Protista alemi ökaryot hücre yapısına sahip olan alemler içerisindeki en ilkel alemdir. İçerisinde tek ve çok hücreli organizmaları barındırır.
Genellikle sucul ortamlarda, nemli topraklarda veya diğer hayvansal organizmaların vücutlarında yaşarlar.
Ototrof, heterotrof ve hem ototrof hem heterotrof olan türleri vardır.
Sahip oldukları sil, kamçı, yalancı ayak gibi uzantılarla aktif olarak yer değiştirebilirler.
Bazıları tek çekirdekli iken bazılarında birden fazla çekirdek de bulunabilir. Eşeyli ve eşeysiz olarak, ya da hem eşeyli hem eşeysiz olarak çoğalabilen türleri vardır. Protista alemini kendi içerisinde altıya ayırarak inceleyebiliriz.
Aslında protista alemi deyince pek bir şey ifade etmiyor olabilir ama mesela öglena, amip, paramesyum dersem sanırım kafanızda bir şeyler canlanır.
İşte bu canlılar protista alemi içerisinde bulunuyor.
Öglena kamçılılar içerisinde yer alır, paramesyum da silliler içerisindedir.
Amip de kök ayaklılar içerisinde incelenir.
Bunları ayrı ayrı inceleyelim.
Buraya bir öglena çizdim.
Kamçılı olduğunu biraz önce zaten söylemiştim.
Kamçısı sayesinde aktif olarak hareket eder.
Bunun tür ismini de hemen altına yazıyorum.
Evet öglena viridis.
Bu canlının hücre çeperi bulunmaz ancak hücre zarının dış kısmında pelikula adı verilen bir yapı bulunur.
Öglenada genellikle bir ya da iki tane kamçı bulunur.
Bu arada pelikula koruyucu bir kılıf olarak iş görür. Öglenada ışığa duyarlı olan göz lekesi bulunur. Bu göz lekesi bazen stigma olarak karşınıza gelebilir.
Gördüğümüz gibi burada kloroplast da var.
O zaman öglenanın fotosentez yaptığını söyleyebiliriz.
Göz lekesi de ışığı algılayarak fotosenteze yardım eder.
Bunlar da besin kofulu. Demek ki öglena gerekli durumlarda dışarıdan hazır besin de alıyor yani besin kofulu bulundurması da aynı zamanda tüketici olduğunu gösterir.
Ama biraz önce fotosentez yaptığını da söylemiştim, o zaman öglenaya hem ototrof hem de heterotroftur diyebiliriz.
Öglena ökaryot bir canlı olduğu için DNA'sı burada yani çekirdeğin içinde bulunur.
Yine ökaryot olduğu için mitokondri, golgi aygıtı gibi diğer zarlı organellere de sahiptir.
Öglenada kontraktil koful da bulunur.
Bu canlı tatlı suda yaşar ve sürekli olarak hücreye su girişi gözlenir.
İşte kontraktil koful hücreye giren bu fazla suyu ATP harcayarak dışarıya atar.
Böylece homeostasiye yardım eder.
Öglenanın tek hücreli olduğunu zaten biliyorsunuzdur yani gözümüzle göremeyeceğimiz kadar küçüktür, mikroskobiktir. Öglena boyuna bölünerek çoğalabilir.
Amonyak gibi boşaltım maddelerini hücre zarından difüzyonla dışarıya gönderir.
Parazit olarak yaşayan kamçılı bir türden de bahsetmek istiyorum.
Bu tür trypanosoma gambiensedir.
Çeçe sineği tarafından taşınır.
Bu sineğin insanı ısırması sinir sisteminde hasara neden olur ve ölümcül olan uyku hastalığı ortaya çıkar.
Eminim birçoğunuz şu anda bu hastalık bende var diye düşünmüş olabilirsiniz ama emin olun bu hastalık düşündüğünüzden daha farklı.
