Öznel ve nesnel cümleler, öznel cümleyle başlayalım.
Söyleyenin kendi düşüncesini, duygusunu veya beğenisini anlatan cümlelerdir.
Kişiden kişiye değişen yargılar ya da durumlar içerir.
Yani öznel cümle dediğimiz zaman bizim aklımıza kanıtlanabilirlik özelliğinin olmadığını göreceğiz.
Yani kişiden kişiye değişiklik gösteren durumlar ya da yargılar bizi anlatacak cümleleri okuyup yorumlayıp özelliklerine bir bakalım.
Kitap okumayı herkes sever.
Şimdi buradaki anlatılan ifadeye baktığımız zaman bunu söyleyen kişi kitap okuma eyleminin herkes tarafından sevildiği düşüncesinde bir kişi.
Bir başka kişi de onun karşısına çıkar ki herkes sevmeyebilir diyebilir.
O yüzden burada anlatılan ifadeye kişisel bir görüş bildirdiği için ne diyoruz biz buna artık?
Özne diyoruz.
En güzel mevsim sonbahardır.
Burada sonbahar mevsimini seven bir kişiden bahsediyoruz.
Fakat bir başka kişi de diyebilir ki benim için en güzel mevsim yaz mevsimidir diyebilir.
Yani kanıtlanamaz burada anlatılan ifade.
O yüzden ne diyoruz?
Öznel diyoruz.
Kişisel görüş, düşünce, yargı durumlardan bahseder öznel cümle ki bu iki cümlede de bunu çok net bir biçimde görebiliyoruz.
Nesnel cümleye bakalım.
Şimdi nesnel cümlede herkesçe kabul görmüş, kanıtlanabilir yargı ya da durumları anlatan cümleler olarak kabul ediyoruz.
Herkes tarafından kabul görecek ve kanıtlanabilirlik durumu söz konusu olacak nesnel cümlelerde.
Kanıtlanabilirliği şöyle işaret edelim.
Bakalım şimdi örneklerimize Kitapta kadının toplum içindeki yeri anlatılmış.
Cümlesindeki belirtilen durumu kanıtlama durumumuz vardır.
Kanıtlama şansımız vardır.
Kimse burada da kitapta erkeğin toplum içindeki yeri anlatılmıştır diyemez.
Çünkü yazılı matbu bir şekilde kanıt söz konusudur.
O yüzden buraya ne diyoruz?
Artık nesnel cümle diyoruz.
Oyun dört perdelik bir komedi idi.
Dediğimiz zaman dört perdelik yani dört bölümlük bir komedi idi.
Bu oyuna hiç kimse Hayır efendim dört perdelik bir trajedi idi diyemez.
Ya da üç perdelik de diyemez.
Net, kanıtlanabilir bir durum var burada ve o yüzden buraya biz ne diyoruz?
Artık nesnel bir cümledir diyoruz.
Nesnel de kanıtlanabilirlik, öznelde kişiye özel bir durum söz konusudur.
Örneklerimizden devam edelim şimdi.
Bu diziye herkes bayılır.
Bu cümlede anlatılan ifadeyi ispatlama durumumuz yok.
Herkes sevmeyebilir.
Herkesin çok hoşlanacağı bir dizi olmayabilir.
O yüzden buradaki yargıya biz ne diyoruz?
Artık bu cümlemize öznel cümle diyoruz.
Oturduğumuz yer şehrin en güzel manzarasına sahipti.
Bir başkası da bu cümleye karşılık şehrin bir başka yerine ben sizi götüreyim ve daha güzel bir manzaraya sahip olduğunu göstereyim diyebilir.
Burada anlatılan ifade kanıtlanabilir bir ifade değildir.
Kişisel bir görüş bildirir.
O yüzden buraya da biz artık yine ne diyoruz?
Öznel cümle diyoruz.
Konser akşam 9'da başlayacak cümlesine baktığımız zaman konserin kaçta başlayacağı belli.
Kanıtlanabilir bir durumda olduğuna göre o zaman buradaki cümlemiz bizim nasıl bir cümledir, nesnel bir cümledir diyoruz.
