaşamlılar, sürüngenler, kuşlar ve memeliler olmak üzere beş grupta inceliyoruz.
Bu omurgalı hayvanlar besinlerini katı parçacıklar halinde alıp, çiğneyerek yutar.
Hatta buna holozoik beslenme de denir.
Yani omurgalı hayvanlar tabii ki heterotroftur.
Holozoik beslenme derken etçil, otçul ve hepçil olmaktan bahsediyorum.
Birçok omurgalının gövdesine bağlı iki çift üyesi vardır.
Bu üyeler tutunma, yüzme, yürüme ve uçmaya uyum sağlar.
Şimdi balıkları konuşalım.
Balıklar tatlı ve tuzlu sularda yaşar.
Vücutları pullarla kaplıdır.
Solungaç solunumu gözlenir.
Sudaki çözünmüş oksijeni solungaçlarıyla alarak kullanır.
Balıklarda hem döllenme olayı hem de yavruların büyümesi ve gelişmesi dış ortamda gerçekleşir.
Yani dış döllenme, dış gelişme vardır.
Üreme sırasında dişi birey yumurtalarını, erkek birey ise spermlerini suya bırakır.
Daha sonra sperm hücreleri hareket ederek, yumurta hücrelerini bulur ve döller.
Ben buraya balıklarda genel olarak gözlenen özellikleri yazıyorum.
Biyolojide her zaman istisnaların olduğunu da unutmayalım.
Yani demek istediğim şey şu, evet balıklar solungaç solunumu yaparlar ama akciğerli balıklar da bulunur.
Balıkların vücut ısıları dış ortam sıcaklığına bağlı olarak değişir, yani balıklar soğukkanlıdır.
Kış uykusuna da yatmazlar.
Boşaltım atıkları amonyaktır.
Kalpleri iki odacıklıdır.
Kalplerinde sadece kirli kan bulunur.
Kalpten pompalanan kan, solungaçlarda temizlendikten sonra kalbe geri dönmeden vücuda gönderilir.
Yavru bakımı gözlenmez.
Balıklar kıkırdaklı ve kemikli balıklar olmak üzere iki grupta incelenir.
Köpekbalığı ve vatozlar kıkırdaklı balıktır.
Hamsi, denizatı, alabalık, pirana gibi balıklar da kemikli balıktır.
Böylece denizatının da bir balık olduğunu öğrenmiş oldunuz.
Balıklarda bulunan yüzme keseleri, hava ile dolarak balığın suda asılı kalmasını sağlar.
Ancak köpekbalıklarının yüzme kesesi yoktur.
Bu balıklar sürekli yüzmek zorundadır.
Çünkü durduklarında dibe batarlar.
Gelelim iki yaşamlılara.
Acaba bunlara neden iki yaşamlılar diyoruz?
İki yaşamılılar grubuna ait bireylerin larva dönemi suda, ergin dönemleri ise hem suda hem de karada geçer.
Larva yumurtadan yeni çıkmış yavrulara verilen isimdir.
Daha sonra larvalar metamorfoz, yani başkalaşım geçirerek ergin bireye dönüşür.
Larvalar solungaç solunumu yaparken, ergin bireyler hem akciğer hem de deri solunumunu birlikte yapar.
Tıpkı balıklarda olduğu gibi iki yaşamlılarda da hem döllenme olayı hem de yavruların büyümesi ve gelişmesi dış ortamda gerçekleşir.
Yani yine dış döllenme, dış gelişme gözlenir.
Kurbağalar ve semenderler iki yaşamlılara örnektir.
Hiç iribaş gördünüz mü?
Böyle bazen küçük su birikintilerinde karşınıza çıkabilir ve tıpkı balığa benzerler.
Kurbağa larvasına iribaş denir.
Daha sonra iribaşlar kuyruğunu kaybeder.
Bunun yerine ayakları çıkar ve sonra da ergin bir hale gelirler.
Bunlarda da tıpkı balıklarda olduğu gibi yavru bakımı görülmez.
Derileri daima nemli ve kaygandır.
Deri solunumu yaptıkları için zaten böyle olması gerekir.
Bu canlıların yumurtalarındaki besin yetersizdir.
Zaten bu nedenle gelişimlerini tamamlayamadan yumurtadan çıkarlar.
İki yaşamlılar kış uykusuna yatar.
Üç odacıklı kalpleri vardır.
Vücutta da kalpte de karışık kan bulunur.
Yani soğukkanlı canlılardır.
İki yaşamlıların azotlu boşaltım atığı da üredir.