Şimdi de kök ayaklılar grubunun en iyi örneği olan amipi konuşalım.
Bunlar yalancı ayaklarıyla hareket ederler, yalancı ayaklara psödopod da diyoruz.
Amipin belirgin bir hücre şekli yoktur ve sürekli olarak şekil değiştirir, zaten biraz önce bahsettiğim pelikula amipte bulunmaz.
Elbette ki hücre çeperi de bulunmuyor. Protista alemi içerisinde yer aldığı için ökaryot olduğunu zaten söyleyebiliriz yani çekirdeği ve zarlı organelleri bulunur.
Yalancı ayaklar aslında sitoplazmik uzantılardır.
Amip bu sayede hem hareket ederken hem de beslenir. Bunlar da beslenme sonucunda oluşturduğu besin kofulları.
Gördüğünüz gibi kloroplast çizmedim, demek ki amip fotosentez yapamaz.
O zaman amip heterotroftur diyebiliriz.
Yani tıpkı bizim gibi besinlerini dışarıdan hazır olarak alır.
Elbette ki bu da tek hücrelidir ve tatlı suda yaşar.
Tatlı suda yaşadığı için yine hücreye giren fazla suyun dışarı gönderilmesi gerekiyor.
İşte bunu kontraktil koful yapar. Kontraktil koful kasılıp gevşer, hücreye giren suyu ATP harcayarak dışarıya gönderir.
Eğer kontraktil koful olmasaydı hücre çok fazla su alarak şişer ve sonrasında da patlardı.
Amip her yöne bölünerek çoğalabilir.
Amonyak gibi boşaltım maddelerini de yine hücre zarından difüzyonla atabilir.
Amiplerin bazı türleri insanın ve birçok hayvanın sindirim sisteminde parazit olarak yaşarlar.
Örneğin entamoeba histolytica türü insan kalın bağırsağında parazit olarak yaşar ve amipli dizanteriye sebep olur.
Paramesyumun da silliler grubu içinde olduğunu biraz önce söylemiştim.
Siller hareketi, dış çevreden gelen uyarılara uygun tepkilerin verilmesini ve beslenmeyi sağlar.
Sillilerin en bilinen örneği burada gördüğümüz Paramecium caudatumdur.
Biri büyük diğeri küçük olmak üzere iki çekirdek bulundurur.
Hatta bunlara makro ve mikro çekirdek de denir.
Büyük çekirdek hücre metabolizması ve eşeysiz üremeyi düzenlerken küçük çekirdek de gen aktarımından yani konjugasyondan sorumludur.
Tabii ki tek hücrelidir ve tatlı suda yaşar.
Bu nedenle de yine kontraktil koful bulundurur.
Amonyağı hücre zarından difüzyonla atabilir.
Pelikulası da bulunur.
Şunlar da yine besin kofulları.
Kloroplastı yok yani paramesyum da amip gibi heterotrof bir canlıdır.
Savunmada görevli olan trikosistleri bulunur.
Şu kısım da ağızdır.
Endositoz olayını buradan gerçekleştirir. Paramesyum enine bölünerek çoğalır.
Sıtma hastalığının etkeni olan plazmodyum malaria sporlu protistlerin en bilinen örneğidir.
Anofel cinsi dişi sivrisinekle taşınır yani sporlular hücre içi parazit olarak yaşar ve besin ihtiyacını üzerinde yaşadığı canlıdan karşılar diyebiliriz.
Bunların hareket organeli yoktur.
Bu nedenle pasif hareket ederler.
Üremeleri de tabii ki sporla gerçekleşir. Algler de bitki hücreleri gibi fotosentez yapar ve hücre çeperine sahiptir.
Hücre çeperi selüloz yapılıdır.
Hem karasal hem de sucul ortamlarda yaşayan türleri vardır.
Oksijeni en çok kim üretir dersem aklınıza ağaçlar gelebilir.