Yazalım hemen.
Nesnel çünkü buradaki anlatılanı biz kanıtlayabiliriz.
Gelen piyano sesi hepimizi eski günlere götürmüştü cümlesinde, her piyano sesinde duyan herkes eski günlere gitmemiş olabilir.
Herkes eski günleri yad etmemiş olabilir, düşünmemiş olabilir.
O yüzden buradaki ifadeye baktığınız zaman bir kanıtlanabilirlik söz konusu değil, kişisel bir görüş bildiriyor.
O zaman ne diyoruz?
Öznel diyoruz.
Bir başka cümleye bakalım.
Hüseyin Rahmi romanlarında eski İstanbul'un gündelik hayatına yansıtmıştır dediğimiz zaman burada anlatılanları bizim ya da bahsedilen durumu kanıtlama şansımız vardır.
Hüseyin Rahmi'nin romanını okuduğumuz zaman eski İstanbul'un gündelik hayatıyla karşılaşma durumumuz var.
Kanıtlanabilirlik söz konusudur.
Burada yazılı bir metin olduğu için elimizde o yüzden buraya biz ne diyoruz?
Nesnel cümle diyoruz.
Fakat bu cümlede şöyle bir şey yazılmış olsa idi Hüseyin Rahmi romanlarında eski İstanbul'un gündelik hayatını şöyle şuradan bir alalım, etkili bir dille deseydi, yansıtmıştır deseydi o zaman buradaki bu ifadeden dolayı cümlemiz bizim öznellik özelliği taşırdı.
Çünkü herkese göre etkili bir dil olmayabilir Hüseyin Rahmi'nin romanlarında kullandığı dil.
Bu yüzden baktığımız zaman böyle bir ifade ile karşılaştığımız zaman öznellik fakat etkili bir dil ifadesini bize kullanmamış.
Sadece içeriğinden bahsetmiş.
Nesnellikten bahsediyoruz.
O yüzden etkili bir dil deseydi kendi görüşünü belirtse idi burada cümleyi yazan kişi o zaman özellikten bahsedebilirdik.
Söyleyenin kendi düşüncesini, duygusunu veya beğenisini anlatan cümlelerdir.
Kişiden kişiye değişen yargılar ya da durumlar içerir.
Yani öznel cümle dediğimiz zaman bizim aklımıza kanıtlanabilirlik özelliğinin olmadığını göreceğiz.
Yani kişiden kişiye değişiklik gösteren durumlar ya da yargılar bizi anlatacak cümleleri okuyup yorumlayıp özelliklerine bir bakalım.
Kitap okumayı herkes sever.
Şimdi buradaki anlatılan ifadeye baktığımız zaman bunu söyleyen kişi kitap okuma eyleminin herkes tarafından sevildiği düşüncesinde bir kişi.
Bir başka kişi de onun karşısına çıkar ki herkes sevmeyebilir diyebilir.
O yüzden burada anlatılan ifadeye kişisel bir görüş bildirdiği için ne diyoruz biz buna artık?
Özne diyoruz.
En güzel mevsim sonbahardır.
Burada sonbahar mevsimini seven bir kişiden bahsediyoruz.
Fakat bir başka kişi de diyebilir ki benim için en güzel mevsim yaz mevsimidir diyebilir.
Yani kanıtlanamaz burada anlatılan ifade.
O yüzden ne diyoruz?
Öznel diyoruz.
Kişisel görüş, düşünce, yargı durumlardan bahseder öznel cümle ki bu iki cümlede de bunu çok net bir biçimde görebiliyoruz.
Nesnel cümleye bakalım.
Şimdi nesnel cümlede herkesçe kabul görmüş, kanıtlanabilir yargı ya da durumları anlatan cümleler olarak kabul ediyoruz.
Herkes tarafından kabul görecek ve kanıtlanabilirlik durumu söz konusu olacak nesnel cümlelerde.
Kanıtlanabilirliği şöyle işaret edelim.
Bakalım şimdi örneklerimize Kitapta kadının toplum içindeki yeri anlatılmış.
