Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

14. Cümledeki sözcüklerin arasına yerli yersiz, sıfat yerleştirme- nin edebiyat metninin bir özelliği olduğunu sanan "yazar aday

14. Cümledeki sözcüklerin arasına yerli yersiz, sıfat yerleştirme-
nin edebiyat metninin bir özelliği olduğunu sanan "yazar
adayları" var. Bence yazmayla ilgili en temel yanlışlardan bi-
ridir bu. Yakın anlamlı sıfatların işlevsiz olarak kullanıldığı
cümle

14. Cümledeki sözcüklerin arasına yerli yersiz, sıfat yerleştirme- nin edebiyat metninin bir özelliği olduğunu sanan "yazar adayları" var. Bence yazmayla ilgili en temel yanlışlardan bi- ridir bu. Yakın anlamlı sıfatların işlevsiz olarak kullanıldığı cümleler, dikiş izlerini belli eden bir elbiseye benziyor. Böy- le olunca okur, bir bütün olarak kumaşı değil dikiş izlerini görüyor. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada eleştirilen bakış açı- sıyla yazılmıştır? A) Sonbaharın gizemli, hüzünlü, melankolik yüzü şairin di- zelerinde ruh buluyor; toplumdan kaçış hatta kendin- den bile uzaklaşma olarak dizelerine yansıyordu bu et- kileşme. B) Odaya girdiğimde anam daha canlı idi. Debeleniyordu. Hemen eşkiyanın üstüne atıldım, azıcık boğuştuk ama anacağızım depreşmez oldu, ben de yakasını bıraktım. Sonradan bir baktım, dövüşürken parmağım kesilmiş; çok acıdı, çok acıdı ama şimdi biraz hafifledi. C) Küçük Ağa şafağa yakın girdiği yatağında, ağzında ek- mek doğrayıp içtiği bir kâse sütün tadı, bu inancı ile gü- venini ilk defa açık açık düşünüyor ve Çolak Salih'i min- netle hatırlıyordu. D) Merhaba Müştat, diyen sesin daha ilk hecesini duydu- ğumda tanımıştım onu: Nüzhet'ti. Yirmi bir sene önce beni terk eden kadın. Beni terk ederken bıraktığı o ve- da mektubunu saymazsak yıllardır tek satır yazmayan, bir kez olsun telefonumun numarasını çevirmeyen, ka- pımı çalmayan, bir kuru selamı bile çok gören, büyük aşkım, kalbimin ve hayatımın sultanı... E) Ve kaderine karışan bir utançla, yüzünü yastığa kapa- yarak ağlıyordu, Nilüfer'in birdenbire ciğerini deşen his- sin ne olduğunu şimdi anlıyordu. Ondan şüphelenme- sinden utanıyordu. Hemen kalktı, musluğa koştu; elle- rini ve başını iyice yıkadı, Nilüfer'i ve ondan sonra da - mutlaka - Selma'yı görmek istiyordu.