17. Bir sonbahar günüydü. Ölü yaprakların kan rengi topraklı dağ yollarında çiğnedikleri sert, merhametsiz rüzgârın önünde, sarı

17. Bir sonbahar günüydü. Ölü yaprakların kan rengi topraklı dağ yollarında çiğnedikleri sert, merhametsiz rüzgârın önünde, sarı ve bitkin süründükleri kederli ve soğuk bir sonbahar günü. Rüzgâr kulaklarıma uzaklardan yapayalnız bir nota bırakıyor. İçimdeki zaman o kadar gürültülü ki o yalnız notanın karanlığımı yırtıp bana nasıl geldiğine şaşırıyorum. Öteki gürültülerden daha insansı bir hâli var. Sanki zamanın ta kendisi gibi; ben ise çırılçıplak bir eskimiş an... Bir el uzanıp yalnızlığıma kıyafetler giydiriyor. Şairin dediği gibi, "Beni böyle güzel havalar mahvetti." Gökyüzünün tavanı- na baktığımda imgeler görüyorum. Sanki bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Sonra gözlerimin derinliğinde başka bir imgeyle karşılaşıyorum. Bu bir dut ağacının gölgesi. Belki de bu dut ağacı, şu gökyüzü bir aldanıştan başka hiçbir şey değil. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak, I. Betimleyici unsurlar söz konusudur. II. Karşılaştırma yapılmıştır. III. Alıntılamaya başvurulmuştur. f IV. Açıklayıcı anlatımdan yararlanılmıştır. yargılarından hangileri doğrudur? A) I ve II B) I ve IV D) III ve IV C) II ve II EI, II ve III 19.