Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

1. Türkçe benim biricik vatanım, memleketim, evim. Nereye gitsem, onu da beraberimde götürürüm. Ben Türkçeye tutkunum. Uzun yıll

1. Türkçe benim biricik vatanım, memleketim, evim. Nereye
gitsem, onu da beraberimde götürürüm. Ben Türkçeye
tutkunum. Uzun yıllar Fransızca öğretmenliği yaptım.
Fransızcayı da çok rahat konuşurum. Biraz İngilizce okudum,
derken dört yıl İtalyanca kursları

1. Türkçe benim biricik vatanım, memleketim, evim. Nereye gitsem, onu da beraberimde götürürüm. Ben Türkçeye tutkunum. Uzun yıllar Fransızca öğretmenliği yaptım. Fransızcayı da çok rahat konuşurum. Biraz İngilizce okudum, derken dört yıl İtalyanca kurslarına gittim, İtalyanca öğrendim. Bir parçacık da Almancaya el attım. Ama benim için Türkçenin yeri başka. Her insan kendi dilini sever; ama bence Türkçe dünya dillerinin en güzellerinden biri. Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazara ait bir özellik değildir? A) Yabancı dil öğrenmeye yatkın olma B) Anadil bilincine sahip olma C) Türkçeyi diğer dillerden üstün tutma D) Anadilini hayatının vazgeçilmezlerinden sayma E) Yabancı dilleri çok etkili kullanma 2. Benim hiçbir öykümde önceden belirlenmiş bir iskelet olmadı. Roman üzerinde istediğim zaman çalışabilmeme karşın, öykünün "eşref saati"ni beklemem gerekirdi hep. Masanın başına oturup "Biraz öykü çalışayım." diyemedim hiç. Buna kalkıştığımda ise altını imzalamayacağım çok kötü şeyler yazdığımı gördüm. ......... Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Roman, öykü gibi yazma süreci içinde oluşmuyor. B) Roman, yazarın duygu dünyasını hiçbir zaman öykü kadar yansıtamaz. C) Öykünün iletisi, romanınki gibi baştan belli değildir. D) Öyküyle romanın yazılma sürecindeki asıl fark bu bence. E) Öyküde olay ve kişi sayısı sınırlıdır, romana göre daha azdır. 3. Türkiye, bazı tarihi nedenlerle uygarlık yarışına geç girmiş, büyük kültürel kopukluklar yaşamış ülke. Bu gecikmenin sancıları da çok uzun sürmüştür. Türk şair ve yazarları, bu büyük kopukluğun derin acılarını, izlerini yaşıyor hâlâ. Bugün Türk edebiyatında haddinden fazla bireycilik ve son derece köksüz bir toplumculuk var. Sanki uzayda yaşıyor şair ve yazarlarımız. Halbuki bireycilik de toplumculuk gibi kültürel kökleri olması gereken bir olgudur. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A)Türkiye'nin yaşadığı kültürel kopuklukların, sanat ve edebiyata yansıtamadığına B) Türkiye'de tarihi nedenlerle toplumculuk olgusunun pek gelişmediğine C) Türkiye'de kültürel kökleri olmayan bir bireycilik anlayışının gelişmiş olduğuna D) Şair ve yazarlarımızın, kimi gerçeklere yabancı kaldığına E) Türkiye'nin uygarlık yarışına geç başlamış bir ülke olduğuna 4. Bunlar gençlerin pek hoşuna gitmediyse, oturup biraz düşünmelerinde büyük yarar var.Tabii, eğer öykü yazmak, Türk öykücülüğüne katkıda bulunmak istiyorlarsa... Günümüzün öykücüleri arasında bu eleştirilerin dışında tutulması gereken, birikimli, yetkin, ilerde çok daha özgün öyküler yazacak olanlar da var; ama genele baktığımızda durum pek iç açıcı değil.Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Eleştirmenler niçin pek sevilmiyor? B) Öykücülüğümüzün geleceğini nasıl görüyorsunuz? C) Şiir gibi, öykü de ölüyor mu? D) Genç öykücülere dönük bu eleştirileriniz biraz sert değil mi? E) Sizce genç öykücüler ürünlerini kalıcı kılmak için nelere dikkat etmelidir? 5. Yazar için günlük tutmak, bir bakıma yaşamla yazılı ilişki kurmaktır. Varlığını kanıtlayacak olayları, olguları, durumlanı bir araya toplamak, bir yaşantı evreninin temelini atmaktır. Yazarlar, düşüncelerinin gürültülü devinimleriyle ağırlaşan beyinlerine soluk aldırmak, bu arada biriken üretimlerini boşaltarak bilgelik özlemlerini de gidermek amacıyla günlüklerine sokulurlar. Bir de şiir, öykü, roman üstüne çalışırken karşılaştıkları zorlukları, yapıtlarını oluştururken geçirdikleri evreleri, duydukları estetik kaygıları dile getiren bir "iş takvimleri" vardır. Bunları da buluruz günlüklerde.Bu parçaya dayanılarak, günlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine varılamaz? A) Iç dökmek, rahatlamak için yazıldığına B) Yazarların özlemlerini yansıttığına C) Yazma alışkanlığı kazandırdığına D) Insanın var oluşuna, yaşadığına tanıklık ettiğine E) Sanatsal üretim süreciyle ilgili ipuçlanı verdiğine 6. Cemal Süreya, benim aşağı yukarı bütün öykülerimde kendi yaşadıklarımı, kendi serüvenimi anlattığımı söylüyor. Onun bu sözlerinde, bir doğrunun üzerine gidilmesinden çok öykülerimin içeriğine yöneltilmiş bir eleştiri var. Bunu da bir kusur gibi göstermek istemiştir. Oysa Tolstoy, Dostoyevski, Gorki, Steinbeck, Kazancakis ve bizden Sait Faik, Orhan Kemal, Tarık Dursun K., Demir Özlü gibi yazarlar, hem yaşadıklarını, hem de yaşamın geniş uzunda toplanan anlığın ortak birikiminden seçtiklerini koymuşlardır roman ve öykülerine. Şimdi bunlar kusurlu yazarlar mıdır?Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır? A) Roman ve öykünün sadece düş gücüyle oluşturulmasına B) Yaşamı olduğu gibi ele alan yazarların hor görülmesine C) Eleştirilerde eserden çok, kişiliğin hedef alınmasına D) Yaşamını sanatına yansıtan yazarların küçümsenmesine E) Edebiyat yapıtlarının içeriklerine göre değerlendirilmes2022/12/30 12:21