Cümlesindeki belirtilen durumu kanıtlama durumumuz vardır.
Kanıtlama şansımız vardır.
Kimse burada da kitapta erkeğin toplum içindeki yeri anlatılmıştır diyemez.
Çünkü yazılı matbu bir şekilde kanıt söz konusudur.
O yüzden buraya ne diyoruz?
Artık nesnel cümle diyoruz.
Oyun dört perdelik bir komedi idi.
Dediğimiz zaman dört perdelik yani dört bölümlük bir komedi idi.
Bu oyuna hiç kimse Hayır efendim dört perdelik bir trajedi idi diyemez.
Ya da üç perdelik de diyemez.
Net, kanıtlanabilir bir durum var burada ve o yüzden buraya biz ne diyoruz?
Artık nesnel bir cümledir diyoruz.
Nesnel de kanıtlanabilirlik, öznelde kişiye özel bir durum söz konusudur.
Örneklerimizden devam edelim şimdi.
Bu diziye herkes bayılır.
Bu cümlede anlatılan ifadeyi ispatlama durumumuz yok.
Herkes sevmeyebilir.
Herkesin çok hoşlanacağı bir dizi olmayabilir.
O yüzden buradaki yargıya biz ne diyoruz?
Artık bu cümlemize öznel cümle diyoruz.
Oturduğumuz yer şehrin en güzel manzarasına sahipti.
Bir başkası da bu cümleye karşılık şehrin bir başka yerine ben sizi götüreyim ve daha güzel bir manzaraya sahip olduğunu göstereyim diyebilir.
Burada anlatılan ifade kanıtlanabilir bir ifade değildir.
Kişisel bir görüş bildirir.
O yüzden buraya da biz artık yine ne diyoruz?
Öznel cümle diyoruz.
Konser akşam 9'da başlayacak cümlesine baktığımız zaman konserin kaçta başlayacağı belli.
Kanıtlanabilir bir durumda olduğuna göre o zaman buradaki cümlemiz bizim nasıl bir cümledir, nesnel bir cümledir diyoruz.
Yazalım hemen.
Nesnel çünkü buradaki anlatılanı biz kanıtlayabiliriz.
Gelen piyano sesi hepimizi eski günlere götürmüştü cümlesinde, her piyano sesinde duyan herkes eski günlere gitmemiş olabilir.
Herkes eski günleri yad etmemiş olabilir, düşünmemiş olabilir.
O yüzden buradaki ifadeye baktığınız zaman bir kanıtlanabilirlik söz konusu değil, kişisel bir görüş bildiriyor.
O zaman ne diyoruz?
Öznel diyoruz.
Bir başka cümleye bakalım.
Hüseyin Rahmi romanlarında eski İstanbul'un gündelik hayatına yansıtmıştır dediğimiz zaman burada anlatılanları bizim ya da bahsedilen durumu kanıtlama şansımız vardır.
Hüseyin Rahmi'nin romanını okuduğumuz zaman eski İstanbul'un gündelik hayatıyla karşılaşma durumumuz var.
Kanıtlanabilirlik söz konusudur.
Burada yazılı bir metin olduğu için elimizde o yüzden buraya biz ne diyoruz?
Nesnel cümle diyoruz.
Fakat bu cümlede şöyle bir şey yazılmış olsa idi Hüseyin Rahmi romanlarında eski İstanbul'un gündelik hayatını şöyle şuradan bir alalım, etkili bir dille deseydi, yansıtmıştır deseydi o zaman buradaki bu ifadeden dolayı cümlemiz bizim öznellik özelliği taşırdı.
Çünkü herkese göre etkili bir dil olmayabilir Hüseyin Rahmi'nin romanlarında kullandığı dil.
Bu yüzden baktığımız zaman böyle bir ifade ile karşılaştığımız zaman öznellik fakat etkili bir dil ifadesini bize kullanmamış.
Sadece içeriğinden bahsetmiş.
Nesnellikten bahsediyoruz.
O yüzden etkili bir dil deseydi kendi görüşünü belirtse idi burada cümleyi yazan kişi o zaman özellikten bahsedebilirdik.