Ancak dünyada üretilen serbest oksijenin çok büyük bir kısmı algler tarafından üretilir.
Bir hücreli olabildikleri gibi çok hücreli olanları da vardır. Çok hücreli olan fonlarında volvox, pandorina gibi koloni oluşumu gözlenir.
Değişik renklerde pigment maddeleri bulundururlar.
Taşıdıkları pigmentlere göre yeşil, kahverengi yani esmer de deriz, altın sarısı ve kırmızı olmak üzere farklı renklerde olabilirler.
Belirtmek isterim ki bunların hepsi fotosentez yapar yani mesela kahverengi algler fotosentez yapmaz gibi düşünmeyin. Suda bulunan hareket yeteneği akıntıya bağlı olan canlılara plankton adını veriyoruz.
Planktonların fotosentez yapabilenlerine fitoplankton, fitoplankton ile beslenen ve tüketici olanlarına da zooplankton adını veriyoruz.
Özellikle besin zinciri sorularında bunlarla karşılaşabilirsiniz yani bunlar da algler grubunda yer alır. Cıvık mantarlar ipliksi yapıda ve belirgin bir hücre şeklinden yoksun olan canlı grubudur. Sitoplazmasında genellikle çok sayıda çekirdek bulundururlar.
Amipsi, ameboid, hareket gözlenir. Bunlar mantarlar alemi içinde yer almıyor yani fark ettiyseniz protista alemi içerisinde.
Çünkü mantarlar âlemindeki mantarların hücre çeperi vardır ancak bunların hücre çeperi yoktur.
Bunlar nemli bölgelerde yaşar, eşeyli ve eşeysiz olarak çoğalabilir.
Aynı zamanda bunlar ayrıştırıcı yani çürükçüldür.
Bazı cıvık mantarlar patates, kavun gibi bitkilerde parazit olarak yaşadıkları için önemli ekonomik kayıplara neden olur yani heterotrof beslenirler de diyebiliriz.
Genellikle tek hücreli olduklarını da söylemeden geçmeyelim.
Genellikle sucul ortamlarda, nemli topraklarda veya diğer hayvansal organizmaların vücutlarında yaşarlar.
Ototrof, heterotrof ve hem ototrof hem heterotrof olan türleri vardır.
Sahip oldukları sil, kamçı, yalancı ayak gibi uzantılarla aktif olarak yer değiştirebilirler.
Bazıları tek çekirdekli iken bazılarında birden fazla çekirdek de bulunabilir. Eşeyli ve eşeysiz olarak, ya da hem eşeyli hem eşeysiz olarak çoğalabilen türleri vardır. Protista alemini kendi içerisinde altıya ayırarak inceleyebiliriz.
Aslında protista alemi deyince pek bir şey ifade etmiyor olabilir ama mesela öglena, amip, paramesyum dersem sanırım kafanızda bir şeyler canlanır.
İşte bu canlılar protista alemi içerisinde bulunuyor.
Öglena kamçılılar içerisinde yer alır, paramesyum da silliler içerisindedir.
Amip de kök ayaklılar içerisinde incelenir.
Bunları ayrı ayrı inceleyelim.
Buraya bir öglena çizdim.
Kamçılı olduğunu biraz önce zaten söylemiştim.
Kamçısı sayesinde aktif olarak hareket eder.
Bunun tür ismini de hemen altına yazıyorum.
Evet öglena viridis.
Bu canlının hücre çeperi bulunmaz ancak hücre zarının dış kısmında pelikula adı verilen bir yapı bulunur.
Öglenada genellikle bir ya da iki tane kamçı bulunur.
Bu arada pelikula koruyucu bir kılıf olarak iş görür. Öglenada ışığa duyarlı olan göz lekesi bulunur. Bu göz lekesi bazen stigma olarak karşınıza gelebilir.
Gördüğümüz gibi burada kloroplast da var.
