Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

16. Küçürek hikâye; az sayıda kelimeyle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip olan anlatılardır. Bu açıklamaya göre aşağıdaki meti

16. Küçürek hikâye; az sayıda kelimeyle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip olan anlatılardır.
Bu açıklamaya göre aşağıdaki metinlerinden hangisi küçürek hikâye örneğidir?
A)) Sonra bir başka kayığa girdim. Ondan da bir başkasına geçtim. Durmadan, dinlenme

16. Küçürek hikâye; az sayıda kelimeyle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip olan anlatılardır. Bu açıklamaya göre aşağıdaki metinlerinden hangisi küçürek hikâye örneğidir? A)) Sonra bir başka kayığa girdim. Ondan da bir başkasına geçtim. Durmadan, dinlenmeden, tozu dumana katarak karınca gibi çalışıyordum. Ama hiçbir zaman ne karınca gibi biriktirebiliyor ne de arı gibi toplayabiliyordum. Hep günlük ekmek kaygısı içinde yaşıyordum. Beyaz gömlekli, güçlü kuvvetli adam parmağıyla beni de işaret etti ve yüksek sesle çağırdı. Karanlık dehlizden beyazlıklarla dolu ve aydınlık muayene odasına girdim. Yedi senedir bu işin detayını iyi öğrenmiş olduğum için vakit kaybettirmemeye mecbur oturdum. Sol dizimi çözmeye hazırlanan hastabakıcı kıza uzattım. Dikkatim her zamanki gibi ikiye ayrıldı: Bir taraftan dizimdeki sargının açılmasına, öte taraftan ellerini yıkayan operatöre. Yanmış ormandan geçtim. Tüm börtü böcek yanmış. Kaplumbağalar, kertenkeleler, yılanlar yanmış. Toprak öylesine sıcak ki üstüne basılmıyor. Yanımdaki dostum, "Bilmem biliyor musun?" diyor. "Böyle yangınlardan sonra, eğer yağmurlar bol ve düzenli yağarsa bambaşka bir orman oluşur." "Ne kadar sürer bu?" diyorum. "Havaya bağlı." diyor. "Ben diyeyim yirmi, sen de otuz." "Görür müyüz?" diyorum. "Bizler görmesek çocuklarımız görür." diyor. "Onlara ormanı nasıl korumamız gerektiğini öğretmemiz gerekecek." diyorum. "Kendimize de..." diyor dostum. Üstüne basa basa bir kez daha: Kendimize de... D) Bu sofa dört köşedir: Ortada sokak kapısı, iki yanında birer pencere, pencerenin yanında bir ot minderi, minderin yanında yemek masası, masanın yanında iki sandalye vardır. Bu sofada oturulur, yemek yenir, misafir kabul edilir. Benim her girişimde orada hareketsiz duruşum, beni bana gösteren bu çehreye bakmak içindir.