Hayalindeki netler. İhtiyacın olan her şey. Tek platform.

Soru çözüm, yayın seti, birebir rehberlik, canlı dersler ve daha fazlası Kunduz’da. Şimdi al, netlerini artırmaya başla.

Soru:

16. Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmu:

16. Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmu:
kişilerin
bu olayları duyurmak için sanat
değeri taşıyan bir üslupla yazdıkları yazılara “anı" (hatıra) denir. Anı yazıları yaş

16. Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmu: kişilerin bu olayları duyurmak için sanat değeri taşıyan bir üslupla yazdıkları yazılara “anı" (hatıra) denir. Anı yazıları yaşanmakt olanı değil , yaşanmışı konu alır . Anılar ya günü gününe tutulan notlardan yararlanılarak ya da yaşanan olaylar anımsanara sonradan yazılır. Günümüzde imkanına sa ri arasındad lukları yapm culuğuna g Her ne kada hızlı yolculu ların hayalle projenin o nülmüştür. projelerdes altında yol fikirler de da, söz ko tanıtacağ Yerküren ya tren ra b Aşağıdakilerden hangisi bu açıklamayı örneklendiren bir metindir? ay ilkin dağların etekleri gümüş bir zırha benzeyen bir çizgiyle ovadan ayrıldı. Sonra düştüğü yerde sanki külçelenen bir dınlık , bendi yıkılmış bir su gibi, bütün ovayı kapladı, toprağın, ekinin rengini sildi. Gözümün önünde sadece ışıktan bir gå meydana gelmişti. Bütün ova billur döşenmiş gibi parlıyordu. Dağlar, bu cilalı satıh üzerinde yüzer gibiydiler. Güneş, ba. tacağı yere iyice yaklaşınca, ovanın şurasından burasından kalkan tozlar, bu gölün üstünde altın yelkenler gibi sallanmaya başladılar. Bu bir akşam saati değil, tek bir rengin türlü perdeleri üzerinde toplanan bir masal musikisiydi. Zaten güneş o kadar sakin, o kadar hareketsiz bir halde alçalıyordu ki dikkatimiz ister istemez gözlerimizden ziyade kulaklarımızda top- tanmıştı... BKöy çocukları iyi bilirler, hele de eskiler. Çocukluğumda, bana da diğer tüm çocuklar gibi, sadece kara lastik ayakkabılar alınırdı. Hatta bu ayakkabıların da iki numara büyüğü alınır, böylece 4-5 yıl o ayakkabıyı giymemiz sağlanırdı. Doğrusu hasrettik spor ayakkabılara. Ancak televizyonlardan görür, "Ah, acaba bizim de olur mu bir gün?" diye iç geçirirdik. Ilkokul 4. sınıf öğrencisiydim. Babam o zamanlar İstanbul'a gider, dört beş ay kadar çalışır sonra bir süreliğine dönerdi. Bu dönüş- lerden birinde bana sonsuz bir mutluluk yaşatmıştı. Gelen hediyelerden birisi de beyaz bir spor ayakkabıydı... Kendimi kaptırmamaya çalıştığım çocukça, yakışıksız bir huyumuz vardır: Dertlerimizle dostlarımızı acındırmak, kendimize vah vah dedirtmek. Başımıza gelenleri büyütür, şişirir, karşımızdakini ağlatmak isteriz, neredeyse. Başkalarını kendi dertleri karşısında soğukkanlı gördük mü överiz, ama soğukkanlılığı bizim dertlerimize karşı gösterdiler mi darılır, kızarız. Dertle- rimizi anlamaları yetmez, yanıp yakınmalarını isteriz. Oysaki insan sevincini büyülterek anlatmalı, üzüntülerini kısaltarak. Kendine yok yere açındıran, gerçekten dertli olunca acınmamayı hak eder. Durmadan vahlanan kimse vahlanılmaz olur. Kendini canlı iken ölü göstereni ölü iken canlı görebilir herkes... Uzun süredir, yazmaya fırsat bulamıyorum. Çok yoğun çalışıyorum. İşimi seviyorum fakat kendime ve aileme zaman ayıra- miyorum. Şu an bile biraz normalleşmek için yazıyorum. Insanlık nereye gidiyor? Çılgınca üretiyor ve çılgınca tüketiyoruz. Tüketim çılgınlığı her birimizi günden güne esir almakta. dece yer culuk uc nüyor. E mıştır. E olup olt şehirler diğini kuvvet (M ile rek he diğing Yer Onda vam çekr kay şeh men dey