O zaman öglenanın fotosentez yaptığını söyleyebiliriz.
Göz lekesi de ışığı algılayarak fotosenteze yardım eder.
Bunlar da besin kofulu. Demek ki öglena gerekli durumlarda dışarıdan hazır besin de alıyor yani besin kofulu bulundurması da aynı zamanda tüketici olduğunu gösterir.
Ama biraz önce fotosentez yaptığını da söylemiştim, o zaman öglenaya hem ototrof hem de heterotroftur diyebiliriz.
Öglena ökaryot bir canlı olduğu için DNA'sı burada yani çekirdeğin içinde bulunur.
Yine ökaryot olduğu için mitokondri, golgi aygıtı gibi diğer zarlı organellere de sahiptir.
Öglenada kontraktil koful da bulunur.
Bu canlı tatlı suda yaşar ve sürekli olarak hücreye su girişi gözlenir.
İşte kontraktil koful hücreye giren bu fazla suyu ATP harcayarak dışarıya atar.
Böylece homeostasiye yardım eder.
Öglenanın tek hücreli olduğunu zaten biliyorsunuzdur yani gözümüzle göremeyeceğimiz kadar küçüktür, mikroskobiktir. Öglena boyuna bölünerek çoğalabilir.
Amonyak gibi boşaltım maddelerini hücre zarından difüzyonla dışarıya gönderir.
Parazit olarak yaşayan kamçılı bir türden de bahsetmek istiyorum.
Bu tür trypanosoma gambiensedir.
Çeçe sineği tarafından taşınır.
Bu sineğin insanı ısırması sinir sisteminde hasara neden olur ve ölümcül olan uyku hastalığı ortaya çıkar.
Eminim birçoğunuz şu anda bu hastalık bende var diye düşünmüş olabilirsiniz ama emin olun bu hastalık düşündüğünüzden daha farklı.
Şimdi de kök ayaklılar grubunun en iyi örneği olan amipi konuşalım.
Bunlar yalancı ayaklarıyla hareket ederler, yalancı ayaklara psödopod da diyoruz.
Amipin belirgin bir hücre şekli yoktur ve sürekli olarak şekil değiştirir, zaten biraz önce bahsettiğim pelikula amipte bulunmaz.
Elbette ki hücre çeperi de bulunmuyor. Protista alemi içerisinde yer aldığı için ökaryot olduğunu zaten söyleyebiliriz yani çekirdeği ve zarlı organelleri bulunur.
Yalancı ayaklar aslında sitoplazmik uzantılardır.
Amip bu sayede hem hareket ederken hem de beslenir. Bunlar da beslenme sonucunda oluşturduğu besin kofulları.
Gördüğünüz gibi kloroplast çizmedim, demek ki amip fotosentez yapamaz.
O zaman amip heterotroftur diyebiliriz.
Yani tıpkı bizim gibi besinlerini dışarıdan hazır olarak alır.
Elbette ki bu da tek hücrelidir ve tatlı suda yaşar.
Tatlı suda yaşadığı için yine hücreye giren fazla suyun dışarı gönderilmesi gerekiyor.
İşte bunu kontraktil koful yapar. Kontraktil koful kasılıp gevşer, hücreye giren suyu ATP harcayarak dışarıya gönderir.
Eğer kontraktil koful olmasaydı hücre çok fazla su alarak şişer ve sonrasında da patlardı.
Amip her yöne bölünerek çoğalabilir.
Amonyak gibi boşaltım maddelerini de yine hücre zarından difüzyonla atabilir.
Amiplerin bazı türleri insanın ve birçok hayvanın sindirim sisteminde parazit olarak yaşarlar.
Örneğin entamoeba histolytica türü insan kalın bağırsağında parazit olarak yaşar ve amipli dizanteriye sebep olur.
Paramesyumun da silliler grubu içinde olduğunu biraz önce söylemiştim.
