Rókint. Dişündüklerini dü- $taxagini zannetmiyorum. Sain eskolayim deme. Onun se boje srig hiç de akıllıca bir dedi u rudm
Rókint. Dişündüklerini dü- $taxagini zannetmiyorum. Sain eskolayim deme. Onun se boje srig hiç de akıllıca bir dedi u rudman doğru olmaz. Asağıdakilerden hangisi farklı bir bakış açısıyla yazılmıştır? Nihat sözlerini bitirip ayağa kalkınca Ömer'in yerinden kimildamadığını gördü. Elini onun omzuna dokundurdu, Niher biraz irkildi fakat vaziyetini bozmadı. Öteki, acaba uyudu mu diye bakmak için biraz eğilince arkadaşının, göz- lerini mukabil taraftaki kanepelerden birine dikerek fevkalade meraklı bir şey seyreder gibi etrafla alakasını kesmiş olduğunu gördü. ilahi B) Adli tipta müşahede altında bulunduğum zamanlarda tedavime çalışan sonraları da bana o kadar iyiliği dokunan Doktor Ramiz'in psikanalize dair neşrettiği etütleri de bu arada sayabilirim. Bu kadar mühim işlerle uğraşan bu âlim zatin hakkımda gösterdiği teveccühe layık olabilmek için bu kitapların ve makalelerin bir satırını bile atlamadığıma sizi temin edebilirim. Fakat başlangıcını bilmediğim çok mühim meseleler üzerinde yazılmış bu eserler ne benim edebî zevkime ne de anlayışıma bir tesir yaptılar. C) Sakarya savaşından sonra düşman orduları Haymana, Mihalıççık ve Sivrihisar bölgelerini bize; yer yer ateş yığın- larıyla örtülü issiz ve engin bir virane hâlinde biraktı. O afetlerden artakalmış halkın, bu taş yığınları arasında, ilk insanlardan farkı yoktur. Bunlar, yarı çıplak bir hâlde dolaşıyor; alevin kararttığı harman yerlerinde toprağa, çamura karışmış yanık buğday ve mısır tanelerini iki taş arasında ezerek öğütmeye çalışıyor; adı bilinmez otlardan, ağaç köklerinden kendilerine bir nevi yiyecek çıkarıyor ve bir yabancının ayak sesini duyunca her biri bir yana kaçıp bir kovuğa saklanıyordu. 3 D) Ben de o muayene odasının ve nice muayene odalarının önünde senelerce bekledim. Benim yanımda büyüğüm de yoktu. Yalnız başıma demir parmaklıklı kapıdan içeriye girerdim, dokuzuncu hariciye koğuşuna doğru ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm, camlı kapıların garip bir beyazlıkla gözlerime vuran ve içimde korku ile karışarak yuvarlanan parıltıları arasında o dehlize girerdim ve yalnız başıma bir köşeye ilişirdim, kimildamazdım, susardım, beklerdim, korkudan büzülürdüm, rengimin uçtuğunu hissederdim. E) Annemi bana benzetirler. Hele babamla evlendiği seneden kalma bir fotoğrafı vardır ki benim modelim gibidir. Fakat zavallı kadın, sıhhatçe hiç bana benzememiş. Çok zayıfmış. Bitip tükenmez yolculuklara, dağların sert havasına, çöllerin ateşine dayanacak bir vücutta değilmiş. Sonra, galiba bir hastalığı da varmış. Fakat zavallının bütün evlilik hayatı, bu hastalığı saklamaya çalışmakla geçmiş... Ne yapsın, babamı çok seviyormuş. Kendisini zorla ayırırlar diye korkuyormuş... saxopile tayin ediyor pot ve uyandırıyordu.