15. Ekokritisizm; yazıda çevre meselelerinin ele alınması, insanın doğaya verdiği zarara dikkat çekilmesi ya da doğaya dair güze
15. Ekokritisizm; yazıda çevre meselelerinin ele alınması, insanın doğaya verdiği zarara dikkat çekilmesi ya da doğaya dair güzelliklerin ön plana çıkarılmasıdır. Ekokritisizm akımıyla yazılan bir yazıda doğa duyarlılığı mutlaka olmalıdır. Malzemesini doğadan seçen her edebiyat ürünü için ekolojik duyarlılık taşıyor diyemeyiz. Kuşlar, böcekler, çicekler üzerinden kurulan bir yazı genellikle yararlanmacı bir niyet içerir. Derdi, ekolojinin kendisi asla değildir. Yazar, inşaat vinci ile sardunya çiçeği arasında bir tercih yapmış ve estetik açıdan da- ha iyi olduğu için sardunyayı tercih etmiş, onu yazmıştır. Burada ekolojik duyarlılıktan söz edilemez. Buna göre aşağıdakilerden hangisi ekolojik duyarlılık taşıyan bir metindir? A) Güneş ilk olarak doğuyorcasına islak, terütaze, dağların doruğunda açıldı. Binbir koku güneyden, kuzeyden, doğudan, batıdan geldi. Büyük yaldızlı kelebekler, kırmızı, yeşil benekli, saydam kanatlı arılar, karıncalar, kurt- lar, böcekler, sarhoş oldular kokulardan. Yırtıcı kuşlar, güvercinler, ibibikler, üveyikler yalpalayarak çığlık çığlı- ğa gökyüzüne kayarak, süzülerek, takla atarak, kendilerinden geçerek dolaştılar. B) Bozkırda yalnız kalmış boynu bükük meşelere hiç alıcı gözle baktığınız oldu mu? Güzeller güzeli bir ağaç olan meşe, bozkırda çalı bile değildir. Yozlaşmış, kelleşmiş, kemirilip gitmiştir. Ankara'dan Kayseri'ye, Samsun'a, Konya'ya doğru giderken kimi tepelerde boyları üç dört karışı geçmeyen sürgünleriyle görülürler. Neredeyse yavşan gibi, kekik gibi otsu bir bitki türüne dönüşmek üzeredirler. Balta ile keçi, onu kendi yurdunda yaralamış; yerli iken konuk, dev iken cüce durumuna düşürmüştür. C) Çukurova bir sonsuz aklıktır. Göğe yükselmiş, ulu devler gibi ayağa kalkmış, yürümüş, binbir renkli ulu devler- cesine uçan, akan toz direkleridir. Çukurova uyanıyordu. Serilmişti. Ağır ağır soluk alıyor, homurdanıyordu. Si- cak, yakıcı, uyuşuk, ele avuca sığmayan bin başlı ejderha... Uyanıyordu. D) Kırmızı dilli kertenkeleler; dilleri dışarıda, bir top yalım çalmışlar gibi oradan oraya telaşla koşuyordu. Kınalı bir keklik sürüsü uzun, kırmızı damarlı bir kayanın dibinde; mavi, parlak göğüsleri, kırmızı gagaları, uçuk yeşil dol- gun gövdeleriyle eşiniyordu. Dağ süt beyaz bir duvar gibi yükseliyordu. Dağ soluklanır, gerinir gibiydi. TÜRKÇE 6 DENEME-1