Siller hareketi, dış çevreden gelen uyarılara uygun tepkilerin verilmesini ve beslenmeyi sağlar.
Sillilerin en bilinen örneği burada gördüğümüz Paramecium caudatumdur.
Biri büyük diğeri küçük olmak üzere iki çekirdek bulundurur.
Hatta bunlara makro ve mikro çekirdek de denir.
Büyük çekirdek hücre metabolizması ve eşeysiz üremeyi düzenlerken küçük çekirdek de gen aktarımından yani konjugasyondan sorumludur.
Tabii ki tek hücrelidir ve tatlı suda yaşar.
Bu nedenle de yine kontraktil koful bulundurur.
Amonyağı hücre zarından difüzyonla atabilir.
Pelikulası da bulunur.
Şunlar da yine besin kofulları.
Kloroplastı yok yani paramesyum da amip gibi heterotrof bir canlıdır.
Savunmada görevli olan trikosistleri bulunur.
Şu kısım da ağızdır.
Endositoz olayını buradan gerçekleştirir. Paramesyum enine bölünerek çoğalır.
Sıtma hastalığının etkeni olan plazmodyum malaria sporlu protistlerin en bilinen örneğidir.
Anofel cinsi dişi sivrisinekle taşınır yani sporlular hücre içi parazit olarak yaşar ve besin ihtiyacını üzerinde yaşadığı canlıdan karşılar diyebiliriz.
Bunların hareket organeli yoktur.
Bu nedenle pasif hareket ederler.
Üremeleri de tabii ki sporla gerçekleşir. Algler de bitki hücreleri gibi fotosentez yapar ve hücre çeperine sahiptir.
Hücre çeperi selüloz yapılıdır.
Hem karasal hem de sucul ortamlarda yaşayan türleri vardır.
Oksijeni en çok kim üretir dersem aklınıza ağaçlar gelebilir.
Ancak dünyada üretilen serbest oksijenin çok büyük bir kısmı algler tarafından üretilir.
Bir hücreli olabildikleri gibi çok hücreli olanları da vardır. Çok hücreli olan fonlarında volvox, pandorina gibi koloni oluşumu gözlenir.
Değişik renklerde pigment maddeleri bulundururlar.
Taşıdıkları pigmentlere göre yeşil, kahverengi yani esmer de deriz, altın sarısı ve kırmızı olmak üzere farklı renklerde olabilirler.
Belirtmek isterim ki bunların hepsi fotosentez yapar yani mesela kahverengi algler fotosentez yapmaz gibi düşünmeyin. Suda bulunan hareket yeteneği akıntıya bağlı olan canlılara plankton adını veriyoruz.
Planktonların fotosentez yapabilenlerine fitoplankton, fitoplankton ile beslenen ve tüketici olanlarına da zooplankton adını veriyoruz.
Özellikle besin zinciri sorularında bunlarla karşılaşabilirsiniz yani bunlar da algler grubunda yer alır. Cıvık mantarlar ipliksi yapıda ve belirgin bir hücre şeklinden yoksun olan canlı grubudur. Sitoplazmasında genellikle çok sayıda çekirdek bulundururlar.
Amipsi, ameboid, hareket gözlenir. Bunlar mantarlar alemi içinde yer almıyor yani fark ettiyseniz protista alemi içerisinde.
Çünkü mantarlar âlemindeki mantarların hücre çeperi vardır ancak bunların hücre çeperi yoktur.
Bunlar nemli bölgelerde yaşar, eşeyli ve eşeysiz olarak çoğalabilir.
Aynı zamanda bunlar ayrıştırıcı yani çürükçüldür.
Bazı cıvık mantarlar patates, kavun gibi bitkilerde parazit olarak yaşadıkları için önemli ekonomik kayıplara neden olur yani heterotrof beslenirler de diyebiliriz.
Genellikle tek hücreli olduklarını da söylemeden geçmeyelim.